Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
faruk taşçı logo
Faruk Taşcı

Türkiye’nin Çocuklarının Dijital Refahı – Prof. Dr. Faruk Taşçı

Prof. Dr. Faruk Taşçı – 14 Temmuz 2025

 

OECD’nin 2025 tarihli “Dijital Çağda Çocuklar Hayatı Nasıl Yaşıyor?” başlıklı raporu, dijitalleşmenin çocukların yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini ayrıntılı biçimde inceliyor.

Dijital Çağda Çocuklar Hayatı Nasıl Yaşıyor?

Rapor, çocukların dijital ortamdaki zamanının getirdiği fırsat ve riskleri değerlendirerek, çevrimiçi ve çevrimdışı refahlarını korumak için kapsamlı ve çocuk haklarına dayalı politika önerileri sunuyor.

Bulgular dikkate değer.

Çocuklar internete çoğunlukla birden fazla dijital cihaz aracılığıyla bağlanıyor. Örneğin, AB Çevrimiçi Çocuklar Araştırması, düzenli internet kullanan çocukların bazen üç farklı cihazdan bağlandığını ortaya koymaktadır. 2022 verilerine göre, 15 yaşındaki çocukların büyük çoğunluğu en az üç dijital cihaza sahip evlerde yaşıyor. OECD genelinde bu oran % 96’dır.

Ancak düşük sosyo-ekonomik geçmişe sahip çocukların evlerinde daha az dijital cihaz bulunur. Bu durum özellikle Kolombiya, Meksika, Türkiye, Slovakya, İsrail, Şili, Litvanya ve Yunanistan’da belirgindir. Bu ülkelerde dijital cihazlara erişimi olan çocuk oranı OECD ortalaması olan % 91’in altındadır.

Cep telefonları, çocukların internet erişiminde en yaygın kullanılan dijital cihazlardır. OECD ülkelerinde 10 yaş civarındaki çocukların yaklaşık % 70’inin kendi akıllı telefonu var; ancak bu oran ülkeler arasında büyük farklılıklar gösteriyor. Türkiye ve Fransa’da bu yaşta akıllı telefonu olan çocukların oranı % 50’nin altındayken, Kuzey Avrupa ülkelerinde neredeyse tüm çocuklar, sosyo-ekonomik durumdan bağımsız olarak akıllı telefona sahip. Türkiye’deki oran % 29.

Ayrıca bazı ülkelerde sosyo-ekonomik farklılıklar dikkat çekici. Örneğin Belçika, Fransa, İrlanda ve İspanya’da düşük sosyo-ekonomik gruplardaki çocukların akıllı telefon sahibi olma olasılığı, daha yüksek gruplara göre en az iki kat fazla. Bu durum, daha az eğitimli ebeveynlerin çocuklarının daha erken yaşta akıllı telefon edinme eğiliminde olduğunu gösteren araştırmalarla örtüşüyor.

Öte yandan; sosyal dezavantaj, artık akıllı telefona erişimden çok, kullanımını denetleyebilme becerisiyle ilişkili. Ancak ergenlik öncesi çocukların neden akıllı telefon edindiklerine dair araştırmalar sınırlı. Genel olarak, bu erken edinim çocukların artan bağımsızlık ihtiyaçları ve ebeveynlerin sosyal dışlanma kaygılarıyla ilişkilendiriliyor.

15 yaşındaki gençler arasında akıllı telefon sahipliği, sosyo-ekonomik durumdan bağımsız olaraksa neredeyse evrenseldir; ortalama % 98’i kendi telefonuna sahip. Sosyo-ekonomik farklılıklar çoğu ülkede çok az. Ancak Kolombiya, Türkiye ve Meksika’da bu konuda belirgin eşitsizlikler görülmekte. Türkiye’de bu oran % 94.

Ayrıca 15 yaşındaki öğrencilerin yaklaşık % 70’i boş zamanlarında dijital içerik (resim, video, müzik, yazılım vb.) oluşturma veya düzenleme faaliyetlerine katılıyor. Ülkeler arasında bu oranda büyük farklılıklar görülse de sosyo-ekonomik statüye bağlı farklar genellikle küçük. Hatta birçok ülkede, düşük sosyo-ekonomik statüdeki öğrenciler bu tür dijital üretim faaliyetlerine daha sık katılıyor. Ancak Türkiye gibi bazı ülkelerde bu durum tersi.

Riskler ile Fırsatlar Dikkate Alınarak Neler Yapılmalı?

Doğal olarak meselenin riskleri de oluyor.

Aşırı ekran süresi; uyku, fiziksel aktivite, ruh sağlığı ve öğrenme üzerinde olumsuz etkiler yapabiliyor. Özellikle kız çocukları sosyal medyadan kaynaklı kaygı, depresyon, siber zorbalık gibi olumsuzluklardan daha çok etkileniyor. Oyun bağımlılığı, sosyal medya “bağımlılığı”, mahremiyet ihlalleri yaygın sorunlar arasında. Çocukların % 10’u siber zorbalığa uğramış, % 12’si sosyal medyada “problemli kullanım” belirtileri gösteriyor.

Rapor’a göre, örneğin, OECD ülkelerinde ergenler arasında siber zorbalığa maruz kalma oranı artıyor. 2021-22 verilerine göre, 11-15 yaş arası her altı ergenden biri siber zorbalık yaşadığını bildirmekte. Tek ebeveynli ailelerden gelenler ve kız çocukları genellikle daha fazla risk altında. Ancak Slovenya, İsrail, Litvanya ve Türkiye’de erkek çocuklar daha yüksek oranda siber zorbalığa uğramakta. Ayrıca 10 yaşındaki çocukların yaklaşık % 5’i siber zorbalık mağduru. Bu oran, Belçika ve Brezilya gibi ülkelerde daha yüksek. Düşük sosyo-ekonomik statüye sahip çocuklar da siber zorbalığa daha fazla maruz kalmakta.

Türkiye siber zorbalık, aşırı ekran kullanımı ve problemli sosyal medya kullanımı gibi dijital risklerde daha yüksek oranlara sahip ülkeler arasında. Genelde erkekler maruz kalıyor olsa da özellikle sosyal medyada kız çocukları olumsuz içerik ve baskıya daha fazla maruz kalabiliyor. Ayrıca ebeveyn kontrolü düşük olan çocuklar arasında dijital riskler daha belirgin hale geliyor. Sosyo-ekonomik uçurum sorunu da işin başka bir yönü.

Elbette fırsatlar da var.

Öğrenme, yaratıcılık, sosyal bağlantı gibi birçok olumlu katkısı bulunuyor. Eğitim ve bilgiye erişimi artırıyor, özellikle sosyo-ekonomik dezavantajlı çocuklara katkı sağlayabiliyor.

Ancak Türkiye’de öğrencilerin dijital okuryazarlık seviyesi, OECD ortalamasının altında. PISA 2022 verilerine göre, Türk öğrencilerin dijital metinleri anlama ve bilgiyi değerlendirme becerileri sınırlı düzeyde kalıyor. Okullar arası dijital altyapı farkı çok yüksek: Bazı özel okullar oldukça ileri seviyede dijitalleşmişken, birçok devlet okulunda hâlâ eksiklikler var.

Bu nedenle Türkiye’de;

i. Dijital eğitim ve okuryazarlığı artırmak için okullarda kapsamlı içerikler geliştirilmeli.

ii. Ailelere yönelik medya ve dijital rehberlik hizmetleri artırılmalı.

iii. Düşük gelirli bölgelerde dijital altyapı destekleri geliştirilmeli.

iv. Yaş, cinsiyet, bölge ve risk türlerine göre kapsamlı veri izleme sistemi kurulmalı.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER