Cemal Demir GASAM Başkanı – 20 Ekim 2025
İstanbul Süreci’nin Rasyonel Modeli
İstanbul süreci, Güney Asya’da istikrarın yeniden inşası için teknik diplomasiye dayalı yeni bir dönemin başlangıcını temsil edebilir. Afganistan ile Pakistan arasındaki ilişkiler, son yıllarda artan sınır çatışmaları ve karşılıklı güven bunalımı nedeniyle yeniden kırılgan bir zemine oturmuş durumda. Ancak Türkiye ve Katar arabuluculuğunda başlatılan barış görüşmeleri, bölgede kalıcı barış için yeni bir umut doğurdu.
Doha’da yürütülen uzun müzakereler sonucunda sağlanan geçici ateşkes, tarafların diyalog kanallarını açık tutma iradesine sahip olduğunu gösterdi. Şimdi gözler, sürecin ikinci aşaması olan İstanbul’daki teknik komite toplantısına çevrilmiş durumda. Bu toplantı yalnızca silahlı çatışmaların son bulmasını değil; aynı zamanda Afganistan–Pakistan hattında kalıcı barışın kurumsal temellerinin atılmasını hedefliyor. Zira barışın sürdürülebilirliği, teknik, diplomatik ve güvenlik boyutlarında atılacak somut adımlara bağlı.
I. Barış Sürecinin Teknik Temelleri
Afganistan–Pakistan hattındaki kriz, klasik diplomatik yöntemlerle çözülemeyecek kadar çok katmanlı bir yapı arz ediyor. Dolayısıyla süreç, yalnızca askeri gerilimleri azaltmayı değil, aynı zamanda teknik temelli bir barış mimarisi inşa etmeyi zorunlu kılıyor. Bu mimarinin üç temel sütunu güvenin inşası, kurumsal mekanizmaların oluşturulması ve bölgesel sahiplenmenin sağlanmasıdır.
1. Güven Artırıcı Önlemler
İlk aşama, karşılıklı güvenin yeniden tesis edilmesidir. Bu çerçevede, Türkiye merkezli Üçlü İzleme ve Doğrulama Mekanizması (Türkiye–Katar–BM) devreye alınabilir. Bu mekanizma, sınır ihlallerini tespit edecek, doğrudan taraflara raporlayacak ve yanlış anlamaları önleyecektir.
Ayrıca Tehrik-i Taliban Pakistan (TTP) ve IŞİD–Horasan gibi örgütlerin faaliyetlerine ilişkin istihbarat paylaşımı protokolünün oluşturulması, güvenlik alanında ortak bir zemin sağlayacaktır. Mülteciler, tutuklular ve insani geçişlerle ilgili sembolik adımlar — örneğin karşılıklı tutuklu değişimleri — sürecin psikolojik eşiğini yumuşatarak taraflar arasında güveni güçlendirebilir.
2. Teknik Komiteler
Barış sürecinin sürdürülebilirliği, siyasi iradenin ötesinde, teknik mekanizmalarla mümkündür. Bu doğrultuda dört ana komite önerilebilir:
- Sınır Güvenliği Komitesi: Durand Hattı boyunca ortak devriye planlarıyla sınır güvenliğini güçlendirir.
- Terörle Mücadele Komitesi: TTP ve IŞİD–Horasan’a karşı operasyonel koordinasyonu sağlar.
- Mülteci ve Göç Yönetimi Komitesi: Pakistan’daki Afgan mültecilerin dönüş koşullarını belirler.
- Ekonomik İşbirliği Komitesi: Ticaret ve enerji koridorlarını barışın altyapısı haline getirebilir.
Bu komitelerin faaliyetleri, diplomatik temsilciler ve teknik uzmanların ortak katkısıyla ölçülebilir ve denetlenebilir bir süreç ortaya çıkaracaktır.
3. İzleme ve İletişim Mekanizmaları
Kalıcı ateşkesin güvencesi, tarafsız ve işlevsel izleme sistemleridir. Türkiye, Katar ve BM öncülüğünde oluşturulacak Ateşkes İzleme Heyeti, sınır bölgelerinde yaşanan ihlalleri düzenli olarak raporlayabilir. Buna paralel olarak kurulacak Acil İletişim Hattı, olası sınır olaylarının hızla diplomatik yollarla çözülmesine katkı sunacaktır.
4. Siyasi Diyalog ve Toplumsal Diplomasi
Teknik adımların başarıya ulaşması, siyasi diyalog ve toplumlar arası etkileşimin güçlendirilmesiyle mümkündür. Bu çerçevede kurulacak “Af–Pak Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Mekanizması”, süreci hükümetler düzeyinde kurumsallaştırabilir.
Bunun yanı sıra medya temsilcileri, akademisyenler, dini liderler ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla yürütülecek toplumsal diplomasi programları, barışı sadece diplomatik bir hedef olmaktan çıkarıp toplumsal bir uzlaşıya dönüştürecektir.
5. Uluslararası Güvence ve Süreklilik
Türkiye ve Katar’ın garantörlüğündeki bu sürece, BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gözlemci statüsünde dahil olabilir. İstanbul, Doha, Kabil ve İslamabad’da dönüşümlü olarak düzenlenecek altı ayda bir barış değerlendirme konferansları, taraflara ilerleme raporu sunma ve yeni hedefler belirleme fırsatı tanıyacaktır.
II. Bölgesel ve Küresel Uzman Katılımı
Afganistan–Pakistan barış süreci, yalnızca iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlığını değil, Güney Asya güvenlik mimarisinde yeni bir denge arayışını da ifade ediyor. Sürecin başarısı, bölgesel ve küresel uzman katılımının dengeli biçimde kurgulanmasına bağlı.
Bölgesel Uzmanlar
Barışın sahada uygulanabilirliği, bölge ülkelerinin teknik katkısıyla mümkündür:
- Türkiye, diplomatik mühendislik ve arabuluculuk kapasitesiyle sürecin merkezinde yer alabilir.
- Katar, uluslararası ve iki ülke arasında iletişim kanallarını açık tutan en etkin arabulucu konumundadır.
- İran, Batı Afganistan sınırındaki güvenlik ve enerji işbirliğiyle dengeleyici bir rol oynayabilir.
- Çin, Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında barışın güvenlik ve ekonomik altyapısını destekleyebilir.
- Rusya, terörle mücadele ve Orta Asya güvenliği konularındaki deneyimiyle katkı sunabilir.
- Özbekistan, Trans-Afgan demiryolu ve enerji projeleriyle barışın ekonomik ayağını güçlendirebilir.
Bu ülkelerin uzmanları, sınır yönetimi, güvenlik, ekonomi, enerji ve diplomasi alanlarında teknik destek sağlayarak süreci çok boyutlu hale getirebilir.
Küresel Uzmanlar
Küresel aktörlerin katkısı, yönlendirici değil, destekleyici bir nitelik taşımalıdır:
- ABD, terörle mücadele istihbaratı ve güvenlik garantileri alanında teknik destek sunabilir.
- Avrupa Birliği, hukuki çerçeve oluşturulması ve kalkınma fonlarıyla sürece katkı verebilir.
- Birleşik Krallık, stratejik iletişim ve kamu diplomasisi desteğiyle süreci tamamlayabilir.
- Suudi Arabistan, Afganistan ve Pakistan arasındaki politik ve ekonomik desteğiyle süreci güçlendirebilir.
Bu destekler, Afganistan ve Pakistan üzerinde baskı yaratmadan, sürecin teknik kapasitesini güçlendirmeye hizmet etmelidir.
III. Rasyonel Barış Mimarisinin Üç Boyutu
Afganistan–Pakistan barış süreci, yalnızca siyasi beyanlardan değil; rasyonel, ölçülebilir ve planlanabilir bir süreçten oluşmalıdır. Bu çerçevede üç temel boyut öne çıkmaktadır:
- Güvenlik Boyutu: Ortak sınır kontrolü, istihbarat paylaşımı ve terörle mücadelede koordinasyon.
- Diplomatik Boyut: Türkiye, Katar ve BM öncülüğünde sürekli diyalog mekanizmalarının işletilmesi.
- Kalkınma Boyutu: Ekonomik entegrasyon ve enerji koridorlarıyla barışın sosyoekonomik temellere oturtulması.
Bu üçlü yapı, sadece ateşkesin korunmasını değil, bölgesel istikrarın kalıcı hale gelmesini de sağlayacaktır.
Sonuç: İstanbul Süreci’nin Stratejik Önemi
İstanbul’da başlayacak teknik komite görüşmeleri, Afganistan ve Pakistan arasında uzun süredir beklenen yeni bir dönemin kapısını aralayabilir. BM, Türkiye ve Katar’ın yürüttüğü tarafsız, sabırlı ve teknik temelli diplomasi, bu süreci yalnızca iki ülke için değil, tüm Güney Asya için örnek bir barış modeline dönüştürebilir.
Eğer süreç güven artırıcı adımlarla, bölgesel uzlaşı bilinciyle ve teknik planlama disipliniyle ilerlerse, Afganistan–Pakistan hattındaki ateşkes kısa vadeli bir sessizlikten çıkıp kalıcı bir barış mimarisine dönüşebilir.
Bugün barış, yalnızca bir temenni değil; teknik olarak tasarlanabilir bir süreçtir.
Ve bu planın başarısı, hem bölgesel sahiplenmeye hem de Türkiye’nin arabulucu diplomasi tecrübesine bağlıdır.