Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Akdeniz Paktı ve Güney Cephesinde Son Durum… – Doç. Dr. Kemal Olçar

Doç. Dr. Kemal OLÇAR – 23 Eylül 2025   Akdeniz

Doç. Dr. Kemal OLÇAR – 23 Eylül 2025

 

Akdeniz Havzası’nın (Ege Denizi dahil) güvenliğini kim sağlayacak? Temel sorulardan biri bu olmalıdır. Bu havzanın içinde Doğu Akdeniz hidrokarbon yatakları, doğalgaz boru hatları, balıkçılık faaliyetleri, ticaret koridorları, Kıbrıs Adası, Süveyş Kanalı çıkışı, Türkiye’nin 2.805 km.si Ege, 1.577 km.si Akdeniz olmak üzere toplam 4.382 km.lik deniz kıyısı gibi değerli sektörler bulunmaktadır. Konuyla dolaylı/doğrudan temas halinde olan Akdeniz’in kıyıdaş devlet sayısı 6’sı Asya, 5’i Afrika, 11’i Avrupa kıtasında toplam 22 ülke bulunmaktadır. Doğu Akdeniz’deki ülkeler/yapılar ise Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin, Mısır, Libya, KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi şeklinde sınırlandırılabilir. Bu ülkelere/yapılara yakından baktığımızda Suriye, Lübnan, Filistin ve Libya zayıf ve parçalanmış devletler statüsündedir.

GKRY arkasına Yunanistan, İsrail ve AB gibi ülke ve üst kuruluşları almak suretiyle bölgede söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Mısır 2013 yılında gerçekleşen darbe sebebiyle millilik ve yerlilik özelliğini büyük ölçüde kaybetmiş ve özellikle İsrail, ABD ve AB politikalarına bağımlı hale gelmiştir. Tüm bu devletler İsrail katil devletinin hedeflediği duruma gelmiş haldedir. İsrail ise tüm tepkilere rağmen ısrarla soykırım harekâtına ve toprak taleplerini sürdürerek çevre ülkelere saldırmaya devam etmektedir. İran Akdeniz ülkesi olmamasına rağmen İsrail’in temel hedeflerinden biri durumundadır. Türkiye bu denklemde ayrı bir statüyü haiz konumdadır.

Türkiye’nin Öne Çıkan Konumu

Onu diğerlerinden ayıran temel özellik askeri gücünün Cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar yüksek bir düzeye çıkmış olması, güçlü siyasal liderliğ, iç cephe güçlendirme faaliyetleri kapsamında terörsüz Türkiye yaklaşımını devlet politikası haline getirmiş olması, yeni enerji HUB merkezi kurarak enerji kozunu lehine çevirme çalışmaları, NATO üyeliğine rağmen Doğu Bloğuyla sağlıklı ilişkiler temin etmesi, Afrika ve Asya’da teşkilatlanmasını tamamlaması, İslam ve Türk Devletleri coğrafyasında tahkimli konum elde etmesi, Filistin Davasını milli bir dava olarak en yüksek perdeden ilan etmesidir. Bu durumda İsrail’in önündeki en önemli engel niteliğindedir.

Ancak bu gücüne rağmen Türkiye’nin Akdeniz coğrafyasından silinmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu dışlanma özellikle Arap Baharı başlangıcı olan 2011 yılından itibaren güvenlik mimarisi içinde görülmeye başlanmıştır. 2010 yılından itibaren İsrail ve ABD tarafından icra edilen “Noble Dina” adlı tatbikat serisine 2011 yılında Yunanistan, 2017 yılından itibaren GKRY de tatbikata katılmaya başlamıştır. Birlikte dokuzdan fazla tatbikat icra etmişlerdir. 2015 yılında Mısır ve Yunanistan arasında imzalanan enerji, deniz ulaşımı, turizm ve tarım alanlarında iş birliği anlaşmalarını müteakip üçlü arasında (Yunanistan/GKRY, Mısır) toplam sekiz kez görüşme yapılmış ve 2017 yılında 12 maddelik bir beyanname imzalanmıştır.

Hatta bu ittifaka İtalya’nın da katılımı istenmiştir. Ardından Yunanistan/GKRY ile Mısır askeri alanda da iş birliklerini arttırmışlar ve 2015 yılından itibaren “Medusa” serisi tatbikatlar icra etmişlerdir. Bu mevcut askeri faaliyetlere GKRY, Yunanistan, ABD ve İsrail arasında 2014 yılından beri “NEMESIS” serisi ortak askeri tatbikatlara başlanmış ve bölgede bulunan sondaj gemilerinin sözde güvenliği sağlanmak istenmiştir. Bu seri tatbikatlar Larnaka/GKRY, Hayfa/İsrail ve Pire/Yunanistan’da kurulan Müşterek Harekât Merkezlerinden komuta edilmiştir.

Yine 2016 ve 2017 yıllarında yapılan tatbikatlara GKRY, Yunanistan, ABD, Fransa, İsrail, Mısır ve Birleşik Krallık da katılmıştır. Son olarak 2019 tarihinden itibaren mevcut tatbikatlara Birleşik Arap Emirlikleri’nin de katılımıyla “INIOHOS” serisi tatbikatlar yapılmaya başlanmış ve ABD özellikle GKRY topraklarından kalıcı üsler talep etmiştir. Nisan 2025 tarihinde ne son yapılan “İniochos 2025” tatbikatına Yunanistan, Fransa, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Hindistan, İspanya, İsrail, İtalya, Katar, Karadağ, Polonya ve Slovenya fiilen katılırken GKRY destek personeliyle, Slovakya ve Bahreyn ise birer gözlemci heyeti göndermiştir.

Yapılan tüm bu girişimlerin hedefinde KKTC ve Türkiye olduğu muhakkaktır. Hatta Mısır imzaladığı mutabakat metninde Türkiye’nin Kıbrıs Adası’nda haksız yere bulunduğu iması olan maddelere bile onay vermiştir. Özellikle Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerçekleştirdiği sismik arama ve sondaj faaliyetlerinin önüne geçmek, uluslararası anlaşmalardan doğan deniz yetki alanlarını yok saymak, Akdeniz’in güvenliği konusunda Türkiye’yi denklem dışına atmak ve KKTC’nin varlığını sonlandırmak maksadıyla başta İsrail ve Yunanistan olmak üzere bölge ve bölge dışı ülkeler ile geçici de olsa bir ittifak kurmuşlardır.

Yeni İttifak Arayışları

Türkiye bu “ittifakı” 27 Kasım 2019 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında İmzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Mutabakatı ve 3 Ekim 2022’de Türkiye Cumhuriyeti ve Libya Ulusal Birlik Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası ile ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Bu yüzden Mısır ile Türkiye arasında yaşanan yakınlık, Lübnan, Suriye, Irak ve hatta Ürdün ile yapılan görüşmeler, Suudi Arabistan ve Pakistan arasındaki Ortak Stratejik Savunma Anlaşması Akdeniz’de oluşan İsrail-Yunanistan ortaklığını yalnızlaştırmış ve neredeyse işlevsiz hale getirmiştir. Diğer taraftan Doğu Akdeniz deniz yetki alanları Türkiye ve Libya’nın istekleri doğrultusunda pratik sahaya yansımış ve Mısır bu durumdan memnun (40 bin kilometrekarelik ek alan kazanmaktadır) kalmıştır.

Ayrıca 22–26 Eylül 2025 tarihleri arasında Türkiye-Mısır Dostluk Denizi Deniz Harekâtı Özel Tatbikatı planlanmış ve ikili askeri iş birliğini güçlendirmek, ortak çalışabilirliği artırmak, Doğu Akdeniz’de deniz güvenliğini pekiştirmek ve tatbikatla birlikte, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması müzakerelerini hızlandırmak amaçlanmıştır. Bu durumda Türkiye Akdeniz’de durum üstünlüğünü ve güç dengesini İsrail hariç kıyıdaş ülkeler lehine çevirebilmiştir. Şimdi yapılması gereken askeri sektörde atılan bu önemli adımı geliştirmek ve tatbikata katılacak ülke sayılarını arttırmak olmalıdır.

Nihai hedef belki de Akdeniz’de ABD-İsrail’in karşısında geçici de olsa Rusya, Çin, İspanya, İtalya vs. gibi ülkelerin de katılabileceği yeni bir ittifak kurmak olmalıdır. Ancak ilk adım olarak Türkiye-Mısır-Katar-Suriye-Irak-Lübnan-Libya güçlerinden mürekkep bir askeri eksen, yanı sıra Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Bahreyn’den oluşan finans destek ekseni en azından İsrail’e karşı ilk ciddi caydırıcı girişim olacaktır.

İsrail’in Güç Parametreleri ve Zayıf Noktaları

Aslında İsrail’e planlarını hayata geçirmek için lazım olan güç parametreleri: enerji havzaları, işbirlikçilik, toprak, su kaynakları, müzahir yönetimler, dış destek, askeri güç, moral/motivasyon, liderlik, kamuoyu, Kudüs’ün statüsü ve tarihi kanıtlar şeklinde ifade edilebilir. Türkiye’nin liderliğini yapabileceği yeni ittifak İsrail’in bu hassas taraflarını istismar etmeye dönük olması başarı oranını arttıracaktır.

Ancak maalesef istihbarat birimleri, dünya medyası ve bazı siyasi yapılar bunun olmayacağı ve İsrail’in hiçbir zaman durdurulamayacağı konusunda propaganda yapmaya devam etmektedirler. Bunu yaparken de gündemi yönlendirme, kişileri siyasetsizleştirme, kayıtsızlaştırma, bilgisizleştirme, meseleleri normalleştirme, sıradanlaştırma, umut geliştirme ya da kırma, alternatifsizleştirme metodlarıyla söylem geliştirmekteler ve İsrail’in planları önünde hiçbir gücün duramayacağı algısı dağları beklemektedir. Bu algı kırıldığında Akdeniz daha güvenli hale gelecektir.