Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Atlantik Çağının Sonu – Bercan Tutar

Bercan TUTAR – 08 Aralık 2025   Trump’ın yayımladığı yeni

Bercan TUTAR – 08 Aralık 2025

 

Trump’ın yayımladığı yeni ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa’yı derinden sarstı ve daha da sarsacak…

 

ABD Başkanı Donald Trump, düşüncelerini derli toplu şekilde dünyaya ilan etti. Başkanlığının ilk dokuz ayının kısa bir muhasebesini yaptığı bir buçuk sayfalık önsöz ile birlikte ABD’nin 2025 Ulusal Güvenlik Strateji belgesi Beyaz Saray’ın internet sitesinde 4 Aralık’ta yayınlandı. Kasım 2025 tarihini taşıyan 29 sayfalık belge Rusya, Avrupa, Çin ve Ortadoğu’da farklı şekillerde yorumlandı. Rusya belgeyi ‘geleneksel Amerikan emperyalizminin özelliklerini barındırıyor’ diye nitelerken Çin ise belgenin ‘Soğuk Savaş mantığı ile hazırlandığına’ dikkat çekti. Belgeye en büyük tepki beklendiği gibi Avrupa’dan geldi. AB Dış İlişkiler Şefi Kaja Kallas, “Belgedeki eleştiriler özgüvenimizi sarsmamalı” derken Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, ülkesinin içişlerine müdahale olarak nitelediği belge için “ABD en önemli müttefiklerimizden biri. Ve bu ittifak öncelikli olarak savunma ve güvenlik politikası konularını ele almaya odaklanmış durumda.

Elbette bu ittifak aynı zamanda bir değerler ittifakıdır ve bu nedenle başka konular da tartışılabilir. Ancak ifade özgürlüğü veya en azından Federal Almanya Cumhuriyeti’nde özgür toplumlarımızın örgütlenmesi konularının bu ittifaka ait olmadığına inanıyorum. Ayrıca, bu konularda kimsenin bize tavsiyede bulunmasına gerek olduğuna da inanmıyoruz. Bu konu, anayasal düzenimiz tarafından düzenlenmektedir. Bunun için yalnızca yürütme, yasama ve yargı olmak üzere üç hükümet erkine değil, aynı zamanda haklı olarak özgür bir medyaya da sahibiz. Buna büyük önem veriyoruz” serzenişinde bulundu.

ABD İç Siyasetinde Demokratların Eleştirileri

Amerika içinden ise bazı Demokrat siyasetçiler, Başkan Trump’ın ulusal güvenlik stratejisini eleştirdi. Demokrat Arizona Senatörü Mark Kelly, strateji belgesinin Trump ve ailesinin ticari çıkarlarını ön planda tuttuğunu kaydederek “Uygulanması halinde bu strateji dünya çapında ABD’nin etkisini zayıflatacak ve ulusal güvenliğimizin altını kazacak” dedi. Maryland Senatörü Chris Van Hollen, “Özgürlük ve insan hakları savunuculuğunu bir kenara bırakan belge bunun yerine Avrupalı müttefiklerimize ders veriyor. Trump ailesi ve milyarder dostlarını zengin eden otokrat liderlere kucak açıyor” ifadesini kullandı. Temsilciler Meclisi Üyesi Jason Crow da söz konusu stratejinin “ABD’nin dünyadaki duruşu için felaket” olacağı yorumunda bulundu. Senatör Jeanne Shaheen ise stratejinin tezatlarla dolu olduğunu savundu.

Avrupa medyası ise özetle “Dünya jandarmalığına ve rejim değişikliği stratejisine son veriyoruz. İçimize odaklanacak, çevremize ve kıtamıza çekileceğiz. Önceliğimiz göç, ekonomi, uyuşturucu ile mücadele ve diğer iç sorunlarımız. Çin ile askeri değil ekonomik rekabete girişeceğiz. Rusya ve Çin artık bizim birincil tehdit değil. Ortadoğu’da tek potansiyel sorun alanı Suriye. Burada da istikrar Amerikan, Arap, İsrail ve Türkiye desteğiyle sağlanabilir. Bu şekilde Suriye bölgede ayrılmaz ve olumlu bir oyuncu olarak hak ettiği yeri yeniden alabilir” şeklinde görüşlerin sarf edildiği Amerikan Ulusal Güvenlik Stratejisi’ni yeni bir ihanet belgesi olarak tanımlıyor.

Amerikan strateji belgesinde Trump, genel olarak ‘yumuşak realizm’ diye tanımlayabileceğimiz ‘şahinleşmeden güçlü’ ve ‘fazla güvercinleşmeden de ölçülü’ olmayı savunan bir yaklaşım sergiliyor. Avrupa’yı çıldırtan şey ise tam da bu. Rusya’yı birincil tehdit olmaktan çıkaran Trump’a öfke kusan Avrupa, Trump’ın kıtanın askeri ve ekonomik zayıflığını yüzlerine vurmasından da son derece alınmış görünüyor. Ama bence kibirli ve bencil Avrupalıları şoke eden asıl faktör Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde Donald Trump’ın Avrupa’ya karşı artık aynı kültürel ve siyasi değerler manzumesini savunmadıklarını ilan etmesidir.

Nitekim Alman dışişleri bakanı gibi kıta medyası da en çok Trump’ın belgede dile getirdiği bu değerlendirmeye tepki gösteriyor. İngiliz The Guardian gazetesi belgeyi, “Trump’tan Avrupa aşırı sağına tam destek. Direnişi geliştirin” diye yorumladı. Gazete, belgedeki değerlendirmeleri “ABD’ye göre Avrupa uygarlığı zorda. Silinme ile karşı karşıya. Büyük bir ikame gerekiyor” şeklinde yorumladı.

Fransız Le Monde gazetesi ise ABD’nin Avrupa’ya kültürel savaş ilan ettiğini belirterek “Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin Avrupa’daki milliyetçi aşırı sağ partilere verdiği desteği açıkça ortaya koyuyor. Belgede, Avrupa’nın ekonomik olarak gerilediği ancak gerçek sorunlarının daha da derin olduğu, AB’nin siyasi özgürlük ve egemenliği baltalayan faaliyetleri, kıtayı dönüştüren göç politikaları, ifade özgürlüğünün sansürü, siyasi muhalefetin bastırılması ve ulusal kimliklerin kaybı gibi medeniyetin silinmesine yol açabilecek ciddi sorunları olduğunu ileri sürüyor” yorumunda bulundu.

Trump’ın konuşmalarını çarpıttığı için özür dileyen ve Beyaz Saray’ın açtığı tazminat davasıyla boğuşan BBC de belge için “ABD, Avrupalı müttefiklerini zayıf ve yetersiz diye niteliyor” tespitini yaptı. Alman Marshall Fund ise belgeyi “ABD, ulusal güvenliğin temeline askeri güçten ziyade ekonomik gücü koyuyor” şeklinde yorumladı. Küreselci kanadın en şahin temsilcisi The Economist de “Bu belge, Trump’ın tutarsız dış politikasının manifestosu. Atlantik’in iki yakasındaki müttefikleri birleştiren değerleri reddediyor” ifadelerini kullandı.

Amerikan medyası ve düşünce kuruluşları ise daha temkinli ve rasyonel bir dille yaklaştı Trump’ın strateji belgesine. NYT, “ABD artık rejim değişikliği ile ilgilenmeyecek. Kabuğuna çekilecek” diye yazdı. Axios sitesi, “Monroe doktrinine dönüş. ABD, dünya düzenini ayakta tuttuğu günlerin geride kaldığını ilan ediyor. 1817-1825’te görev yapan ABD Başkanı James Monroe’nun batı yarım kürede Avrupa sömürgeciliğine karşı çıkan dış politika vizyonunu yeniden hayata geçiren Trump, Ortadoğu, Asya, Avrupa, Afrika yerine artık yakın çevresine ve Latin Amerika’ya öncelik verecek. Bir deyişle, Monroe Doktrini bir Trump etkisi ve katkısı ile yeniden tedavüle sokuluyor” tespitinde bulundu.

WSJ ise “ ABD artık NATO genişlemesine bir sınırlama getiriyor” diyerek Trump yönetiminin Avrupa’yı rasyonel olmayan beklentilere kapılmakla suçladığına dikkat çekti. Belgede ayrıca “Avrupa’da hâlihazırda izlenen mevcut politika eğilimlerinin sürmesi halinde, kıta 20 yıl veya daha kısa bir sürede tanınmaz hale gelecek. Öte yandan ekonomik gerileme gerçeği, Avrupa’nın ‘medeniyet silinmesi gibi gerçek ve daha çarpıcı bir olasılığın’ gölgesinde olduğunu gösteriyor” şeklindeki tanımlamaların altını çizen WSJ gazetesi, Atlantik’teki derin çatlağa vurgu yaptı.

Hâsılı kelam, ABD’nin açıkladığı yeni strateji belgesi Rusya’nın da işaret ettiği gibi emperyalist mahiyetini koruyor ama bir yandan da küresel güç haritalarındaki değişimi ve yeni bir hakikate dönüşen çok kutuplu dünya düzenini de itiraf ediyor. Ortadoğu’nun artık birincil önceliği olmadığını ve buradaki güç boşluğunu İsrail, Türkiye ve Körfez ülkeleriyle dolduracağının işaretlerini veren ABD, Çin ile ekonomik savaşa devam edeceğini söylüyor.

ABD’nin Yeni Güvenlik Öncelikleri

Kim ne derse desin içinde bulunduğumuz dünyayı ve önümüzdeki süreçte ortaya çıkmaya başlayacak uluslararası atmosferi anlamak bakımından dünyanın en güçlü ülkelerinden ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi bize yaşadığımız çağa ve geleceğe dair önemli öngörüler sunuyor. Ancak söylenenlerden ziyade söylenmeyenlere de odaklanmak lazım. Bu yönüyle belgenin her açıdan Atlantik çağının artık sona erdiğini, Avrupa’nın çöktüğünü ve karşımızda yeni bir dünya ve yeni bir ABD olduğunu açıkça ortaya koyduğunu görüyoruz.

Avrupa’ya dair tanımlama ve tespitlerin Atlantik’in diğer yakasında siyasi öfke dalgalarına yol açtığı belgeye 1,5 sayfalık önsöz yazan ABD Başkanı Trump, bir bakıma Euro merkezli neo-liberal anlayışı veya illüzyonu paramparça ediyor. Trump’ın en büyük başarısı bence burada ortaya çıkıyor. Belgenin önsözünde de ifade ettiği gibi Truymp, dokuz ayda ABD’yi hem içeride hem de dışarıda yeniden güçlü hale getirdiğini belirterek dünyaya barış ve istikrar getirdiğini savunuyor. Sekiz ay içinde Kamboçya-Tayland, Kosova-Sırbistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti-Ruanda, İsrail-İran, Mısır-Etiyopya ve Azerbaycan-Ermenistan arasında tam sekiz barış anlaşmasına imza atarak küresel çapta çatışmaları sonlandırdığını kaydeden Trump, ardından siyonist terminoloji ile bu kez Gazze’deki ‘savaşı’ da sonlandırıp bütün canlı rehineleri kurtararak ailelerine kavuşturduğunu kaydediyor.

“Amerika tekrar güçlü ve saygı duyulan bir ülke. Bu nedenle dünyanın her tarafında barışı sağlıyoruz” diye övünüyor. “Yaptığımız her şeyde ‘Önce Amerika’ diyoruz” diyen Trump yeni strateji belgesinin hedefini ise şöyle özetlemiş… “Amerika’nın insanlık tarihinin en başarılı ve en büyük ulusu olarak kalmasını sağlayacak/temin edecek bir yol haritası.”

Öyle görülüyor ki Trump bu yol haritasından taviz vermeyecek. Atlantik ittifakının çökmesine ve Avrupa’nın kendi uygarlık krizinde boğulmasına karşılık yeni bir alternatif sunuyor ABD. O da şu: Küreselci ve neo-liberal hayaller dünyasından uyanın ve gerçekleri görün!

Avrupa’nın kabul etmekte zorlandığı hakikati yüzlerine vuruyor. Çok kutuplu ve ABD sonrası veya post-liberal dünyaya uyum sağlamaya çağırıyor herkesi.

Küreselci Düzenin Çöküşü ve Avrupa’nın Krizi

Trump’ın yeni doktrinindeki en önemli kriterlerden biri de kültürel anlayışı ve değerler dünyasını yeniden tanımlaması. Hristiyan mirasına sahip çıkıyor. Avrupa’nın seküler ve liberal kültürünü reddediyor.

Dünyanın kültürel ve siyasi çoğulculuğunu kabul eden Trump, ütopik ve evrensel Imperium Americana döneminin sona erdiğini ilan ediyor. Avrupa’yı da bu gerçeği kabul etmeye ve kendini bu yeni hakikate adapte etmeye çağırıyor. Küreselcilerin ulus ötesi veya ulus aşırı jeo-politik anlayışlarını mahkûm eden Trump doktrini, yeni dönemde ulusal devletlerin egemenliklerine ve farklı medeniyetlere saygıyı ön plana çıkarıyor. Bürokratik elitlerin ulusal egemenlikleri gasp etmesine karşı çıkan Trump, demokrasi ve özgürlüğü temel alan milli muhalif seslerin (Avrupa sağının) önündeki engellerin kaldırılması çağrısında bulunuyor.

Eğer bu yapılmazsa demografik çöküş, kültürel tükenmişlik ve siyasi felç halinin Avrupa uygarlığını 20 içinde yok edeceği uyarısında bulunuyor. Rusya’yı dost Çin’i rakip olarak tanımlayan Trump’ın çıkışları kuşku yok ki kendini iyice düzenlenmiş bahçe ve dünyayı da vahşi ormanlara benzeten Avrupa için her bakımdan jeo-politik ve psikolojik bir depreme yol açtı.

Liberal Amerikalı elitler, demokratlar ve küreselci Avrupalı yöneticiler nefret etse de Trump’ın ilan ettiği strateji genel anlamıyla ABD’de ve dünyada olumlu karşılandı, pozitif tepkilere yol açtı. Amerikan ve dünya kamuoyundaki genel kanıya göre Trump karşıtlarının stratejileri ülkeleri savaşa, ekonomik felakete, toplumsal kaosa, değerler çatışmasına ve kültürel çözülmeye sürüklüyor. Bu haliyle Trump karşıtlarının kalesi konumuna gelen Avrupa sadece sarsılmakla kalmıyor ABD’nin yeni ulusal stratejisiyle sağlamaya çalıştığı küresel istikrar ve uyum için de en büyük tehdit kaynağı haline geliyor. Bu gerçek Ortadoğu’daki Amerikan planlarını baltalamaya çalışan ve barış yerine kaosu tercih eden İsrail işçin de geçerli.

Rusya ile barışçıl ilişkiler kurabilen egemen uluslardan oluşan bir Avrupa isteyen Trump, küreselci hayallere değil barışa, istikrara, güce ve ulusal egemenliklere dayalı yeni bir dünya düzeni önerisinde bulunuyor.