Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 30 Eylül 2025
Avrupa Komisyonu’nun 27 Ağustos 2025 tarihli dosyası, Avrupa Birliği’nde mezunların istihdamı ile ilgili detayları sunuyor. Bu detaylar üzerinden Türkiye için de bazı notlar çıkarılabilir.
Eğitim Düzeyine Göre Mezun İstihdam Durumu
2024 yılında AB genelinde, en yüksek istihdam oranı üniversite düzeyinde eğitim almış yeni mezunlarda görülüyor. Orta düzeyde eğitim almış (örneğin lise veya lise sonrası mesleki eğitim) mezunların istihdam oranı daha düşük. Ancak mesleki eğitim almış olanlar, genel eğitim almış akranlarına göre daha yüksek istihdam oranlarına sahip. Bu durum, öğrencilere mesleki beceriler kazandıran programların iş bulma şansını artırdığını göstermekte.
2024’te AB’de yeni mezunların genel istihdam oranı ise % 82,3. 2024 verilerine göre, yeni mezunlar arasında en yüksek istihdam oranları Hollanda (% 91,6) ve Almanya’da (% 90,5) görülmekte. Bu ülkelerde mesleki eğitime dayalı sistemlerin güçlü olması, gençlerin iş gücü piyasasına daha kolay geçiş yapmalarını sağlamakta.
Öte yandan, en düşük istihdam oranları İtalya (% 69,6), Yunanistan (% 73,2) ve Romanya’da (% 75,0) kaydedilmiş. Bu ülkelerde hem genel hem mesleki hem de yükseköğretim mezunlarının istihdam oranları görece düşük. Özellikle İtalya’da genel eğitim mezunlarının istihdam oranı % 50’nin altına inerek dikkat çekmekte.
Yükseköğretim mezunları açısından bakıldığında ise Malta, Almanya, Slovakya, Polonya, Macaristan, Hollanda, Estonya ve Bulgaristan gibi ülkelerde istihdam oranları % 90’ın üzerine çıkmış, üniversite mezunları bu ülkelerde iş piyasasında önemli bir avantaja sahip.
Son 10 Yıllık Eğilimler
AB’de son 10 yılda, yeni mezunların istihdam oranları eğitim düzeyine göre farklılık gösterse de genel eğilim benzer.
Yükseköğretim mezunlarının istihdam oranı 2014’te % 79,5 ile en düşük seviyedeyken, bu oran 2019’da % 85,1’e yükselmiş, 2020’de Covid-19 nedeniyle düşmüş, ardından toparlanarak 2023’te % 87,6’ya ulaşmış durumda. Ancak 2024’te hafif bir düşüşle % 86,7’te.
Ortaöğretim mezunlarında ise en düşük oran yine 2014’te % 69,8 olarak kaydediliyor. 2018’de % 76,1 ile ilk zirveye ulaşıyor. Covid-19’la birlikte düşüş yaşanıyor, ancak toparlanarak 2023’te % 78,0 ile en yüksek seviyeye çıkıyor. 2024’te ise bu oran % 76,2’ye geriliyor.
Son olarak, 2024’te yükseköğretim ve ortaöğretim mezunları arasındaki istihdam farkı 10,5 puan iken, bu fark 2018’de 8,9 puanla en düşük.
Meselenin Cinsiyet Farkı Yönü
2024 yılında AB genelinde, yeni mezun erkeklerin istihdam oranı % 83,2, kadınların ise % 81,4 olarak gerçekleşiyor. Bu da erkeklerin iş bulma oranının kadınlardan 1,8 puan daha yüksek olduğunu göstermekte.
Bu farkın nedeni, kadın ve erkeklerin genellikle farklı alanlarda eğitim almaları ve bu alanlara yönelik iş gücü talebinin değişiklik göstermesi olabilir. Örneğin, fen ve teknoloji alanlarında erkek öğrenci oranı daha yüksek.
Öte yandan, AB ülkeleri arasındaki bu farklar hem büyüklük hem de cinsiyet yönünden değişmekte. 16 ülkede erkeklerin, 7 ülkede ise kadınların istihdam oranı daha yüksek. En büyük fark Çekya’da erkeklerin kadınlara göre % 11,3 daha yüksek istihdam oranına sahip olmasıyla görülüyor. Tam zıddı olarak, Estonya’da kadınların istihdam oranı erkeklerden % 14,1 daha yüksek ve bu da AB’de kadınlar lehine en büyük fark.
Mesleki Eğitim Mezunlarında İstihdam
2024 yılında AB genelinde, orta mesleki eğitimden yeni mezun olanların istihdam oranı % 80,0 olarak gerçekleşmiş durumda. Erkeklerin istihdam oranı % 80,7 iken, kadınlarda bu oran % 79,0 olup cinsiyetler arasındaki fark 1,7 puan.
AB, 2025 yılına kadar bu oranı % 82’ye çıkarmayı hedeflemekte. 2024 itibarıyla Almanya, Hollanda, İrlanda, Çekya, Danimarka, Slovakya, Avusturya, İsveç ve Macaristan gibi 9 ülke, bu hedefi zaten yakalamış durumda.
Bu ülkelerin çoğunda erkekler ve kadınlar ayrı ayrı da hedefi aşmış halde. En düşük istihdam oranları ise İtalya (% 63,7), Belçika (% 63,9) ve Romanya’da (% 65,7) görülüyor. AB ülkeleri arasında orta mesleki eğitim mezunlarının istihdam oranları % 63,7’den % 92,2’ye kadar geniş bir aralıkta değişmekte.
Türkiye Söz Konusu Olduğunda
Türkiye için “yeni mezunların istihdam oranları”yla ilgili mevcut veriler Eurostat’ın direkt sunduğu ölçüde net değil ya da benzer değil, ancak TÜİK’in mevcut verilerine bakılarak bazı çıkarımlar yapmak mümkün.
Bir kere NEET Oranı (ne eğitimde ne istihdamda ne de öğrenimde olan gençler) açısından Türkiye, genç nüfus (15‑29 yaş) için Avrupa’da en yüksek ülkeler arasında. 2025 OECD verilerine göre bu grup % 31,3’lük bir oranla Türkiye’deki gençlerin yaklaşık üçte birini kapsıyor. Ayrıca bu oran özellikle kadınlarda çok daha yüksek (kadınlarda % 41,6 ve erkeklerde % 22,1).
Ayrıca üniversite mezunlarının istihdam durumu açısından bakıldığında, Türkiye’de lisans ve ön lisans mezunlarının kayıtlı istihdam oranlarında 2024 yılında düşüş var. Lisans mezunlarının kayıtlı istihdam oranı 2023’te % 75,6 iken 2024’te % 75,0’a gerileme söz konusu. Ön lisans mezunlarında ise bu oran 2023’te % 67,7 iken 2024’te % 66,4’e gerilemiş durumda.
Üniversite mezunlarının işsizliği söz konusu olduğunda, Eurostat verilerine göre, 2024 yılında Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında üniversite mezunlarının işsizlik oranının genel işsizlik oranından yüksek olduğu tek ülke konumunda. TÜİK verileri de durumu netleştiriyor: 2024 yılında 25-34 yaş arası işsizlerin % 49,2’si yükseköğretim mezunu. Bu oran, 2014’te % 31,9’du.
Bu durum, eğitimli bireylerin iş bulmakta diğer kesimlerden daha fazla zorlandığını gösteriyor. Yani üniversite diploması, Türkiye’de genelde olduğu gibi işsizlik riskini düşürmek yerine, bazı durumlarda bir dezavantaj yaratabiliyor. Çünkü Türkiye’de yükseköğrenim mezunu sayısı, diploma gerektiren işlerin artış hızını geçmiş durumda. Bu dengesizlik, üniversite diplomasının iş bulma kolaylığı ve daha yüksek maaş gibi geleneksel avantajlarını zayıflatıyor. Başka bir deyişle, diploma artık istihdamda eskisi kadar güçlü bir avantaj sağlamıyor.
Ayrıca meselenin bir de eksik istihdam/gizli işsizlik boyutu var. Türkiye’de üniversite mezunları arasında “aşırı nitelikli olma” durumu yüksek, yani mezun kişi, sahip olduğu diploma/kalifikasyona kıyasla daha düşük/kısmî nitelik gerektiren işlerde çalışıyor. Bu durum, hem iş tatmini hem kazanç hem de mezuniyet sonrası iş geçiş süresi açısından dezavantajlı. Başka bir deyişle; üniversite sayısındaki artış, istihdam kapasitesiyle paralel gitmediğinde işgücü piyasasında “beceri uyumsuzluğu” büyüyor. TÜİK’in 2024 verilerine göre, 15-34 yaş aralığındaki 9,2 milyon kişinin 2,5 milyonu eğitim düzeyinin altında işlerde çalışıyor. Yani üniversite mezunu olmak, artık birçok genç için “iyi bir işe sahip olmak” anlamına gelmiyor; beklentilerle iş piyasasının gerçekleri arasındaki fark giderek derinleşiyor.
İş sahibi olanların gelir ve ücret durumu açısından bakıldığında, üniversite mezunlarının Avrupa ortalamasına göre çok daha düşük gelir elde ettiği görülüyor. Yani brüt ya da net gelirler AB ortalamalarına kıyasla çok düşük. Bu da mezuniyetin “beklenen getirisi” algısını zayıflatıyor. Dahası, son yıllarda Türkiye’de yükseköğretim mezunlarının giderek daha az kazanmaya başladığı görülüyor. Üniversite mezunlarıyla ilköğretim mezunları arasındaki maaş farkı daralıyor. Örneğin, TÜİK verilerine göre, 2006-2022 döneminde ilköğretim mezunlarının ortalama maaşı % 987 artarken, üniversite mezunlarının maaşı % 622 artmış halde. Bu durum, eğitim seviyesinin gelir üzerindeki etkisinin zayıfladığını ve üniversite diplomasının ekonomik getirisinin azaldığını gösteriyor.
Özetle tablo şöyle:
Kriter | Avrupa Ortalaması | Türkiye |
Yeni mezunların istihdam oranı | % 82‑83 civarında | Lisans mezunlarında % 75
Meslek yüksekokulu mezunlarında % 66,4 |
NEET oranı | EU ortalaması ~ %11 civarı | % 31,9 |
Üniversite mezunu işsizlik oranı vs genel nüfus | Üniversite mezunlarının işsizliği genelde daha düşük. | Türkiye’de üniversite mezunlarının işsizlik oranı genel nüfustan daha yüksek olması bakımından tek ülke konumunda. |
Gelir düzeyi | AB’de üniversite mezunları için yıllık net gelirler nispeten yüksek. | Türkiye’de üniversite mezunlarının yıllık net geliri düşük ve üniversite mezunlarıyla ilköğretim mezunları arasındaki maaş farkı daralıyor. |
Dolayısıyla; Türkiye’de yeni mezunların istihdam oranı Avrupa ortalamalarına göre düşük; mezuniyet sonrası iş bulma süresi uzun; mezunların işsizlik oranı genel nüfusla kıyaslandığında daha kötü; gelir düzeyi düşük; cinsiyet farkları belirgin; eğitim‑iş piyasası uyumsuzluğu yüksek.
Yapılması gerekense basit: Yükseköğretim politikasında artık nicelikten çok nitelik ön planda olmalı. Üniversite sayısını artırmaktan ziyade, mevcutların eğitim kalitesine ve verilen programların işgücü piyasasıyla uyumuna odaklanılması gerekiyor.