
Ceyhun BOZKURT – 09 Nisan 2025
“Türkiye’nin her işi bitti de CHP mi kaldı” demeyi CHP’ye gönül veren seçmene ve Gazi’ye, O büyük komutana, lidere yani Atatürk’e saygısızlık olarak görürüm. Ama aynı hassasiyeti kimse kusura bakmasın CHP’yi yönetenler için gösteremiyoruz. Hadi bu ifadeyle girmeyelim yazımıza…
Çünkü Türkiye, dünyada çatışmaların en çok yaşandığı, ne zaman küresel hakimiyet mücadelesi olsa karışacak olan Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya üçgeninde yer alan bir ülke. Bu coğrafya dünya ticaretinin Doğu-Batı, Kuzey-Güney aksında, su yollarının kesiştiği son derece önemli bir kavşaktır. Bu bölge aynı zaman bir enerji hub’ıdır.
Doğalgaz ve petrol üreticisi ülkeler buradadır ve enerji, tüketici ülkelere bu bölgeden gönderilmektedir. Petrol ve doğalgaz zenginleri elde ettikleri gelirle yüksek ithalat yapma imkanına da sahiptir. Bölgenin merkezinde yer alan ülkemiz nüfus, askeri ve ekonomik gelişmişlik bakımından bölgenin en ileri ülkesi olması hasebiyle jeostratejik ve jeopolitik önemi çok yüksektir.
Süper Güçlerin Türkiye Üzerindeki Etkisi
Türkiye’nin imkân ve kabiliyetlerinin farkında olan süper güçler dünya siyasetinde daha etkili olmak istediklerinden Türkiye’nin bu konumundan ve imkanlarından daha fazla istifade edebilmek, politikalarına yön vermek ve kendi taraflarına çekmek amacıyla ülkemizin iç politikasına çeşitli müdahalelerde bulundular ve bulunmaya devam ediyorlar. Bu müdahaleler açık ve örtülü müdahaleler şeklinde tezahür etmekte.
Türkiye’nin bölgede söz sahibi ve nüfuzunun genişlemesini istemeyen, şayet bu gelişmeyi önleyemezlerse kendi politikaları yönünde yol almasını sağlamaya gayret etmektedirler. Bu konuda sadece süper güçler değil bir alt kategorideki gelişmiş ülkeler ile bölgemizde ve yakınımızda yer alan büyüklü küçüklü rakip ülkeler de iç politikamıza istikamet tayin etmeye çalışmaktadır. Bunun için de mezhep, etnik köken, yaşam tercihi, ekonomi, kültür vb. alanları kullanmaya çalışıyor.
Bunun için menfaat gruplarından fikir gruplarına, mezhep, tarikat gibi cemaat ve cemiyetlere varana kadar her türlü grup kullanılmıştır. Bir yandan toplumu etkileyebilecek imkân ve kabiliyetine sahip kanaat önderi kişiler, toplumca tanınan yazar-çizerler, akademisyenlerden, sanat ve kültür insanlarından etki ajanları oluşturulmuş bu suretle toplumsal olaylara zemin hazırlamak maksatlı yayın ve faaliyetlerde bulunulmuştur.
***
Yeni Nesil Algı Operasyonları ve Dijital Manipülasyon
Bugünlerde ise geçmişte yapılan dezenformasyonlara rahmet okutacak algı operasyonları yürütülmektedir. Cambridge Analytica denilen sistemle, kişilerin profillerine uygun mesajlar artık yapay zeka marifetiyle bot hesaplardan dağıtılıp kitleler yönlendiriliyor. Bu yönlendirmelerde elbette parayla beslenen tanınmış internet ünlüleri denilen Influencerler, sosyal medya trolleri, azgınlık seviyesinde beyinleri ele geçirilmiş tipler yoğun bir propaganda yürütüyor.
Bu propaganda FETÖ yandaşları, PKK yandaşları ve diğer aşırı sol ve aşırı dini (Sünni ve Alevi) radikallerce de destekleniyor. Bu arada yıllardır kendilerine Türkiye’yi eleştirmeyi meslek edinmiş belirli yabancı basının katkıları da yadsınamaz.
Bu konuda ülkemiz en fazla saldırıya maruz kalan ülkelerden biridir.
Ülkemiz bugüne kadar darbeler ve terör eylemleri ile uzun süre meşgul edilmiştir.
Komünizmin en şaşalı, parlak ve başarılı günlerinde ülkemiz Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku tandanslı aşırı sol terör örgütlerinin yanı sıra, perde gerisinde ABD yönlendirmeli ancak yine aşırı sol örgütlerin saldırılarına da muhatap oldu. Bu dönemi ağır bedeller ödeyerek atlatan ülkemiz daha sonra dini tandanslı, etnik bölücü tandanslı örgütlerin saldırılarına maruz kalmış bunlarla birlikte Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması gibi denemeleri de savuşturmuştur.
Ülkemiz Balkanlar, Kafkaslar, İran, Irak ve Suriye ile Afganistan, Bangladeş kaynaklı kitlesel göç hareketlerine de maruz kalmıştır. Ülkemiz çevresinde yıllardır savaş ve iç savaşlar yaşanmış ve yaşanmaktadır. Bu sebeple teröre müzahir ve müsait bölgeler oluşmuş kontrol dışı silahlar çeşitli terör örgütlerinin eline geçmiştir.
***
Dış Politikada Türkiye’nin Etkisi ve Başarıları
Tüm bu handikaplara rağmen ülkemiz sadece yurtiçindeki terörü/teröristi ezmekle kalmamış, çevre ülkelerde barınan teröristleri de etkisiz hale getirmiştir. Suriye’deki iç savaşın sona ermesi, Azerbaycan-Ermenistan savaşının ve Karabağ meselesinin Azerbaycan lehine sonuçlanması, Kuzey Irak’ta otorite boşluğundan kaynaklı terörün minimize edilmesi ve Merkezi Irak Hükümeti ile Irak’ın kuzeyindeki Bölgesel yönetiminin ortak bir noktaya varması Türkiye’nin çabaları ve baskısı ile gerçekleşmiştir. Libya’da, Somali’de, Sudan’da, Etiyopya’da Türkiye’ye yakın yönetimlerin oluşması hep Türkiye’nin izlediği dürüst, istikrarlı ve barışı öncelleyen politikalarının bir sonucudur.
Türkiye, enerjide üretici ve tüketici ülkeler arasında köprü görevi gören bir oyuncu, terminal ülke konumuna ulaşırken bir yandan da dışa bağımlılığını azaltacak doğal gaz ve petrol keşifleriyle enerjide bağımsızlık yolunda ilerlemektedir. Tarımsal hasılada Avrupa’da birinci konuma yükselen Türkiye net tarım ihracatçısıdır. Türk sanayisi, Avrupa’da Almanya’dan sonra en büyük üretici ülke konumuna ulaşmıştır.
Bu gelişme işsizlik rakamlarına da yansımakta olup işsizlik yüzde 8‘lere düşmüştür. Sanayimiz yüksek teknolojiye geçiş aşamasının eşiğinde olup bu konuda Savunma Sanayi öncü rol oynamaktadır. Bu ise Türkiye’nin diplomasi alanında hem yumuşak güç, hem sert güç kullanımını kolaylaştırmaktadır.
Deprem yaralarını hızla saran Türkiye yüksek enflasyon baskısından kurtulmaya başlamış, cari açık konusunda rahatlamıştır. Önümüzdeki 10 sene zarfında kentsel dönüşümünü büyük ölçüde tamamlayarak vatandaşlarını depreme dayanıksız evlerde oturmaktan ve kira sıkıntısından kurtulacaktır.
Türkiye’nin Güçlenmesi Küresel Güçleri Neden Rahatsız Ediyor?
İşte bütün bu gelişmeler dünya siyasetine yön veren küresel güçlerin ve bölgemizdeki rakip veya düşman ülkelerin endişe kaynağıdır. Bu nedenlerle Türkiye’nin önünün kesilmesi için yoğun çaba sarf edilmektedir.
Türkiye’nin önünün kesilmesi için birçok yol ve yöntem denenmiş fakat yukarıda bahsettiğimiz gibi başarılı olunamamıştır.
Türkiye’nin önünün kesilmesi klasik yöntemlerle başarılamayınca ülke yönetiminin ele geçirilmesi yoluyla önünün kesilmesi ve buna uygun yöntemlerin devreye sokulması planlanmıştır. Bu konuyu en açık biçimde ABD’nin geçmiş Başkanı Biden ifade etmiştir.
Bu amacın gerçekleşmesi için günümüzde en etkili yöntem sosyal medya marifetiyle kitleleri yönlendirmektir. Bunun için sanal gerçeklerle algılar olguya dönüştürülmesi çalışmaları yoğun bir biçimde devam etmektedir. Bunun ilk denemeleri FETÖ döneminde uygulanmış fakat başarılı olunamamıştır.
Sanal Kahraman Projesi ve Yerel Yönetim Stratejisi
Bu defa geliştirilen projede sanal bir kahramanın oluşturulduğunu görüyoruz. Bunun için gözler karartılmış. Önce yerel yönetimlerin ele geçirilmesi amaçlanmıştır. Burada elde edilen yerel yönetimlerle finans konusu çözümlenerek partilerin delegeleri maddi olarak elde edilmiş ayrıca sanat çevreleri ile bir takım yazar çizer takımı amaç için araç haline getirilmiş ve maaşa bağlanmıştır.
Bir sonraki yerel seçimlerde ‘Kent Uzlaşısı’ gibi direkt Kandil ile bağlantılı projeler hayata geçirilmiş, bu aşamada da başarılı olunması ile birlikte bir büyük parti tamamen ele geçirilerek esas amaç olan ülke yönetimi hedefine ulaşıp ülkeyi küresel güçlerin istediği rotaya sokma aşamasına geçmişlerdir.
Ancak elde ettikleri başarı tıpkı FETÖ’cülerin güç zehirlenmesi yaşamaları gibi, bu sahte Atatürkçü + vesayetçi görünümlü organizasyonun pervasızca hareket etmesine yol açmıştır. Arkalarında bir çok yolsuzluk ve nitelikli dolandırıcılık olarak nitelenen para transferleri, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet ve irtikap, kara para aklama gibi işlemler gerçekleştirdiği iddia edilen bu zevat bir yandan sırtını siyasete yasladığı için kendilerini dokunulmaz görmüşse de yargıya ilk şikayetler yine aynı siyaset, yani CHP içinde yer alan kişiler tarafından yapılmış, tanıklarda aynı parti içinden çıkmış durumda.
Kirlilik ortaya dökülünce Saraçhane mitingleri ile Gezi Parkı olayları benzeri olaylar çıkarılmış, sonrasında ekonomik boykot çağrıları, tencere tava çalmalar gibi birçok eylem sahneye konulmuş fakat pislik örtbas edilemez seviyeye ulaşmıştır. Bu görüntü karşısında panikleyen parti yönetimi Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 3 yıldan fazla bir zaman olmasına rağmen usule aykırı kendi kendine alelacele cumhurbaşkanı adayı seçimi gibi bir seçim düzenlemiş bir yandan da partiyi tutabilmek amacıyla apar topar olağanüstü kurultaya gitmiştir.
Yabancı ülkelere sitem eden, kendi ülkesinde ikinci turda cumhurbaşkanı seçilen insanı cunta diye suçlayan, şikayetçilerin yargıyı çalıştırması sonucu yolsuzluk soruşturmasında tutuklama nedeniyle iktidara darbeci suçlamasında bulunan şaşkın bir muhalefet anlayışı Türkiye’ye zarar vermektedir.
Macun tüpten çıkmıştır. Kum saati artık saymaya başlamıştır. İddianamenin mahkemeye sunulup kabul edilmesi ve davanın resmen kovuşturma aşamasına gelmesi ile birlikte rezaletin bütün çıplaklığı ile gözler önüne serileceği belirtiliyor. Göreceğiz.
Bu aşamadan sonra kitlelerin gözünü Atatürk’le boyamak da para etmeyecek, gerçek Atatürkçüler bu rezalete ortak olmak istemeyeceklerdir.
CHP’de Beklenen Kopuş ve Yeni Arayışlar
PEKİ sonrasında olur?
İşte bu aşamada bazı öngörülerde bulunabiliriz…
Öncelikle İBB’ye yönelik yolsuzluk soruşturmasının savcılık aşamasında iddianame hazırlanırken dahi bugünlerde yeni bir takım tanık ve şikayetçilerin isimleri ve ifade verdikleri ortaya çıktı. İddianamenin mahkemece kabul edilip kovuşturma safhasına geçildiğinde tanık ve şikayetçi sayısının artması kuvvetle muhtemeldir bu aşamadan sonra daha büyük ve kapsamlı yolsuzluk ve usulsüzlüklerin ortaya döküleceğini bekleyebiliriz.
Böyle bir gelişmenin partide çok büyük bir rahatsızlığa yol açması da kaçınılmaz. Bu arada İstanbul İl delege seçimlerinin iptali ile başlayacak süreç şaibeli kurultayın da iptaline yol açabileceği değerlendiriliyor. Bu takdirde partiye kayyum atanmasını önlemek için palas pandıras yapılan olağanüstü kurultayın şaibeli kurultay delegeleri ile yapılması nedeniyle toptan yok hükmünde sayılabileceği de değerlendiriliyor.
Gelişmelerin bu minvalde seyretmesi halinde partinin düşürüldüğü durumdan rahatsız olan partililerin, CHP yönetimine karşı harekete geçmeleri, CHP’nin birkaç farklı hizibe bölünmesi, partide yönetimi ele geçiren hizibin diğer hizipleri tasfiye etmesi ve sonuçta bazı delege ve partililerin kendi görüşleri ve siyasi anlayışları çerçevesinde yeni parti kurma arayışları ve çabalarına tanık olunabileceğini öngörebiliriz.