Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

CHP’nin Terörsüz Türkiye’de Yarattığı Derin Çatlak – Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 22 Kasım 2025

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 22 Kasım 2025

 

21 Kasım 2025 günü, “Terörsüz Türkiye” süreci sebebiyle kurulan “”Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”, 18’nci toplantısında tecrit edilmiş olduğu İmralı adasında PKK terör örgütü elebaşısı Öcalan’la gidilmesi kararı aldı.

Ancak bu karara, terörün tasfiyesine yönelik rüzgarın çıktığı günlerde büyük bir destek veren Ana muhalefet Partisi CHP katılmadı. Bu gelişme “Terörsüz Türkiye” sürecinde bugüne kadar görülen en büyük görüş ayrılığı olunca konu ele alındı.

Yaşanan Anlaşmazlıklara Rağmen CHP’siz Görüşmeyle Sonuçlanan Oylama

Komisyonun 17 Kasım’daki 17’nci toplantısında Milli Savunma Bakanı Güler, İçişleri Bakanı Yerlikaya ve MİT Başkanı Kalın terörün tasfiyesiyle ilgili olarak saha faaliyetleri üzerine bilgi verdiler. Sürecin devamında yapılması gereken hususlardaki önerilerini açıkladılar.

Komisyon, 21 Kasım’da 15’nci toplantısını yaparak İmralı’ya gönderilecek 5 kişilik heyeti seçti. Kulis bilgilerine bakılırsa Ak Parti kanadı İmralı’ya heyet gönderilmesi konusunda oldukça çekimsermiş. Hatta bu konuda İmralı’ya gidilmesini şart koşan küçük ortak MHP ile ters bile düşmüş. Ancak Bahçeli’nin 18 Kasım tarihli grup konuşmasında “Gerekirse yanıma üç milletvekilini alarak kendim İmralı’ya giderim!” şeklindeki ültimatomu sonucunda Ak Parti de “istemeyerek” de olsa bu talebe “Evet!” demiş.

Oylamaya katılan komisyon üyelerinden alınan bilgiler sonucu basına yansıyan haberlere göre oylamada 32 “Evet” oyuna karşılık, 3 “Hayır” ve 2 de “çekimser” oy çıkmış.

İmralı’ya üye göndermeyeceğini bildiren 11 kişilik CHP üyelerinin katılmadığı oylamada MHP ve DEM Parti firesiz “Evet” oyu çıktı. Toplantıya katılmayan bir üye dışında Ak Parti üyeleri ile EMEP ve TİP’ten de mevcutları oranında birer “Evet”e oyu çıkmış.

Buna karşılık Demokrat Parti, DSP ve HÜDAPAR’ın mevcut birer üyeleri de “Hayır” oyu kullanmış. İmralı’ya gidilmesi yerine online bağlantı ile Öcalan’ın dinlenmesini öneren Yeniyol grubunun da “İmralı’ya gidilmesi yönünde oy kullanılmadığı” haberi mevcut.

Toplantının basına kapalı olması halinde katılmayacağını açıklayan CHP üyeleri, sonuçta kapalı olan toplantıya da katılmamış ve bu durumu eleştiren CHP Grup Başkanvekili Murat Emir basın açıklamasıyla CHP’nin neden katılmadığını şu ifadelerle belirtmiştir: “Komisyonda başkan bile olmadan sadece beş milletvekilinin adaya gitmesi yerine teknolojik imkanlardan yararlanarak daha kolay daha katılımcı daha tartışmasız bir sürecin yönetilmesi önemlidir. Kayyumların kaldırılması, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması demokratik siyasetin ününün açılması gibi olmazsa olmaz ilk adımlar bile atılmadı…

Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ak Parti Genel Başkanı şapkasıyla 19 Kasım tarihli Meclis grup konuşmasında kayyumlar, AYM ve AHİM kararlarının uygulanmasına değinmeksizin, “Terörsüz Türkiye süreciyle birlikte ülkemiz demokrasisine, birlik ve beraberliğimize, toplumumuzun farklı kesimleri arasında diyalog ve empatinin güçlenmesine yaptığı katkıları takdirle karşılıyor…” diyerek demokrasi vurgusu yapmıştı. Bu iki ifadeye göre iktidarla ana muhalefetin demokrasi konusunda anlaşamadığı açıkça görülebilmektedir.

Aslında “Terörsüz Türkiye”ye başından itibaren büyük bir destek veren CHP’nin bahaneleri arasında şunlar öne çıkmaktadır:

“Cumhurbaşkanı adayı” olarak da belirledikleri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı olarak belirledikleri İmamoğlu’nun 19 Mart 2025’ten beri tutukluğunun devamı ve kendi ifadeleriyle “yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, casusluk gibi isnat edilen suçların uydurulduğu” olaya tepki.

Keza devamında CHP’li belediyelerin bazılarına da getirilen suçlamalar bahane gösterilmektedir. CHP’ye göre; 19 Mart öncesinde olası bir Cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan anketlerde İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte açık ara tüm muhtemel adayları geride bırakmaktaydı. Tutuklama, İmamoğlu’nun kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak içindir.

30 Ekim 2024’te “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklanan İstanbul/Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in yerine kayyum atanmıştı. Ancak Özer Kasım 2025’te serbest bırakıldığı halde görevine iade edilmedi.

DEM Parti öncesi HDP’nin eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin kesinleşmiş kararına rağmen tutukluluklarının devam etmesi vb…

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ‘Terörsüz Türkiye’ Sürecindeki Çabaları Üzerine

Bahçeli’nin adeta ite kalka yürütmeye çalıştığı ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hala tam olarak destek vermediği görülebilmektedir. Daha önce pek çok çıkışları bilinen Bahçeli, son olarak KKTC Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonrası KKTC Meclisi’nin derhal toplantı yaparak Türkiye’ye katılma kararı alması gerektiğini söylemiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı atlayarak gerçekleştirdiği bu hareketi “çizmeyi aşma” olarak değerlendirilmiş, Erdoğan tarafından da dikkate alınmamıştı.

Yukarıda da belirtildiği şekilde İmralı’ya heyet gönderilmesini şart koşan çıkışı da Ak Parti’li çevrelerce “Davul Erdoğan’ın boynunda, tokmak Bahçeli’nin elinde!” şeklinde değerlendirilmişti. Hatta bazı Ak Partililer “Bahçeli, Terörsüz Türkiye sürecinde hiçbir yetkisi olmayan sorumlu!” olarak da tanımlanmıştı. Bu düşünceler büyük ölçüde doğru olmakla birlikte, “Terörsüz Türkiye” süreci söz konusu olduğunda bunu ilk duyuran ve adeta iteleye iteleye götürmeye çalışan kişinin Bahçeli olduğu da unutulmamalıdır.

Bahçeli; PKK, DEM Parti ve yandaşlarını ikna edebilen tek kişinin Öcalan olduğunu sezen ilk yetkililerdendir. Konuyla ilgili daha önceki yazılarda da belirtildiği üzere, bir “çatışmaların çözümlenmesi” projesi olan bu olayın genelinde iki davul mevcuttur. Bunlar Bahçeli ve Öcalan’ın boynunda, tokmak ise Erdoğan’ın elindedir. Üstelik TBMM’deki Komisyonun boynuna da bir davul asılmaktadır. Devlet ve teröristler ile destekçileri arasında Bahçeli (%30-40 arası)’nin ile Öcalan (%60-70 arası)’nın aracı/arabulucu rolü mevcuttur. Bahçeli’nin rolü Hükümet tarafını zorlarken daha da yükselmektedir.

Sonuç

Süreç başladıktan sonra “Teröristlerle hiç bir pazarlık yapılmayacağı” yönündeki açıklamalar lafı güzaftır. Karşı tarafı ikna etmek için mutlaka bir şeyler verilecektir. Nitekim İmralı’ya gidilmesi için ısrar da bu sebepledir. Zira terörist tarafı “Biz pes ettik, el aman!” dememiştir. Madem ki süreç bu noktaya kadar getirildi, o halde İmralı’ya gidilmeli veya İmralı mahkumunun Meclis’e (sanal olarak ya da korunabilecekse fiziken) getirilmesi aşamasına gelinmiştir.

Öte yandan DEM yanında Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “demokrasi” vurgusu yapsalar da CHP’nin en azından bir kısmı “haklı” olan sesine kulak vermeleri sürecin selameti açısından önemlidir. CHP dışarıda değil, içeride tutulursa süreç daha az sancılı atlatılabilir.