Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 29 Aralık 2025
UNICEF, “Dünya Çocuklarının Durumu 2025: Çocuk Yoksulluğunu Sona Erdirmek” başlıklı raporunu kamuoyu ile paylaştı. Rapor, küresel çapta çocukların karşılaştığı yoksulluk krizini ve bu krizle mücadele yollarını ele alıyor.
Çocuk Yoksulluğunun Mevcut Durumu
Rapor’a göre, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki her 5 çocuktan biri (yaklaşık 417 milyon çocuk), sağlık, eğitim ve beslenme gibi temel ihtiyaçların en az ikisinden mahrum olarak çok boyutlu yoksulluk içinde yaşıyor. Bu çocuklardan 118 milyonu ise 3 veya daha fazla temel alanda yoksunlukla karşı karşıya; 4 veya daha fazla yoksunluk içinde ise 17 milyon çocuk bulunuyor.
GSMH verilerinden yararlanarak gerçekleştirilen gruplamada Dünya Bankası sınıflamasında Türkiye üst-orta gelirli bir ülke olmasına rağmen, çocuk yoksulluğu oranları yüksek seyrediyor. TÜİK 2024 verisine göre Türkiye’deki çocuk yoksulluk oranı % 31,9. Bu oran, yaklaşık her 3 çocuktan 1’inin yoksul olduğu anlamına geliyor. Akademik çalışmalar da çocuk yoksulluğunun yetişkin yoksulluğuna kıyasla Türkiye’de daha yaygın ve daha derin olduğunu gösteriyor.
Dünyadaki duruma dönecek olursak; yüksek oranlara rağmen, genel manada zamanla bir düşüşün de olduğu görülmektedir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde bir veya daha fazla ciddi yoksunlukla karşı karşıya kalan çocukların oranı 2013’te % 51 iken, 2023’te % 41’e düşmüştür. Bu iyileşme, çocuk haklarının ulusal politikalara öncelikli olarak dahil edilmesi sayesinde gerçekleşmiş durumda.
Çocukluk döneminde yaşanan gelir yoksulluğunun eğitim terkine, erken yaşta işgücüne katılıma ve yaşam boyu gelir kaybına yol açtığı gerçekliğinin farkında olarak Türkiye’de de 2000’li yılların başında başlatılan şartlı eğitim ve sağlık yardımları, okul okullaşma oranlarında artışın nedenlerinde en başta. Nitekim ilköğretimde okullaşma oranı % 95’in üzerinde. Ancak bu durum, çocuk yoksulluğundaki ilerlemeyi yavaşlatmış olsa da son yıllarda derinleşen ekonomik kriz, yüksek enflasyon ve gelir dağılımı bozulması gibi nedenlerle Türkiye, çocuk yoksulluğu oranı bakımından OECD ülkeleri arasında üst sıralarda yer almaya devam ediyor.
Dünya genelindeki çocukların yaklaşık % 19’u (yaklaşık 412 milyon), günde 3 dolardan az bir parayla aşırı yoksulluk sınırında hayatını sürdürüyor. Ayrıca, çocukların aşırı yoksulluk yaşama olasılığı yetişkinlere göre iki kat daha fazla. Çünkü çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimleri henüz tamamlanmadığı için, yoksulluğun yarattığı olumsuz etkiler (yetersiz beslenme, eğitime erişememe vb.) yetişkinlere kıyasla çok daha derin ve ömür boyu sürecek hasarlar bırakabiliyor.
Öte yandan, sorun, dünya ölçeğinde bölgesel farklılıklar barındırıyor. Aşırı yoksulluk içindeki çocukların yaklaşık % 90’ı Sahra Altı Afrika ve Güney Asya’da yaşıyor. Aşırı yoksul çocukların büyük bir çoğunluğu (% 76’sı) Sahra Altı Afrika’da bulunuyor. Bu bölge, dünya çocuk nüfusunun sadece % 23’üne sahip olmasına rağmen yoksulluğun merkezi haline gelmiş durumda. Bölgedeki çocuk nüfusunun hızla artması bekleniyor; 2050’de dünya çocuklarının 1/3’ü, 2100’de ise 2/5’inden fazlası bu bölgede olacak. Dolayısıyla risk daha fazla.
Türkiye, Sahra Altı Afrika kadar aşırı yoksulluk yaşamasa da kendi içinde bölgesel eşitsizlikler açısından dikkat çekiyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çocuk yoksulluğu oranları, Batı bölgelerinden daha fazla. Kırsal alanlarda ve çok çocuklu hanelerde yaşayan çocuklar, yoksulluğa daha fazla maruz kalmakta.
Diğer taraftan, dünya ölçeğinde, yoksulluk sınırı (günlük 8,30 dolar gibi) biraz daha yukarı çekildiğinde, dünyadaki çocukların yaklaşık üçte ikisinin (1,4 milyar çocuk) aslında yoksulluk içinde olduğu görülüyor. Örneğin, Doğu Asya, Pasifik, Latin Amerika ve Karayipler gibi “orta gelirli” sayılan bölgelerde bile her 3 çocuktan biri yoksul.
Hatta, 37 yüksek gelirli ülkede, genel bir refah olmasına rağmen yaklaşık 50 milyon çocuk parasal yoksulluk içinde yaşıyor. Bu ülkelerdeki çocuklar “açlıktan ölmeseler” bile, toplumun genel yaşam standartlarının çok altında kaldıkları için eğitim, sosyal aktiviteler ve gelişim imkanlarından mahrum kalmakta, yani toplumun dışına itilmekte.
Dolayısıyla, yoksulluğun sadece en fakir bölgelerde (Sahra Altı Afrika gibi) yoğunlaşmış olması, diğer bölgelerin güvende olduğu anlamına gelmiyor; yoksulluk küresel ve çok daha geniş kapsamlı bir sorun.
OECD karşılaştırmalarında Türkiye, çocuk yoksulluğunda yüksek gelirli ülkelere değil, Latin Amerika ülkelerine daha yakın bir profil çizmekte. Çocuklar için sosyal harcamaların GSYH içindeki payı OECD ortalamasının oldukça altında. Bununla birlikte, çocuklar için sosyal harcamalarda Türkiye’de belli bir gelişmenin de olduğu görülmekte. Türkiye’de 2022 ve 2023 yıllarında çocuk odaklı harcamaların payının 2022 ve 2023 yıllarında sırasıyla % 38,7 ve %39,1. Bu da merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki harcamaların üçte birinden fazlasının çocuklara ayrıldığını göstermekte. Ayrıca 2022-2023 döneminde çocuk odaklı harcamaların bütçe içindeki payının tüm sektörlerde arttığı not edilmeli. Eğitimde bu pay % 9,71’den % 10’a, sağlıkta % 1,74’ten % 1,93’e, sosyal korumada ise % 4,05’ten % 4,07’ye yükselmiş durumda.
Çok Boyutlu Yoksunluk Alanları
Rapor, yoksulluğu sadece gelirle değil, çocuk haklarını doğrudan etkileyen 6 ana alan üzerinden tanımlıyor.
Sanitasyon (hijyen), en yaygın yoksunluk alanı. Örneğin, düşük gelirli ülkelerdeki çocukların % 65’inin tuvalete erişimi bulunmuyor. Dünya genelinde okulların dörtte birinden fazlasında yeterli tuvalet/hijyen imkânı yok. Bu durum en çok kız çocuklarını ve engelli çocukları etkiliyor.
Türkiye genelinde temiz suya erişim yaygın olsa da belli şehirlerdeki gecekondu bölgeleri, tarım işçisi aileler ve mevsimlik göçmenlerin çocukları için sanitasyon hâlâ önemli bir mesele.
Eğitim ikinci bir sorun alanı. Dünyada milyonlarca çocuk okula gidemiyor veya nitelikli eğitimden mahrum kalıyor.
Türkiye’de eğitimde okullaşma oranları yüksek ancak erken okul terkleri, şartlı eğitim yardımlarının kısmi başarısına rağmen, özellikle yoksul ve kırsal bölgelerde riskini korumakta. Bu durum, kısmen yoksulluğun kuşaklar arası aktarımıyla da ilgili.
Beslenme de önemli bir sorun. Dünyada yoksulluk, çocukların gelişimsel duraklama (bodurluk) ve yetersiz beslenme riskini artırıyor. Ücretsiz ve besleyici okul yemekleri hem çocukların gelişimini destekliyor hem de ailelerin gıda güvenliğini artırıyor.
Bazı akademik araştırmalar, Türkiye’de yoksul hanelerde yaşayan çocuklarda demir eksikliği ve sağlıksız beslenme oranlarının diğer çocuklara göre daha yüksek olduğunu göstermekte.
Sağlık, konut ve su da ayrıca ciddi bir mesele. Dünyada temiz suya erişim ve güvenli barınma koşulları yoksul çocuklar için hala büyük bir sorun. Aşırı kalabalık evler, dayanıksız malzemeler, rutubet ve ışık azlığı yoksulluğun fiziksel göstergeleri.
Rutubetli ve güvensiz yapılar özellikle büyükşehirlerin yoksul kesimlerinde çocuk sağlığını tehdit etmekte. Türkiye’de çocukların bir kısmının kalitesiz barınma içinde olduğu not edilmeli.
Yoksulluğu Tetikleyen Modern Krizler
Bunların yanında Rapor, çocuk yoksulluğundaki ilerlemeyi durduran veya geriye götüren “üçlü tehdit”ten de bahsediyor: i) Çatışmalar, ii) iklim krizi ve iii) ekonomik istikrarsızlık.
Dünya, silahlı çatışmalarda tarihi bir artış yaşamakta. 2024 yılında dünya çocuklarının yaklaşık % 19’u bir çatışma bölgesinde yaşamış görünüyor (30 yıl öncesine göre iki kat fazla). Çatışma, ekonomik istikrarı baltalayarak, altyapıyı yok ederek ve kamu hizmetlerini aksatarak yoksulluğa neden olmakta.
Türkiye, dünyada en çok göçmen çocuğa ev sahipliği yapan ülkelerden biri. Suriyeli çocukların yoksulluk oranları, yerleşik nüfusa göre çok daha yüksektir ve bu durum sosyal uyum ve diğer belli konular için zorluklar barındırmakta.
Ayrıca dünyada her yıl, her 5 çocuktan 4’ü (yaklaşık 1 milyar çocuk), aşırı sıcak hava dalgaları, sel veya kuraklık gibi en az bir aşırı iklim tehlikesiyle karşı karşıya kalmakta. İklim krizleri ve yoksulluk kısır bir döngü oluşturmakta, yoksul aileleri daha da derin yoksulluğa itmekte.
Ekonomik istikrarsızlık bağlamında, ülke borçlarının artması, birçok düşük gelirli ülkede sağlık ve eğitime yapılan harcamaların bile önüne geçerek, çocuklara yönelik yatırımların engellenmesine neden olmakta. Resmi kalkınma yardımlarındaki kesintiler de durumu ağırlaştırmakta. Kesintiler ve krizler nedeniyle, önümüzdeki yıl 6 milyon çocuğun daha okuldan uzak kalma riski bulunmakta.
Nihayetinde; çatışmalar, iklim krizleri, ekonomik istikrarsızlık ve azalan resmi kalkınma yardımları nedeniyle ilerleme durma noktasına gelmiş ve gerileme riski taşımakta.
Politika Çözümleri ve İyi Uygulama Örnekleri
Böyle zeminde Rapor, yoksulluğun doğru politikalarla çözülebileceğini savunuyor. Burada iki ana eylem planı önerilmekte.
Birincisi, sosyal koruma ile ilgili. Ailelere yapılan doğrudan nakit yardımları ve sosyal güvenlik sistemleri en etkili yöntemler olarak öne çıkıyor. Düzenli, öngörülebilir ve yeterli miktardaki nakit yardımları; ücretsiz eğitim ve sağlıkla birleştiğinde çocuk yoksulluğunu bitirmenin en kesin yolu.
Bu noktada (ikincisi), başarı hikayeleri önemli. Rapor’a göre, çocuk yoksulluğunu ulusal bir öncelik haline getiren ülkelerde ilerleme kaydedilmiş durumda. Örneğin, Tanzanya 2000-2023 yılları arasında çok boyutlu çocuk yoksulluğunu % 46 oranında azaltmış halde.
Bununla birlikte, çocuk yoksulluğunun nesiller arası döngüsünü kırmak için sadece nakit yardımı yetmez; çocukların eğitim, sağlık, su, beslenme ve barınma gibi temel hizmetlere erişimi şart. Örneğin, okul ücretleri, uzak bölgelerdeki okul eksikliği ve yetersiz öğretmen eğitimi en büyük engeller.
Bu çerçevede Endonezya, okul operasyonel yardım programı ile ailelerin mali yükünü azaltıp okullaşma oranını artırmış vaziyette. Peru, okul gününü uzatarak sağlık ve beslenme desteğini eğitime entegre etmiş durumda. Senegal, ücretsiz aşılama ve anne sağlığı hizmetleriyle kırsal kesimdeki çocuk ölümlerini azaltmış halde. Bangladeş, anne-bebek beslenmesi ve toplum sağlığı eğitimleriyle çocuklarda “bodurluk” oranını istikrarlı bir şekilde düşürmüş; Bangladeş’te çocuk yoksulluğu % 32 oranında düşmüş vaziyette.
Sonuçta; Rapor, çocuk yoksulluğunu sona erdirmenin mümkün olduğunu vurgulamakta ve hükümetlere, çocuk haklarını ulusal stratejilerin merkezine koymaları için somut eylem çağrısında bulunmakta. Buna göre;
i. Çocuk yoksulluğunu bitirmek için ulusal stratejiler merkeze konulmalı.
Türkiye özelinde; bu konu sadece Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bir birimiyle sınırlı kalmamalı; Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı düzeyinde, tüm bakanlıkların ortak hedefi haline getirilmeli. Kalkınma planlarında çocuk yoksulluğu bir alt başlık değil, ana performans göstergesi olmalı.
ii. Ekonomik kriz dönemlerinde bile çocuk odaklı bütçelerden kesinti yapılmamalı.
Türkiye özelinde bu çerçevede, “Çocuk Duyarlı Bütçeleme” sistemine geçilmeli. Enflasyonist baskıların arttığı dönemlerde, çocuklara yönelik her türlü yardımlar asgari ücret veya enflasyon artışına endeksli olarak otomatik güncellenmeli. Ayrıca tasarruf tedbirleri uygulanırken “eğitimde ücretsiz öğün” veya “okul sütü” gibi doğrudan çocuğa ulaşan kalemler “dokunulamaz” statüsüne alınmalı.
iii. Eğitim, sağlık ve sanitasyon gibi temel kamu hizmetlerine herkesin erişebilmesi sağlanmalı.
Eğitimde “fırsat eşitliği” kavramı, sadece okul binasına erişimden “nitelikli eğitime ve beslenmeye erişim”e evrilmeli. Türkiye genelindeki tüm devlet okullarında “ücretsiz okul yemeği” programı hayata geçirilmeli. Ayrıca özellikle büyükşehirlerin çeperlerinde ve kırsalda temiz içme suyuna ve hijyenik barınma koşullarına erişim, yerel yönetimlerin asli görevi ve merkezi bütçenin önceliği olmalı.
iv. Yoksulluğun etkilerini daha iyi anlamak için yaş, cinsiyet ve bölge bazlı veriler toplanmalı.
TÜİK verileri daha şeffaf ve mikro ölçekli (ilçe ve mahalle bazlı) paylaşılmalıdır. Türkiye’deki “mevsimlik tarım işçisi çocuklar”, “geçici koruma altındaki çocuklar” ve “mesleki eğitim (MESEM) kapsamındaki çocuklar” gibi kırılgan gruplar için özel boylamsal araştırmalar yapılmalı. Veriler sadece yoksulluk oranını değil, “derin yoksulluğun” (yetersiz beslenme, bodurluk, okul terki) çocukların gelişimine etkisini de ölçmeli.



YORUMLAR