Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 09 Ekim 2025
3 Ekim 2025 günü TÜİK, ENAG ve İTO’nun tespit ettiği Eylül 2025 ayı enflasyon verileri açıklandı.
Bu sonuç, iktidarın “şahaneyiz, dünya liderine sahibiz, lider ülkeyiz, büyük bir gücüz, enerji merkezi oluyoruz!” vb şeklindeki algı yönetimine inat bir gelişmedir. Birileri bu algı yönetimiyle övünüp hava satarken, ekonomideki beceriksizlikler veya devletin “ayağını yorganına göre uzatamayan” savurganlığı sonucu özellikle emekliler ve ücretliler enflasyona kurban edilmeye devam ediyor.
Ancak ekonomideki gidişatın kamuoyu ilgisinden uzaklaşması için İsrail saldırganlığı imdada yetişiyor. Neredeyse ilgili ilgisiz her bakan, her üst düzey devlet görevlisi İsrail vahşetiyle ağzını açıyor. İsrail saldırganlığına dünya kamuoyu dikkatinin çekilmek istenmesine, vahşetin bir an önce durdurulmasına kimsenin itirazı yok! Ancak Türkiye’yi yönetenlerin en azından İsrail saldırganlığını önlemek için sarf ettiği enerji kadar Türkiye’deki enflasyon vahşetini önlemeye çalışması da beklenmektedir.
Anlaşılan o ki, Merkez Bankası’nın uyguladığı katı kur politikası dışında enflasyonu önlemek için yeni bir çare bulunamamaktadır. Ne yazık ki lüks malların ithalatında artış sürerken, devlette “tasarruf” yönünde ciddi önlemler alındığına dair belirtiler yoktur. Anlaşılan o ki, Türkiye’yi yönetenler bir mirasyedi havasında iktidarın keyfini çıkartır gibidir. İşin ilginç yanı bu mirası gene kendi iktidarından devralmıştır. Bir bakıma Nasreddin Hoca’nın meşhur fıkrasını tersine çevirmiştir. Yani Hoca’ya önce eşeğini kaybettirip sonra sevindireceğine, önce eşeğini buldurup, sonra kaybettirmiştir!
Türkiye’de hal böyle iken Cumhur İttifakı’nın ortaklarından MHP’nin Genel Başkanı Bahçeli’nin 7 Ekim 2025 tarihli Meclis grup konuşmasında ekonomiden söz etmeyişi, artık “ekonomi iyi yolda!” denilemeyeceği gerçeğini kabul ettiği yönde anlaşılmıştır.
Eylül 2025 Enflasyon Verileri ve Ekonomistlerin Beklentileri
Eylül 2025 enflasyon verilerine göre bir önceki aya göre Eylül 2025’te TÜFE %3,23, Aralık 2024’e göre %25,43, Eylül 2024 ayına göre de bir yıllık sürede %33,29 artış gerçekleşti. Bu sonuca göre Merkez Bankası’nın bu yıl sonu için hedeflediği %24’lük enflasyonun da bu günden aşılacağı görüldü. Eylül ayı enflasyonu son beş aya göre zirve yaptı.
Endekste mevcut 143 temel başlıktan 113’ünde artışın yaşandığı bu sonuçlara göre gıda ve alkolsüz içeceklerde %36,06, ulaştırmada %25,30 ve konutta %51,36 artış gerçekleşti.
TÜİK’in enflasyon Eylül ayı verileri ilk kez Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG)’nun verilerine yakın gerçekleşti. ENAG’ın yıllık enflasyon artışı TÜİK’e göre çok yüksek (%63,23) ise de, Eylül 2025’te %3,79 olarak bulundu.
Genelde her iki kurum arasında veriler sunan İTO’nun Eylül 2025 enflasyonu %3.19 iken, yıllık enflasyon da %40.75 olarak verildi.
Eylül ayı enflasyon verilerinden sonra Aynı gün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Eylülde yüksek gerçekleşen aylık enflasyonda, gıda fiyatları belirleyici oldu. Zirai don ve kuraklık kaynaklı gıda enflasyonu, uzun dönem eylül ayı ortalamasının 3 puan üzerinde gerçekleşti ve aylık enflasyona 1,1 puan katkı yaptı!” şeklinde, kendisinin bile inanmadığı değerlendirilen bir ifade kullandı.
Ekonomi Politikalarını Eleştiren Bazı Ekonomistlerin Enflasyon Üzerine Değerlendirmeleri
Eylül 2025 ayı enflasyon verileri üzerine, iktidarın ekonomi politikalarını eleştirileriyle bilinen bazı ekonomistlerin değerlendirmeleri de özetle şöyledir:
Finans alanındaki çalışmaları bilinen Tunç Şatıroğlu, beklentileri açan enflasyon sonucunu “genişlemeci para politikasının doğal sonucu” olarak değerlendirirken, Anadolu Yatırım Genel Müdürü Dr. Nuri Sevgen de bu sonuç üzerine Merkez Bankası’nın faiz indirimine en azından bu ay devam etmeyeceğini ileri sürdü. Merkez Bankası’nın bundan sonra şahin bir politika izlemek zorunda kalacağı değerlendirmesi Bluebay Varlık Yönetimi’nden Tim Ash tarafından da paylaşıldı.
Enflasyonda alınan sonuca göre A1 Capital Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Baki Atılal da yıl sonunda enflasyonun %31,15-33,52 aralığında gerçekleşebileceği tahmininde bulunarak, 2025 ve 2026 yılları için enflasyon hedefinde revizyona gidileceğini işaretle, asgari ücret artışının da en az %20 olacağını ekledi.
Bir diğer ekonomi yazarı Güldem Atabay da benzer görüşleri paylaşırken, Ekonomist Mustafa Sönmez, Eylül ayı fiyat artışlarının %80 ile taze meyve, %71 ile eğitim ve %69 ile kirada zirveye çıktığını ifadeyle iktidarın “Gıda ve konut fiyatlarındaki artışa teslim olduğuna” dikkat çekti.
Bu sonuçlara göre ekonomistlerin önemli bir kısmı iktidarın dezenflasyon (enflasyonu düşürme) politikasının başarılı olamadığına dikkat çektiler.
Vatandaşı Oyalamak İçin İktidardan Yeni Algı Yönetimleri mi?
Son günlerde cilalanıp parlatılan yeni bir proje bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ‘Yüzyılın Konut Projesi’ adı altında duyuruldu. Bu kampanya kapsamında 81 ilde 500 bin sosyal konut yapılacak, bunlar daha önceki TOKİ’nin “sosyal konut” projesinden farklı olarak satılmayacak ama ilk kez ‘kiralık konut’ olarak vatandaşa sunulacakmış. Anlaşılan o ki projeye de kiraların çok yüksek olduğu İstanbul’dan başlanacakmış.
Yüzyılın konut projesi diye parlatılmaya çalışılan yeni proje de gösteriyor ki, vatandaşın konut alım gücü yok edildiği gibi, onun da ötesinde kira verecek gücü de yitirilmiş. Şimdi iktidar, vatandaşın elinden aldığı refahı, devlet eliyle ve kira yoluyla vatandaşa sunacak. Bu durum Stalin’le ilgili bir anekdotu hatırlattı. Stalin bir tavuğun tüylerini yolup ayaklarının dibine koymuş. Tüyleri olmayan tavuk, tüylerini yolan kişiye kızarak uzaklaşacağına, tam tersine üşüdüğü için bir süre sonra gelip Stalin’in bacaklarının arasına sığınmış! Dileriz ki aziz milletimiz tüyleri yolunan tavuğa görülen benzer bir hareket reva görülmemiştir!
Avrupa’nın bazı ülkelerinde de kamuya ait konutlar kiraya veriliyor. Ama doğrudan devlet tarafından değil, belediyeler tarafından… Ancak bu uygulama II. Dünya Harbi sonrasında harap olan ülkenin devlet eliyle imarı sonrasında evsiz barksız kalan savaş mağdurlarına destek içindi. Türkiye’de bu projeye başlanınca birileri çıkıp da “Cumhur İttifakı ülkeyi savaştan çıkmışa döndürdü ki kamu konutları inşa ediyor!” derse nasıl bir karşılık verilecektir acaba?
Ayrıca Avrupa ülkelerinde ücretliler uzun vadeye yayılan düşük faizli borçla kendi konutlarını alabiliyor, emekliler de maaşlarıyla hem kirasını ödeyip, hem de geçimini sağlayabiliyor. Çünkü o ülkeler, örneğin “Bizi kıskanıyor!” dediğimiz Almanya’da devlet yöneticileri %3’e bile yaklaşamayan enflasyonu önemseyerek, ekonomi bilimi ışığı altında hareket ediyor.
Bizde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde 6 Ekim 2025’te düzenlenen 11. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarında Türkiye’nin 2002’den itibaren ciddi bir ekonomik dinamizm gösterdiğini, 2003-2024 döneminde ortalama %5.4 büyüdüğünü ifadeyle “Kişi başına düşen milli gelirimizi 3 bin 600 dolardan 2024’te 15 bin 325 dolara yükselttik. 2025’in ikinci çeyreğinde bu rakam 17 bin dolara yaklaştı. 238 milyar dolardan devraldığımız milli gelir 2023’te ilk kez 1 trilyon doları aştı!” diyerek sözlerini sürdürdü.
Madem bu kadar geliştik ve zenginleştik de ücretliler ve emekliler neden bu zenginlikten pay alamıyor? O zaman “İktidar belli kesimleri zenginleştiriyor!” sözü akla gelmez mi?
4 Ekim 2025’de Ticaret Bakanı Ömer Bolat’tan yeni inciler dizildi. “Son 22 yılda büyük badirelere rağmen Türkiye’nin çok büyük ilerlemeler kaydettiğini” ifade eden Bolat, “Dünyayı geziyor, altyapısı ve üst yapısı yenilenmiş Türkiye’nin eğitimden sağlığa, enerjiden savunmaya, tarımdan sanayiye, hizmetlerden ticarete her alanda büyük mesafeler kat ettiğini memnuniyetle görüyoruz!” şeklinde iddialarına devam etti.
Türkiye’nin her alanda büyüdüğünü ifadeyle “Zaten bunun olumlu etkilerini dış politikada, savunma sanayisinde, ülkemizin dünyadaki itibar ve saygınlığında net olarak görebiliyoruz!” şeklinde konuşan Bolat, “Kovid-19 dönemi sonrası büyük bir talep patlamasıyla ekonomik canlanma oldu ama bununla beraber çok yüksek enflasyon süreci yaşandı ve bütün dünya gibi biz de bu mücadeleleri veriyoruz. Ama bir farkımız var, bizim istihdam, ihracat, büyüme, milli gelir, kişi başına düşen milli gelir gibi alanlardaki göstergelerimiz hep yukarıya doğru yükseldi!” değerlenmesinde bulundu. Keşke ABD Başkanı Trump’ın hemen her cümlesinde belirttiği bu “harika” büyümeden, emekliler ve ücretliler de nasibini alabilseydi!
Aynı tarihlerde Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan da “5G frekans ihalesi ve ardından başlayacak tam kapsama sürecinin, Türkiye ekonomisine 2030’a kadar 100 milyar dolar katkı ve 1,5 milyon yeni istihdam potansiyelini beraberinde getirmesini hedeflediklerini” şeklinde bir diğer Nasreddin Hoca fıkrasını hatırlatan konuşma yaptı. Bir gün Hoca, borcunu ödemek için alacaklıya, “Yeni bir koyun sürüsü yetiştireceğim. Daha sonra bu sürü şu çalılıktaki otlakta yayılırken, çalılara takılan yünlerini toplayıp satacak ve borcunu ödeyeceğim!” der. Bunun üzerine alacaklı da gülünce, “Köftehor, peşin parayı görünce nasıl da neşelendi!” der…
Sonuç
İktidar son haftalarda İsrail saldırganlığı ile yatıp, adeta aynı konuyla kalkıyor. Ya da Nasreddin Hoca fıkralarını hatırlatan açıklamalara hız veriyor. İsrail vahşetinin önlenmesi elbette bölgesel olarak ve uluslararası hukuk açısından çok önemlidir. Ancak halkın etik değerlerinin çözülmesine zemin hazırlayan enflasyonun önlenmesi de en az o kadar önemlidir.
Türkiye’de enflasyon hedefi “alınan her önleme” rağmen 2023, 2024 sonlarında olduğu gibi bu yıl da bir türlü hedefin çok üzerinde gerçekleşirken, adaletin terazisi habire emekliler ve ücretliler aleyhinde çalışıyor.
Öte yandan iktidar medyasının bizi kıskandığını söylediği Almanya’da Eylül 2025 enflasyonu %2.4 ile beklentinin %0.1 üzerinde gelince hemen önlemler alınmaya başlandı. 2025 yılı enflasyon beklentisi ise %2.1… Yani Türkiye’nin en düşük aylık enflasyonundan bile açık ara düşük… Bu arada tüm AB’deki Eylül 2025 ayı enflasyonu da sadece %2.2…
Maksadımız ne Türkiye’nin barış çabalarını eleştirmek, ne de enflasyonu düşürmek için alınan önlemleri baltalamaktır. Ancak iktidarın güzel ülkemizde her dediklerine inanamayacak kadar “düşünen” insanlar bulunduğunu, keza bizzat kendisi tarafından ekonomi bilimine inat “Nas Ekonomisi” ile emekliler ile ücretlilerin düştüğü durumu hatırlatmakta yarar görüyoruz. Haa, şayet yazdıklarımıza inanılmıyorsa sık sık yaptırılan anketlere bakılsın, ya da biraz cesaret gösterilerek semt pazarlarına çıkıp vatandaşla konuşulsun!