Yusuf ALABARDA – 12 Eylül 2025
İsrail’in Katar’daki HAMAS üyelerine yönelik saldırısı sonrasında üzerinde en çok tartışılan konu Katar’ın bu saldırıları neden engelleyemediği ve doğal olarak hava gücünün ve hava savunma sistemlerinin bir ülke için önemi üzerine oldu.
Öncelikli olarak Katar kendisine yönelik İsrail’den böyle bir saldırı beklemiyordu. Beklememesinin altında yatan birincil faktör kendisini ABD güvencesi altında hissediyor ve son saldırıda olduğu gibi bir saldırıya ABD’nin asla müsaade etmeyeceğini düşünüyordu.
Daha altı ay önce ABD Başkanı Trump bizzat Katar’ı ziyaret etmiş ve iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerden dem vurulmuş, milyarlarca dolarlık anlaşmalar imzalanmış hatta Katar Emiri El Sani Başkan Trump’a yüz milyonlarca dolar değerindeki bir uçağı hediye etmişti.
İran’ın Katar’a saldırısı
Her ne kadar İran, ABD’nin Katar’daki askeri üssüne ‘dostlar alışverişte görsün misali’ bir saldırı gerçekleştirmiş olsa da Katar’ın ‘ABD yanında yer alırken kimsenin kendisine saldırmayacağı’ fikrinde yine de bir değişiklik olmamıştı.
İkinci sebep ise, Katar’ın Gazze’de devam eden soykırım konusunda oldukça etkin bir arabuluculuk rolü üstlenmesidir. Katar, başkent Doha’da İsrail tarafından vurulan yerleşkede yine müzakere süreçleri yürütmekteydi.
Hatta denilebilir ki bizzat bu süreci birkaç gün önce ABD Başkanı Trump başlatmıştı.
Eh, sözüne güvenilir bir ABD Başkanı Katar’a bu şekilde bir tuzak kurmazdı herhalde..
Ama öyle olmadı, Trump konuya ne kadar hâkim olabildi bilinmez lakin Katar bizzat ABD derin devleti tarafından tuzağa düşürüldü. Beyaz Saray ve Trump tarafından ayrı ayrı yapılan tüm açıklamalardan bunu anlayabiliriz.
Saldırı sonrası ilk açıklama Beyaz Saray Sözcüsünden geldi. Sözcü; ‘Saldırıdan haberimiz vardı ve Trump’ın talimatı üzerine Katarlılara haber verildi’ dese de Katar yetkilileri bu açıklamayı reddetti. Bunun üzerine Trump her zaman olduğu gibi sosyal medya üzerinden Beyaz Saray’ın açıklamalarını düzeltmek zorunda kaldı.
Trump yaptığı açıklamada Katar yönetiminin saldırı hakkında bilgilendirilmesini istediğini lakin saldırıyı durdurmak için çok geç kalınmıştı ifadelerini kullandı.
Başkan Trump ayrıca Katar’a yönelik bu saldırının kendi planı olmadığını ve saldırının tamamen Netenyahu’nun planı olduğunu da ayrıca vurguladı.
Tüm bu açıklamalar olan bitenin Trump’ın onayı ile ya da onaysız ABD’nin müsaadesi ile olduğunu bizlere gösteriyor. Buradan açıkça anlayabiliyoruz ki ABD’nin bölgedeki askeri unsurları, İsrail’in HAMAS üyelerine yönelik saldırısından haberdardı.
Hatta yine bölgeden kalkan ABD menşeili tanker uçağının o saatlerde kalkış yaparak iletişim sistemlerini de kapatıp saldırı saatinde havada olduğu bilgileri şu saatlerde akmaya başladı.
Sonuç olarak ABD’nin ve muhtemeldir ki bazı bölge ülkelerinin de desteği ya da göz yumması ile İsrail Katar’daki HAMAS’ın toplantı yapacağı binaya başarısız bir saldırı gerçekleştirdi.
Nasıl başarısız?
Başarısız, zira bu saldırı sonucunda başta Halil Meşal ve El Hayya olmak üzere öldürmek istediği hiçbir ismi etkisiz hale getiremeyen bir İsrail’den bahsediyoruz. Üstelik bunca eleştiriyi de bu başarısız operasyon için göğüslemek zorunda kalan bir İsrail.
Saldırıyı HAMAS’a ve Katarlı yetkililere kim iletti bilinmez lakin bir uyarının son dakikada HAMAS üyelerine gittiği de aşikâr.
Peki Katar hava savunma sistemleri neden çalışmadı?
Bu konuyla alakalı birçok şey söylenebilir lakin elimizdeki teknik istihbarat oldukça sınırlı. Bildiğimiz şu ki Katar’da konuşlu hava savunma sistemleri İran’ın gönderdiği füzelere karşı oldukça başarılı önleme atışları gerçekleştirmişti.
Kuşkusuz İran saldırısından daha önce haberdar olunması bu başarının altında yatan ana amildi.
Dönelim meselenin teknik boyutuna
Körfez bölgesinin en iyi korunan başkentlerinden olan Doha nasıl vuruldu?
Böyle bir saldırı ABD askeri yapılanmasının bilgisi olmadan ne kadar mümkündür?
Konu Türkiye’deki F35 lobisi kalemlerin ele aldığı biçimde salt bir F35 ya da hava üstünlüğünden mi ibarettir yoksa başka amiller de var mıdır?
İsrail kısa tarihi boyunca farklı ülkelerin içlerine düzenlediği hava saldırıları ile bilinen bir ülkedir. Bu hava saldırılarının arkasındaki ana başarı ise Batı ve ABD’nin İsrail unsurlarına verdikleri destek ve sağladıkları istihbarat olduğu da aşikardır.
Bu saldırılarda da İsrail için özel dizayn edilmiş vasıfları bulunan F35I’nın kullanılmış olma ihtimali oldukça yüksektir. Radar takip sistemlerinde bir beyzbol topu kadar radar kesit alanına sahip olan F-35I, erken tespitten kaçınarak hassas mühimmatı Katar topraklarına göndermiş olabilir.
Hangi havadan karaya füzeler kullanılmış olabilir?
Bu kapsamda İsrail’in envanterinde bulunan Delilah seyir füzesi, Spice ya da Rampage gibi havadan karaya gönderilebilen füzeler saldırıda kullanılmış olabilir.
Bu senaryoların gerçek olması durumunda İsrail hava unsurlarının Katar hava sahasına girmesine gerek kalmadan stand-off füzeler kullanmış olma ihtimalini karşımıza çıkartır.
Nedir Stand Off füzeleri?
Bu silahlar, düşmanın savunma hattının çok dışından fırlatılabilen. Etkili menzilleri 150 ile 300 km’yi aşan silahlardır.
Stand off füze sistemleri genelde düşmanın hava savunma sistemlerinin ya da genel olarak savunma sistemlerinin menziline girmeksizin karadaki ya da deniz üzerindeki hedeflerine gidebilen ve vuruş hassasiyetleri oldukça yüksek silah sistemleridir.
Değerlendirilmesi gereken bir diğer husus ise Elektronik Harp konusudur.
eKatar hava savunma radarlarını karıştırmak, füze bataryalarını yanıltmak veya hassas siber saldırılarla komuta ve kontrol ağlarını kör etmek, Katar’ın envanterindeki Patriot PAC-3 ve NASAMS bataryalarının gelen tehdidi neden algılayamadığını açıklayabilir.
Katar’ın herhangi bir müdahalede bulunmaması, ya ezici bir Elektronik Harp (E/H) baskılaması olduğunu ya da İsrail unsurlarının Katar’ın ABD tarafından sağlanan erken uyarı mimarisine olan güvenindeki zayıflıkları istismar etmiş olma ihtimalini akla getiriyor.
Düşük bir ihtimal de olsa İsrail Donanması’nın Arap Denizi’ndeki Dolphin sınıfı denizaltılarından fırlatılan seyir füzelerini de unutmamak gerekir.
ABD’ye güvenin bedeli
El-Udeyd’deki coğrafyanın en büyük ve gelişmiş ABD askeri üssüne ev sahipliği yapan bir başkentte gerçekleştirilen böylesi bir saldırının, ABD’nin haberi olmadan yapılabileceğini düşünmek naiflik olur.
Katar hava savunma ve erken uyarı sistemleri nasıl çalışıyor?
Envanterinde Rafale, Typhoon, F-15QA ve Patriot gibi milyarlar dolarlık sistemler bulunduran Katar ordusunda ABD sistemlerine duyulan güvenden kaynaklanan bir kör nokta olmalı ve Katar bu kör noktayı kapatmadığı takdirde diken üstünde yaşamaya devam edecek gözüküyor.
Öyle anlaşılıyor ki Katar’ın erken uyarı ve radar sistemleri El-Udeyd’deki ABD radar sistemleriyle kapsamlı bir entegrasyon içinde. Bu teknik olarak her uçuş yolunun, radar izinin ve füze yörüngesinin gerçek zamanlı olarak kaydedilip izlendiği anlamına gelir. Bu da bir dış saldırının tamamen fark edilmeden gerçekleşmesinin neredeyse imkânsız hale gelmesi anlamına gelir.
Hal böyleyken Katar’ın bu saldırıyı görememesi ABD’ye ait birimlerin de görememesi anlamına gelir ki bu teknik olarak mümkün gözükmüyor.
O zaman Katar’a aktarılan anlık radar bilgilerinde bir kör nokta bilerek oluşturulmuş demektir. Şayet Pentagon birimleri yaklaşan saldırıyı tespit ettiği halde Doha’yı kasıtlı olarak karanlıkta bıraktıysa, Katar’ın kendi hava sahasındaki egemenliği yok hükmündedir.
Hangi senaryonun doğru olduğu fark etmeksizin, ortaya çıkan görüntü Katar’ın güvenliği açısından oldukça sorunlu. Katar’ın yeni nesil savaş uçakları ve katmanlı füze savunma sistemlerine yaptığı milyarlarca dolarlık yatırımlar başkent Doha’yı korumaya dahi yetmiyor.
Sonuç
Katar’ın yıllardan bu yana sahip olduğu güvenlik paradigması mezkûr saldırı sonrasında onarılmaz bir darbe aldı. Bugüne kadar savunmaya harcadığı milyarlarca dolarlık sistemlerin İsrail söz konusu olduğunda bir işe yaramadığını ve ABD tarafından ihanete uğradığını gördü.
Meteor görüş ötesi füzeleriyle donatılmış Dassault Rafales uçakları, çok amaçlı önleme için yapılandırılmış Eurofighter Typhoon uçakları ve semalarına hâkim olmak üzere tasarlanmış F-15QA ‘Ebabil’ saldırı uçakları saldırıyı önlemek veya caydırmak için zamanında havalanamadı.
Kısa ve orta menzilli balistik füzeleri engellemek üzere tasarlanan Patriot PAC-3 ve NASAMS bataryaları saldırı boyunca sessiz kaldı ve bu durum bataryaların gerçekte Katar komuta zincirine entegre edilip edilmediği hakkında soru işaretleri uyandırdı.
Tüm bu olanlar Katar ve diğer Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan için bir uyanışa vesile olur mu?
Sanmam.
Neden?
Farklı bir yola koyulma bu ülkelerin başında bulunan yönetimler için askeri darbe suikastlar ile o koltuklardan uzaklaştırılma anlamına gelir de ondan.