Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Kıbrıs’ın Güneyinde ve Kuzeyinde Askeri Faaliyetler – Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 10 Kasım 2025

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 10 Kasım 2025

 

9 Kasım 2025 günü Ankara’daki “Balkan Göçmenleri İktisadi Araştırma ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı”nda “Kıbrıs’ta Son Dönemde Yaşanan Gelişmeler” başlıklı bir konuşma yaptım. Konuşmam sırasıyla; BM nezdinde Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin görüşmeler, KKTC Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, GKRY’nin belirlediği ve Türkiye ile tartışmalı 6 Nolu “Kronos” sahasındaki doğalgazı için GKRY, Mısır, ENİ ve Totalgas arasındaki anlaşma, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’ne silah satışına ABD Kongresi’nden onay, İsrail-Gazze Şeridi ihtilafında Kıbrıs’ın oynadığı stratejik rol, Kıbrıs’ın askeri üs kurulması açısından taşıdığı önem, GKRY’de Siyonist yerleşimi, İsrail-İran çatışmasında İsrail’in Kıbrıs’la ilgili faaliyetleri, KKTC’de Siyonist yerleşimi, KKTC’de Türk askeri üsleri, İngiltere vize ekranında “Kuzey Kıbrıs” seçeneğinin yer alması ile Norveç’in 60 yıl sonra GKRY’ye silah satış iznini vermesi üzerineydi.

Kıbrıs hakkında son olarak KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine peş peşe iki analizim “Türkiye, KKTC’de Ters Köşe mi?” ve “Kıbrıs Türklerinin Seçimi ve Cumhur İttifakından Farklı Sesler” başlıkları ile 20 ve 27 Ekim 2025 tarihlerinde e-gazetemiz World of Türkiye’de yayınlanmıştı. Ancak anılan Balkan Vakfı’ndaki konuşmamın ardından Kıbrıs’ta askeri açıdan artan faaliyetlerinin ele alınmasının yararlı olacağı düşünüldü.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Bölgesinde Askeri Faaliyetler ve Askeri Üs Çabaları

2009 başlarında Davos’ta yaşanan “One minute” tartışmasına kadar Türkiye ve İsrail siyasi, ekonomik ve askeri açıdan birbirine oldukça yakın iken, Yunanistan ve GKRY aynı yakınlığa sahip değildi. Bu olay ve hele de 31 Mayıs 2010’daki “Mavi Marmara” olayının ardından İsrail gibi ABD’deki Yahudi lobisi (dolayısıyla ABD) Türkiye’den uzaklaşırken, özellikle İsrail GKRY ve Yunanistan’la siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerini artırarak sürdürdü.

Daha sonra 2013 yılında Mursi’nin devrilmesinin ardından Sisi yönetimini en ağır şekilde eleştiren Türkiye olunca, bu üçlüye Mısır da katıldı ve Kıbrıs-İsrail-Mısır üçgeninde bazı bölgelerde deniz tabanında bulunan doğalgazın değerlendirilmesi için “Enerji işbirliği” yoluna da gidildi. Bu işbirliği Libya’daki iki başlı yönetim sırasında da Türkiye karşıtı olacak şekilde ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin de katılımıyla sürdü.

Özellikle İsrail-Yunanistan-GKRY arasında siyasi ve ekonomik alanlarındakine ilaveten askeri alandaki işbirliği de yoğunlaşarak sürdürüldü. Yunanistan’da 2009 yılında başlayan ekonomik kriz sonunda Yunan silah sanayii çökünce, bu firmalar İsrail firmalarınca satın alındı. Doğal olarak Yunanistan ve GKRY, silahlanmasını büyük ölçüde İsrail üzerinden karşılamaya başladı. Hele de Trump’ın ilk dönem başkanlığının sonlarına doğru Dışişleri Bakanı Pompeo’nun GKRY’yi ziyaretinde ABD askeri işbirliği zemini ve üs konusunun açılmasıyla İsrail-GKRY ilişkileri daha da büyük ivme kazandı.

Ancak İsrail-GKRY-Yunanistan arasında askeri alandaki en ciddi ilişkiler İsrail-HAMAS çatışmaları sırasında yaşandı. Yunanistan, İsrail’in “Demir Kubbe”si gibi bir hava ve füze savunma sistemi talebinde bulunurken, GKRY de benzer sisteme ilaveten adada İsrail için ileri lojistik destek üssü rolü oynamaya başladı.

Adadaki Agratori ve Dikelya gibi iki İngiliz askeri üssüne ilaveten, GKRY’ye ait bazı üsler ABD, Fransa ve Yunanistan’a kolaylık sağlayan üsler haline dönüştü.

İsrail’den GKRY’ye satılan, 150 km’nin üzerinde menzilli Barak MX füzesavunma ve hava savunma sistemi ile bunun keşif menzili 460 km’yi bulan radarı, Türkiye’nin güney kesiminde ciddi erken ihbar kolaylıkları sağlayabilirdi. Bu durum; son aylarda İsrail-Türkiye arasında bir çatışma ihtimalinin artmasıyla birlikte daha ciddi bir tehdit olarak değerlendirildi.

İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki harekatı esnasında İran’la da çatıştığı sırada, İran’ın “Demir Kubbe”yi aşan balistik füzelerinden korumak maksadıyla ticari ve bir kısmı askeri uçaklarını Yunanistan ile GKRY’ye de kaydırdığı bilinmektedir. Hatta bu esnada en az 15 bin kadar İsrailli sivil de güvenlik maksadıyla GKRY’ye yerleşmiş, bazıları toprak da alınca GKRY muhalefet partisi AKEL, hükümeti “Siyonist maşası” olmakla suçlamıştı.

GKRY gibi, hatta başlangıcı 2007 yılına dayanacak şekilde, KKTC’de de 2023 yılında ayyuka çıkan Siyonist yerleşimi, toprak alımları ve 1500’ü aşan Yahudi şirketinin  yarattığı infial de daha önce gazetemizin 3 Ekim 2025 tarihli sayısında “Kıbrıs’taki İsrail (!)” başlığı ile yayınlanmıştı. Bu sebeple bu bahse burada ayrıca girilmeyecektir.

Türkiye’nin KKTC’ye Verdiği Askeri Destek ve Askeri Üs Çalışmaları

Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda Lefkoşa’da “Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı”nı konuşlandırmıştı. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından da Ada’da kolordu seviyesinde bir kuvveti, Kıbrıslı Türklerin güvenliği için konuşlandırmayı sürdürmektedir.

Gene harekat sonrasında Magosa’da konuşlanan “Deniz Komutanlığı” ve bazı askeri gemilerin istasyoner görevlendirilmeleri dışında da, KKTC’nin kurulmasıyla birlikte bu yeni devletin kendi silahlı kuvvetlerinin kurulması için eğitim, lojistik ve maddi destek vermeye başladı.

BM nezdinde sürdürülen Kıbrıs Görüşmelerinin bir sonuç vermeyeceği anlaşılınca ve GKRY’ye ABD dahil bir çok ülkenin askeri sevkiyat yapması, askeri üs çalışmaları başlatmaları, Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları üzerinde çatışan çıkarlarda Kıbrıs Türklerinin hakları ile Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge (MEB) haklarının korunması maksadıyla da askeri faaliyetler arttırıldı. Bu bağlamda adanın etrafında, GKRY tarafından lisans çıkartılan deniz sahalarındaki deniz tabanı araştırmalarında Deniz Kuvvetlerinin yüzer ve uçar unsurları sıkça görev aldılar.

Türkiye de deniz tabanında doğalgaz/petrol araştırması maksadıyla son günlerde sayısı 6’yı bulan sondaj/araştırma gemisi satın almaya başladıktan sonra, bu gemilerin Kıbrıs civarındaki araştırma görevlerinin güvenliği de Türk Deniz Kuvvetleri tarafından sağlandı.

Türkiye 2021 yılında alınan bir kararla Karpas Burnu üzerindeki İskele mevkiinde bir deniz üssü kurdu. Üssün faaliyete geçişiyle birlikte korvet sınıfı gemiler istasyoner olarak bu üste görev yapmaya başladılar. Benzer şekilde GKRY’deki Geçitkale havaalanına da Türk İHA ve SİHA’ları konuşlandırıldı.

Öte yandan özellikle İsrail tehdidinin giderek ivme kazanması ile GKRY’deki silahlanma faaliyetleri üzerine Türkiye şu askeri önlemleri de alma ihtiyacını hissetti:

  • Foça’daki korvet filotillası Mersin’deki Güney Görev Grubu Komutanlığına bağlandı.
  • Gölcük’teki bir hücumbot filotillası Foça’da Batı Görev Grup Komutanlığına bağlandı.
  • Aksaz/Marmaris ve Mersin’deki onarım destek komutanlıkları tersaneye dönüştürüldü.
  • Donanma Komutanlığı’nın yüzer/uçar unsurlarının lojistik destek ihtiyaçlarını daha iyi karşılanması için Yenikale/İzmir’deki Güney Deniz Saha Komutanlığı Aksaz’a kaydırıldı.

Bu özetlenen hususlardan da anlaşılacağı üzere Türkiye, Kıbrıs Türklerinin güvenliğinin sağlanması maksadıyla askeri birlik konuşlandırmaları ve faaliyetlerini caydırıcı etki yaratacak şekilde sürdürmüştür.

Sonuç

Her ne kadar yukarıdaki konular arasında yer almamış ise de, şu önlemlerin Kıbrıs konusunda alınmasında yarar görülmektedir:

  • Kıbrıs, Anavatan ve Yavru Vatan Türklerinin milli davasıdır. Bu konuda ödün verilemez. Bu davaya münhasır ekonomik bölge çıkarlarının korunması da dahildir.
  • İki Devletli Çözüm konusunda geriye dönüşün mümkün olamayacağı konusunda KKTC’nin yeni yönetimi basına kapalı bir ortamda ikna edilmelidir.
  • Türkiye-KKTC arasındaki ilişkilerin yürütülmesi medya üzerinden ve hegemon bir güç gibi karşı tarafı yok sayacak şekilde yapılmamalıdır.
  • İsrail’in KKTC ve GKRY’deki faaliyetleri yakından izlenmeli ve varsa tehdit önlemleri gecikmeksizin alınmalıdır. Bu bağlamda KKTC vatandaşlığı ile “Dış Yatırım” konuları özellikle incelenmelidir.
  • Kıbrıs Türkleri, İsrail devleti kurulmadan önce Siyonistlerin Filistin’deki “yurt kazanma” faaliyetleri konusunda uyarılmalıdır.
  • KKTC’de, Türkiye çıkışlı “kara para aklama” dahil gayrı meşru işlerin bu ülkedeki Türkler üzerinde olumsuz etki bırakacağı unutulmamalıdır.
  • KKTC ile mevcut siyasi, ekonomik ve askeri ilişkiler arttırılarak sürdürülmelidir. Bu bağlamda 1997-2003 döneminde iki ülke bakanlarının iki yılda bir yaptıkları “stratejik planlama çalışmaları” tekrar başlatılmalıdır.
  • GKRY’de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmaları hilafına yabancı ülkelerin askeri üs kurma, adayı lojistik üs haline getirme vb faaliyetleri en azından protesto edilmeli, bu tür gelişmelerin devamı önlenmeye çalışılmalıdır.