Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
reklam
reklam
deniz istikbal logo
Deniz İstikbal

Krizler Çağında Türk Savunma Sanayini Anlamlandırmak – Deniz İstikbal

Deniz İSTİKBAL – 20 Haziran 2025

 

Ukrayna, Libya, Irak, Suriye, İran, Filistin, Ermenistan, Azerbaycan, Lübnan ve İsrail son yılların çatışma bölgeleri. 21. yüzyılın bir dönüşüm çağı olduğuna dair yapılan tartışmaların realiteye dönüştüğü böylesine bir dönem 1. Dünya Savaşında tecrübe edilmişti. Osmanlı İmparatorluğunun bölgeden çekilmesi 10’dan fazla farklı ülkenin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Fransa ve İngiltere’nin sınırları ve statükoyu belirlediği dönem günümüzde çatışmalarında temelini oluşturdu.

Cumhuriyetin İlk Yıllarından NATO’ya Uzanan Süreç

Türkiye Cumhuriyeti ise büyük bir Kurtuluş Savaşı sonrası kuruldu. 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, yeni Türk devletinin yönetim biçimi ortaya koydu. 1952’de NATO’ya üye olunmasıyla birlikte Batı Bloğunun bir üyesi haline gelen Türkiye bulunduğu bölgenin şartlarına göre ordusunu inşa etti. 1952-1974 dönemi Batılı ülkelerden ithal edilen silahlarla Türk ordusu modernleştirildi. Kıbrıs Barış Harekatıyla yerli üretimin önemini kavrayan yöneticiler ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ ve diğer savunma sanayi firmalarının temellerini attılar. 20. yüzyılın son çeyreğinde kamu teşvikleriyle inşa edilmeye çalışılan savunma sanayi 21. yüzyılın ilk çeyreğinde küresel bir aktöre dönüştü. 2002’de 248 milyon dolarlık ihracat kapasitesi olan savunma sanayi Türk ordusunun ihtiyaçlarına cevap veremiyordu. 2025’e gelindiğinde ise savunma sanayi ihracatı 8,5 milyar dolara toplam proje hacmi de 100 milyar dolara erişti.

Yıllık cirosu 25 milyar doları aşan ve dünyanın farklı coğrafyalarına ihracat yapan Türk savunma sanayi, Türk ordusunun vurucu gücünü global ölçeğe taşıdı. Suriye ve Dağlık Karabağ Savaşlarında Türk İHA’ları düşman kuvvetleri ezici şekilde yok etti. Libya, Suriye, Irak ve Sudan’da terör operasyonları Türk savunma sanayi ürünleri katkısıyla hızlıca çözüme ulaştı veya ulaşmak üzere. İktisadi yararların yanı sıra caydırıcı küresel bir güce dönüşen Türk savunma sanayi, Türkiye’nin ulusal güvenliğinin vazgeçilmez unsuru haline geldi. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) dünyanın en güçlü dokuzuncu ordusu olarak uluslararası sıralamalarda yer alırken Türk savunma sanayi onuncu sıraya bulunuyor.

Stratejik Sıçrama: Donanma ve Hava Gücündeki Modernleşme

Türkiye’nin iktisadi sıralamalarına kıyasla TSK ve Türk savunma sanayi daha üst bir ligde sıralanıyor. NATO’nun ABD’nin ardından en büyük ikinci askeri gücü olan TSK kendi içerisinde de büyük bir modernleşme geçiriyor. Bu modernleşme hamlesi savaş gemilerinden yeni nesil tanklara kadar birçok ürünü kapsıyor. T.C. Anadolu Savaş Gemisinin envantere girmesiyle daha görünür hale gelen süreç T.C. Trakya Uçak Gemisinin Türk Deniz Kuvvetlerine dahil edilmesiyle global ölçekli bir gücü inşa edebilir. KAAN, AKSUNGUR, ALTAY tankı, MİLGEM projeleri ve diğer savunma sanayi ürünleri bu gücün inşasında en görünür çıktılar.

Türk Deniz Kuvvetleri, nükleer deniz altı çalışmaları olduğunu açıklarken Türk Hava Kuvvetleri modern savaş tekniklerini değiştirmeye hazırlanıyor. Zırhlı kuvvetlerin yerde imhasına imkân veren İnsansız Hava Araçları (İHA) Doğu Avrupa’da rüştünü ispatlıyor. Kafkaslarda barışı sağlayan da Türk Hava Kuvvetlerinin vurucu gücü oluyor. Türk Deniz Kuvvetleri denizlerde global bir aktöre dönüşürken Türk Hava Kuvvetleri bu sürecin parçası olarak tasarlanıyor. Türk Kara Kuvvetleri de bölgesel gelişmeleri içerecek şekilde kara operasyonları yürütüyor. Suriye ve Irak’taki terör operasyonları bu şekilde okunabilir. Böylesine büyük ölçekli girişim Türk savunma sanayinin neden önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bölgesel çatışma ortamı da Türk savunma sanayinin nasıl vazgeçilmez bir gereklilik olduğunu öne çıkarıyor.

Diplomasiden Yana Güçlü Bir Ordu

Kriz ve çatışmaların daha görünür hale geldiği bir dönemde Türk ordusunun harbe hazırlığı konusu daha fazla önem kazanıyor. Yerli kaynaklarla donatılan TSK, Türkiye’nin ulusal güvenliğini sağlarken ülke çıkarlarını global ölçekli savunuyor. Türk Deniz Kuvvetleri Kızıldeniz’de güvenliği sağlarken Doğu Akdeniz’de enerji kaynakları arama faaliyetlerine eşlik ediyor. Irak’ta terör örgütlerine öldürücü darbeyi indiren TSK, İsrail ve İran çatışmasını da yakından takip ediyor. Batı Asya’nın askeri olarak en büyük iki gücünün böylesine karşı karşıya gelmesi basit bir olay olarak ele alınmamalı.

İktisadi çıktıları kenara bırakıldığında İngiltere, Fransa, ABD ve İsrail İran’a askeri saldırılara resmi şekilde başladılar. Irak’ın işgal dönemindeki söylemlerin bir benzerini tekrarlayan Batılı aktörler İsrail’in tarafında saf tutuyorlar. Türkiye’nin bölgesel gelişmelerde çatışmanın tarafından değil de barış ve diplomasiden yana ağırlık vermesi gözlerden kaçmamalı. Türk savunma sanayinin katkısıyla TSK’nın global ölçekli bir güce dönüşmesi bölgesel çatışmaların arttığı bir dönemde gerçekleşti. 1974-2024 döneminde 50 milyar doların üzerinde savunma sanayinde ihracat yapan Türkiye sektöre sadece iktisadi açıdan yaklaşmıyor. Ulusal güvenliğin bir parçası şeklinde tasarlanan sektör 1919-1922 döneminde olduğu gibi Millî Mücadelenin devamını kapsıyor.

Yeni Nesil Savunma: Çelik Kubbe ve Geleceğin Güvenliği

İran’ın bu denli İsrail tarafından hedef alınması ve benzer şekilde İsrail’in İran’dan füzelerle vurulması Türk savunma sanayi kapasitesinin yeni nesil çatışmalara hazır olması gerektiğini gösteriyor. Hava savunma sistemlerinde Çelik Kubbe’ye neden ihtiyaç duyulduğu da böylelikle daha iyi analiz edilebilir. TSK’nin bünyesinde bulunacak olan savunma sistemi ülkeye yönelik gelebilecek havadan saldırıları anında etkisiz hale getirmeyi hedefliyor.

İsrail ve İran arasındaki çatışma da Çelik Kubbe’nin daha iyi tasarlanması için fırsat sunabilir. Tahran ve Tel Aviv’e yapılan hava saldırıları Çelik Kubbe için gözlem imkânı veriyor. Caydırıcılığın en önemli kalkan olduğu göz önüne alındığında Türk savunma sanayi son yıllarda yapılmış en başarılı yatırım şeklinde değerlendirilebilir. Sonuç olarak “Krizler Çağında Türk Savunma Sanayini Anlamlandırmak” iktisadi çıktıların yanında varoluşsal bir gereklilik şeklinde öne çıkıyor. Türkiye’nin bu nedenle TSK’nın global vizyonunu sürdürmesi ve bölgesel etkisini artırması en temel çözüm yolu olarak değerlendirilebilir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER