Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Güvenlik Politikaları Uzmanı – 07 Mayıs 2025
Ana muhalefet Partisi CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e 4 Mayıs 2025 günü fiziki bir saldırı düzenlendi. Bu olay geçmişte, sözde “askeri vesayet”in bulunduğu dönemde olsa “Derin devlet iş üstünde!” denir ve hemen Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanları örtülü bir şekilde sorumlu tutulurdu.
Özel’e saldırı, her şeyden önce Türk demokrasisine bir saldırıdır. Konu hem bu yönüyle, hem de saldırının maksadı ve kimin eli olabileceği yönüyle analiz edilmeye çalışıldı.
Özgür Özel’e Saldırı ve Saldırının Hedefine Ulaşıp Ulaşamadığı
Saldırgan hareketini herhangi bir silah olmaksızın gerçekleştirmiş. Bu husus göz önüne alındığında saldırının suikast maksadıyla yapılmadığı rahatlıkla söylenebilir. O halde saldırının maksadı neydi?
Bilindiği üzere 19 Mart 2025’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, CHP’ye göre “sudan sebeplerle” tutuklanmasının ardından CHP Genel Başkanı Özel büyük bir hareket başlattı. Öyle ki Özel, Saraçhane’den Samsun’a, Samsun’dan Yozgat’a, Maltepe’den Konya’ya kadar hemen her yerde mitingler düzenleyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, İmamoğlu’nun tutuklanması sebebiyle darbe yapmakla bile suçlayan ifadeler kullandı. Özel “19 Mart Darbesi” ifadesi sebebiyle Erdoğan ve Ak Parti Genel Merkezi tarafından şiddetle eleştirildi. İktidara yakın medya ile TRT, CHP ve Özel’e bu hareketleri sebebiyle “tek ses”li koro halinde oklarını savurmayı sürdürüyor. Ancak Ak Parti’nin “sessiz çoğunluğu”ndan tık çıkmadığı da bir gerçek. Cumhur İttifakı’nın MHP kanadının tabanında ise “demokratik hukuk sistemi” özlemi sıkça dile getiriliyor!
Eğer Özel susturulmak istenmiş ise, bu hareketle susturmak mümkün değildir. Nitekim susmadı da. Öncelikle olayın, DEM Partili Meclis Grup Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in cenazesi sırasında gerçekleşmiş olması sebebiyle üzüntülerini bildiren Özel, ilk tepkisinde kendisini susturmak istemesi muhtemel “iktidarı” işaret etmeyerek, sorumlu siyasetçilerden beklenen bir sağduyu örneği gösterdi.
Özel, bir “barış güvercini” olarak nitelediği Önder’in terk-i diyar ettiği günde gündemin yumruklu saldırı değil, barışın konuşulması, demokrasiye kast eden bu saldırının asıl gündemin önüne geçmemesi gerektiğini ifadeyle, “Böyle duygular içerisinde olduğum bir günde o yumruk bize değmez, canımızı da yakmaz!” şeklinde konuştu.
Sözlerini “Bir süredir hem tehditler alıyoruz, hem istihbari değerlendirmeler yapılıyor!” şeklinde sürdüren Özel, “Bu vakitten sonra saldırılar bizi yıldırılacak olsa biz ölümü göze alıp cumhuriyeti kuran partinin genel başkanlığına talip olmazdık!” şeklinde sürdürdü.
Öte yandan, İstanbul gibi bir metropolün belediye başkanının dünyanın hiçbir yerinde saklanamayacağı bilinmesine rağmen “kaçma tehlikesi var” denilerek 19 Mart’tan beri tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, biraz da tutukluluk halinin burukluğu içerisinde olacak ki, daha farklı olan şu beyanatı verdi: “Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e yapılan menfur saldırıyı kınıyorum. Saldırganın ve tüm bağlantılarının ivedi bir biçimde ortaya çıkarılmasını talep ediyorum. Ülkeyi idare edenlerin şuursuz bir biçimde ‘telef etmeyi’ konuştuğu yerde, böyle kendini bilmez alçaklara, provokatörlere gün doğar!”
Özel, 6 Mart 20225 günü TRT Haber tarafından kısaca verilen Meclis grup konuşması sırasında, önce Önder’i bir kez daha ve uzunca bir konuşmanın ardından rahmetle andıktan sonra konuyu saldırıya getirdi. Saldırı ile kendisine “Son zamanlarda çok konuşuyorsun. Çok eleştiriyorsun. Artık yeter!” şeklinde bir mesaj verilmek istendiğini, ancak “Atatürk’ün kurduğu bir siyasi partinin genel başkanı olarak” asla susmayacağını, bir kaç konuşmayı takiben 19 Mayıs’ta İzmir’de de miting yapacağını haykırdı. Kendisine “Artık konuşma!” diyenlere, “Hadi oradan, hadi oradan, bizi hiç bir kimse konuşmaktan men edemez, korkutamaz!” anlamında ifadeler kullandı.
Yani saldırı, Özel’in tarafından bakıldığında hedefine ulaşamamış görünüyor.
Özgür Özel’e Saldırının Maksadı Ne Olabilir?
Özel’e saldırının ardından ilk tepkiler arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik tarafından, Özel’e geçmiş olsun mesajı yanında demokrasiye dönük her türlü saldırının kendilerine yapılmış olarak kabul edileceği bildirilerek, olayın süratle araştırılması isteğinde bulunuldu.
Fail ise 60 yaşını geçen, vaktiyle iki çocuğunu bile katletmiş, 2020’de şartlı tahliye ile hapisten çıkmış, adeta pimi çekilmiş bir “el bombası”. Antalya’da bulaşıkçılık yapmış ama İstanbul gibi konaklama ücretinin en salaş otelde bile çok yüksek olduğu bir şehirde apart otelde kalabiliyor.
İşte Emniyet istihbaratın dikkati bu nokta üzerinde toplanıyor. MASAK üzerinden banka ve hesap hareketlerinin bilgisi isteniyor.
Fail ise olayı, enstantane olarak, yani rastgele bir şekilde gerçekleştirdiğini ileri sürüyor. Olayın perde arkasında herhangi bir elin var olup olmadığı şu ana kadar yapılan araştırmalarda henüz bulunabilmiş değil.
Özellikle 28 Şubat Süreci dönemiyle oldukça suçlandığı dönem hatırlandığında, o dönem ve en azından Ak Parti iktidarının ilk iki döneminde böyle bir olay yaşanmış olsa, “Derin devlet işi!” denilerek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanları hemen töhmet altında bırakılırdı. Oysa o dönemde askerler, özellikle de üst kademeler hiç bir fiili gizli saklı yapmazlardı. Zaten o dönemin derin devletinin aslında ne kadar sığ olduğu, FETÖ’nün iktidar ortaklığı sırasında rahatlıkla görülmüştü.
Şimdi askeri vesayet yok! FETÖ vasiyeti de yok! Peki bu saldırı kimin işi?
Özellikleri incelendiğinde, failin kolayca maşa gibi kullanılabilecek biri olabileceği rahatlıkla anlaşılabilmektedir. O halde faili kimlerin azmettirmiş olabileceği üzerinde, biraz da “şeytanın avukatlığı”nı yaparak, ya da geçmişte benzer olayları akıl süzgecinden geçirerek, bir istihbari çalışma içerisinde irdeleyelim.
Birinci Seçenek: Failin de belirtmiş olduğu gibi, rastgele yapılmış bir hareket: Yani faili kullanan maşa olmayıp, o an kafasına estiği için saldırmıştır. Bu ihtimal, failin silahlı saldırı şeklinde bir suikast girişiminde bulunmamış olması sebebiyle kabul edilebilir. Öte yandan, İstanbul’da bir otelde kalabilecek, günlük iaşesini karşılayabilecek imkandan yoksun biri olduğu dikkate alınırsa, bu ihtimal zayıflamaktadır.
İkinci Seçenek: CHP içerisinden, Özel’in bilgisi dışında tertiplenme olasılığı: Tarihte kendisini mağdur gösterip, rakip tarafı “tertipçi” gibi göstermek maksadıyla yapılmış pek “saldırı oyunu” tezgahlanmıştır. Şayet Özel, saldırı sonrasında doğrudan iktidarı, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef almış olsaydı, Özel’in bilgisi dahilinde ve CHP odaklı bir tezgah olma ihtimali oldukça yüksek olabilirdi. Ancak, yukarıda özetlendiği üzere Özel’in duruşu tamamen “demokrasiye yapılan” harekete karşı ve doğrudan hedef göstereceği bir kişi veya grup yoktu.
Akla, Özel’in bilgisi dışında, CHP’nin diğer ağırlık noktaları tarafından yapılıp yapılmayacağı da geliyor. İmkansız değil, ama çok güçlü bir ihtimal de sayılmaz.
Üçüncü Seçenek: İktidar yanlısı “korkutma” maksatlı bir uyarı: Saldırının suikast (öldürme) kastıyla yapılmamış olması, az da olsa iktidarın “korkutma” veya “gözdağı verme” şeklindeki bir hareketi olabileceğini çağrıştırmaktadır. Bu durumun kamuoyu nazarında Özel’in ve dolayısıyla CHP’nin lehinde gelişmelere yol açabileceği düşünüldüğünde, bu ihtimal de zayıflıyor. Ancak, CHP’ye bir ivme ve kamuoyu desteği kazandıran İmamoğlu’nun tutuklanması gerçeği dikkate alındığında, ikinci bir yanlışın yapılmayacağının garantisi de yok.
Dördüncü Seçenek: Türk siyaseti dışındaki kirli eller: Aslında Türkiye’nin karıştırılması için maalesef siyasi ortamın son derece müsait olduğu söylenebilir. Bir taraftan “Terörsüz Türkiye” sürecinde Kandil’in ayak sürüdüğü, yurt içindeki direncin hala devam ettiği, dolayısıyla sürecin ağır aksak yürüyor olsa da Türkiye’ye hasım ülkelerin pek de hoşuna gitmeyen bir gelişme var. 19 Mart 2025’ten itibaren başlayan İmamoğlu türbülansı sebebiyle CHP’nin yurt içindeki mitingleri, 19 Mart’ı darbe, yapan iktidarı da darbeci diye nitelediği oldukça çalkantılı bir gerilim var.
Bir diğer olumsuz tablo da ekonomik ortamda. Türkiye, henüz “nas ekonomisinin” (faiz sebep, enflasyon sonuçtur!” şeklindeki ucube ekonomik modelin etkisinden kurtulamamışken, bu kez de İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin 55 milyar doları aşan kısmının erimesine şahit oldu.
Bu karışık ortamda Türkiye hasımlarının ellerini ovuşturacağı kesindir. Özel’e saldırı sonucu iktidarın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın suçlanması halinde ülke içerisindeki siyasi gerginlik çok daha fazla artabilirdi. Bu saldırı suikast kastıyla yapılmış olsa sıkıyönetimi gerektirebilecek gelişmeler bile yaşanabilirdi. Silahsız saldırı olması ve Özel’in sağduyulu hareketi sonucu karışıklık çıkmadı. Bu ihtimal de dikkate alınmayacak gibi değil.
Sonuç
Öncelikle Türk demokrasisine ve tabii ki Özgür Özel’e geçmiş olsun. Yukarıda masaya yatırılan bir kaç olasılığa bakıldığında “işte sebebi budur!” denilebilecek bir durum için henüz çok erken. İstihbarat birimlerinin yeni verileri sonrasında karanlık kısımlar daha iyi aydınlanabilir. Neyse ki “askeri vesayet” yok ve “derin devlet işi” denmeyecek!
Öte yandan bir “güvenlik” sorunu olduğu da açık. Türkiye gibi bir ülkenin artık bu eksiklikleri ortadan kaldırması gerekli. Ana muhalefet partisi genel başkanının güvenliğinin sağlanması sadece partinin iç sorunu değil, çok daha fazla devletin sorumluluğudur.
Hocam dördüncü yorumunuz en güclü ihtimal,ülkemizi hem siyasi hem ekonomik karışıklığa sürüklemek amaçlı karanlık eller bu tür olayları tertip ediyor,bölgemizde en önemli ihtimal İsrail dır.
Şayet siyasi partilerin genel başkanları toplumu kutuplaştırıcı ifadelerle tahrik etmezse, başkası bir şey yapamaz. Önce kendi mutfağımızı temizlememiz gerekli Reşit Hocam.
İlk üç seçenek sebep-sonuç ilişkisi açısından akla yatmıyor, reel politiğe uygun düşmüyor. Dördüncü seçenek ise hem puslu havayı oluşturup hem de bunu fırsata çevirmek isteyen stratejik istihbaratın üstatlarını akla getiriyor…
Hangi kıta veya coğrafyadan olursa olsun kendi memleketinde, memleketine hizmet ettiğini düşünüp ‘birilerinin önü açılmış çocukları olunursa’, Allah muhafaza daha çok “Bizim çocuklar başardı” söylemleri, ‘üretilen derin devlet’ efsaneleri dinlenilir; Çorum, Maraş, Madımak, Roboski (Uludere-Ortasu), Ankara Garı Saldırısı gibi üzücü olaylara bir de bu açıdan bakmak gerekir…
2 Şubat 2017’de gündemdeki provokatif olaylardan etkilenip, Twitter’da (X) paylaştığım, 31 Ekim 2019’da tekrar yazdığım bir mesajla, yorumumu bitirmek istiyorum. Selam ve saygılarımla.
>>>
#Bugün aynenŞöyle
Dikkat1
1. Sosyolojik istihbarat
2. Kamplara bölme
3. Provokasyon ve yönlendirme
4. Kendi insanına kendi insanıyla operasyon…