Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
reklam
reklam
Avatar photo
Adem Kılıç

Rusya Ukrayna Savaşı’nda 2007 Münih Güvenlik Konferansı İle Başlayan Süreç ve Batı’nın Anlayamadıkları

Adem KILIÇ – 09 Haziran 2025

 

Trump yönetimi, göreve başladıktan kısa bir süre sonra Rusya-Ukrayna ateşkesini sağlamayı, öncelikli dış politika önceliği haline getirdi.

Geride kalan 4 ay içerisinde Trump’ın Ukrayna’daki savaşı yirmi dört saat içinde sona erdireceği yönündeki seçim kampanyası söylemleri başarısız olurken, geçen zaman içerisinde, Rusya ile Ukrayna arasında uygulanabilir ve kalıcı bir ateşkesin sağlanmasının çok yönlü bir yaklaşım gerektirdiği de ortaya çıktı.

Gerek Trump’ın çağrılarına gerekse de Türkiye’nin riyasetinde İstanbul’da gerçekleşen görüşmeler de görüldü ki Rusya, 2022’de Ukrayna’ya saldırmasına neden olarak gösterdiği temel politika hedeflerine ulaşmadan savaşın sona ermesi ile ilgilenmiyor.

Nitekim Rus lider Putin de, “özel operasyonu” başlattığı günlerde yaptığı uzun bir açıklamada, “Bu özel operasyon, Batı’nın Rusya’nın egemenliğine karşı ortaya koyduğu tehdide karşı başlatıldı” ifadelerini kullanmıştı.

Yani Rusya için bu savaş, aslında temel hedef olarak hiçbir zaman, Ukrayna topraklarının bir parçasını ele geçirmek ile ilgili olmadı.

Rusya, 2. Dünya savaşı ve Sovyetler Birliği’nin dağılması gibi Batı’nın lehine biten süreçlerin ardından, Ukrayna’nın da Batı eksenli küresel düzene angaje olması gibi bir gelişmenin, benzer bir süreç başlatacağına inanıyordu.

Ukrayna’yı NATO’dan uzak tutmak Rusya’nın şartlarından birisi olsa da Rusya için aslında bu da sadece asıl hedefe giden yoldaki maddelerden birisiydi.

Zira; uluslararası anlaşmalarda taahhüt edilmesine rağmen, Soğuk Savaş’tan sonra ABD’nin NATO’yu Doğu Avrupa ve Baltık Devletleri’ne genişletme politikası, Moskova’ya uzun zamandır sıkışmışlık hissi veriyordu.

Nitekim Putin, bu yaklaşımı 2007’de Münih Güvenlik Konferansı’nda açıkça dile getirdi ve Batı’nın kurduğu “güvenlik düzenini” reddettiğini ve daha sonra Sovyetler Birliği’nin dağılmasının yirminci yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi olduğunu söyledi.

Putin’in esas hedefleri

Putin, Batı merkezli küresel düzene meydan okumak için başlattığı sürecin başından bu yana üç temel hedef üzerinde hareket ediyor.

Bunlardan birincisi, Belarus ve Ukrayna’yı da kapsayacak şekilde, Doğu Slav çekirdek yapısını yeniden Rusya lehine çevirmek ve Batı’ya karşı bu bölgedeki “Pax Russia” münhasır hakimiyet alanını yeniden inşa etmek.

İkincisi, NATO ittifakının mesele ülkenin geleceği olduğunda, Rusya’yı caydırmayacağını etkili bir şekilde göstererek, gerek NATO’ya gerekse de AB yapısına ders vermek.

Üçüncüsü ise, Münih Güvenlik Konferansı’nda da söylediği üzere, Amerika Birleşik Devletleri ve AB hakimiyetindeki “küresel güvenlik mimarisinin” etkisini azaltmak ve böylece seksen yıldır Batı çıkarlarına dayalı sistemin artık işlevsel olmadığını göstermekti.

Hatta Putin, 2022’de başlayan Ukrayna savaşının arifesinde, bölgesel güç dengesini 1997 öncesi statükoya döndürmeyi, yani NATO genişlemesinin sonuçlarını tamamen geçersiz kılmayı talep ederek, genel hedeflerini açık bir dille ifade etmişti.

Trump’ın çabaları neden başarısız oluyor?

Trump yönetimi işte tüm bu dengeleri gözardı eden bir yaklaşımla, Ukrayna’daki Rus saldırısı altındaki topraklarla ilgili bir anlaşma ve Ukrayna’nın NATO’ya girmeyeceğinin garantisi ile Moskova’nın savaştan vazgeçeceğini düşünmeye devam ediyor.

Ancak Putin’in bu hedefleri doğrultusunda müzakere masasına oturduğu düşünüldüğünde, Trump’ın yaklaşımının başarısızlığının nedeni de net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Batı, Rusya’nın tarih boyunca sistematik evriminde temel olan Büyük Rus anlatısı tarafından yönlendirildiği bir yaklaşımla hareket ettiği gerçeğini gözardı ettiği sürece, Trump’ın yaklaşımının bundan sonra da başarısız olacağını söylemek büyük bir öngörü olmayacak.

Batı sürece bu şekilde baktığı sürece, NATO’nun doğu sınırında Rusya ile karşı karşıya olan ülkeler için, postmodern Batı Avrupa’nın artık tanıyamadığı ve ABD’nin hiçbir zaman tam olarak kavrayamadığı türden sürekli bir rekabet yaşanmaya devam edecek.

Sonuç

İşte tüm bu dengeler ışığında Avrupa’nın ve Washington’un henüz farkına varmadığı şey, Ukrayna’daki savaşın Rusya’nın yirmi yılı aşkın süredir Batı’ya karşı sürdürdüğü daha büyük bir medeniyet savaşının sadece bir parçası olduğudur.

Diğer yandan Rusya, 2022’den bu yana büyük bir sarsıntı yaşasa da savaş çabalarını desteklemek için ekonomisini yeniden yönlendirebileceğini ve ordusunu çoğu Batılı analistin mümkün olduğunu düşündüğünden daha hızlı yeniden inşa edebileceğini göstermeye devam ediyor.

Gelinen noktada; Trump yönetiminin Rusya ile Ukrayna arasında uygulanabilir bir ateşkes sağlamak için gösterdiği çabalar, bu savaşın tarihsel olarak belirleyici unsurlarını okuyamaması, Putin’in esas hedeflerini ve sahadaki gerçekleri tam olarak hesaba katamaması nedeniyle başarısız olmaya devam edecektir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER