Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Terörsüz Türkiye Süreci Nasıl Seyrediyor – I – Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 22 Eylül 2025

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 22 Eylül 2025

 

“Terörsüz Türkiye” söylemiyle Ekim 2025’te bir kez daha başlatılan PKK terör örgütünün tasfiyesi işlemine 5 Ağustos 2025’te,  TBMM’de oluşturulan komisyonun ilk toplantısıyla yeni bir aşamaya geçildi. Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerden sayısal oranlarına göre belirlenen milletvekilleri bu toplantıya katılırken, daha önce üye vermeyeceğini belirten İyi  Parti dışındaki partilerin milletvekilleri bir araya geldiler.

Meclis Başkanı Numan Kurtuluş’un başkanlığındaki ilk toplantı sonunda komisyonun adı “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adını aldı.

Bu komisyon gelinen güne kadar bir kaç kez toplanarak eski Meclis başkanlarını, STK temsilcilerini, Şehit ve gazi dernekleri ile yakınlarını, “Cumartesi Annelerini”, akademisyenleri dinledi. Bu arada komisyon dışında da bazı gelişmeler yaşandı. Bugün “Terörsüz Türkiye” ya da “PKK’nın Yeniden Tasfiye Süreci” konusunda hafızaları tazeleme ve bir ara değerlendirme yapma ihtiyacı iki ayrı bölüm halinde ele alındı.

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda Dinlenen Meclis Eski Başkanlarından Dikkat Çeken İfadeler

Komisyonun 28 Ağustos 2025’teki  toplantısına davet edilen Meclis eski başkanlarından Hikmet Çetin, Ömer İzgi, Bülent Arınç, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, İsmet Yılmaz, İsmail Kahraman, Binali Yıldırım ve Mustafa Şentop katıldılar.

Hemen hepsinin sürece destek verdiği görünen başkanlardan bazılarının yer verilmesinde yarar görülen görüşleri şöyledir:

Hikmet Çetin: Çetin, herhangi bir eyleme karışmayan teröristlerin hemen affedilmesi gerektiğini, buna karşılık silahlı hareket sonunda pek çok insanı öldürenler affedilse bile toplum arasında dolaşamayacaklarını, bunlar içerisinde elebaşı konumundaki 15-20 kişinin İsveç,  Danimarka ve Güney Afrika’ya gönderilmesini önerirken, bu kişilerin de zamanla konjonktüre göre affedilebileceklerini söyledi.

Çetin ayrıca, Avrupa Parlamentosunda davet edildiğinde “Kürt devleti kurulacak mı?” şeklinde yöneltilen soru üzerine şu cevabı verdiğini açıkladı: “Türk ve Kürt Amerika’nın siyah ve beyazı gibi değil. Din aynı, mezhep aynı. Ben şimdiye kadar ‘Kürtle evlenmem’, ‘Türkle evlenmem’ diyen bir kişiye rastlamadım. Dünyanın en kalabalık Kürt şehri İstanbul’dur. Şimdiye kadar özellikle deniz kıyılarında otellerin sahibi Kürtlerdir. Terör olayı ayrı, halkın davranışı ayrı. Bunlar Antalya’ya, Mersin’e, İzmir’e, İstanbul’a gittiler hiçbirisi yurtdışına gitmedi, ülkeyi terk etmedi. Halklar arasında bir şey yok. Yani Kürt devleti kurulabilir ama Türkiye bunun içinde olmayacaktır. Kesinlikle mümkün değil, çok partili hayat bu konuyu çözmüştür!

Cemil Çiçek: Demokratik süreçler içerisinde, hukuk devleti mantığı içerisinde, hukuku önceleyerek bir çözüm arayacağız!” diye söze başlayan Çiçek, terörün tasfiyesinde dış desteğin kesilmesinin önemli olduğunu, IRA ve ETA’nın tasfiyesinde bunun görüldüğünü, bu sebeple PKK’ya İran, Irak ve Suriye desteğinin kesilmesinin önemli olduğu üzerinde durdu.

Binali Yıldırım: Vatanın sınırları, devletimizin üniter yapısı, cumhuriyetin temel esasları müzakere konusu değildir!” diyerek sözlerine başlayan Yıldırım; Anayasanın ilk 4 maddesi için de “İstikbalimizin teminatıdır. Cumhuriyetin kırmızı çizgisi, milletin ortak emaneti olarak daima korunacaktır. Cumhuriyetin temel değerlerinden taviz verilerek barış tesis edilemez. Tam aksine kalıcı barış ve kardeşlik kökleşir!” şeklinde devam etti.

Kırmızı çizgilerin net olarak belirlenmesinin ardından etnik kökeni, dini veya mezhebi ne olursa olsun bin yıldır bu topraklarda beraber yaşayan her vatandaşın eşit yurttaşlık altında birleşmesinin önemine değinerek, “vatandaşlık tanımının kapsayıcı bir şekilde gözden geçirilmesi, güncellenmesi, bütün unsurları kucaklanması” üzerinde durdu.

Bülent Arınç: Sayın Bahçeli’nin başlattığı sürece hepimiz şaşırdık. Eğer bu kadar yukarıdan başlanmasaydı bu noktaya gelemezdik. (…) Yeni başladığımız yol konvansiyonel silahlarla harp yapılması değildir. Yeni metotlarla bu süreci sonlandırmamız lazım!” diyerek söze başlayan Arınç, süreç konusunda %90 civarında kamuoyu desteği bulunduğunu, adı Cumhuriyet olan bir çok ülkede Şeriat hükümleri var iken Türkiye’de Cumhuriyet’in demokrasi ile taçlandırıldığını ifadeyle, AİHM ve AYM kararlarının uygulanması ile ifade özgürlüğünün güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Arınç, vaktiyle AB ile imzalanmış olan “umut hakkı”na da değinerek Öcalan’ın serbest bırakılması gerektiğini zımnen de olsa hatırlattı.

Kendisinin de yönetici olduğu Ak Parti’nin ilk 10 yılında ifade özgürlüğü güçlendirilmişken gelinen günde bu konuda sıkıntı olduğunu,Hiçbir özgürlük sınırsız değildir ama bu sınırlamanın makul ve hukuka uygun olması lazım!” diyerek, özellikle 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sonrası İnfaz mevzuatında yapılan düzenlemenin pek çok masum vatandaşı sıkıntıya soktuğunu ifade etti.

Ömer İzgi: Şehit ve gazileri rahatsız edebilecek gelişmelerden kaçınılmasına değinerek konuşmasına başlayan İzgi, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin değiştirilmesini, ancak Parlamenter Sistem yerine Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesini” önerdi.

Anayasa’nın ilk üç maddesi ile Anayasa’nın gene başlangıç kısmındaki “Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığının ve yüce Türk devletinin bölünmez bütünlüğü”nü belirleyen temel ilkeler olduğunun altını çizdi. Keza Anayasa’nın 6’ncı maddesindeki “Egemenlik kayıtsız şartsız şartsız milletindir!’ şeklindeki ifadenin Anayasa’nın “değiştirilemezlik kapsamında ve ebedilik garantisi olan maddeler!” olduğuna da vurgu yaptı.

İzgi ayrıca; “Böyle bir çalışmaya girilecek olursa örneğin anayasanın 66. maddesi değiştirilmeli ve yerine Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptırdığı 1924 Anayasasının 88. maddesinde koydurduğu ‘Türkiye ahalisine din ve ırk ayrımı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla Türk denir!’ ifadesi konur. Bu anlatım tarzı o gün için, bugün için, hatta ebediyen geçerliliğini kaybedecek olan bir anlayış zenginliğini taşırken yeni yeni arayışlar için nefes tüketilmesine gerek yoktur!” diyerek sözlerini sürdürdü.

İzgi’nin bir diğer dikkat çektiği husus da iktidarın belediye başkanlarını değiştiren Anayasa maddesiyle ilgiliydi. Bu konuda da Anayasa’nın 127’nci maddesinin 4’ncü fıkrasının 2’nci cümlesinin “bir belediye başkanının görevden uzaklaştırılması görevleriyle ve anayasanın 14’ncü maddesindeki durumlarla ilgili bir suç iddiasının varlığında olmalı ve görevden alınan başkanın yerine kayyum değil belediye meclisi üyeleri arasından seçilenin getirilmesi şeklinde değiştirilmelidir!” ifadeleri getirilmesini önerdi.

Terörsüz Türkiye Süreci İçin Dinlenen Şehit ve Gazi Dernekleri ile Cumartesi Anneleri Temsilcileri

19 Ağustos 2025’te, 1996’da Çukurca/Hakkari’de PKK ile mücadelede bir gözünü kaybetmiş olan Türkiye Gaziler ve Şehit Yakınları Vakfı Başkanı Lokman Aylar, komisyondaki konuşmasında protez gözünü çıkararak “Biz bedelini ödediğimiz vatanda yaşıyoruz. Birileri gibi bedava yaşamadık, yaşamıyoruz. Sürece tam destek veriyoruz. Sürecin yanındayız!” diyerek sürece desteğini belirtti. Ancak Aylar ayrıca; eli silahlı tüm teröristlerin adalet önüne çıkarılmasını; askere, polis eve vatandaşlara kurşun sıkan terör örgütü üyelerinin rahatça ülkemizde gezmesinin şehitlerimizi hem gazilerimizi inciteceğini vurguladı. Keza Öcalan’ın serbest bırakılmasının da “kabul edilemeyeceğini” söyledi.

Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Başkanı Mustafa Işık ise PKK ile çatışmalarda şehit olanların aileleri ve gazilerin talep ve endişelerini sıralarken, teröre bulaşanlara hiçbir gerekçeyle genel af getirilmemesinin altını çizerken, Öcalan’ın serbest bırakılmasının da “Kabul edilemez bulunduğunu ekledi.

Her ne kadar sürece destek verdiklerini belirtse de, “Eşit yurttaşlık, ana dilde eğitim taleplerini Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne tehdit olarak görüldüğünü” ve “Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik istemediklerini” söyledi.

6 yıl önce Diyarbakır’da HDP il binası önünde terör örgütünün ellerinden aldığı çocuklarının geri verilmesi için nöbete başlayan “Cumartesi Anneleri”nden ilk sözü alan Bedriye Uslu, “Bu Türkiye bayrağı hepimize yeter. Gelsinler, eve dönsünler. Bayrağın altında hepimizin yeri var!” şeklinde oldukça anlamlı bir ifade kullandı.

NOT: Konu, “Terörsüz Türkiye Süreci Nasıl Seyrediyor-II” başlığı altında ikinci ve sonuncu bölümle devam edecektir.