Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 24 Aralık 2025
Terörsüz Türkiye sürecinde yıl sonu gelmeden, TBMM’de kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na üye veren siyasi partilerin raporları TBMM Başkanlığına teslim edildi. Raporlar arasında örtüşen yanlar olduğu gibi, son derece ayrışan yanlar da mevcut olunca konu ele alındı.
DEM Parti’nin Türk Tarihini Suçlayarak ‘Kürt Tarihi’ni Servis Eden Komisyon Raporu
Komisyonda her ne kadar Ak Parti, CHP, MHP, Yeni Yol gibi partiler/gruplar varsa da, masanın karşısındaki grup DEM Parti idi. Yani her ne kadar iktidar kanadı “yok!” dese de, pazarlığın karşı tarafında PKK terör örgütü (ya da elebaşısı) Öcalan’ı temsilen DEM Parti var.
DEM Parti’nin 99 sayfalık raporunda da yapılacak pazarlığın zemini hazırlanmış. Raporda uzunca bir bölüm “Kürt Tarihi” üzerine. Ancak 16’ncı yüzyıldan itibaren önce Osmanlı Devleti, ardından da Türkiye Cumhuriyeti, sadece kendi zihinlerinde bu iki Türk devleti de adeta “öcü” gibi suçlanıyor. Kürt tarihi açıklanırken, dönemin şartları ve Türkiye’nin ulus devlet sürecine neden geçtiği dikkate alınmaksızın Türk tarihi acımasızca eleştiriliyor.
Örneğin Ömer Seyfettin’in, II. Meşrutiyet sonrası Meclis-i Mebusan’ı gördükten sonra yazdığı şu ifade bile neden ulus devlet sistemine geçildiğine bariz bir örnektir: “Meclis açıldı. Biz artık herkesin kendisini ‘Osmanlı’ olarak addedeceğini düşünüyorduk. Ancak Arap, ‘Arabım’, Kürt, ‘Kürdüm’, Arnavut, ‘Arnavutum’, Ermeni, ‘Ermeniyim’, Yahudi, ‘Yahudiyim’ derken, sadece biz Türkler ‘Türküm’ diyemiyor, ‘Osmanlıyım’ diyorduk.”
DEM Parti’nin Öcalan’dan almış olduğuna kuşku bulunmayan bu metinde PKK’nın kuruluş maksadı “PKK adıyla yayınlanan 1978 tarihli bildiride devrimci zor, yeni bir dünyaya ulaşmanın yolu şeklinde ifade edilmektedir. İkincisi, ezilenin kimlik kazanma sürecini başlatmasıyla ezene karşı cesaret kazanmasının eş zamanlı ilerlemesi fikridir. Üçüncüsü ise siyasal olana yüklenen dost ve düşmanı belirleme kertesidir!” ifadesiyle açıklamış. Düşman ise Türkler yani!
DEM Parti bu raporu sadece komisyona vermiyor, aynı zamanda tüm dünyaya da “Kürt Tarihi” olarak servis ediyor.
Kısacası bu rapor, bir terör örgütünün tasfiyesi değil, Türklerin Kürtler üzerindeki tarihi günahlarını açıklayan bir konuya, PKK’nın kurulmasının meşru bir görev olduğu sonucuna çevirmişler. Başlangıçtan beri “Barış ve Demokratik haklar” şeklindeki söylemlerinden hiç sapmayan DEM Parti, sanki bir Türk-Kürt savaşı varmış gibi bir algı yaratmayı sürdürmektedir.
Raporda ayrıca; “Barış Yasası” adıyla yeni bir yasa çıkarılması, kayyum uygulamasının kaldırılması, erdirilmesi, anadilde eğitim, AİHM ve AYM kararlarının eksiksiz uygulanması, siyasi hükümlülerin tahliyesi, Öcalan da dahil ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılanlara ‘umut hakkı’ verilmesi” istenmektedir.
Ak Parti’nin Komisyon Raporu ile Diğer Komisyon Raporları Arasındaki Farklar
Cumhur İttifakı’nın büyük üyesi Ak Parti ile MHP komisyon raporları arasında ciddi farklar mevcut olmakla birlikte, terör örgütünün silah bırakma, varlığının sona ermesi gibi hususların tespitini şart koşan ortak dil mevcuttur. Ak Parti’nin raporu ayrıca “toplumsal hafızayı manipüle etmeye, şehit aileleri ve gaziler üzerinden kutuplaştırıcı söylemler üretmeye yönelik girişimleri” de risk olarak vurgulamaktadır.
MHP raporuna göre güvenlik konusunda daha sağlamcı görünen Ak Parti raporunda “sadece varlığını sona erdirdiği devletçe tespit edilen terör örgütleri” için “müstakil-geçici kanun” öngörülerek yasal düzenlemenin ayrıntılarına girilmemektedir. Öte yandan düşünülen yasanın “izleme ve doğrulama mekanizmaları, denetimli serbestlik ve infaz düzenlemelerini, kapsam ve süre sınırlarını” da kapsaması gerektiği de belirtilmektedir.
DEM Parti, MHP’nin de yeşil ışık yaktığı “Umut Hakkı” ile Öcalan’ın serbest kalmasını önerirken, Ak Parti’nin raporunda bu husus yer almamaktadır.
DEM Parti’nin talebi olan ve genel hukuk açısından da MHP ile CHP ve TİP’in de destek verdiği “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) veya Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları”na değinilmemektedir.
CHP raporunda, yukarıdaki cümledeki ifadelere ilaveten, başta 23 Mart’ta tutuklanarak İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan partinin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu olmak üzere, tüm CHP’li belediye başkanı ve siyasetçilerin serbest bırakılması gerektiği”ni vurgulanmaktadır.
Bu bağlamda MHP de Ak Parti’nin aksine, Selahattin Demirtaş da dahil siyasi tutukluların serbest bırakılmasını önerirken, Ak Parti raporunda “terörün sona ermesiyle birlikte, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu”nun ele alınacağı belirtilmektedir.
Keza DEM Parti’nin yanı sıra CHP ve TİP’in de destek verdiği kayyum atama uygulamasının kaldırılması lafzı Ak Parti’nin raporunda yer almaz iken, “Terörün ortadan kalkmasıyla birlikte terör dolayısıyla alınan siyasi-hukuki idari tedbirlerin uygulanmasına gerek kalmayacaktır!” ifadesi yer almaktadır.
Ak Parti, silah bırakmanın ardından “topluma uyum süreci”ne ihtiyaç duyulacağına vurgu yaparken, MHP de “silahların eksiksiz bırakılması”, “örgüt mensuplarının adli mercilere teslim olması” ve “rehabilitasyon sürecinin işletilmesi” şeklinde üç aşamalı öneri ile Ak Parti raporunu desteklemektedir.
Yeni Yol Grubu da Anayasa’nın 66. maddesine atıfla, “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunun kabul edilmesi” gerektiği üzerinde durarak, DEM Parti ve CHP gibi “Siyasi Partiler Kanunu, TMK, TCK ve İnfaz Kanunu’nda değişiklik” önerisinde bulunmaktadır.
Sonuç;
DEM Parti Kürt tarihine ağırlık vererek, Kürtler için ana dilde eğitim, yerel yönetimlere özerklik isterken, MHP’nin raporunda PKK terörünün tarihine ağırlık verilmektedir.
Ak Parti, çözüm aşamasında MHP ile birlikte güvenlik konusunda daha temkinli iken DEM Parti bir an önce anayasal değişiklik yapılmasını, Kürt kimliğinin belirginleşmesini, terörle ilgili tüm yasaların değiştirilmesini talep etmektedir.
DEM Parti’nin taleplerine büyük ölçüde CHP, Yeni Yol ve TİP destek verirken, AYM ve AİHM kararları ile kayyum uygulamalarının sona ermesine MHP de destek vermektedir. Umut hakkı konusunda da Ak Parti şimdilik fikir beyanından kaçınmaktadır.
24 Aralık 2025’te bir araya gelen Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda tüm grupların raporları bir araya getirilerek, önce uzlaşma sağlanan hususlar yazılacaktır.
Şahsen, hukukçu ve sosyolog ağırlıklı bahse konu komisyonda güvenlik politikasında uzman bulunmadığı kanaatinde olsam da, bardağın dolu tarafına bakmaya çalışan biriyim. Anlaşılan o ki en azından Ak Parti kanadı, devlet aklının bir kısmının (TSK, MİT, Dışişleri Bakanlığı, Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğü) hafızasına da danışmış gibi.
DEM Partinin kabullenilmesi kolay olamayacak istekleri dikkate alındığında, komisyonun adeta bir kördüğümle karşı karşıya kalacağı görülebilmektedir.



YORUMLAR