Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 14 Ağustos 2025
ABD Başkanı Trump, dünyayı şaşırtmaya devam ediyor. Aslında alışıldık devlet yönetim sisteminden çok şirket yönetir gibi devlet yönetiyor görünüyor. Bu durum en çok da gümrük tarifeleriyle ilgili “tehdit” dili kullandığı zaman görüldü. Önce tehdit, ardından da “görüşmeye açık olduğu”nu belirten ifadeler kullandı. Tehdit dili kullandığı diğer ülkelerin yöneticileriyle görüştükten sonra da “U” dönüşü olmasa da tarife oranlarını genellikle düşürerek denizci diliyle mayna ettiği sıkça görüldü. Örneğin Çin’le ticarette olduğu gibi…
Trump’ın son tehditlerinden biri “Dostum” diye hitap ettiği Putin’in ülkesi Rusya’ya oldu. Hatta nükleer başlıklı balistik füze taşıyan iki nükleer denizaltıyı muhtemel bir çatışmada Rusya’ya karşı kullanacağı dağılma noktalarına gönderildiğini bildirdi. Ardından Putin, Trump’ın uzun bir süredir beklediği cevabı verdi. İki liderin 15 Ağustos 2025’te, 1867 yılında Çarlık Rusya’nın ABD’ye sattığı Alaska’da görüşeceği duyulunca bu konu ele alındı.
Trump’ın ‘Boş Atıp Dolu Tutturmak’ İsteyen Algı Yönetimi
Trump, 2024 yılında gerçekleşen ABD başkanlık seçim propagandaları sırasındaki kampanyasında, o esnada mevcut Rusya-Ukrayna savaşı ile İsrail-HAMAS çatışmaları için “Ben başkan olsaydım bu savaşlar çıkmazdı!. Beceriksiz Biden döneminde ne yazık ki bu savaşlar çıktı!” diyerek Biden yönetimin suçlamıştı.
Trump ayrıca, “Başkan olduktan sonra kısa sürede Rusya-Ukrayna savaşını sonlandıracağım!” demişti. Makamına oturalı neredeyse 7 ay olacak, ama hala savaşı durduramadı. İsrail’in saldırganlığı ise Gazze Şeridi yanında Batı Şeria’ya ilaveten çevre ülkelerde de sınırsız şekilde devam ediyor. Son haftalarda Avrupa ülkeleri ile Avustralya da İslam Ülkeleri, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri gibi İsrail’in durdurulmasını isterken, Trump yönetimindeki ABD, İsrail’e yeşil ışık yakmaya devam ediyor.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı durduracağını söyleyen Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile ilk görüşmesini Beyaz Saray’daki Oval Ofisi’nde gerçekleştirdi. Hatırlanacağı üzere hem Trump, hem de Başkan Yardımcısı Vance, Zelenski’yi tüm dünyanın önünde akıl almaz bir diplomasi rezaleti ile aşağıladı. Daha önceleri kırmızı halılarla Beyaz Saray’da karşılanan, Kongre’de yaptığı konuşmanın ardından dakikalarca alkışlanan Zelenski, Trump yönetimi tarafından ters köşeye yatırıldı.
Zelenski, Rusya’ya karşı ABD’den silah ve maddi destek beklerken, “Suya gidip susuz kalmış!” gibi oldu. ABD’den bırakın destek almayı, yaklaşık 110 milyar dolar tutarındaki silah, istihbarat ve eğitim desteğinin karşılığında 500 milyar dolar tutarındaki değerli toprak elementlerinin ABD tarafından işletilmesini kabul etmek mecburiyetinde kaldı.
Bu arada Trump, Ukrayna’nın kaybeden taraf olduğunu, Kırım’a ilaveten bazı topraklardan da taviz vermesi gerektiğini seslendirdi. Tüm bu gelişmelerle olası bir kalıcı barış öncesinde Rusya karşısında adeta Ukrayna’nın kolunu kanadını kırdı.
Buna rağmen Ukrayna Lideri diplomasi alanında ülkesini savunmayı sürdürdü. Özellikle İngiltere, Almanya, Fransa ve Polonya’dan olmak üzere Avrupa ülkelerinden beklediği desteği ve morali buldu. Derken Nisan 2025 ayının son haftasında Katoliklerin ruhani lideri, Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus’un cenaze töreni öncesi Trump ile Zelenski ikinci kez bir araya geldiler. Bu görüşmede Zelenski, liderlerin olası bir üçlü görüşmesi (ABD-Rusya-Ukrayna) öncesinde sembolik bir görüşme yerine kalıcı barışa gidecek yol haritasının belirlenmesi gerektiği konusunda Trump’ı ikna ettiğini söyledi.
Daha önce Zelenski’yi Biden’la birlikte işbirlikçi gibi görerek yüklenen Trump, o tarihlere kadar Rusya ve Lideri Putin’e pek toz kondurmuyordu. Ancak bir an önce Putin’le bir araya gelebilmek için de fırsat kolluyordu. Ama Trump iki ülke arasında ateşkes ve kalıcı barış için çare ararken, Nisan 2025 ayı sonlarında Rusya’nın nazire yaparcasına füzelerle Ukrayna’ya saldırılarını arttırması üzerine ilk kez Rusya konusunda hayal kırıklığına uğradığını söylemişti.
Bu arada Trump Mayıs 2025 başlarında Rusya’ya da ateşkes için süre tanımış ve Rusya’nın çatışmayı bırakmasını, Putin’in de bir anlaşma imzalamasını istediğini söylemişti.
Putin ise uzunca bir süredir askıda olan yeni bir ateşkes için 15 Mayıs 2025 tarihini ve İstanbul’u işaret etmişti. Bunun üzerine o günlerde Ortadoğu ülkelerini ziyaret eden Trump, İstanbul’daki toplantıya Putin’in katılması halinde kendisinin de katılacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu görüşme için Türkiye’nin hazırlıkları yapacağını söyledi. Ancak Putin katılmadı. Trump bir kez daha hayal kırıklığına uğradı.
Rusya’nın devlet geleneğinde önceden ayrıntılı hazırlık yapılmadan Trump’ın “tüccarvari” diplomasisine uyması beklenemezdi. 15 Mayıs İstanbul ateşkes görüşmesi de “Dağ fare doğurdu!” cinsinden ve sadece esir takası anlaşmasıyla sonuçlandı.
Beklentileri Boşa Çıkan Trump’tan Rusya’ya Tehdit ve Medvedev’den Karşılık
Mayıs 2025 sonlarına doğru sabrı giderek tükenen Trump, şayet ABD’nin başkanı kendisi olmasa Rusya’nın başına çok ağır belaların çoktan gelmiş olacağını ifadeyle, Putin’in ateşle oynadığını söyleyerek tehdit dili kullanmıştı. Bunun üzerine Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev de Trump’ın çıkışına, “Gerçekten kötü bir şeyin olabileceğini biliyorum, bu da üçüncü dünya savaşı. Trump’ın bunu anladığını umuyorum!” şeklinde cevap verdi.
Bu arada Haziran ayı başlarında İngiliz Başbakanı Starmer, olası bir savaşa hazırlanmak maksadıyla savunma harcamalarının arttırılacağını söylerken, Alman Genelkurmay Başkanı General Breuer de “NATO’nun önümüzdeki dört yıl içinde Rusya’dan gelebilecek olası bir saldırıya hazırlanması gerektiğini!” söylemişti.
Genellikle Rusya’nın füze ve SİHA saldırılarının ağırlıklı olarak devam ettiği bir sırada Haziran 2025 başlarında Ukrayna, Rusya’nın beklemediği ücra köşelerdeki üslerine Ukrayna büyük çapta ve başarılı dron saldırıları düzenledi.
Temmuz 2025’in ikinci haftası içerisinde Trump, Patriot hava/füze savar silahlarının NATO üzerinden Ukrayna’ya gönderileceğini söyledi. Bu beyanından kısa bir süre sonra da Trump, “Rusya’dan hiç memnun değilim. 50 gün içinde (Ukrayna’yla) anlaşmaya varmazlarsa gümrük tarifelerini yüzde 100 artıracağız!” şeklinde yeni bir tehdit dili kullandı. Bu tehdide karşılık Medvedev, “Trump, Kremlin’e seyirlik bir ültimatom verdi. Savaşçı Avrupa hayal kırıklığına uğradı. Rusya umursamadı!” diyerek adeta Trump’ı ‘T’ye aldı. Ayrıca Trump’ın Rusya’nın İsrail ve İran olmadığını, Rusya’ya verilen ültimatomun “bir tehdit ve savaşa doğru atılmış bir adım” olduğunu, bunun da ABD-Rusya savaşı anlamına geldiğini açıkladı.
Medvedev’in söz düellosuna çok kızan Trump’ın hamlesi Rusya’ya karşı iki nükleer denizaltının dağılma yerlerine gönderilmesi oldu.
İki nükleer ve küresel gücün tehdit dilini yükselttiği Temmuz sonundan itibaren Ağustos’un ilk günlerine kadar dünya adeta hop oturup hop kalktı. Trump, Rusya-Ukrayna arasındaki ateşkesin ilanı için 8 Ağustos’a kadar süre tanıdı. Aksi taktirde Rusya’ya uygulanan yaptırımları iki katına çıkaracaktı. ABD Başkanının Özel Temsilcisi Witkoff 4 Ağustosta Moskova’yı ziyaret ettikten sonra dünya rahat bir nefes aldı. Putin, 15 Ağustos’ta Trump’la görüşmeyi kabul etti. Yer ise Alaska olacaktı.
Sonuç
Her şeyden önce bu toplantıdan çok fazla beklenti içerisinde olmamak gerekli. Son olarak 2018’de görüşen iki ülke başkanı, şayet Trump’ın koltuğuna oturduğu ilk aylarda bir araya gelmiş olsalar daha uzlaşmacı olunabilirdi. Ancak Putin’in görüşmemekte direnmesi, Trump’ın aculluğu birbiriyle çelişince Trump’ın tehditkar diplomatik dil yanlışları yükseldi. İki ülke arasındaki mutabakat olasılığının oranı düştü.
İki ülke liderinin bir araya gelmeden önce Avrupa Birliği ve İngiltere ayaklanarak, ikili görüşmenin sanki Rusya-Ukrayna ateşkesi olacağı değerlendirmesiyle masada Zelenski’nin de olması gerektiği açıklamasında bulundu. Ancak bu sadece lafta kaldı.
İki liderin görüşmesinin sadece Ukrayna savaşı ile sınırlı kalmayacağı da aşikar. Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken, ABD’nin Turan Yolu üzerindeki Zengezur Koridoru’nu “Trump Koridoru”na çeviren anlaşma da görüşmeye gölge düşürmektedir. Zira Güney Kafkaslar Rusya’nın arka bahçesidir.
İsrail’in, ABD’nin sınırsız desteğinde istediği gibi at oynatması da keza iki lideri uzlaşmada tedirgin edecek gelişmeler arasındadır.
Öte yandan Trump’ın “kazan kazan” şeklindeki pragmatik davranışı sonucu iki ülke ve lider arasındaki buzların çözülmesi de mümkündür. Bunun için Rusya’nın ne teklif edeceği önemlidir. Ukrayna’daki kendi kazanımlarına dokunulmaması karşılığında ABD’ye Ukrayna’dan yeni bir ödül teklif edilebilir. ABD’nin kazançlı çıkacağını gören Trump, ne Zelenski ne de Avrupa’nın itirazlarını dinlemeyecektir.
Görüldüğü üzere bir tarafta tüccar Trump, diğer tarafta Kasparov’un satranç ustalığındaki Putin bir araya gelecektir. İki ülke liderinin ilk görüşmede hemen sonuç alınması mümkün görünmese de, savaşın durdurulması için yeni ve büyük bir umut doğurduğu da mutlak!
Sonuç itibariyle tehditlerin gölgesinde girilecek olsa da görüşmeyi iyiye yorarak, iyi sonuçlar çıkmasını dileyelim. Zira çıkabilecek kötü bir sonuç yerküreyi Rusya-Ukrayna savaşının çok ötesindeki felaketlere sürükleyebilir. Bunu önleyebilecek olan da büyük ölçüde Putin’in davranışı olacaktır.
YORUMLAR