Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Trump’tan Başdöndüren Rusya-Ukrayna-Avrupa Diplomasisi – Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 19 Ağustos 2025

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 19 Ağustos 2025

 

ABD Başkanı Trump, 15 Ağustos 2025’te Rusya Devlet Başkanı Putin’le Alaska zirvesini gerçekleştirdikten üç gün sonra bu kez de ABD’nin başkenti Washington’da, Beyaz Saray’da yeni zirveleri peş peşe yaşattı.

18 Ağustos’ta da önce Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile görüşen Trump, hemen arkasından da Avrupalı liderlerle bir araya geldi. Bu hızlı gelişmelerle Rusya-Ukrayna savaşının sonlanabileceği, ya da en azından bir ateşkes gelebileceği umutları yeşerince bu konu ele alındı.

Trump’tan Avrupalı Liderlere Bu Kez ‘Fırça’ Yerine Mavi Boncuk!

Trump’ın Avrupalı liderlere karşı ne kadar hoyratça davrandığı henüz unutulmadı. 2017-2021 yılları arasındaki ilk başkanlık dönemi sırasında ilk Avrupa ziyaretinde Avrupalı liderlere demediğini bırakmamıştı. Özellikle Avrupalı bir çok ülkenin, 2014’te NATO zirvesinde alınan karar gereği savunma harcamalarını GSYİH’nın %’2sine çıkartma taahhüdünü yerine getirmedikleri için oldukça sert konuşmuş, ABD’nin Avrupa’yı korumaktan vazgeçebileceğini bile söylemiş, hatta Almanya’da konuşlu bazı birliklerini de geri çekmeye başlamıştı.

Hatırlanacağı üzere ilk başkanlığı döneminde Rusya’nın dijital hileleri vasıtasıyla seçildiği yönündeki söylentiler yayıldığı gibi, Avrupa ülkelerinin Demokrat aday Bayan Clinton’dan yana tavır koymuş olmaları da Trump’ı oldukça sinirlendirmişti. Buna ilaveten bazı Avrupalı liderlere de sataşmaktan geri kalmamıştı. Özellikle de o dönemde “NATO’da beyin ölümü gerçekleşti!” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a karşı davranışı hala hafızalardadır. Bu son seçimlerde de Avrupalı ülkelerin alenen Demokrat aday Harris’e destek vermiş olmalarını da öfkeyle izlemişti. Bu sebepledir ki gümrük tarifeleri konusunda da AB’yi hedefe koymuş, sonuçta bir anlaşma gerçekleşmişti.

Kısacası başkanlığının ilk döneminde Trump, Avrupalı liderlere karşı aba altından sopa göstermiş, hatta adeta fırçalamış, yeni dönemin ilk aylarında eskisi kadar sert olmasa da fazlaca sevecen de davranmamıştı.

15 Ağustos’ta Trump’ın Putin’le görüşmesini kaygıyla izleyenler arasında Avrupa da vardı. Zira bir barış anlaşması konusunda doğrudan taraf olan Ukrayna Lideri Zelenski’nin  bulunmadığı bir zirvenin Ukrayna’nın aleyhine olacağını, bir kez daha Trump tarafından Rusya karşısında diplomatik açıdan zayıf düşürebileceği endişesini taşıyorlardı. Zaten Trump-Putin zirvesi öncesinde Zelenski ile bir araya gelerek ortak bir resim vermişler, Ukrayna’nın fiilen temsil edilmediği bir barış görüşmesinin kabul edilemeyeceğinin altını çizmişlerdi.

Alaska zirvesinden sonra Trump önce Zelenski ve Avrupalı liderlerle kapalı çevrim üzerinden görüşme gerçekleştirmiş, bunun sonunda da 18 Ağustos’ta Zelenski ile birlikte Washington’un ziyareti kararlaştırılmıştı.

18 Ağustos’ta Washington’a inen ve ABD basınına “Rusya’ya toprak vermemiz mümkün değil!” şeklinde beyanat veren Zelenski doğruca Beyaz Saray’a intikal etti. Bu kez üzerinde savaş üniforması yerine siyah ama gravatsız bir kostüm vardı. Trump’la iki saat görüştükten sonra Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Alman Şansölye Merz, İtalya Başbakanı Meloni, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, NATO Genel Sekreteri Rutte ve AB Komisyonu Başkanı von der Leyen’le Beyaz Saray’da “Aile Fotoğrafı” çektirildi.

Fotoğraf çekimi sonrası geçilen dikdörtgen şeklindeki masada Trump, bir panel yöneticisi gibi açış konuşması yaptı. Putin’le görüşmesi sırasında özellikle Ukrayna’nın güvenliğinin sağlanacağı yönündeki sözlerinin altını çizdi. Son zamanlarda nükleer savaş tehdidi dahil 6 savaşı bitirdiğini (hangileri olduğunu söylemedi) ama bazı Amerikan medyasının bundan bihaber olduğunu, bu savaşın da sonunun yaklaştığını, Zelenski’nin de Putin gibi savaşı sonlandırmak istediğini ifadeyle “Barışın kalıcı olmasını sağlamak için Ukrayna ve herkesle birlikte çalışacağız. En kolayı bu savaşı bitirmek olur sanıyordum ama olmadı!” dedi. Bu söz, Alaska zirvesi sonrası “Top artık Zelenski’de” şeklindeki ifadeden çok farklıydı.

Trump, Ukrayna’nın güvenlik garantileri üzerinde konuşurken, “Avrupa, Ukrayna için ilk savunma hattı olacak, ancak biz de buna katılacağız!” diyerek, daha önceleri “Bu bizim savaşımız değil!” şeklindeki sözlerinden farklı bir tablo çizdi. Trump ayrıca, Avrupalı liderlerle görüşmenin ardından telefon beklediğini söylediği Putin’i de arayacağını ekledi.

Yakında Putin ve Zelenski ile birlikte üçlü bir görüşme düzenleyeceğini ifadeyle ilk sözü Zelenski’ye verdi. Zelenski, Trump’la ilk kez Beyaz Saray’da karşılaştığında maruz kaldığı diplomatik rezaletten daha uzak ve daha zarif karşılama sebebiyle daha rahattı. Harita üzerinde Trump’a durumu anlattığını, üçlü görüşmeye katılmaktan memnun olacağını ifadeyle  ABD ve Avrupalı liderler arasındaki toplantıyı “büyük dayanışma” şeklinde tanımlayarak desteklerinden dolayı Trump’a teşekkür etti.

Daha sonra NATO Genel Sekreteri Rutte’den başlayarak tüm liderlere söz veren Trump, her lidere “çok başarılı lider, olağanüstü devlet adamı” vb şeklinde iltifatlarla adeta mavi boncuk dağıttı. Yani 2017’de Avrupa ziyareti sırasında yaşatmış olduğu tehdit dilli diplomasi hatırlanmasa, “Ne kadar da sempatik, zarif ve tonton bir başkan!” dedirtecek kadar farklı ve sevecen bir görünüm çizdi.

Avrupalı Liderlerden Pohpohlayıcı Ancak ABD-Avrupa İşbirliğine Vurgu Yapan Sözler

Macron’un yüz ifadelerindeki asıklık bir yana bırakılacak olursa, neredeyse tüm liderler toplantıya katılıyor olmaktan mutlu gibiydiler. Her biri de barışın bir an önce gelmesini dilerken, özellikle ABD’nin desteğine vurgu yapmaya çalıştılar. Liderler Beyaz Saray’a gelmeden önce derslerine çalışmış gibiydiler ve Trump’ın yaklaşımına da övgüler dizdiler.

Liderler içersinde özellikle Alman Şansölye Merz ile İngiliz Başbakanı Starmer’in konuşması dikkat çekiciydi. Merz’in altını çizdiği husus; Rusya’ya daha fazla baskı yaparak barışa zorlamaktan yana iken, Starmer de Ukrayna’nın garantörlüğü yanında Avrupa güvenliğinin sağlanmasına da dikkat çekti. Ona göre Ukrayna’nın güvenliği demek, aynı zamanda İngiltere de dahil Avrupa’nın güvenliği demekti. Starmer, her ne kadar Trump-Putin-Zelenski arasında düşünülen “üçlü” zirveye karşı çıkmasa da, zirveye Avrupa’nın katılmasının da gerektiğinin altını çizdi.

Avrupalı liderlerle kapalı görüşmesi sırasında Putin’i arayarak 40 dakika telefonla konuşan Trump, konuşma sırasında da Trump-Putin-Zelenski zirvesi için ciddi gelişmeler yaşandığını, üçlü zirve için de hazırlıklara başlandığını bildirdi. Anlaşılan o ki şimdi de “top Putin’de!” Kremlin’den yapılan açıklamada da pozitif ifadeler kullanılmakla birlikte Medvedev’in “Geçici ateşkes değil, kalıcı barışı istiyoruz!” çıkışı da dikkatlerden kaçmadı.

Sonuç

Trump, bu kez de tüm dünyayı şaşırttı. Belki de daha önceleri hiç görülmemiş şekilde Avrupalı liderleri bir anaç tavuk gibi etrafına toplayan olağandışı bir toplantı yaptı. İlk konuşmaların ardından kapalı görüşmeye geçildiğinde neler konuşulduğu bilinmemekle birlikte, Ukrayna’nın geleceğinde güvenlik garantilerinin nasıl sağlanacağı, Avrupa güvenlik mimarisinde ABD ve NATO’nun rolü, tabii ki Ukrayna’nın feragat edip edemeyeceği “işgal altındaki” topraklar olacaktır.

Toplantı sırasında Trump’ın liderlere karşı aşırı iltifatının altında ise bu ülkelere silah satışının etkisi de yadsınamaz. Üstelik Ukrayna ile İHA ve SİHA üretimi için çok milyar doları bulan yeni bir anlaşma da masada imiş.

Avrupalı liderler kuşkusuz ki “hoyrat” Trump’ın bu zarif diplomasisinden şaşırmış olsalar da mutlu oldukları da söylenebilir. Biden dönemindeki gibi “etle tırnak gibi” olamasalar da, en azından Atlantik’in iki yakası birbirine tekrar yaklaşmaya başlamış gibi.

Öte yandan Trump’ın Putin’i ikna edebilmesi pek de kolay olamayacaktır. Zira Rus tarafı en başından beri “savaşı gerektiren şartların tamamen ortadan kalkması” üzerinde durmaktadır. Yani Ukrayna’nın NATO üyeliğinin reddi ve işgal edilen, Rus nüfusunun yoğun olduğu bölgelerden çekilmemek!

Henüz barış için şartların olgunlaşabildiğini söyleyebilmek mümkün değil gibi ise de, çok uzak olduğu da söylenemez. Ancak daha umutlu olabilmek için yaklaşık iki hafta sonra gerçekleşmesi beklenen Trump-Putin-Zelenski zirvesi daha belirleyici olacak.

Bu arada savaş sırasında kalıcı barış için en çok gayret gösteren Türkiye’nin bu görüşmeler denkleminde hatırlanmamış olması da üzücü…