Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Türk Ordusunun Yurt Dışı Görevleri ile İmtihanı ve Uluslararası Misyonlar – Doç. Dr. Kemal Olçar

Doç. Dr. Kemal OLÇAR – 19 Kasım 2025   Son

Doç. Dr. Kemal OLÇAR – 19 Kasım 2025

 

Son yıllarda dünya, uluslararası güvenlik sistemi hususunda son derece önemli gelişmelere tanık olmuştur. Pasifik bölgesinde (Keşmir, Tayvan), Genişletilmiş Ortadoğu’da (Filistin-Gazze, İran, Irak, Afganistan, Lübnan, Suriye, Yemen), Doğu Avrupa’da (Ukrayna), Afrika ülkelerinde (Mali, Sudan, Nijerya), Latin Amerika’da (Venezüella) çatışmalar yaşanmış ve bu çatışmaların yakın vadede sonlanmayacağı ön görülmektedir (öngörülemezlik ve karmaşıklık). Kurala dayalı Avrupa-Atlantik sistemi ortaya çıkan sınamalar ve zorluklar karşısında yeni yöntemler ararken NATO hala kendini güncellemekte zorlanmaktadır. Özellikle nükleer kapasiteye sahip ülkelerin uluslararası yasa ve teamüllerden uzak irrasyonel davranışları karşısında küresel sistem kilitlenme (deadlock) riskiyle karşı karşıyadır.

ABD tek başına Venezüella’da “Güney Mızrağı” harekâtına hazırlanırken, Rusya Federasyonu Ukrayna’daki harekatını genişletmek için uygun koşulların oluşmasını beklemektedir. Çin ABD’nin Pasifik bölgesinde hegemonya kurma çalışmalarının en önemli gerekçesi olan Tayvan’a müdahale için hazırlıkların tamamlanmasını müteakip doğru zamanı kurgulamaya ve senaryo yazmaya çalışmaktadır. Diğer taraftan terör örgütleri PKK, FETÖ ve DHKP-C yurt içinde ve yakın coğrafyamızda birtakım devletlerle iş birliği yaparak rejim değişikliğinden ülkenin bölünmesine kadar birçok hedefe ulaşmaya çalışmaktadır. Irak ve Türkiye topraklarında hızla silah bırakan ve bölgeyi terk eden PKK hala ısrarla dış güçlerin desteği ile Suriye topraklarında varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.

Aynı zamanda ülke içinde muhalif siyasi yapıların ve yerel yönetimlerin karıştığı aşırı yolsuzluklar, bazı siyasi partilerin yurt dışı karanlık ilişkileri, yabancı istihbarat örgütlerinin psikolojik ve bilgi harekatı eylemleri, küresel güçlerin ekonomik güvenliği ihlal eden örtülü müdahaleleri, siyasi iktidarın güvenlik sistemini güçlendirici otonomik siyaset yapma kararlılıkları karşısında hasım güçlerin çılgınca yürüttükleri saldırgan tutumları ve yine yabancı kamu diplomatlarının kendi çıkarları doğrultusunda Türk kamuoyu oluşturma gayretleri dikkate alındığında iç cephede ayrı bir mücadelenin meydana geldiği görülmektedir. Gerek Milli İstihbarat Teşkilatı gerekse başta Milli Savunma Bakanlığı olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar fedakârca bu tür dış ve iç oluşumlarla bir çeşit direniş sergilemektedir.

Türkiye’nin NATO ve Avrupa-Atlantik Güvenlik Yapılarına Katkıları

Türkiye ayrıca bölgesel ve küresel barışın tesisi için uluslararası sorumluluklarını hukuk çerçevesinde yerine getirmektedir. Bunun için Soğuk Savaş döneminde, NATO ittifak üyesi olarak önemli ölçüde kaynak ve birlik/personel tahsis ederek NATO’yu aktif olarak desteklemiş, tüm riskleri doğru yönetmiş, harekatlarda ve bütçede yük paylaşımında üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Bu amaçla, kırılgan durumda olan Balkanlarda istikrar ve toprak bütünlüğünü destekleyerek iktisadi ve sosyal kalkınmasına katkı sağlamış ve özellikle Avrupa-Atlantik yapılarına entegrasyonu teşvik etmiştir. Karadeniz Havzasında ise Rusya’nın Doğu Ukrayna’daki işgali, Kerç Boğazı’ndaki tutuklamaları, Kırım’ın yasadışı ilhakını kabul etmemiştir. Deniz güvenliği açısından da Karadeniz Uyumu Operasyonu ve Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR) gibi bölgesel güvenlik işbirliği mekanizmalarına önemli katkılar sağlamıştır. Karadeniz’de temel maksat Montrö Sözleşmesi’nin ön gördüğü istikrarı temin ederek kıyıdaş devletler dışında başka bir rakip gücün barış denizine girişinin engellenmesidir. Yine Gürcistan’ın Abhazya ve Güney Osetya bölgelerindeki Rus müdahalelerini asla kabul etmemiş ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve bağımsızlığını desteklemeye devam etmiştir.

ABD ve NATO’nun çekilmeden önce yaklaşık yirmi terör örgütünün aktif olarak faaliyet gösterdiği ve yasadışı göç güzergahının merkezinde yer alan Afganistan’da uzun yıllar Kararlı Destek Misyonu’nda görev yapan Türkiye ülkenin istikrar ve güvenliğine kritik katkılar sağlamıştır. Irak’ta da bölgesel istikrarsızlığın kaynağı kurutulmuş ve sayısız anlaşmalar yapılarak Irak halkının geleceğe umutla bakmasının yolu açılmıştır. Bunun için Türkiye NATO’nun Irak Misyonuna önemli katkılar sağladığı gibi ikili savunma ve iş birliği mutabakatlarıyla Irak güvenlik güçlerinin inşasına destek olmuştur. Suriye’de meydana gelen iç savaş ve sonrası Türkiye’nin uyguladığı politikalar sonuç vermiş ve 70 yıllık despot Esad kabilesi ülkeden kovulmuş ve 8 Aralık 2024 tarihinden itibaren uluslararası sisteme hızlıca entegre olan bir bağımsız Suriye Devleti kurulmuştur.

Ülkede meydana gelen savaş devam ederken Türkiye; bölgesel ve küresel anlamda tehdit olan ayrılıkçı terörizm ve yabancı terörist savaşçılar ile ilgili fiziki güvenlik tedbirleri almış, yaklaşık 3,5 milyon Suriye vatandaşına ev sahipliği yapmış, yerinden edilmiş kişiler için 50 milyar dolar kadar harcama yapmış, DAEŞ’e Karşı Küresel Koalisyon’a destek vermiş, kuzey bölgesine dört büyük harekat düzenleyerek terörle mücadeleyi hızlandırmış ve Suriye halkının eski rejimden kurtulması için yığınaklanmayı başarmış, Suriye Milli Ordusunun temellerini atmış, yaklaşık 100 bin kadar yabancı terörist savaşçının ülkeye girişleri yasaklanmış, sınır dışı edilmiş, gözaltına alınmış veya tutuklanmıştır. Türkiye-Suriye sınırına yaklaşık 900 km’lik bir güvenlik duvarı inşa ederek devriye yolları, gözetleme kuleleri, aydınlatma, güçlendirilmiş çitler ve geniş alan gözetleme sistemleri ile hudutları güçlendirmiştir.

Türkiye’nin Bölgesel ve Küresel Askerî Misyonları

Bunun dışında Birleşik Deniz Kuvvetleri komutanlığı da dahil olmak üzere Aden Körfezi’nde düzenli olarak varlık sürdürme, 2013 yılından itibaren Birleşmiş Milletler Somali Yardım Misyonu’na katkı, bölgesel istikrarı güçlendirmek için 2004 yılından itibaren Romanya ve Bulgaristan ile Karadeniz Uyumu Operasyonu’nu yürütme, Karabağ’daki ikinci savaşa doğrudan katkı, Libya’da güvenlik inşası, Katar’a birlik konuşlandırma, Gürcistan Hava Kuvvetlerini eğitme, Kosova’da Türk temsil Heyet Başkanlığı bulundurma, Bosna Hersek’te ALTHEA gücüne katkı, Lübnan’da 2006’dan beri BM Geçici Gücü’ne (UNIFIL) destek gibi görevlerde her çeşit harekat tipi ve karargah takviyesi gerçekleştirilmiştir ve devam etmektedir.

Çeşitli askeri misyonlar olmak üzere 13 lokasyonda yaklaşık 3000 personel ile ulusal, bölgesel ve küresel barış için güvenlik mimarisi oluşturulmaktadır. Bütün bunların yanısıra Türkiye çatışmaları barışçıl ve diplomatik yollarla çözmeye odaklanırken, küresel çapta belirsiz, düzensiz, karmaşık ve değişken zorluklar ile baş edebilmek için TIKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Kızılay, AFAD ve sayısız Sivil Toplum Kuruluşları gibi yumuşak güç unsurları sivil toplumun geliştirilmesi için destek vermektedir.

Tüm bunlar ve daha burada ifade edilemeyen faaliyetler devam ederken 1964 yılından beri Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde olan C-130 E Hercules tipi kargo uçağı maalesef Gürcistan sınırları içinde düştü. 20 personelimiz şehit oldu ve büyük acılar yaşadık/yaşıyoruz. Konu hakkında uzmanlar olası rasyonel nedenler haricinde tek bir neden üzerinde mutabakat sağlamış değiller. Bu yüzden içeriden dışarıya ya da dışarıdan içeriye bir etkenin müdahalesi ihtimalini gündemde tutma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Kara kutu okuması yapıldığında saha verileri ile birleştirilecek ve sonunda açık olarak düşme nedenleri ortaya çıkacaktır, ancak muhtemel senaryolar genelde İsrail’in bölgede aktif olması sebebiyle uçağa müdahale ettiği yönündedir. Elbette mesele bu kadar basit değil, böyle bir hikâye ortaya çıkarsa olayın sonuçlarını öngörmek hiç de kolay olmayacak. Bilinen o ki Türkiye’nin etki ve ilgi alanlarında icra ettiği görevler esnasında hakka yürüyen şehitlerimiz ve yaralanan gazilerimiz sayesinde ülkemiz bu zor coğrafyada var olabiliyor ve 21. yüzyıl içinde emin adımlarla yürüyor.

Şehitlerimiz ve gazilerimiz haklarınızı helal ediniz…