Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 06 Eylül 2025
Türk kamuoyunun büyük bir çoğunluğu son yıllarda Türk savunma sanayii hakkında ciddi şekilde bilgilendirildi. Buna karşılık giderek siyasi ilişkilerin gerildiği ve artık Türkiye karşıtı olduğu açıkça söylenebilecek İsrail’in askeri gücü hakkında Türk kamuoyunun “Demir Kubbe”, nükleer silah başlıkları ve sık sık komşu ülkeleri de taciz eden uçakları dışında fazlaca bilgisi yoktur. Hele de 2024 yılında Türk savunma sanayiinin ihracat rakamının iki katından fazla silah satan savunma sanayiinin durumunu bilenler oldukça azdır.
Türkiye’de Ak Parti iktidarı son yıllarda özellikle ihracat rakamlarında, büyüme oranlarında, enerji sektöründe ve savunma sanayiindeki gelişmeleri “algı yönetimi” ile oldukça güzel parlatmaktadır. Enerjide Karadeniz’de bulunan ve tamamı dahi çıkarılabilecek olsa ülkenin en fazla 5-6 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek doğalgaz keşfini allaya pullaya satmaktadır. Keza özellikle Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının tabanında doğalgaz araması için alınan gemileri artık bu denizde kullanmayıp Somali vb yerlere gönderdiği halde Türkiye’yi doğalgaz zengini bir ülke gibi göstermeye çalışmaktadır. Benzer yöntem son yıllarda Gabar’da çıkartılmaya başlanan ve Türkiye’nin yıllık ihtiyacının ancak %10’unu karşılayabilecek ham petrol için de kullanılmaktadır.
Türkiye’nin dış ticaretinde ithalat ihracata göre çok daha fazla arttığı halde, özellikle konuyla ilgili konuşan devlet adamları ihracat artışını ballandıra ballandıra anlatırken ihracata fark atan ithalat rakamını pas geçebilmektedirler.
Her ne kadar son yıllarda artış ivmesi gözle görülecek derecede artmışsa da savunma sanayiinde de bu algı yönetimi açıkça görülebilmektedir. Ancak savunma sanayiinde atılım yapan tek ülke Türkiye değildir. Bizzat devlet adamlarımızın “katil” ya da “soykırımcı” diye nitelendirdiği İsrail de, küçük coğrafyasına ve nüfusuna rağmen savunma sanayiinde dev adımlarla ilerlemektedir. Bugün artık bölgesel hasım haline dönüşen iki ülkenin savunma sanayiilerinin aşırıya kaçmadan ele alınmasında yarar görüldü.
Türk Savunma Sanayii Hakkında Dış Basında Övgüler
Türk savunma sanayii 1974 Kıbrıs Barış Harekatı öncesi çıkarma araçlarıyla başlattığı, harekat sonrası kuvvet komutanlıklarının kurduğu vakıfların katkılarıyla başlattığı savunma sanayii hamleleri tüm hükümetler döneminde ihtimamla beslenerek önemli bir aşama kaydetti. Son yıllarda İHA/SİHA’ların parlatılarak öne çıkarıldığı bir dönem yaşanırken, Türk gemi inşa sanayiinin Katar, BAE, Pakistan, Malezya, Irak, Ukrayna ve Portekiz dahil birçok ülke için muharip gemi inşa etmeye başlaması özellikle Batı basınında Türkiye’ye ilgiyi arttırdı.
Küresel ölçekte öne çıkan silah üreticisi ülkeler hakkında bir makale yayınlayan İngiliz The Economist dergisinde Türkiye’nin savunma sanayisinin istikrarlı yükselişi sonucunda son beş yıldaki silah ihracatının yaklaşık 2 milyar dolardan 7 milyar doların üzerine çıkmasına dikkat çekti.
Baykar tarafından üretilen İHA/SİHA’ların Çin modelleriyle rekabet edebildiğine, TB2 sabit kanatlı modellerinden yüzlercesinin 30’u aşkın ülkeye ihraç edildiğine, Suudi Arabistan’ın Acinki adlı daha gelişmiş İHA/SİHA’nın ortak üretimi için 3 milyar dolarlık bir anlaşma yaptığına, Baykar’ın İtalyan Leonardo ile bir ortaklık kurduğuna vurgu yaptı.
Türkiye’nin savunma sanayiindeki bu gelişmesinin diplomatic ilişkilerini de pozitif etki yarattığını, Türk silah üreticisi firmalarının bir zamanlar silah ithal edilen Avrupa ülkelerine yöneldiğini, İspanya ile 30 Hürjet karşılığında 1,6 milyar dolarlık bir ortak üretim anlaşması imzalandığını, 900 milyon doları aşan maliyetle Romanya için 1.059 Otokar Cobra II zırhlı araç satışının gerçekleşmekte olduğunu, F-35’lere oranla daha düşük maliyetli 5. Nesil milli muharip uçağı Kaan’a Endonezya, Azerbaycan, Suudi Arabistan ve Pakistan’ın ilgi duyduğunu okuyucularıyla paylaştı.
Bu yayını ABD’nin National Interest dergisinin analizi izledi. Özellikle Türk gemi inşa sektörünün Reis sınıfı denizaltı programını öne çıkaran dergide, “Türk Deniz Kuvvetleri’nin 214 Reis sınıfı denizaltılarının sualtı savaş kapasitesinde bir dönüm noktası oluşturduğu”na dikkat çekildi. Denizaltının sessiz seyir yanında gelişmiş teknolojisi ve havadan bağımsız olarak sualtındaki seyir için tahrik (AIP) sistemi sayesinde Türkiye’nin caydırıcılığının artacağı ileri sürüldü.
Almanya’nın Type 214 platformu temel alınarak Türk donanması için özel olarak tasarlanan Reis sınıfı denizaltıların üretiminde ASELSAN, HAVELSAN ve STM gibi yerli savunma firmalarının yüksek oranda millî teknoloji katkısı sağladığı, 68,5 m uzunlukta ve 2 bin tonun üzerindeki deplasmanıyla 40 kişilik personele sahip geminin altı adet 533 mm torpido tüpüyle donatıldığı, suüstü gemilerine karşı güdümlü mermi ve torpidolarla teçhiz edileceği belirtildi.
Gene anılan analizde 18 gemilik paket olarak düşünülen Reis sınıfı denizaltıların “Türkiye’nin Mavi Vatan konsepti doğrultusunda denizlerdeki haklarını koruma kararlılığını somutlaştıran stratejik bir başarı” olduğuna, Doğu Akdeniz ve Ege harekat alanlarında olası tehditlere karşı denge unsuru olacağına dikkat çekildi.
Öte yandan Ağustos 2025 ayı sonlarında Türkiye’nin hava savunması için ilk adımın atıldığı “Çelik Kubbe” girişimi Lübnan’dan Katar ve BAE’ye, İsrail’den Çin ve Japonya’ya kadar hemen her ülkenin dikkatini çekti. Yunan basını ise neredeyse hemen her gün Türkiye’nin savunma sanayiindeki yükselişini abartılı yaygaralarla okuyucularıyla paylaşıyor.
2024 Yılı Küresel Silah Satışları ve Türk Savunma Sanayii Firmaları
Defense News dergisi birkaç gün önce dünyanın parasal açıdan en fazla silah satış rakamına ulaşan ilk 100 firmasını açıkladı. Buna göre ilk 10 sıradaki firmalardan 6’sı ABD’ye, 2’si Çin’e ait iken İngiltere ve Fransa’nın da birer firması var.
ABD’nin Lockheed Martin şirketi 68 milyar 390 milyon dolarlık savunma geliriyle gene zirvede. Ardından RTX ve China Aerospace Science and Industry Corporation geliyor. 4’ncü sırada Northrop Grumman, 5’nci sırada General Dynamics’in olduğu ilk 10 firma arasında BAE Systems 6, Boeing 7, China State Shipbuilding Corporation Limited 8, L3Harris Technologies 9 ve Thales 10. Sıraya yerleştiler.
İlk 100 firmalık listede ABD’nin 48, İngiltere’nin 6, Türkiye, Fransa ve Çin’in 5’er, Almanya’nın 4, Güney Kore ve İsrail’in de 3’er şirketi yer aldı.
ASELSAN, 3 milyar 541 milyon dolarlık savunma geliriyle ilk 100 şirket arasında gene ilk sıradaki Türk firması oldu. Ancak bu kez 42’nci sıradan 43’üncülüğe düştü. 50’nci sıradan 47’nci sıraya yükselen TUSAŞ 3 milyar 287 milyon dolar elde etti. 71’nci sıradaki yerini koruyan Roketsan 1 milyar 545 milyon dolar elde etti. 94’ncü sıradan 78’nci sıraya sıçrayan Askeri Fabrika ve Tersane Isletme A.S. (ASFAT) 1 milyar 281 milyar dolar elde ederken, 1 milyar 209 milyon dolar elde ederek 84’ncülükten 80’nci sıraya yükselen Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) de listede yer aldı.
İsrail’in Savunma Sanayiindeki Yükselişi
2023 yılında silah satışında 10’ncu sırada olan İsrail savunma sanayii 2024 yılında 15.89 dolarlık satışla 8’nci ülke olduğu gibi silah satışında ilk 100 listesinde yıllardır mevcut olan 3 firmasıyla da satışlarını arttırdılar. Türk firmalarının satış toplamı ise yaklaşık 7.2 milyar dolar civarında olup, İsrail’in silah satış rakamının yarısından bile azdır.
İsrail’in Elbit Systems Ltd. Adlı şirketi 2024’te 6.828 milyar dolarlık silah satışıyla 22’nci sıradan 21’nci sıraya yükseldi. IAI (Israel Aerospace Industries) 28’nci sıradaki yerini 6.112 milyar dolarlık satışıyla korurken, Rafael firması da 4.800 milyar dolarlık satışla 33’ncü sıradan 31’nci sıraya yükseldi.
Küresel silah satışının %4’üne sahip İsrail savunma sanayii, piyade tüfeğinden SİHA’lara kadar oldukça geniş bir yelpazede ihtiyaçlara cevap vermektedir. Füzeler, Harop gibi kamikaze dronelar ve Heron marka SİHA’lar Türk savunma sanayiinin son dönemlerde geliştirdiği benzer silahlara rakip durumdadır.
1948’de bağımsızlığını ilan eden İsrail, 1954’te Uzi marka tüfekle başlattığı savunma sanayiini1970’li yıllarda küçük botlar, Kfir marka muharip uçak, Merkava tanklarıyla sürdürdü. Devlet veya devlet destekli savunma sanayii şirketleri 1980’li yıllarda ülke ihracatının %65’ine yakın kapasiteye ulaştılar.
Son 10 yıldır silahlanmayla ilgili SIPRI kısaltmasıyla bilinen İsveçli kurumun yayınladığı silah satışındaki ülkeler sıralamasında 12-8’nci sıralar arasında yer alan İsrail aynı zamanda bir nükleer güçtür.
İlk nükleer silahını 1966-1967 döneminde ürettiği tahmin edilen İsrail’in 1980’lerde 100 ile 200 arasında ulaştığı tahmin edilen nükleer başlıklarının gelinen günde 400 civarında olduğu ileri sürülmektedir. Arap ülkeleri, bu önemli caydırıcı gücü sebebiyle sınırdaş olduğu ve çevresindeki Arap Birliği ülkelerinde istediği gibi at oynatan İsrail’le çatışmaya girmemeye özen göstermektedirler.
Gene açık kaynaklardan edinilen bilgilere göre dünyanın en güçlü 15. Silahlı kuvvetlerine sahip olan İsrail, bu maksatla yılda 25 milyar dolar (GSMH’nin %5’i) harcamaktadır.
İsrail aynı zamanda önemli miktarda silah ithalatçısı olan bir ülkedir. Bu bağlamda açık ara en yüklü ithalatı (%69) oranında ABD’den sağlarken, Almanya da %30’la ikinci sırayı almaktadır. İtalya, İngiltere, Fransa ve Avusturya gibi ülkeler ise %1’in altındaki oranlarla sıralanmaktadır. ABD aynı zamanda her yıl İsrail’e 3,3 ila 3,8 milyar dolar arasında askeri yardım da vermektedir.
ABD, İsrail’den silah da ithal etmektedir. 2019’da İsrail’den 1,5 milyar dolarlık askeri teçhizat ithal eden ABD, İsrail’in komşularına karşı kalıcı bir silah üstünlüğü kurabilmesi için “niteliksel askeri üstünlük” sağlamada da yardımcı olmaktadır. En önemli silah müşterisi olan Ortadoğu’daki Arap ülkelerine silah sevk ettiğinde, İsrail’i de dengeleyecek şekilde desteklemekte, bu ülkeye teknoloji tarnsferine de yol verebilmektedir. Genellikle İsrail’e verilen silah sistemleri diğerlerine göre daha gelişmiş ve üstün özelliklere sahiptir.
Sonuç
Maksadımız Türk savunma sanayiinin kat ettiği parlak başarıları gölgelemek değildir. Türk savunma sanayii giderek artan öçüde yükselişini sürdürse de hala İsrail’in silah ihracatının yarısına bile erişememiş olduğunu bilmekte yarar vardır.
Her iki ülke de İHA/SİHA satışında ciddi dış pazarlara sahip olup bu konuda rekabet de söz konusudur. Resmi olarak dillendirmese de İsrail nükleer başlıklı silahlara sahip olup, bu konuda tartışılmaz bir caydırıcılığa sahiptir.
Öte yandan, Türkiye’nin silah ihracatının iki katından fazlasına sahip olsa da İsrail, savunma maksadıyla uçak, güdümlü bomba ve füze ithalatına da büyük ölçüde bağımlıdır. Uçak üretimi konusunda Kaan’la büyük bir beklenti içerisinde olsa da Türkiye hala uçak ve motorları konusunda dışa bağımlıdır.
Önemli bir silah üreticisi olsa da İsrail de hala bazı silah ve mühimmatın ithalatında büyük ölçüde ABD ve Almanya’ya bağımlıdır. Keza Türkiye de, kendi öz savunması için ihtiyaç duyduğu harp silah ve araçlarının %75-80’ini kendi imkanlarıyla üretme kapasitesine sahip olmakla birlikte, bunların makine ve motor tedariğinde büyük ölçüde dışa bağımlıdır.
İki ülkenin herhangi bir silahlı hareket içerisinde bulunması halinde ABD ve Batı ülkelerinin hareket tarzı açık ara İsrail tarafındadır. Türkiye Rusya’dan S-400 hava/füze savunma sistemi aldığı için silah ambargosu uygulayan bu ülkeler, Gazze Şeridi’nde soykırım derecesinde saldırılarını sürdüren İsrail’e silah ve mühimmat desteğini aralıksız sürdürebilmektedirler.