Reşit Kemal AS – 09 Aralık 2025
Türkiye’nin son yirmi yılda Afrika’ya yönelik açılım politikası, bugün artık kıta genelinde sahaya yansıyan somut bir etkiye dönüştü. Ancak bu etkinin kalıcı ve sürdürülebilir olması, yalnızca siyasi ilişkiler veya büyükelçilik açmakla değil; ticaret, yatırım, eğitim, sağlık ve insan kaynağı geliştirme gibi çok boyutlu bir strateji ile mümkün.
Kıta, yakın geleceğin ekonomik ve demografik merkezlerinden biri olacak. Dolayısıyla Türkiye’nin bugün atacağı adımlar, yalnızca dış politikayı değil, Türkiye’nin küresel ekonomik konumlanmasını da belirleyecek.
Bölgesel Bloklara Göre STA Zamanı
Afrika tek bir ekonomik yapı değil. ECOWAS’tan SADC’ye, COMESA’dan EAC’ye uzanan bölgesel bloklar, ticaretin işlediği gerçek mekanizmaları oluşturuyor. Türkiye’nin bu tabloya bakarak bölgesel bazlı Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) stratejisi geliştirmesi, kıtadaki ekonomik etkisini katlayabilir.
Öncelik sıralaması da aslında kendini belli ediyor: Kenya, Nijerya, Güney Afrika, Gana, Fas ve Cezayir.
Bu ülkeler ya Türkiye ile yüksek ticaret hacmine sahip ya da büyük potansiyel barındırıyor. Doğru müzakere ekipleri ve güçlü diplomatik koordinasyonla bu ülkelerle imzalanacak STA’lar, Türkiye’yi Afrika pazarlarında daha kalıcı bir aktöre dönüştürebilir.
Müzakere Masasında Türkiye’nin Avantajı
Afrika ülkelerinin önemli bir kısmında teknik kapasite sınırı, STA süreçlerini doğal olarak yavaşlatıyor. Türkiye’nin bu noktada teknik destek sunarak müzakere sürecini hızlandırması, iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir model yaratabilir.
Ticaret Bakanlığı’nın müzakere ekiplerini güçlendirmesi, dış temsilciliklerin saha verilerini Ankara’ya taşıması ve sürecin kurumsal hale getirilmesi artık bir ihtiyaç.
Diplomasiyi Ticaretle Birleştirmek
Kıtada diplomasi, siyasi ilişkilerle sınırlı değil; hatta çoğu zaman ticaret diplomasisi çok daha belirleyici. Bu nedenle Türkiye’nin iş dünyasını da sürece daha derin şekilde katması şart.
Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri koordinasyonunda daha sık ticaret heyetleri, iş insanlarının Afrika ülkeleriyle doğrudan temas kurduğu ticaret misyonları, DEİK ve TOBB’un daha aktif rol üstlenmesi, Türkiye’nin Afrika pazarındaki hareket alanını genişletebilir.
Ayrıca Afrika Birliği ve bölgesel örgütlerle “kurumsal STA platformları” kurulması, Türkiye’nin kıtada kalıcı ekonomik varlık göstermesine zemin hazırlar.
Yatırım Anlaşmalarında Yeni Dönem
Türkiye’nin Afrika’daki yatırımları artıyor, ancak bu yatırımların hukuki zemini hâlâ eski anlaşmalar üzerine kurulu. Yatırımların Korunması Anlaşmaları (YKA) ve çifte vergilendirmeyi önleme düzenlemelerinin güncellenmesi, Türk şirketlerinin sahadaki güvenini artıracaktır.
Yeni anlaşmalar için en çok öne çıkan ülkeler: Etiyopya, Sudan, Senegal ve Kenya.
Bu ülkelerde Türk şirketleri sahada aktif ve potansiyel yüksek. Ayrıca yerel hükümetlerle ortak izleme komiteleri oluşturmak, karşılıklı güven mekanizmasını güçlendirebilir.
Lojistik Güç Olmadan Ticaret Büyümez
THY’nin Afrika uçuş ağının genişliği Türkiye’nin en önemli avantajı. Ancak kara ve deniz lojistiği aynı düzeyde değilse, STA’ların tüm etkisi sahaya yansımıyor.
Liman yatırımları, lojistik merkezler ve serbest bölgeler…
Türkiye’nin Afrika’daki ekonomik geleceği büyük ölçüde bu alanlarda atacağı adımlara bağlı.
Sahadaki Gözler ve Kulaklar
Afrika’daki Türk büyükelçiliklerinin sahadaki bilgiyi Ankara’ya taşıyan birer ekonomik istihbarat merkezine dönüşmesi gerekiyor. Bu sayede hem iş dünyası hem de hükümet politikaları daha gerçekçi bir veri tabanına oturabilir.
Ticaret müşavirlerinin sayısının artırılması ve doğrudan şirketlerle bağ kurmaları, Türkiye’nin kıta politikasını güçlendirecek bir başka adım.
Afrika’nın Temkinlilik Bariyerini Aşmak
Afrika ülkeleri, sömürge geçmişi nedeniyle dış ticaret anlaşmalarında daima temkinli. Türkiye’nin avantajı ise bu noktada öne çıkıyor:
Türkiye Afrika’ya eşit ortaklık, kazan-kazan modeli ve kalkınma odaklı bir yaklaşım sunuyor.
Bu yaklaşım;
*altyapı yatırımları,
*teknoloji transferi,
*yerel istihdam yaratma kapasitesi
ile daha güçlü hale getirilebilir.
Özellikle TİKA, Maarif Vakfı ve Türk özel sektörünün kıtadaki etkinliği, Türkiye’nin güvenilir ortak algısını perçinliyor.
Pilot Ülkelerle Hızlı Sonuç
Tüm Afrika’yı aynı anda kuşatmak mümkün değil. Bu nedenle birkaç “pilot ülke” ile başlanması, hem Türkiye’nin müzakere kapasitesini güçlendirir hem de örnek başarılı modeller yaratır.
- Kenya: Müzakereye en hazır ülke.
- Gana: Dinamik ekonomi ve Türkiye’ye açık kapı.
- Senegal: İstikrarlı ve Türkiye’ye yakın.
- Fas – Cezayir: Köklü ekonomik ilişkiler.
Bu ülkelerde atılacak hızlı adımlar, diğer Afrika ülkeleri için referans niteliği taşır.
Afrika’nın en kritik açığı mesleki beceri ve insan kaynağı. Türkiye’nin burada ciddi bir avantajı var.
Burs Programları ve Akademik İşbirlikleri
Türkiye’nin verdiği bursların Afrika özelinde artırılması, Türkiye’nin kıtada uzun vadeli bağ kurmasının en etkili yolu. Yalnızca lisans değil, yüksek lisans, doktora ve teknik eğitim odaklı programlar tercih edilmeli.
Türkiye’de eğitim gören Afrikalı öğrencilerin kendi ülkelerine döndüğünde Türkiye’ye dönük olumlu algıyı güçlendirdiği bilinen bir gerçek.
Ortak Üniversiteler ve Mesleki Eğitim Merkezleri
Senegal’den Somali’ye, Nijer’den Kenya’ya uzanan bir hatta Türk-Afrika Teknik Kolejleri kurulması, Afrika’nın en büyük eksikliği olan mesleki eğitim açığını kapatacak nitelikte.
Enerji, tarım teknolojisi, sağlık, ICT ve lojistik gibi alanlarda ortak müfredatlar oluşturmak, Türkiye’nin uzmanlık alanlarını kıtaya taşıyacaktır.
Dijital Eğitim ve Sağlıkta İşbirliği
EBA benzeri dijital platformların Afrika’ya uyarlanması, öğretmen eğitimi programları ve mobil eğitim sınıfları kıtanın genç nüfusuna doğrudan dokunan projeler. Türkiye, kız çocuklarının STEM alanlarına katılımını destekleyen projeler geliştirebilir.
Sağlık alanında ise yerel personel yetiştirmek, hastane inşasından çok daha değerli. Tele-tıp, mobil klinikler ve saha eğitimleri, Türkiye’nin bu alanda uzun vadeli bir ortak olarak görülmesini sağlar.
Mesleki Beceri: Türkiye’nin En Büyük İhracat Kalemi Olabilir
İnşaat, tekstil, gıda, tarım, makine… Türkiye bu sektörlerde ciddi bir bilgi birikimine sahip. Afrika’da kurulacak mesleki eğitim merkezleri, TOBB ve MEB destekli belgelendirme sistemleri ve kısa süreli staj programları, Türkiye’nin kıtadaki saygınlığını artırır.
Türkiye-Afrika Talent Bridge gibi girişimlerle firmalar ve gençler arasında köprü kurulması da bu etkiyi güçlendirecektir. Öte yandan kadın girişimciliği merkezleri, mikro kredi programları, dijital beceri eğitimleri önemli bir yumuşak güç kaynağıdır. Bu girişimlere de önem verilmelidir.
Sonuç: Türkiye Afrika’da Kalıcı Bir Oyun Kurucu Olabilir
Afrika’da kalıcı etki yaratmak, günübirlik politikalarla değil, uzun vadeli, çok katmanlı ve insan odaklı bir stratejiyle mümkündür.
Türkiye’nin avantajı, sömürge geçmişi olmayan ve Afrika’da güven uyandıran bir aktör olmasıdır. Bu avantaj, doğru stratejiyle birleştiğinde Türkiye’yi Afrika’nın en etkili kalkınma ortaklarından biri haline getirebilir.
Sürdürülebilir etki için yol haritası açık:
- STA ve YKA’ların güncellenmesi,
- lojistik altyapının güçlendirilmesi,
- diplomatik ve ticari koordinasyonun artırılması,
- eğitim ve sağlıkta insan kaynağına yatırım,
- Afrika gençliğiyle güçlü bağlar kurulması…
Eğer Türkiye bu bütüncül yaklaşımı sürdürürse, Afrika’nın geleceğinde yalnızca bir aktör değil, kilit bir ortak olarak yerini sağlamlaştıracaktır.
