Reşit Kemal AS – 13 Aralık 2025
Türkiye’nin Afrika’daki varlığını sürdürülebilir kılmanın kritik başlıklarını ele aldığımız yazı dizisinin beşinci bölümünde bu kez kıtanın en stratejik üç alanına, enerji, maden ve tarım işbirliğine odaklanmak istiyorum. Afrika’nın zengin doğal kaynakları, hızla büyüyen nüfusu ve geniş tarım potansiyeli; Türkiye için yalnızca ekonomik fırsatlar değil, aynı zamanda uzun vadeli ortaklıklar kurmak adına büyük bir stratejik alan sunuyor.
Ancak bu işbirliğinin gerçek anlamda değer üretmesi, sadece kaynaklara erişim arayışına değil, karşılıklı fayda, sürdürülebilirlik, çevresel hassasiyet ve yerel kalkınmayı gözeten bir ortaklık modeline bağlı. Bu bölümde Türkiye’nin enerji arz güvenliğini güçlendirecek, maden sahalarında adil ortaklıklar oluşturacak ve tarımda kazan-kazan mantığını sahaya yansıtacak politika önerilerini değerlendirmeye çalışacağım.
Enerji, Maden ve Tarım Alanlarında Sürdürülebilir İşbirliği
Türkiye’nin Afrika ile enerji, maden ve tarım sektörlerinde sürdürülebilir, uzun vadeli ve karşılıklı faydaya dayalı işbirliği kurmasını ve geliştirmesini sağlayacak bütüncül bir yol haritası ile ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Nasıl mı?
Uzun vadeli ortaklıklar ve “Temiz Enerji” odaklı yaklaşım ile… Şimdi bu politikaları kapsamlı bir şekilde değerlendirelim.
Yenilenebilir Enerji Ortaklıkları
Afrika, dünyanın en yüksek güneşlenme sürelerine, güçlü rüzgar koridorlarına ve geniş jeotermal sahalarına sahip kıtası. Ancak bu potansiyel hala tam anlamıyla değerlendirilebilmiş değil. İşte tam bu noktada Türkiye için büyük bir fırsat alanı doğuyor.
Türk enerji şirketlerinin Afrika ülkeleriyle ortak GES ve RES şirketleri kurması, yalnızca yatırım açısından değil, yerel kapasitenin güçlendirilmesi açısından da kritik. Burada uygulanabilecek “kurulum + bakım + eğitim” modeli, sahadaki teknik bilgi birikimini yerelleştirerek projenin uzun vadeli sürdürülebilirliğini garanti eder.
Enerji Üretiminde “Yerel Kapasite Geliştirme”
Teknik personel yetiştirmek için mühendislik ve bakım-onarım akademileri kurulabilir.
Türkiye–Afrika Yenilenebilir Enerji Araştırma Merkezleri, teknolojik yeniliklerin iki taraflı geliştirilmesine imkan tanıyacaktır.
Birçok Afrika ülkesinde problemlerin asıl kaynağı üretim değil, dağıtım altyapısıdır. Türkiye’nin yüksek tecrübe sahibi olduğu enerji iletim ve dağıtım projeleri de burada önemli bir rol oynayabilir düşüncesindeyim.
Doğal Gaz ve Petrolde Uzun Vadeli Stratejik Modeller
Afrika doğal gaz ve petrol açısından zengin bir coğrafya. Ancak bu kaynakların değerlendirilmesinde ciddi altyapı eksiklikleri bulunuyor. Türkiye için burada iki temel işbirliği modeli öne çıkıyor:
1- Arama ve Sondaj İşbirliği
TPAO’nun Afrika’daki arama projelerine katılımı genişletilebilir.
Türk sondaj gemileriyle ortak sahalarda faaliyet yürütülebilir.
2- Rafineri ve Depolama Altyapısı
Afrika’nın pek çok ülkesi petrol üretiyor fakat rafine ürün sıkıntısı çekiyor.
Türkiye, rafineri ve depolama altyapısı yatırımları ile hem kendi enerji arz güvenliğini güçlendirir hem de Afrika ülkelerine katma değer sağlar. Ülkemizin bu alanda yatırım + teknoloji ortaklıkları kurması elzemdir.
Maden: Şeffaf, Ortak Değer Yaratan ve Yerel Kalkınmayı Destekleyen Model
Madencilik sektörü işbirliği söz konusu olduğunda en hassas alanlardan biridir. Türkiye’nin burada atması gereken adım net: Sömürgeci değil, ortak değer yaratan, şeffaf bir model.
- Eşitlikçi Ortaklıklar
- %50-50 ortak işletme modelleri,
- Yerel istihdam zorunluluğu (%70 yerel iş gücü),
- Maden mühendisliği okulları ve teknik meslek lisesi yatırımları…
Bu adımlar, yerel halkın da projeye dahil olmasını ve gelir paylaşımının adil şekilde yapılmasını sağlar.
Çevresel Standartlar ve Sosyal Projeler
Çevresel rehabilitasyon planları, atık yönetimi, sağlık ve içme suyu projeleri gibi sosyal yatırımlar, Türk şirketlerinin sahadaki güvenilirliğini artırır. Bu tarz katkılar, Türkiye’nin “saygın ortak” imajını oldukça güçlendirir.
Stratejik Madenlerde Ortak Ar-Ge ve İşleme Kapasitesi
Afrika; altın, lityum, kobalt, nikel, bakır, REE (Nadir Toprak Elementleri) gibi kritik madenlerde küresel tedarik zincirinin merkezinde yer almaktadır.
Türkiye yalnızca ham maden ithalatına odaklanmak yerine Afrika’da, zenginleştirme tesisleri, işleme fabrikaları, pil teknolojisine yönelik ara mal üretimi gibi yatırımlara yönelirse hem Afrika’da büyük bir değer bırakır hem de kendi üretim sektörüne tedarik güvenliği sağlar.
Tarımda Ortak Üretim, Teknoloji Transferi ve Gıda Güvenliği
Afrika’nın geleceği tarımda. Ancak kıta, dünya topraklarının yarısından fazlası işlenebilir olmasına rağmen sulama altyapısının eksikliği nedeniyle potansiyelinin çok gerisinde.
Ortak Tarım Bölgeleri
Türkiye, Afrika ülkeleriyle ortak işletilen tarım bölgeleri (special agro-zones) kurarak tarımda büyük ölçekli üretim modelleri geliştirebilir. Ülkemizin, Türk çiftçiliği, tohumculuk, seracılık ve tarım makineleri gibi tecrübeleri Afrika’da çok değerli olacaktır.
Sulama İşbirliği
DSİ’nin baraj, gölet, damla sulama projeleri konusundaki uzmanlığı, Afrika’nın en temel tarım sorunu olan sulama altyapısının eksikliğine merhem olabilir.
Mekanizasyon ve Tarım Teknolojisi
Türk tarım makinelerinin yerel montajı, yedek parça merkezleri, onarım ve bakım tesisleri gibi başlıklar Afrika’da çiftçiliği dönüştürme potansiyeline sahip önemli birer gücümüz olarak ortaya çıkmaktadır. Yani Afrika ile kurulacak işbirliğinde “Tarım Teknolojisi ve Mekanizasyon İşbirliği” kaçınılmazdır.
Dijital Tarım ve Veri Paylaşımı
Toprak analizi, erken uyarı sistemleri ve verimli sulama teknolojileri için Türkiye–Afrika Tarım Teknolojisi Platformu kurulabilir, ortak Ar-Ge programları düzenlenebilir dişe düşünmekteyim.
Gıda İşleme Sanayisi
Ham ürün değil, katma değerli ürün ortaklığı; paketleme, dondurma, lojistik merkezleri her iki taraf için de kazanç sağlar. Bu kalemler asla es geçilmemelidir.
Ortak Fonlar ve Düzenleyici Çerçevenin Güçlendirilmesi
Türkiye’nin bu üç sektörde atacağı adımların finansal ve hukuki zeminle desteklenmesi gerekir.
- Türkiye–Afrika Enerji ve Tarım Yatırım Fonu
- Eximbank Afrika finansman paketleri
- Ortak sigorta (risk-sharing) mekanizmaları
- Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları
- Yatırım koruma anlaşmaları
Tüm bunlar hem Türk yatırımcıyı hem de yerel ortakları koruyan yapılar oluşturur.
Çok Katmanlı Diplomasi
Türkiye, yalnızca hükümetlerle değil, bölgesel örgütlerle (AU, ECOWAS, SADC), yerel yönetimlerle, üniversitelerle, iş dünyasıyla, çiftçi birlikleri ve kooperatiflerle doğrudan temas kurmalıdır.
Saygın, Sürdürülebilir ve Eşitlikçi Bir Ortaklık
Türkiye’nin Afrika’daki varlığını uzun vadede güçlendirmek, ancak çevresel duyarlılığı yüksek, yerel kalkınmayı gözeten ve “eşit ortaklık” temelli bir iş modeliyle mümkündür.
Sonuç olarak, projelerde çevresel ve sosyal etki analizlerinin zorunlu hale getirilmesi, Türkiye’nin sorumlu yatırımcı kimliğini güçlendirecek kritik bir adımdır. Aynı şekilde yerel halkla sürekli ve açık iletişim mekanizmalarının kurulması, hem güven inşa eder hem de projelerin sahadaki gerçek ihtiyaçlara göre şekillenmesini sağlar. Gençlere ve kadınlara yönelik istihdam, eğitim ve girişimcilik programları ise, Türkiye’nin kıtadaki kalkınma ortaklığı vizyonunu somutlaştıran en etkili araçlardır. Kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin görünür, sürdürülebilir ve toplum odaklı biçimde yürütülmesi de dikkat edilmesi gereken önemli bir husustur.
Bu yaklaşımlar, Türkiye’nin Afrika’da “eşit ortak” ve “saygın yatırımcı” imajını oldukça güçlendirir.

YORUMLAR