Ceyhun BOZKURT – 21 Temmuz 2025
Dün Kıbrıs Barış Harekatı’mızın 51’inci yıldönümüydü. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yapılan törenlere Türkiye en üst düzeyde katılım sağladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, törende yaptığı konuşmada önemli vurgular yaptı:
1- İki devletli çözüm politikası devam edecek
2- Kıbrıs Türk’üne adaletsizlik yapılıyor. Bu adaletsiz bitmeli ve KKTC ile diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişki kurulmalı.
3- Türk Devletleri Teşkilatında, İslam İşbirliği Teşkilatında temsil edilen bir KKTC var.
Bu vurgular önemliydi. Sadece Türkiye’ye değil Türklere ve kendilerinden olmayan herkese çifte standart uygulayan bir küresel düzen sahiplerinden söz ediyoruz. Önümüzdeki dönemde bu çifte standardın devam edeceğini söylemek için de kahin olmaya hiç ama hiç gerek yok. Bu nedenle Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması üzerinden KKTC’den dünyaya verdiği mesaj önemlidir. Türkiye, dünya iki devletli bir çözümü kabul etmediği sürece asker çekmeyecek ve Kıbrıs Türk’ünün güvenliğini katil sürülerine karşı koruyacaktır.
Neden?
Çünkü Kıbrıs Adası geçmişin en önemli mücadele alanlarından olan ve önümüzdeki dönemde de bu özelliğini koruyacak olan Doğu Akdeniz’in en önemli merkezlerinden biridir. Kıbrıs Türk’ünü gerekirse soykırımla Ada’dan atmak, Türkiye’yi de güneyinden kuşatmak için hareket edenler Rum Kesimi’nde boş durmuyor.
ABD, 1977 yılından bu yana Rumlara uyguladığı silah ambargosunu 2020 yılından itibaren pratikte kaldırmaya başlamıştı. Bunu her yıl bir yıllığına silah ambargosunu aylamayı erteleyerek yapıyordu. Yani sadece bir yıllığına ambargo geçersiz oluyordu. Şimdi ise bu oylamayı tamamen devre dışı bırakmanın adımlarını atmaya çalışıyorlar. “Kıbrıs’a Yönelik Ambargonun Sona Erdirilmesi Yasası” adını taşıyan girişimle mevcut uygulamadaki yıllık ambargo muafiyeti sistemi değiştiriliyor, 5 yıllık periyotlarla yenilenecek yeni bir sistem getiriliyor. Ek olarak ABD Kongresi onayı olmadan ambargonun tekrar yürürlüğe girmesi engellenecek.
Bu hamledeki amaç, Rumları resmi olarak silahlandırmak ve eğitmek. Böylece savaşa hazırlamak. Peki kiminle veya kimlerle? Tabii ki Türklerle. Oysa Türklerin istediği sadece Ada’da varlıklarının ve devletlerinin tanınması. Ama ABD ve AB, Kıbrıs Adası’nda sadece Rumları tanıyor.
Bir de İsrail boyutu var. Siyonist kuduzluğun son aşamasında olan İsrail, salyalarını akıtarak her tarafa saldırıyor. Kuduzun ilk aşamalarını geçen İsrail artık itlaf aşamasına gelecek şekilde her tarafa saldırıyor. Saldırdığı bölgelerden biri de Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Türkleri…
TÜRKİYE İLE İSRAİL’İN DOĞU AKDENİZ’DEKİ ENERJİ MÜCADELESİ
Özünde, bölgedeki hareketlilik 1990’ların sonuyla başladı. Milli Güvenlik Kurulu’ndan Mersin Taşucu’da donanmamız için askeri tersane kurulması tavsiye kararı çıkmıştı. Ancak Alman vakıfları destekli sözde çevreci grupların eylemleri nedeniyle karar akamete uğratıldı. O çevrecilerin dönemin muhalefetiyle kimlerden fonlandığı belliydi. Fonlayanların amacı da sonra ortaya çıktı. Rumlar, 21 Mart 2003 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere hakkımız olan Münhasır Ekonomi Bölgemizden kabaca 40 bin kilometre karelik alanı gasp ederek 2 Nisan 2004’te MEB ilanı yaptı. Aynı Rumlar, 26 Ocak 2007 tarihinde garantörü olduğumuz KKTC’nin haklarını hiçe sayarak Ada güneyindeki 13 ayrı alanda yabancı enerji firmalarına lisans verdi. Alman vakıflarının fonladığı çevrecilerden ve partilerden bu yapılanlara tek bir tepki gelmemişti.
Neyse…
Rumların geçelim. Onlar mücadelede piyondu. Esas önemli aktör İsrail’di. 2009 yılında İsrail’in Hayfa kentinin 50 mil uzağında bulunan Tamar sahasında, ardından da 2010 yılında Leviathan sahasında doğalgaz rezervleri tespit edildi. Tamar sahasındakinin yaklaşık 300 milyar metre küp ve Leviathan sahasında da yaklaşık 600 milyar metre küp olduğu belirlendi. Hatta bazı kaynaklar bu rezervin Tamar’da 9 trilyon, Leviathan’da 18 trilyon metreküp olduğunu iddia etmişti. (Bkz. https://www.tabletmag.com/scroll/135955/israel-approves-natural-gas-export) O dönem, bulunan rezervlerin İsrail’in yüz yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayabileceği değerlendirmeleri yapılmıştı. Hatta o dönem bu iki saha üzerinden İsrail ile Lübnan arasında gerilim yaşanmıştı. İşte Akdeniz’e kıyısı bulunan Arap ülkelerinin hedefe oturtulması ve kaos, bu keşiflerden sonra gündeme geldi. İsrail oyun planını hazırlarken, planın uygulayıcısı İsrail’in en büyük müttefiki ABD’ydi. İsrail’in Leviathan sahasında doğalgazı bulmasından tam 5 ay sonra 18 Aralık 2010 tarihinde Arap Baharı’nın fitili ateşlendi.
Artık Akdeniz’in enerji oyuncusu bir İsrail vardı. İran ve bölge üzerine çalışmalar yapan Gazeteci Reza Talebi’nin aktardığına göre, İsrail’in Türkiye’nin enerji rotalarını devre dışı bırakıp Mısır ve Yunanistan ile ilişkilerini genişletme çabaları, Türkiye’ye yakın jeopolitik ve stratejik bir bölge üzerinde baskı oluşturuyor.
Ben-Yishai, Yedioth Ahronoth’ta şöyle yazıyor: “Türkiye’nin Suriye’deki varlığının temel amacı, Doğu Akdeniz’in enerji ve gaz rotalarına hakim olmaktır. Türkiye, yalnızca açık deniz gaz sahalarını kontrol etmekle kalmayıp aynı zamanda Doğu Akdeniz ülkelerinin Avrupa ile gaz ticareti yapmasını da engelleyerek, İsrail ve Mısır’ın gazla ilgili ekonomik planlarını engellemeyi amaçlıyor. Bu ülke, Mısır ve İsrail gazını Avrupa’ya taşıyacak bir deniz altı gaz boru hattının inşasının önündeki en büyük engel ve bu, İsrail ile Türkiye arasında bir çatışmanın temel nedeni olabilir.”
Doğu Akdeniz’in muazzam gaz rezervlerine sahip olduğunun değerlendirilmesinin ardından gerginlikler tırmandı. Yaklaşık yirmi yıldır bölgedeki gaz sahalarında sondaj çalışmaları yürütülüyor. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’na göre Doğu Akdeniz yaklaşık 122 trilyon kübik feet doğal gaz ve 1,7 milyar varil petrol rezervine sahip. Başlıca gaz sahaları arasında Mısır açıklarındaki Zohr sahası (30 trilyon kübik feet), Hayfa’nın karşısındaki Leviathan sahası (18 trilyon kübik feet), Suriye, Lübnan, Kıbrıs ve Gazze açıklarındaki Tamar sahası (10 trilyon kübik feetin üzerinde) ve Kıbrıs sularındaki Afrodit sahası (8 trilyon kübik feet) yer alıyor. Keşfedilmemiş sahaların 60 trilyon kübik feet’e kadar rezerve sahip olduğu tahmin ediliyor. Mısır ve Kıbrıs’taki İtalya’nın Eni, Kıbrıs’taki Fransa’nın Total, işgal altındaki Filistin kıyılarındaki ABD’nin Noble Energy ve Lübnan’daki Rusya’nın Novatek gibi şirketler sondaj çalışmaları yürütüyor. Türkiye de KKTC kıyılarında sondaj yapıyor ve bunu Kıbrıslı Türklerin hakkı olarak görüyor.
Türkiye, “Mavi Vatan” projesiyle İsrail’in enerji yayılmacılığına karşı güçlü bir kaldıraç kullanıyor. Lübnan, Suriye ve Türkiye arasındaki enerji sınırı sorunlarının çözülmesi, Türkiye’yi bölgede Lübnan’a kadar uzanan baskın sondaj gücü konumuna getirebilecek.
Bu kapsamda İsrail Doğu Akdeniz’de çok sayıda kozunu sahaya sürüyor. Rumları desteklerken Suriye’ye saldırıları bu perspektiften okumakta fayda var.
İSRAİL’İN KORKUSU: SURİYE LİBYA OLUR MU?
İsrail’in en büyük korkularından biri de Suriye yönetiminin Türkiye ile Libya’daki meşru Trablus yönetiminin yaptığı anlaşmanın benzerini yapması. Hatırlanacağı üzere Ankara, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 2019 yılı Kasım ayında tarihi “Deniz Yetki Sınırı” anlaşması yapmıştı. Anlaşma ile Türkiye Doğu Akdeniz’in geniş alanlarında yeni bir Münhasır Ekonomik Bölge ve enerji arama hakları elde etti. Bu anlaşma, Yunanistan’ın Girit de dahil olmak üzere adaları üzerindeki deniz sınırı iddialarını zayıflattı ve doğalgazı Avrupa’ya taşımayı amaçlayan İsrail-Yunanistan-Kıbrıs ortak projesi olan EastMed boru hattının durdurulmasına katkıda bulundu
Anlaşmanın ardından güvenlik ve enerji alanında önemli anlaşmalar birbirini takip etmişti. Güvenlik ve savunma anlaşmaları arasında Türk ordusunun Libya ordusunu desteklemesi, danışmanlık vermesi ve savunma işbirliği boyutu da vardı. Bu sayede Trablus’taki yönetim sıkışmışlığı aştı ve alanına genişletti.
Şimdi benzer bir durumun Suriye’de arifesindeyiz. Suriye ile de siyasi ve güvenlik anlaşmalarının yanı sıra enerji anlaşmaları yapma yolunda çalışmalar sürüyor. İşte o zaman İsrail, Rumlar ve Yunanistan çıldırır.
Irak ile beraber KKTC-Suriye hattı Türkiye’nin güneyindeki güvenlik, savunma ve kalkınma hattını oluşturuyor.
YORUMLAR