Bercan TUTAR – 28 Kasım 2025
Yolsuzluk bataklığına boğulan Kiev rejimi için yolun sonu göründü. Amerikan Federal Bürosu FBI’nın denetimindeki Ukrayna Yolsuzlukla Mücadele Bürosu NABU’daki savcılar, ortaya çıkardıkları milyar dolarlık rüşvet ağıyla Vlodomir Zelenski ve ona destek veren Avrupalı müttefiklerinin ipini çekti. Hem içerideki siyasi cephe hem dışarıdaki savaş cephesi aynı anda çöküyor. Kiev rejimi ve Avrupa için geri sayım başladı.
Bu çöküşü ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya ile birlikte hazırladığı 28 maddelik kalıcı barışın yol haritası konumundaki anlaşma maddelerinde de net şekilde görüyoruz. Amerikan ve İngiliz medyasında ayrıntıları yayımlanan Ukrayna barış planı genel olarak Rusya’nın Çin’den uzaklaşmasını hedefleyen teşviklerle birlikte Kremlin’in Atlantik karşısında elde ettiği kesin zaferini ‘ama’sız kabul eden tarihi bir taslak mahiyetinde.
Küresel Mimari Yeniden Kuruluyor
Zaten Afrika’dan Ortadoğu’ya Orta Asya’dan Pasifiklere ve Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar küresel arenada yeni bir uluslararası mimari inşa ediliyor. Ukrayna barışı ile ilgili anlaşma taslağı sadece Ukrayna’yı değil Rusya ve ABD arasında Avrupa’yı da kapsayan hegemonik paylaşıma işaret ediyor. ABD Başkanı Domald Trump’ın ‘favori gazetem’ dediği New York Post’ta 28 maddelik anlaşmanın bütün detayları yayımlandı. Trump’ın yardımcısı JD Vance, anlaşmaya karşı homurdanan Kiev ve Avrupa’yı fantezi dünyasında yaşamaya son verip savaş cephesindeki somut gerçekleri görmeye çağırdı.
Trump’ın önerisi Rus lider Vladimir Putin’in istediği bütün detayları içeriyor. Yani Moskova en başından beri geçici bir ateşkesten ziyade bütün çatışmaları bitirecek kalıcı bir barış anlaşması peşindeydi. Anlaşmada da bunu görüyoruz. Avrupa’nın Ukrayna savaşını Rus-NATO veya Rus-ABD savaşına çevirme gayretleri boşa çıktı. Zaten bu savaş Rusya ile ABD arasındaydı. Dolaylı olarak ABD, Rusya’ya karşı vekil güçler üzerinden verdiği bu savaşı kaybettiğini medyaya sızdırdığı anlaşma ile kabul etmiş oluyor.
ABD, Soğuk Savaş’tan sonra Rusya’ya yönelik izlediği düşmanca tutumu bu anlaşma ile sona erdireceğini söylüyor. Bir bakıma 11 Şubat 1945’te İngiltere, ABD ve Rusya arasında imzalanan Yalta Anlaşması’nın ikinci versiyonu gibi duruyor Ukrayna anlaşması. I. Yalta’da ABD ve Rusya Avrupa’yı nüfuz sahalarına göre paylaşmıştı. II. Yalta olarak şimdiden tarihe geçeceği anlaşılan bu barış taslağı, doğal olarak Ukrayna’yı da aşan Avrupa güvenlik mimarisini yeniden düzenleyecek maddeler içeriyor. Anlaşmadaki en dikkat çeken maddelerden biri de Rusya’nın doğrudan erişiminin bulunmadığı Avrupa’da Baltık kıyısındaki Kaliningrad’a erişimi, Baltık Denizi’nde seyrüsefer üstünlüğü ile Polonya’nın nükleer silahlara sahip olmaması konusunda ABD ile anlaşmasıdır.
Ukrayna: Yeni Almanya Senaryosu
Bu anlaşma ile Ukrayna bir bakıma Soğuk Savaş’ın Almanya’sına dönüşecek. Rus taktik nükleer silahları ve hipersonik Oreşnik füzeleri karşısında Avrupa, ABD’nin sağlayacağı güvenlik garantilerine bağımlı hale gelecek. Bu yolla sadece Ukrayna’nın değil Avrupa’nın yeniden silahlanmasının da önüne geçilecek. Anlaşmadaki Ukrayna ordusunun küçültülmesi, uzak menzilli füzelerden arındırılması gibi şartların bir benzeri de Avrupalı ülkeler için hayata geçirilecek. Ukrayna’nın batı kesimleriyle Baltık ve Doğu Avrupa sınırları NATO ile Rusya-Belarus arasında bir bakıma yeni Demir Perde haline gelecek.
Ukrayna antlaşmasıyla ABD, NATO’nun daha fazla genişlemeyeceğini ve Kiev’in NATO’ya alınmayacağının da garantisini veriyor.
ABD ve Rusya’nın anlaşması bir bakıma iki gücün de ihmal ettiği bölgelere yeniden dönüşlerini hızlandıracaktır. Avrupa’nın Ukrayna üzerinden taksim edilmesinden sonra Rusya Orta Asya, Kafkaslar ve Ortadoğu’ya yeniden ağırlık verecektir. Güney sınırlarına yüzünü çevirecektir. ABD ise Avrupa’yı güvence altına aldıktan sonra bütün gücünü Asya-Pasifik’e ve Çin’e karşı konsolide etmeye verecektir.
Görüldüğü üzere Ukrayna barışı iki süper gücün ihmal ettikleri sahalara yeniden dönüşü için hayati önem arz ediyor. Rusya belki de İsrail’in de teşvik etmesiyle stratejik dikkatini Türkiye’nin nüfuzunun genişlediği güneye yeniden yoğunlaştıracaktır.
Güvenlik sorunlarının çözümüyle ABD ve Rusya küresel işbirliği ve gelecekteki ekonomik kalkınma fırsatlarının artırılmasına odaklanacaktır. Anlaşma kapsamında Rusya G8’e yeniden dönerken Ukrayna nedeniyle devreye sokulan bütün yaptırımlar da kalkacaktır. Askeri gerginliğin azalması ABD’nin arabuluculuğunda Rusya ve NATO arasında diyaloğun geliştirilmesi de öngörülüyor. Burada da Türkiye’ye büyük iş düşecektir. Zira NATO üyesi olarak Türkiye’nin Rusya ile sahip olduğu ilişkiler yeni dönemde kilit bir rol oynamasına yol açacaktır.
ABD’nin Ana Hedefi: Rusya–Çin Stratejik Bağını Kırmak
Zira ABD’nin bu anlaşma ile temel hedefi Rusya’nın Çin ile askeri-teknik ve muhtemelen enerji iş birliğini sınırlamaktır. Bunu yapabilmesi için de NATO üyesi Türkiye’nin Rusya ile sahip olduğu ilişkileri daha da geliştirmesine katkı vermesi gerekecek. ABD için paradoksal görünse de bundan daha pozitif bir seçenek bulunmuyor. Reel-politik koşullar her ne kadar tedirgin de olsalar ABD ve Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerini daha da derinleştirmelerini zorunlu kılıyor.
Ukrayna’nın silah ve toprak tavizlerinde bulunmasının öngörülmesi aslında sahadaki durumun daha da kötüleşmesini önlemeye yönelik bir hamle. Yani Ukrayna’nın hem asker hem daha fazla toprak kaybetmesinin tek yolu ABD’nin barış planının hemen kabul edilmesini gerektiriyor. Zaten Washington da Kiev ve Brüksel’e bu ihtarda bulunuyor. “Eğer anlaşmayı kabul etmezseniz kayıplarınız ikiye katlanır. Bundan sonra askeri ve istihbari yardımı keserim” diyor.
Bu nedenle ABD, Kiev’in Kırım, Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’yı resmen Rusya’ya bırakmasını istiyor. Şu an 900 bini bulan Ukrayna ordusu bu kapsamda 400 bine düşürülecek ve uzun menzilli füzelerden arındırılacak. Bunun nedeni Rusya’nın ABD ve Avrupa’ya güvenmemesidir. Bu şartları dayatmakla Kremlin, özellikle de İngiltere’nin kışkırtmasıyla Ukrayna’nın gelecekte yeni bir savaş krizini tetiklemesinin önüne geçmek istiyor. Rusya, sağlanacak kalıcı barışın sinsice ve kolayca baltalanması senaryosu ve ihtimalini ordusu küçültülen Ukrayna maddesiyle en aza indirtiyor. Bu maddeye ek olarak da zaten Ukrayna’nın NATO’ya katılmayacağını anayasasına yazması isteniyor. Hatta bu yüzden Ukrayna anayasası dışında NATO da ‘anayasasını’ değiştirecek. NATO tüzüğüne Ukrayna’nın gelecekte üyeliğe kabul edilmeyeceğine dair bir hüküm ekleyecek.
Bir bakıma risklerden ve provokasyonlardan arındırılan ‘küçülen Ukrayna’ aynı zamanda tarafsız bir ülke konumuna da getiriliyor. Bunun karşılığında Ukrayna’ya ABD tarafından güvenlik garantileri verilecek. Rusya da Ukrayna’yı işgal ve ilhak etmeyeceği garantisini verecek. Ancak bu yolla Rusya-NATO ilişkilerinin onarılması için gereken ortamın oluşturulabileceğine inanılıyor. Bu madde ve diğer önerilen seçenekler aynı zamanda NATO ve Avrupalı ülkelerin de Ukrayna’ya asker konuşlandırmamayı kabul etmesi anlamına geliyor. Anlaşma çerçevesinde Odesa’ya yerleşen Fransız ve İngiliz askeri personeli Ukrayna’yı terk edecek.
Avrupa’nın boşalttığı Ukrayna’ya ABD girecek. Çünkü güvenlik garantörü sıfatını taşıyacak. Ayrıca ABD, Ukrayna’nın boru hatları ve depolama tesisleri de dâhil olmak üzere gaz altyapısını ortaklaşa yeniden inşa etmek, geliştirmek, modernize etmek ve işletmek için Ukrayna ile işbirliği yapacak. Yani Ukrayna’nın madenleri yanında ülkenin yeniden inşasını ve kritik sektörlerini de ABD kontrole edecek.
Rusya’nın Kırmızı Çizgileri Tarafından Şekillenen Gelecek
Bir bakıma Dinyeper nehrinin doğrusundaki Ukrayna’yı Rusya alacak. Dinyeper’in batısındaki Ukrayna ise ABD tarafından kontrol edilecek. Bu da bize ABD ve Rusya’nın Ukrayna üzerinden Avrupa’yı birlikte yöneteceklerini gösteriyor. Zaten Alaska’daki zirveden de böyle bir konsensüs çıkmıştı. Ukrayna, ABD ve Rusya arasındaki yeni küresel işbirliğininim pilot bölgesi olacak. Enerjiden teknolojiye, askeriyeden finansa hemen her alanda Amerikan medyasının ‘Büyük Sıfırlama/Great Reset’ dediği II. Yalta süreci devreye girecek. Avrupa ve ABD tarafından dondurulan Rus fonları Washington ve Moskova tarafından ortak projelerde kullanılacak. Bu yolla ortak çıkarların artırılması ve iki ülke arasında güçlü bir teşvik mekanizmasının kurulması öngörülüyor. Nisan ayında Rusya’nın dondurulan varlıklarının ABD ile yapılacak büyük çaplı anlaşmaları finanse etmesi konusunda varılan uzlaşının, iki süper güç arasındaki karmaşık karşılıklı bağımlılığı daha da güçlendirmesi bekleniyor. Çünkü temel önceliğini Rusya ile karşılıklı işbirliği ve bağımlılığı olabildiğince artırmaya veren ABD’nin ana hedefi ise Rusya’nın Çin ile stratejik ilişkilerini baltalamak. Rusya ve Çin’i karşı karşıya getirmek. Bunu yapamazsa bile en azından ABD’ye karşı ortak hareket etmelerini ortadan kaldırmak. Bu hedefine ulaşmak için ABD bırakın Ukrayna’yı Avrupa’yı bile kurban vermeye hazır görünüyor.
ABD ve Rusya sadece Ukrayna’nın paylaşılması ve Avrupa’nın nüfuz sahalarına bölünmesi konusunda değil START Anlaşması da dâhil olmak üzere Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi ve Kontrolüne İlişkin Anlaşmaların geçerliliğini uzatma konusunda da yeni bir uzlaşı dönemine girecek. Bu yaklaşım, Rus lider Putin’in 2026’nın Şubat ayında sona erecek olan Yeni START’ı bir yıl daha uzatma önerisiyle örtüşüyor. Bu bağlamda Ukrayna, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine Dair Antlaşma uyarınca nükleer olmayan bir devlet olacak. Zaporijya’daki nükleer tesis BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) tarafından yönetilecek ve bu santralden elde edilen enerji Rusya ve Ukrayna arasında yarı yarıya paylaşılacak.
Zira ABD, Rusya ile uzlaşamazsa Kırım, Luhansk, Donetsk, Herson ve Zaporizhia dışında geri kalan Ukrayna’nın da Rusya tarafından alınacağına inanıyor. Çin’i kuşatma ve çevreleme projesinin akamete uğrayacağını görüyor. Altın Kubbe için gerekli stratejik silahların geliştirilmesi için ihtiyaç duyduğu zamanı elde edemeyeceğini kavrıyor.
Bu nedenle ABD daha küresel bir mercekten bakıyor Ukrayna barışına. Avrupa ise Kıırm ve Donbas bölgelerinin ilhakını bile tanımayacağını ve kalıcı barış yerine sadece geçici ateşkes istediğini söylüyor. Avrupa’nın hedefi krizi derinleştirerek Ukrayna savaşını ABD-Rusya savaşına çevirmek. Ancak “fahişeye sevişmeyi öğretmeye çalışan” Avrupa, daha kiminle muhatap olduğunun farkında bile değil.
ABD ise Avrupa’nın bütün reflekslerini hesap ederek hareket ediyor. Haliyle Avrupa ve Kiev’e ölümü gösterip sıtmaya razı edecek. Zira 28 maddelik anlaşma taslağının 2. Maddesi, ABD’nin ‘Grand Stratejisi’ni açıkça ilan ediyor. Bu maddeyle ABD sadece 3,5 yıllık Ukrayna savaşını değil Soğuk Savaş’tan sonra Avrupa ve ABD’nin Rusya ile yaşadığı “son 30 -35 yılın tüm belirsizliklerinin” netliğe kavuşturulmasını ve kökten çözümünü istiyor.
Bu anlaşma ayrıca Vlodomir Zelenski’ye karşı da fiili bir darbedir. Çünkü Putin, dün Bişkek’te yaptığı açıklamada “Mevcut Kiev rejimiyle belge imzalamak anlamsız” diyerek yeni dönemde Zelenski’ye yer olmadığını ilan etti. Zaten Ukrayna Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Bürosu (NABU)’nun Zelenski ve çevresine karşı başlattığı rüşvet soruşturması da Putin ve Trump’ın Kiev rejimini devirmek hamlesinin işaret fişeği olarak görülüyor. Nitekim Amerikan FBI ajanlarının yönettiği NABU yetkilileri dün rüşvet soruşturmasının yeni ayağı kapsamında Devlet Başkanlığı Ofisi’nde arama yaptı. Rüşvet soruşturmasının zamanlaması her açıdan Zelenski ile onu destekleyen Avrupa ülkelerine karşı fiili bir Amerikan darbesi olarak yorumlanıyor.
Zelesnki ve Avrupalı ortakları ya Tump-Putin anlaşmasını kabul edecek ya da iktidardan uzaklaştırılıp hesap verecekler. Çünkü ABD, sadece Rusya’ya bütün istediklerini vererek küresel hedefine ulaşacağına inanıyor. Bu anlaşma iler Rusya, hedeflerinin neredeyse tamamına ulaşıyor. Kısa bir hatırlatmayla o hedefleri şöyle sıralayabiliriz.. “Ukrayna’nın kısmi silahsızlandırılması, Nazilerden arındırılması, NATO’ya alınmaması, anayasal tarafsızlığının yeniden sağlanması, nükleer silah planlarından vazgeçilmesi, Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden düzenlenmesi ve Zelenski’nin görevden alınması…”
Türkiye’nin Yükselen Stratejik Rolü
Eğer ABD, Rusya’nın bu taleplerini kabul edip yanına çekemezse “Çok kutuplu dünya düzeninin” giderek “Çin kutuplu bir dünya düzenine” dönüşeceğini görüyor. Rusya da Ukrayna anlaşmasıyla ABD ile uzlaşmanın, ambargolardan kurtulup G8’e yeniden dönmenin Çin’e daha da bağımlı hale gelme riskini ortadan kaldıracağına inanıyor. Bu anlaşmayla Kremlin ayrıca, Kafkasya ve Orta Asya’da giderek yükselen Türkiye ile rekabet edebilme fırsatı da yakalayacaktır. Bir bakıma ABD ve Rusya, Asya’ya geri dönüş yaparak Çin’in artan nüfuzunu frenlemeye çalışacaktır. Fakat bunu yapabilmeleri, Türkiye’yi rakip değil müttefik olarak yanlarına çekmelerine bağlı olduğunu da iyi biliyorlar. Bu nedenle Rusya ve ABD’nin eşgüdümlü olarak Türkiye ile ilişkilerini daha da derinleştirmeye çalışmaları dikkat çekiyor. Haliyle Ukrayna’da barışın imzalanması hem Rusya hem de ABD için Türkiye ile yeni bir işbirliği döneminin kapılarını da aralayacaktır.
Görüldüğü üzere ABD, uzun süreceği ve çetin geçeceği şimdiden görülen Çin ile sistematik küresel savaşa başlamadan önce II. Soğuk Savaş’ın Rusya, ABD ve Türkiye boyutunu olabildiğince güçlendirmeye çalışıyor. Hem Türkiye’nin Ortadoğu başta olmak üzere diğer kritik bölgelerdeki taleplerini karşılamaya gayret gösteriyor hem de Rusya’nın Ukrayna’da istediği her şeyi altın tepside sunuyor. Çin’e yönelik projelerini baltalayan ve bu hedefe ulaşmasında sorun çıkaran Avrupa’yı ise gözden çıkarmış durumda Amerikan yönetimi. Cenevre’de Ukrayna ve Avrupalı yetkilerle görüşmesinde de ortaya çıktığı üzere ABD, Rusya’nın geri adım atmadığı bütün talepleri ya sopa ya da havuç yöntemiyle müttefiklerine birer birer kabul ettirecek bir kararlılık sergiliyor. Zaten gidişat da bunu gösteriyor. Hâsılı kelam Ukrayna barış taslağı her açıdan ABD ve Rusya’nın yeni dünya düzenine dair küresel manifestosunu simgeliyor.
