Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
bercan tutar logo
Bercan Tutar

Zafer Sarhoşluğuna Kapılmanın Riskleri – Bercan Tutar

Bercan TUTAR – 06 Ağustos 2025

 

Atlantik ittifakı iki cephede de can çekişiyor. Çin’e karşı Rusya ile İslam dünyasını rehin alma hamleleri ters tepiyor. Özellikle Rusya’nın Ukrayna cephesinde Atlantik ittifakına indirdiği askeri darbeler hem Batı içinde çatlaklara yol açtı hem de Batı dışındaki Küresel Güney’de ve İslam dünyasında Batı’nın kader olmadığı algısını daha da güçlendirdi.

Gazze’deki soykırım ve Lübnan, Suriye, İran ile Yemen gibi ülkelere yönelik İsrail’in başlattığı barbar saldırılar da ters tepiyor, istenilen sonucu vermiyor. Amerikan ve İsrail istihbarat raporları “yenilginin eşiğindeyiz” diyerek siyasilere uyarı üzerine uyarı yapıyor.

Nitekim CIA ve Pentagon merkezli Amerikan istihbarat kuruluşları Batı’nın Ukrayna’da zaferden çok uzak olduğunun altını çizerken ABD Başkanı Donald Trump’ın bizzat kendisi geçen aylarda Kiev’deki yönetime ateşkes anlaşması dışında bir seçeneklerinin olmadığını, “ABD’nin yardımı olmadan savaşamazsınız. Ateşkese yanaşmazsanız Rusya şu an ele geçirdiği alanların dışında Ukrayna’nın bütününü de alır” sözleriyle gereken ihtarı vermişti.

Aslında Trump bu çıkışıyla Ukrayna’daki hedeflerine ulaşamadıklarını, Rusya ile uzlaşma ve anlaşma dışında Batı’nın bir seçeneğinin kalmadığını itiraf etmişti. Bunun dışındaki bütün açıklamalar ‘kuyruğu dik tutma” ve “ zevahiri kurtarma” faaliyetleridir. Bu bağlamda Trump’ın Rusya’ya ateşkes için önce bir ay sonra da 12 günlük süreler tanıması ve 12 günlük son sürenin bitimine üç gün kala hala da sahada ve masada bir şeylerin değişmemesi, Rusya’nın taleplerinde geri adım atmaması, ABD’nin tribünlere yönelik oyununu her yönüyle deşifre ediyor.

İsrail’de İç Tartışmalar

Benzer bir tıkanmışlık ve yenilgi Gazze başta olmak üzere Ortadoğu cephesinde de geçerli. Nitekim önceki gün İsrail İç istihbarat servisi Şin Bet’in eski Başkanı Ami Ayalon, “Bu savaş artık haklı bir savaş olmaktan çıktı. Bu durum, İsrail’in güvenliğini ve kimliğini kaybetmesine yol açıyor” çıkışında bulunmak zorunda kaldı. İsrail’in dış istihbarat örgütü Mossad’ın eski başkanı Tamir Pardo ile diğer birçok uzman da ‘Gazze kasabı’ Benyamin Netanyahu’ya çağrıda bulunarak “Askeri, siyasi, diplomatik ve stratejik açıdan yenilginin eşiğindeyiz” diyerek serzenişte bulunuyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un 24 Şubat 2022’de Ukrayna’daki askeri operasyondan hemen sonra Batı medyasına verdiği röportajlarda vurguladığı bütün reel-politik öngörüler doğrulanıyor. Lavrov, Suriye’de gösteriler başladığında 2011’de dile getirdiği gerçeği 11 yıl sonra Ukrayna krizi başladığında 2022’de de yine tekrar etmişti. Lavrov’un hem Suriye hem Ukrayna krizlerinde altını çizdiği en önemli husus şuydu: “Bu Ukrayna ile (veya Suriye ile) ilgili değil, dünya düzeniyle ilgili. Mevcut kriz, modern tarihte kader belirleyici, çığır açıcı bir an. Dünya düzeninin nasıl olacağı konusundaki mücadeleyi yansıtıyor…”

Ve bu mücadelede kritik bir aşamaya geldi dünya. ABD her iki cephede de istediğini elde edemedi. Bu nedenle müttefiki Avrupa ile vekil güçleri konumundaki Ukrayna ve İsrail yönetimlerini bir kenara itmenin hazırlıklarını yapıyor. Kiev’den istediği maden anlaşması yaparak alan ABD, Avrupa’dan da istediği ticaret tarifesi ile silah ve enerji satış anlaşmalarını kopardı. Avrupa, 27 Temmuz’da İskoçya’nın Turnberry’deki Trump golf sahasında teslimiyet bayrağını çekti. ABD’ye satacağı (ihraç edeceği) mallarda yüzde 15 gümrük vergisi ödemeyi ve ABD’den ithal edeceği ürünlere de sıfır vergi uygulamayı kabul etti. Ayrıca her yıl ABD’den 150 milyar avroluk silah ve en az 800 milyar avroluk enerji satın alma taahhüdünde de bulundu.

Avrupa’nın Güvenlik Açığı

Zira Avrupa’nın Rus tehdidini savuşturması için 300 bin askerlik bir orduya ve yıllık en az 250 milyar avroluk bir savuna bütçesine ihtiyacı var. Ne var ki Avrupa’nın 29 ulus devletinin oluşturacağı 300 bin askerlik ordunun Rusya için caydırıcılığı Türk veya Amerikan ordusununki kadar olamıyor. Avrupa ordusunun en büyük eksiği birleşik bir komuta ve kontrol merkezinden ve ortak hedeften yoksun olması. Çünkü bütün Avrupa ülkeleri Rusya’yı Polonya, İngiltere veya Almanya gibi ulusal tehdit olarak görmüyor.

Bu nedenle Avrupa’nın ABD dışında Türkiye’nin askeri ve jeo-politik desteğine de ihtiyacı had safhaya çıkmış durumda. Sadece askeri desteğe değil Türkiye’nin diplomatik ve siyasi desteğine de gereksinim artıyor. Avrupa ‘hard power/askeri güç’ anlamında Türkiye’ye yönelirken Avrupa’dan istediğini alan ve Rusya ile belli bir uzlaşıya varmak isteyen ABD’nin ise Moskova ile stratejik ilişkilerini derinleştiren Türkiye’nin soft power/yumuşak güç kabiliyetlerine, diplomatik ve jeo-politik avantajlarına ihtiyacı var.

Batı İttifakında Filistin Çatlağı

Batılı güçler sadece Ukrayna’da değil Ortadoğu’da da bataklığa saplanmış durumda. İsrail üzerinden devreye sokulan İslam dünyasını ve Türkiye’yi rehin alma hamlesi beklenen sonucu vermedi. Küresel dünya İsrail ve ABD aleyhine dönerken Gazze’deki insanlık krizi Batı içinde bile çatlaklara yol açtı.

Fransa, İngiltere, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerin ABD’nin karşı çıkmasına rağmen Filistin’i devlet olarak tanımaya hazırlanması Batı’daki siyasi çatlağa işaret ediyor.

Haliyle nereden bakılırsa bakılsın Ukrayna ve Ortadoğu’daki cephelerde Batı istediği sonucu alamadı. Rusya, Türkiye ve Çin gibi aktörlerin yükselişini durdurmaya yönelik bu savaşlar ters tepti. Hedef alınan aktörler giderek güçlenirken aralarındaki stratejik ilişkiler ise daha da sağlamlaşmaya başladı.

Vaziyeti gören ABD şimdi zevahiri kurtarmak için her tür manevrayı yapıyor. İki arada bir derede kalmanın psikolojiyle zikzak çiziyor. Bir yandan hedef aldığı Rusya, Çin ve Türkiye gibi aktörlerle hem rekabet ediyor hem uzlaşı arayışına giriyor. Bir yandan da en sadık müttefiki Avrupa ve İsrail’i karşısına alacak hamlelerde bulunuyor.

Dolayısıyla küresel statükosunu ve pozisyonunu korumakta zorlanan ABD hem yenidünya düzenine karşı çırpınışlarını sürdürüyor hem de ortaya çıkan reel-politik şartlara zoraki uyum egzersizleri yapıyor. Her açıdan dünya zorlu ve kritik bir dönemden geçiyor. Türkiye bu hassas süreci ve küresel dönüşümü yakından izliyor. Çok dikkatli olmak lazım. Çünkü bazı konjonktürel şartlardan ve kazanımlardan dolayı erken zafer sarhoşluğuna kapılmamak lazım. Zira ABD ve İsrail gibi zafer sarhoşluğuna kapılan aktörlerin başına gelenleri görüyoruz. Teyakkuzda olmakta fayda var. Zira su uyur düşman uyumaz. Ve hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ne kadar tedbir alsak da dünya sürprizlerle doludur. Her ihtimale hazırlıklı olmak gerekiyor.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER