Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 09 Ağustos 2025
Türkiye’nin içinde veya yakın coğrafyasında ülkemizi dolaylı ya da doğrudan ilgilendiren gelişmeler peşpeşe yaşanıyor. Tam da olgunlaşmış bir konu analiz edilecek iken bir yeni ve güncel gelişme daha ortaya çıkıyor. Son haftalarda Ermenistan’ın güneyinden geçirilmesi planlanan Zengezur Koridoru ya da daha sonra “Turan Yolu” denilen projenin Ermenistan ayağına “Trump Köprüsü” adı verilmesi gibi…
Bu konuya odaklanmış iken Terörsüz Türkiye sürecinin Meclis’teki ilk toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen bir gazetecinin “milli mutabakat ve kucaklaşma” adına içinde Selahattin Demirtaş ve Osman Kavalalı dahil bir çok “siyasi suçlu”nun da affedilmesi gerektiği dile getirildi.
Bu konu tartışmaya açılmışken hemen ardından İsrail’in Gazze Şeridi’nin merkezi Gazze şehrini işgal etmesine yönelik güvenlik kabinesi kararı duyuldu. Bu arada ABD Başkanı Trump’ın Rusya ile nükleer bilek güreşi ve yaptırım tehdidine, tüm dünya ülkelerine bildirdiği gümrük tarifelerinin sonuçları da var. Hatta Türkiye’de TÜİK’in Temmuz 2025 enflasyon oranına ve bu sonucun ekonominin, ille de emekliler ve ücretlilerin ekonomisine etkileri de analizi gerektiriyor.
Her biri ayrıntılı incelemeyi gerektiren tüm bu konular üzerinde aynı anda analiz mümkün olamayacağından hareketle, sadece Zengezur Koridoru’na “Trump Köprüsü” adı verilmesiyle ilgili, ucu tehlikelere açık bir konu ele alındı.
Zengezur Koridoru’nun Ekonomik, Siyasi ve Sosyolojik Önemi
Türk Dünyası’nı yakından takip edenler tarafından çok iyi bilinen Zengezur Koridoru, öncelikle Azerbaycan ile Azerbaycan’a bağlı özerk Nahçıvan’ı birbirine doğrudan bağlayacak hat olması yanında, Türk Dünyası ile Türkiye’yi hatta Avrupa’yı birbirine bağlayacak en önemli “kara ulaştırma hatların”ndan biri olacağı için çok önemlidir. Koridor, Azerbaycan’ın güneybatısından başlayarak, Ermenistan’ın güneyindeki Zengezur bölgesinin en güneyinde İran’la sınır çizen hat üzerinde düşünülen kara, demiryolu ve gelecekte de enerji de dahil ulaştırma ağını kapsamaktadır.
Ermenistan, Dağlık-Karabağ ve işgal altındaki rayonlar konusunda en azından Paşinyan hükümeti dönemine kadar en başta Rusya, sırasıyla Fransa ve ABD gibi batılı ülkeler ile ilginçtir ki İran tarafından da desteklenmekteydi. Azerbaycan’ın yanında ise Türkiye ile silahlanma konusunda ciddi yardımlar yapan İsrail bulunmaktaydı.
Ancak 2020 yılı son çeyreğinde İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Ermenistan’da özellikle de Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki Dağlık-Karabağ sorunu sebebiyle uzun süre dondurulan bu proje, Ermenistan tarafından 1992-1993 Birinci Karabağ Savaşı sırasında işgal edilmiş olan 7 rayon ve Karabağ’ın 2020’deki İkinci Karabağ Savaşı sonunda kurtarılmasının ardından bölgeye adım adım barış ve istikrarın yerleşmesiyle önem kazandı.
Karabağ doğumlu ve Rusya yanlısı siyasi liderlerin etkinliğinin azalmasıyla birlikte Ermenistan Azerbaycan ile Türkiye arasında dostluk köprülerinin kurulması konusunda daha az dirençle karşılaşmaya başladı. Bu gelişme Rusya’nın Şubat 2022 sonlarında Ukrayna’ya saldırısı üzerine Fransa dışındaki Batılı güçler tarafından da zımnen de olsa desteklenmeye başladı.
Koridor aynı zamanda Türkistan devletlerinden Kırgızistan, Kazakistan, Tüekmenistan ve Özbekistan’ı Hazar Denizi’ne, Hazar geçişinin ardından Azerbaycan’ı ve Ermenistan üzerinden de Nahcıvan-Türkiye’yi kesintisiz bağlayacak bir hat olacak. Türk Dünyası’nı birleştiren özelliği sebebiyle “Turan Yolu” adı da verilen proje, önemli bir psikolojik özellik de taşımaktadır.
Koridor, aynı zamanda Türk Dünyası’nı Türkiye üzerinden Avrupa’ya da bağlayacak. Hatta Çin’in “Kuşak-Yol” projesinin Hazar geçişli yeni bir ayağını oluşturarak Çin-Türk Dünyası-Türkiye ve Avrupa arasında demiryolu ve karayolu ile kesintisiz bir ticaret hattını oluşturmaya da adaydır.
Bu ise İran’ın daha önce Ermenistan ve Gürcistan’la uzlaştığı Kuzey-Güney Koridoru vasıtasıyla Karadeniz üzerinden Avrupa’ya, Basra Körfezi ile Hindistan’a bağlanma projesiyle çatışmaktadır. Keza İran üzerinden Türkiye ile Türk Dünyası arasında yıllardır işleyen ve İran’a ciddi ekonomik kazanımlar getiren karayolu taşımacılığı ile de çatışmaktadır. Zira bu kısa ve ekonomik hat, İran üzerinden yapılmakta olan daha masraflı ve uzun yola tercih edilecektir.
ABD’ye Ermenistan ve Güney Kafkaslarda Biçilen Rol
Azerbaycan, Ermenistan’la anlaşma yapma arzusu geciktikçe sabırsızlanırken, zaman zaman Türkiye, özellikle Fransa olmak üzere AB ülkeleri ve ABD’nin de iki ülke arasında aracılık yapma arzuları sıkça görüldü. Ancak Temmuz 2025 ortalarında ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’tan gelen teklif ortalığı allak bullak etti. Barack, Ermenistan tarafındaki hattın 32 km olduğunu ve bu hattı 100 yıllığına ABD’ye verilmesini teklif etti. Barrack bu konuda, “Türkiye, tıpkı Azerbaycan ve Ermenistan gibi, tüm bunların ortasında. 32 kilometrelik yol için tartışıyorlar ama bu şaka değil. Bu on yıldır devam ediyor -32 kilometrelik yol. Yani olan şu ki, Amerika gelip diyor ki, ‘Tamam, biz devralalım. 32 kilometrelik yolu bize yüz yıllık bir kira sözleşmesiyle verin, siz de paylaşabilirsiniz!” dedi.
Ermenistan tarafı ise 42 km olduğunu ileri sürdüğü bu koridoru Amerikan şirketine devretmeye istekli. Hatta adı bile belirlenmiş: “Trump Köprüsü!” Bu isteğin de ötesine geçilmiş ve Ermenistan, Azerbaycan ile ABD arasında bu konuda mutabakat zabtı bile imzalanmış ve onaylanmış.
Gene açık kaynaklardan edinilen bilgilere göre koridor üzerinden elde edilecek gelirin paylaşımı bile düşünülmüş. Ermenistan, Amerikan firmasının yaparak işleteceği koridorun gelirinin %30’una razı.
Mutabakatın bir diğer önemli maddesi de ABD paralı askerlerinin bu şirket vasıtasıyla Ermenistan topraklarına, hem de İran’ın kuzey sınırına yerleştirilecek olması. Mutabakat yürürlüğe girerse, Ermenistan üzerindeki Fransa ve AB’nin nüfuzu iyice azalırken, ABD bölgede rahatça at koşturan bir rol üstlenebilecek. Yani kontrol ABD’ye geçecek! ABD’nin bölgedeki varlığı gündeme geldikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hiçbir olumsuz tepki yükselmez iken, aksine sanki onaylarcasına “koridorun yalnızca Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye için değil, bölgedeki tüm ülkeler için stratejik öneme sahip olduğunu” belirten ifadeler duyuldu. Hatta dış kaynaklı haberlere göre bahse konu koridorun “tarafsız bir şirket tarafından yönetilmesi fikri” de ilk kez Türkiye tarafından önerilmiş. Paşinyan iktidarı ABD teklifini kabul etmiş, ancak iç politikada baskı ve muhalefetin sertleşmesini de göğüslemek mecburiyetinde kalmış, tansiyon yükselmiştir. Anlaşılan o ki Türkiye’nin önceliği de tıpkı Azerbaycan gibi Ermenistan-Azerbaycan-Türkiye arasında üçlü bir barış antlaşmasını hayata geçirerek, bölgeye istikrar kazandırılması yönündedir. Zaten Türkiye, Zengezur Koridoru’nun açılması halinde sınır kapılarının Ermenistan’a açılacağını daha önce ilan etmişti.
Buraya kadar verilen özet bilgilere göre Zengezur Koridoru’nun hayata geçirilmesi başta Azerbaycan olmak üzere Türkiye, Türk Dünyası ve Ermenistan açısından önemli ekonomik ve siyasi yararlar sağlayabilecektir. Hatta Çin ve Avrupa ülkeleri de ekonomik yarar sağlayabilecektir.
Azerbaycan da ABD’nin bölgeye yerleşecek olmasından şikayetçi değil. Hele de İsrail! Bir taşla birkaç kuş vurabilecek. İran’a karşı bu ülkenin kuzeyinde Azerbaycan’a ilaveten yeni bir müttefik daha kazanacak.
Bölgede Türkiye’nin önünü kesebilmek maksadıyla da ABD’nin varlığını bir manivela gibi kullanabileceğini de hesaplamış olmalıdır.
Buna karşılık 2008’de yaşadığı işgal, Güney Osetya ve Abhazya ile ilgili gelişmelerin ardından köprülerin atıldığı Gürcistan’a ilaveten giderek uzaklaşan Azerbaycan yanında Kafkaslardaki en yakın müttefiki Ermenistan’la da bağların giderek kopacak olması Rusya’yı memnun etmeyecektir. Nitekim, ABD’nin bir şirket yoluyla da olsa bölgeye 100 yıl süreyle yerleşecek olmasının duyulmasıyla da bölgedeki nüfuzu olumsuz etkilenecek Rusya’dan tepkisini geldi.
Koridora ekonomik açıdan karşı çıktığı açıkça bilinen İran, 2018’den beri ağır yaptırımlar uygulayan ABD’nin bu kez bölgeye yerleşecek olmasıyla iyice zıvanadan çıkabilecektir. Gelişmelerden olumsuz etkilenecek İran yanında, her ne kadar Kafkaslarda ABD ve Batı’nın nüfuzunun artışıyla AB ve NATO üyeliği beklentisi içersindeki Gürcistan’ı sevindirecek gibi görünse de, ilişkilerin normalleşmesiyle birlikte evvelce Gürcistan üzerinden geçen Türkiye Azerbaycan ortak projelerin Ermenistan’a kayabileceği endişesi, Gürcistan’ı somurtmaya yetebilir. Ancak üç Kafkasya ülkesinin birlikte geliştirebileceği ortak projeler (turizm vb) bu hoşnutsuzluğu bir derece giderebilir.
Sonuç
En azından II. Dünya Harbi sonrasındaki gelişmeler şunu göstermiştir: ABD, Batılı müttefikleri dışında her nereye yerleşmişse orada çıbanbaşı olmayı başarmıştır. Bunun en basit örnekleri özellikle de soğuk savaş sonrasında Türkiye’ye yakın coğrafyalarda fazlasıyla hissedilmiştir. Bunlardan en yakını Suriye’deki ABD varlığı ve desteklediği PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD/YPG’dir. Keza 2003’te işgal ettiği Irak’ta da istikrar hala sağlanamamıştır.
Rusya-Ukrayna savaşının tohumlarının da ABD’nin Kafkaslarda ve Ukrayna’da sahneye sürdüğü “Kadife Devrimler” olduğu henüz unutulmadı. ABD’nin desteklediği “NATO’nun doğuya doğru genişlemesi” de sadece Ukrayna’da değil, en başta Gürcistan olmak üzere Kafkasların da istikrarını olumsuz etkiledi.
Körfez Ülkelerine onlarca askeri üssüyle yerleşen ABD, İran-Arap ülkeleri geriliminin de baş aktörüdür. Hatta İsrail’in son yıllarda Gazze’de, Lübnan’da, Suriye’de ve açık denizlerde yardım konvoylarına karşı insanlık dışı operasyonları bile ABD’nin bölgedeki askeri üslerinden aldığı cesratten kaynaklanmaktadır.
ABD’nin Rusya ve İran’ın çıkarlarıyla çatışan Zengezur Koridoru’nda söz sahibi olması, yeni istirarsızlıklara sebebiyet verebilecektir. Yani Türkiye’nin istediği bölgesel istikrar, ABD’nin bölgeye yerleşmesiyle yeni çıban başlarına sebebiyet verecektir.
ABD politikalarına uyum sağlandığı sürece Türkiye ve Türk Dünyasının aleyhinde pek fazla gelişme yaşanmayacağı da düşünülmemelidir. ABD veya İsrail politikalarının dışındaki bir politika, ABD’nin hemen aleyhte tutum izlemesine sebebiyet verebilir.
Keza, bu son gelişmeleri kabullenmekte güçlük çekeceği aşikar olan Rusya ve İran, bölgedeki satranç oyununda Türkiye ve Türk Dünyası aleyhinde olabilecek doğrudan ya da dolaylı hamleleri de devreye sokmaya yönelebilirler.
Keşke ABD bölgeye gelmemiş olsaydı!
YORUMLAR