Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
reklam
reklam

Güney Asya’nın Stratejik Dinamikleri İstanbul’da Masaya Yatırıldı

Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) öncülüğünde, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Ümraniye Belediyesi iş birliğiyle düzenlenen uluslararası “Güney Asya’ya Jeopolitik Bakış” sempozyumu, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Kuzey Yerleşkesi’nde gerçekleşti.

Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) öncülüğünde, İstanbul Medeniyet Üniversitesi

Bölgenin jeopolitik, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan taşıdığı önemin ele alındığı etkinlik, Türkiye ile Güney Asya arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik önemli bir adım olarak öne çıktı.

Güney Asya: Küresel Güç Dengelerinin Kilit Bölgesi

GASAM Başkanı Cemal Demir, sempozyumun açılışında Güney Asya’nın sadece coğrafi bir bölge olmadığını, aynı zamanda ekonomik ve stratejik açıdan dünya siyasetinin en dinamik sahalarından biri olduğunu vurguladı. Afganistan’dan Sri Lanka’ya uzanan 5,2 milyon kilometrekarelik geniş alanın, küresel güç dengelerini derinden etkilediğine dikkat çeken Demir, Türkiye ile Güney Asya ülkeleri arasında enerji, ulaşım, akademik iş birliği ve kültürel diplomasi alanlarında somut iş birliklerine kapı aralanması gerektiğini belirtti. Ayrıntılar için tıklayınız

Türkiye’nin Asya Vizyonu ve Akademik Açılım

Prof. Dr. İsmail Ermağan, Türkiye’nin Asya Pasifik ve Güney Asya araştırmalarında yaşanan akademik eksikliğe dikkat çekti. “Yeniden Asya” çağrısının gereğinin yerine getirilmesi gerektiğini belirten Ermağan, tarih boyunca Türk unsurların bölgedeki etkisinin doğru okunması ve bilimsel çalışmalarla desteklenmesinin önemini vurguladı. Ermağan, Türkiye’nin sadece Batı’ya değil, kültürel ve tarihsel bağların güçlü olduğu Doğu’ya da dış politika açılımı yapması gerektiğini söyledi.

Güney Asya’nın Sosyo-Kültürel Zenginliği Türkiye İçin Stratejik Avantaj

Doç. Dr. Hilal Şahin, bölgenin sosyal ve kültürel yapısının Türkiye açısından stratejik önemini ortaya koydu. Afganistan’ın karmaşık etnik yapısından Pakistan ve Hindistan’ın tarihî bağlarına kadar birçok unsurun dış politika ve kamu diplomasisi için kritik olduğunu ifade etti. Özellikle Taç Mahal gibi kültürel mirasların doğru anlaşılması gerektiğine dikkat çeken Şahin, Sri Lanka ve Maldivler gibi ülkelerdeki deneyimlerin Türkiye’nin yumuşak güç stratejilerine ışık tutabileceğini belirtti.

Güney Asya’nın Stratejik Dinamikleri İstanbul’da Masaya Yatırıldı

Ekonomik Koridorlar ve Bölgesel Güç Mücadeleleri

Doç. Dr. Nazmul İslam, Bangladeş-Çin-Hindistan-Myanmar ekonomik koridoru bağlamında bölgesel entegrasyonun tarihsel ve jeopolitik dinamiklerini değerlendirdi. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki hamlelerine Hindistan’ın mesafeli yaklaşımını anlatan İslam, bu rekabetin bölgesel dengeleri nasıl şekillendirdiğini aktardı. Türkiye’nin bölgedeki ekonomik ve diplomatik gelişmeleri yakından takip etmesi gerektiğini vurgulayan İslam, bu alanın Türkiye için stratejik fırsatlar sunduğunu belirtti. Güney Asya’da ekonomik entegrasyon projeleri ve bölgesel iş birliği girişimleri de sempozyumun kritik başlıkları arasında yer aldı.

Hindistan-Pakistan Su Sorunu: Nükleer Risk ve Türkiye’ye Etkileri

Mehmet Öztürk, Hindistan ile Pakistan arasındaki yıllardır süregelen su paylaşımı krizini nükleer risklerle birlikte analiz etti. Keşmir meselesinin su krizinin temelinde yattığını hatırlatan Öztürk, 1960 tarihli İndus Nehri Anlaşması’nın kalıcı çözüm için yetersiz kaldığını, günümüzdeki gerginliklerin bölgeyi savaş eşiğine getirdiğini aktardı. Bölgedeki çatışmaların Türkiye’yi de dolaylı olarak etkilediğine dikkat çekerek, Hindistan’daki Türkiye karşıtı tutumların Türkiye-Güney Asya ilişkilerini şekillendirdiğini belirtti. Nükleer güçler arasındaki gerilimlerin su meselesini “nükleer mayın” haline getirdiği belirtilirken, bu durumun Türkiye gibi üçüncü taraf ülkeleri de dolaylı olarak etkilediği vurgulandı.

Müslüman Ülkeler Arasında Ekonomik İş Birliği: D-8’in Potansiyeli

Aslan Balcı, 1997’de Türkiye öncülüğünde kurulan D-8 örgütünün bölgedeki ekonomik iş birliği açısından önemine değindi. D-8’in eşitlikçi ve barışa dayalı vizyonunun, günümüzde yeniden canlandırılması gerektiğini vurgulayan Balcı, bu platformun bölgesel kalkınma ve barışa katkı sağlayacak büyük bir potansiyel taşıdığını belirtti. Aynı zamanda, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nün bölgedeki yükselişi karşısında D-8’in stratejik rolünün güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Hindistan’daki Milliyetçilik ve İslamofobi

Doç. Dr. Fatma Sarıaslan, Hindistan’da yükselen Hindu milliyetçiliği ve bunun bölgeye yansımalarını detaylandırdı. BJP ve RSS gibi örgütlerin siyasi etkisiyle İslam karşıtı söylemlerin derinleştiğini belirten Sarıaslan, bu gelişmelerin toplumsal ve tarihsel tahriflere yol açtığını, Taç Mahal gibi sembollerin bile milliyetçi söylemlerle yeniden yorumlandığını ifade etti. 2019’da  Keşmir’in özel statüsünün kaldırılması ve Babür Camii’nin yıkılması gibi olayların bölgedeki gerilimi artırdığını aktardı.

İstanbul’da düzenlenen bu sempozyum, Güney Asya’nın karmaşık ve çok katmanlı stratejik dinamiklerini Türkiye perspektifinden ele alarak, bölgeye yönelik akademik ve diplomatik çabaların önemini bir kez daha ortaya koydu. Türkiye’nin bölgesel güç olma yolunda Asya’ya dönük stratejik araştırma, kültürel diplomasi ve ekonomik iş birliklerini artırması, “Yeniden Asya” vizyonunun hayata geçirilmesi için kritik görülüyor. Bu bağlamda, sempozyumun açtığı yolun, Türkiye ile Güney Asya arasında sürdürülebilir ilişkiler kurulmasına önemli katkılar sağlaması bekleniyor.