SDG ile Suriye hükümeti arasında yapılan görüşmeler sonucunda anlaşma sağlandı. Suriye Cumhurbaşkanlığı, SDG'nin Suriye Ordusu'na katıldığını açıkladı. Hürriyet yazarları Abdulkadir Selvi ve Sedat Ergin bu anlaşmayı analiz etti.

Hürriyet yazarları Abdulkadir Selvi ve Sedat Ergin, Suriye yönetiminin SDG ile anlaşmasını analiz ettiler. Selvi, Ankara’nın anlaşmaya bakışını değerlendiren bir yazı kaleme alırken, Ergin bölgedeki gelişmeleri ve anlaşmanın önemini ele alan bir yazı paylaştı.
Suriye Yönetimi-SDG Anlaşmasına Ankara’nın Bakışı
Selvi, bugün kaleme aldığı yazıda 11 maddeyle Ankara’nın Suriye yönetimiyle SDG arasındaki gelişmelerine bakış açısını değerlendirdi:
“1- Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için önemli bir gelişme olarak görülüyor.
2- Ahmed Şara ile Mazlum Abdi arasında yapılan anlaşma olumlu bulunuyor. Ama uygulamayı da görmek istiyoruz deniliyor.
3- Mazlum Abdi’nin, Öcalan’a çağrısı bizi kapsamıyor çıkışından sonra 10 Mart’ta imzalanan anlaşma sürpriz oldu ama Ankara için sürpriz olmamış. Hatta beklenen gelişmeymiş. “20 Şubat’ta imzalanacaktı. Ancak araya bazı pürüzlerin girmesi nedeniyle 10 Mart’ta imzalandı” deniliyor.
4- Mazlum Abdi’yi Şam’a Amerikalılar helikopterle getirmiş. ABD’nin anlaşmanın imzalanmasında katkısı olumlu yönde olmuş.
5- Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, 6 Mart’ta Lazkiye ve Tartus’ta Esed rejimi artıklarının başlattığı kalkışma girişimini, yeni Suriye yönetiminin test edilmesi olarak tanımlamıştı. Peki Lazkiye ve Tartus’taki olaylar sürerken Mazlum Abdi, anlaşmaya nasıl razı oldu? Ankara’nın değerlendirmesi, “Yeni Suriye yönetimi Lazkiye ve Tartus’taki kalkışma girişimini bastırmakta başarılı olunca Mazlum Abdi, anlaşmaya yanaşmak zorunda kaldı” yönünde.
“Türk Askeri Suriye’de Kalmaya Devam Edecek”
6- Anlaşmanın 4. maddesinde yer alan, “Suriye devletinin yönetimine entegre edilecek” ibaresini birileri ısrarla, “PKK silahlarını bırakmadan Suriye resmi ordusunun içinde yer alacak” diye göstermeye çalışıyor. Ama Ankara böyle okumuyor. Tam aksine, 4’üncü madde ile, 7’nci maddede yer alan, “Suriye’deki toplumsal barışı tehdit eden girişimler reddedilecek” maddesinin birlikte değerlendirilmesi isteniyor.
7- Baas rejimini görmüş, iç savaşı yaşamış olan Suriye’de devlet içinde devlet, ordu içinde ordu olacak; böyle bir yapılanmaya izin verir mi? Devrik Esed ordusu bile 6 Mart’ta Lazkiye ve Tartus’ta bir kalkışma girişiminde bulundu. PKK-YPG’ye ordu içinde özel bir birlik verilse, devlet içinde ayrı bir yapılanma kurmalarına izin verilse yarın darbe girişiminde bulunmalarını kim engelleyebilir? Bu celladına ipini teslim etmek olur. Türkiye buna müsaade etmezdi.
8- Yıl sonuna kadar sürecin tamamlanması öngörülüyor. Ama Ankara, sürecin hızlanacağı görüşünde. PKK- YPG’lilerden anlaşmayı kabul etmeyenler ve Suriyeli olmayanlar belli bir takvim dahilinde Suriye’yi terk edip, Kandil’e geçecekler. Peki Kandil silah bırakma kararı alınca ne yapacaklar?
9- Suriye devleti petrol sahalarını, sınır kapılarını, havaalanını, barajları teslim alacak. Böylece Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmış olacak. Suriye’nin kaynakları Suriye devletine geçecek. Türkiye’nin sınır güvenliği sağlanmış olacak.
10- Türk askeri Suriye’de kalmaya devam edecek. Böylece sahadaki gelişmeleri takip edeceğiz. Terör faaliyeti olduğunda müdahale edeceğiz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadele konseptinde değişen bir şey olmayacak.
11- Yeni Suriye Anayasası ile Suriyelilerin tamamı eşit haklara sahip olacak. Suriye başkanlık sistemiyle yönetilen üniter bir devlet olarak kurulacak. SDG-PKK-YPG silahları bırakıp, siyasi mücadelede yerini alacak. Suriye devletine entegre olduktan sonra siyasi parti kurarak ya da mevcut bir siyasi partiyle demokratik sistem içinde yerini alabilecek.
Artık yeni bir Suriye var.
Suriye’de PKK-YPG’nin silah bırakmasıyla birlikte Kandil’in de silah bırakması konusunda daha da umutlu olabiliriz.”
Suriye’de SDG İle Yapılan Anlaşmaya Nasıl Bakmalıyız?
Sedat Ergin de yazısında anlaşmanın ülkeye ve bölgeye etkilerini şu ifadelerle değerlendirdi:
“Ana tespitler olarak şu noktalar vurgulanabilir:
Birincisi, mutabakatla “Kürt toplumunun Suriye devletinin ayrılmaz bir parçası olarak tanınması ve vatandaşlık haklarının ve anayasal haklarının garanti altına alınmasıdır”.
Yakın zamana kadar uzanan Baas döneminde Suriye’de yaşayan Kürtlerin azımsanmayacak bir bölümü vatandaş olarak kayıt altında bile görünmemekteydi. Bu yönüyle bakıldığında, Suriyeli Kürtler yakın tarihte yok sayıldıkları bir dönemden anayasal hakları garanti altına alınan, devletin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edildikleri bir düzene ayak basmaktadırlar.
“Kürt toplumunun tanınması”nın yeni anayasada nasıl formüle edileceği önümüzdeki dönemin kritik sorularından biridir. İşin bu kısmının, belli bir zamana yayılacak olan yeni anayasanın yazımı sürecinde şekilleneceği tahmin edilebilir.
YPG/SDG’nin Beklentisi
Mutabakatın bir diğer önemli boyutu, Suriye’nin kuzeydoğusundaki sivil ve askeri kurumların, sınır kapıları, havaalanları, petrol ve doğalgaz sahaları dahil olmak üzere Suriye devlet yönetimine entegre edilmesidir.
Burada özerk yönetimin hem idari organlarının, hem de silahlı gücü YPG/SDG’nin yeni yönetime dahil edilmesi meselesi karşımıza çıkıyor.
Özellikle ikinci başlıkta ağır silahların tasfiyesinden, Suriyeli olmayan PKK kadrolarının SDG sistemi dışına çıkarılması gibi denetlenmesi gereken son derece çetrefil konular gündeme geliyor. Uygulamanın iniş çıkışlı bir süreç izleyebileceği ihtimaline hazırlıklı olmak gerekir.
Kuşkusuz, başlangıçta
YPG/SDG’nin beklentisi, ‘Özerk Yönetim’in anayasası kabul edilen “Toplumsal Sözleşme”nin esas aldığı Abdullah Öcalan’ın “Demokratik Konfederalizm” kavramı çerçevesinde bir çözümdü. Böyle bir çözüm de, özerk yönetimin Suriye’de kurulacak yeni anayasal düzene eklemlenmesi şeklinde gerçekleşebilirdi.
Gelgelelim Trump yönetiminin tutumu da dahil olmak üzere uluslararası konjonktür, Türkiye faktörüyle birlikte bölgesel dinamikler ve Şam’daki yeni yönetimin duruşu, bu beklentiyi karşılıksız bırakmıştır.
Ahmed Şara’nın geçen aralık ayında ipleri eline aldıktan sonra karşısındaki en önemli sınamalardan biri ülkenin siyasi birliğini sağlamak hedefiydi. Bu anlamda, ülkedeki Kürtlerin durumuna ülkenin toprak bütünlüğü ve kurumsal olarak siyasi birliği içinde çözüm getiren bir anlaşmayı müzakere yoluyla sonuçlandırmış olması, kendisini rahatlatan bir gelişme olarak kabul edilmedir.
Yerlerinden Edilmiş Suriyelilerin Dönüşü
Bu arada, kayda değer bir başlık, “yerlerinden edilmiş Suriyelilerin yerlerine ve köylerine dönmelerinin sağlanmasına” ilişkin hükümdür. Bu ifade, özellikle 2018 yılındaki ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ sırasında Afrin bölgesini terk etmek zorunda kalan olan Kürt nüfusun buraya yeniden dönmesine de kapıyı açıyor.
Bir bu kadar önem taşıyan nokta, Mazlum Abdi’nin de “Suriye devletinin Esad rejiminin kalıntılarına karşı mücadele” taahhüdünü üstlenmesidir. Şara, böylelikle, eski rejimin uzantılarının geçen hafta başlattıkları silahlı mücadele karşısında Kürt grupları da yanına çekmiş olmaktadır.
Ayrıca, anlaşmanın Türkiye’de Abdullah Öcalan’ın PKK’ya kendisini fesh etmesi çağrısıyla başlayan dönemi tamamlayan, bütünleyen bir yönü de var kuşkusuz. Bu çağrının Suriye ayağı da sonuçlanmaktadır. Bir bakıma, Suriye’de çözüm sürecinin seyriyle Türkiye’deki açılım adımları iç içe geçmektedir.
Son bir noktayı da vurgulayalım. Daha önce belirttiğimiz gibi, imzalanan metin bir “ön mutabakat” olarak kabul edilmelidir. Nihai bir değerlendirme yapabilmek için önümüzdeki dönemde bu mutabakatın içinin nasıl doldurulacağını uygulamada görmemiz gerekir.”
Kaynak: Hürriyet