Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Bercan Tutar

Alaska’daki Çin ve İsrail Faktörü – Bercan Tutar

Bercan TUTAR – 18 Ağustos 2025

 

Alaska zirvesinden sonra ortaya çıkan tablo bize ABD ve Rusya’nın bundan sonraki süreçte Ukrayna’yı da aşan bir mahiyette ilişkilerini derinleştireceğini gösteriyor. Bu kararlı siyasi irade Avrupa ve Ukrayna’ya fazla itiraz alanı bırakmıyor. Zirveden önce her tür uzlaşıya karşı çıkacağını ilan eden Volodimir Zelenski, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki görüşmeden sonra yüz seksen derece değişmek zorunda kaldı. Rusya ile görüşmeye hazır olduğunu ve ateşkes yerine Moskova’nın ileri sürdüğü ‘öncelikli hedef kalıcı barış olmalıdır’ şartını kabul ettiğini açıkladı. Daha önce Rusya’nın toprak taleplerine şiddetle karşı çıkan ve bunu kabul etmeyi Adolf Hitler’in Çekoslovakya’yı işgaline onay veren 1938 yılındaki Münih anlaşmasıyla özdeşleştiren Avrupalı ülkeler ve Kiev, bu kez seslerini pek çıkaramadı. Avrupalı ülkelerin temel tezi şuydu. Münih Anlaşması ile Çekoslovakya’nın işgalini tanıyan İngiltere, Fransa ve İtalya, bu yolla Hitler’in Avrupa’nın diğer ülkelerini işgal etmesinin yolunu açtı.

Benzer şekilde Rusya’ya Ukrayna’da verilecek toprak tavizi Putin’i durdurmayacaktır. O da Hitler gibi işgallerine devam edecektir. Fakat Alaska zirvesi Münih anlaşması değil. Hayal âleminde yaşayan Avrupa ülkeleri tarihe saplandıkları için bugünün jeopolitik gerçekliğini göremiyor. Savaş alanını mahkeme salonu zannediyorlar. Haktan, hukuktan ve egemenlikten bahsediyorlar. Oysa savaş alanında hak arayacağınız hâkimler yoktur. Cephede her şeyin ölçütü silahtır. Hukukun kaynağı güçtür. Kim güçlüyse son sözü de o söyler. Savaşta ve cephede adalet arayışı boş bir uğraştır.

Trump’ın Baskısı ve Avrupa’nın Çaresizliği

Avrupa devletleri bu post-modern hayal dünyasında yaşıyor. Fakat Alaska zirvesinden sonra yavaş yavaş da olsa uyanmış görünüyorlar. Gerçeği kavramaya başladılar. ABD’nin olmadığı bir mücadeleyi Avrupa’nın tek başına sürdürmesi imkânsız. Zira Avrupa’nın ne silahı ne de askeri var. Bunu bilen Trump, “Ya kalıcı bir anlaşmaya varırsınız ya da Rusya güçleri Ukrayna’nın tamamını alır” diyerek uyarıyor. Gerçi ortada taraflar için mutlak bir zafer yok. Bu nedenle Ukrayna ve Avrupa savaşı sürdürmekten yana. Anlaşmanın teslim olmak anlamına geldiğini düşünüyorlar. BU nedenle kalıcı bir barış yerine geçici ateşkes istiyorlar. Fakat oyunu gören Rusya, ateşkese yanaşmıyor. Kalıcı bir barış seçeneği dışında hiçbir şart altında masaya oturmayacağını söylüyor.

Geldiğimiz aşamada ABD’nin de Rusya’nın bu tutumuna destek verdiğini görüyoruz. Alaska zirvesinden sonra Trump da hedeflerinin geçici ateşkes değil kalıcı bir barış ve kalıcı bir anlaşma olduğunun altını çizdi. Bu konuyu Ukrayna ve üç Avrupa ülkesinin de (İngiltere, Almanya ve Fransa) kabul ettiğini açıkladı. Hatta dün ABD medyasına sızdırılan haberlerde Trump’ın 22 Ağustos’a kadar Rusya-Ukrayna-ABD üçlü zirvesini gerçekleştirmek istediği ileri sürüldü. ABD Başkanı Trump’ın üçlü zirve önerisi, bugün Washington’da yapılması planlanan Zelenski görüşmesinden çıkacak sonuca bağlanıyor. Bu nedenle Avrupalı liderler de Zelenski’nin Beyaz Saray ziyaretine davet edildi.

Avrupa ve Amerika’daki savaş yanlısı kartel medyasının şahin tutumunu eleştiren Trump, Rusya konusunda “büyük gelişmeler” olduğunu belirterek takipte kalınması çağrısı yapıyor. Trump dün de sosyal medya hesabından, Putin ile 15 Ağustos’ta Alaska’daki görüşmesi hakkında paylaşımlar yaptı. Trump, bazı medya kuruluşlarının “sahte haberler” yaptığını ve kendisiyle ilgili haberlerde gerçeği çarpıttığını savunduğu paylaşımda, Rusya-Ukrayna savaşından eski ABD Başkanı Joe Biden’ın “aptal savaşı” diye bahsetti.

ABD Başkanı Trump, “Alaska’da, Biden’ın asla yaşanmaması gereken aptal savaşına ilişkin harika bir toplantı yaptık” değerlendirmesinde bulundu. Bir diğer paylaşımında da Trump, “Anlaşmanın parçası olarak Rusya’nın Moskova’dan vazgeçmesini sağlasaydım sahte haberler ve ortakları radikal solcu demokratlar, korkunç bir hata ve çok kötü bir anlaşma yaptığımı söylerdi. Bu yüzden onlar sahte haberler” ifadelerini kullanarak medyanın asılsız iddialarına itibar edilmemesi çağrısında bulundu. Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff da ABD’de katıldığı özel bir televizyon programında “Rusya, Ukrayna’daki bazı bölgelere yönelik tavizler verdi. Ukraynalılar ve Avrupalılar bunun farkında, bu önemli bir gelişmeydi. Ancak bu, yeterli olduğu anlamına gelmez. Ukraynalılar için kendi geleceklerini tayin etmelerine ve egemen sınırlarının korunmasına imkan sağlayan bir anlaşma yapmalıyız ” dedi.

Moskova ve Washington’un Yeni Çizgisi

Rus lider ise Alaska’daki görüşme sonrasında başkanlık personeli, bakanlar ve farklı hükümet bölümlerinin liderleri ile gerçekleştirdiği toplantıda, “Görüşmenin zamanında ve çok faydalı olduğunu belirtmek isterim. Odağımız Ukrayna krizinin adil bir şekilde çözülmesi imkânını konuşmak oldu” ifadelerini kullanmıştı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ise Ukrayna’nın Putin’in Cuma günü Trump ile yaptığı görüşmede dile getirdiği tüm talepleri henüz bilmediğini, bunları incelemenin uzun zaman alacağını ve bunun “silah baskısı” altında mümkün olmadığını söylemiş ve ön koşul olarak NATO tarzı güvenlik garantileri talep etmişti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de ABD Başkanı Trump’ın bu tür garantileri kabul ettiğini söyledi. Kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar.

Bütün bu açıklamalar Ukrayna ve destekçisi Avrupa ülkelerinin önceki şahin ve savaş yanlısı pozisyonlarını hayli değiştirdiğini gösteriyor. Daha ılımlı ve barışçıl bir dil kullanmaya özen gösteriyorlar. Kuşku yok ki varılacak kalıcı barış anlaşması kimseyi tatmin etmeyecektir. Ancak en çirkin ve yetersiz barış anlaşması bile en iyi savaştan daha iyidir. Fakat Ukrayna ve Avrupa’nın kaderini belirleyecek olan temel faktör ABD ile Rusya arasında temelleri Alaska’da atılan yeni küresel ilişki ağı olacaktır. Haliyle ABD ve Rusya, Ukrayna’yı da aşan bir ajandayla hareket ediyor. İki süper gücün belli konulardaki küresel uzlaşısı farklı bölgelerde harita değişiklikleri dâhil birçok jeo-politik depreme yol açması kaçınılmaz görünüyor.

Rusya’nın kontrol ettiği Donetsk, Herson, Zaporijya ve Luhansk ile Kırım’dan çekilmesi artık çok zor. Kalıcı bir barış ancak Ukrayna’nın toprak kaybını kabul etmesiyle mümkün. Aksi halde çatışmalar ve savaş daha da uzar. Bu da Ukrayna ve Avrupa’nın lehine olur. Ukrayna’daki çatışmaların kronikleşmesi ABD’nin küresel güç alanındaki pozisyonunu daha da sarsacaktır. Zira şu an Rusya küresel çoğunluk denilen Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika gibi ülkelerin desteğine sahip. Türkiye ve Macaristan gibi Atlantik ittifak sistemi içindeki birçok ülke de Ukrayna krizinde tarafsız kalarak Batı’nın Rus karşıtı şahin stratejilerini derinden sarsıyor.

Çin ve İsrail Faktörü

Dolayısıyla Çin engelini aşamayan ABD’nin sadece bazı Avrupalı müttefiklerle Ukrayna’daki savaşı kazanması imkânsız. Bütün şartlar Rusya’nın lehine görünüyor. Savaşın uzaması ABD’nin hem askeri hem siyasi hem ekonomik kayıplarını daha da artıracaktır. Hem de ABD’nin Asya-Pasifik ve Ortadoğu’daki cephelerde verdiği mücadeleleri baltalayacaktır. Bu nedenle ABD’nin acilen Ukrayna’daki savaşı bitirmeye ihtiyacı var. Yoksa dikkatini ve gücünü Çin’e karşı yoğunlaştırıp İsrail’i Ortadoğu’da saplandığı bataklıktan kurtarması çok zor olacak. Alaska zirvesinde ABD’nin Rusya’ya yönelik değişen yaklaşımında diğer unsurlar yanında asıl belirleyici etkenlerden birinin de Çin ve İsrail faktörleri olduğu düşüncesindeyim. Zaten bu nedenden dolayı olsa gerek Putin, Alaska’daki zirvede Ukrayna’nın güvenliği konusunda sadece Avrupa’nın değil Çin’in de olası bir garantör aktör olarak devreye girmesi gerektiğini gündeme getirdi.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER