Ceyhun BOZKURT – 22 Haziran 2025
Bilderberg devam edecektim ama ABD’nin İran’a yönelik saldırısıyla üste bu saldırıyı öne çektim. İlerleyen satırlarda, bu saldırganlıkla da bağlantılı olarak Bilderberg 2025 ile ilgili devam analizimizi ve bilgilendirmemizi okuyabilirsiniz.
Evet, ABD’nin İran’a saldırır mı saldırmaz mı diye adeta loto-toto muhabbetine dönen olay gerçekleşti ve ABD, İran’ın üç bölgesine saldırdı. İlk döneminde, Kısam Süleymani’ye yönelik suikast saldırısını saymazsak hiçbir ülkeye saldırmamasıyla ünlenen ABD Başkanı olan Trump, Yemen’den sonra İran’a da saldırarak bu imajını ikinci döneminde yerle bir etti.
1973 Yom Kippur örneği ve CIA raporu
Biraz geçmişe gidelim:
1967 saldırısında Sina yarımadası, Batı Şeria, Golan tepeleri gibi önemli yerleri İsrail’e kaptıran Mısır ve Suriye’nin ne yapacağının konuşulduğu günlerde, 5 Ekim 1973 tarihinde Amerikan istihbaratı CIA’nın Başkanı, ABD Başkanı Nixon’a şu bilgi notunu geçer:
“Görünüşe göre her iki taraf da birbirinin faaliyetlerinden artan bir endişe duyuyor. Söylentiler ve ajanların raporları artmakta olan endişeleri besliyor olabilir. Yapılmakta olan askeri hazırlıklar herhangi bir tarafın savaş başlatmak niyetinde olduğunu göstermez.”
Oysa bu bilgi notunun dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’a sunulmasından saatler sonra Mısır ve Suriye ordusu, koordineli bir şekilde işgal edilen topraklarını geri almak ve işgalci İsrail’e dersini vermek için 6 Ekim 1973 tarihinde taarruz başlattı.
Trump’tan “İsrail saldırısı olabilir” çıkışı
12 Haziran 2025 tarihinde ise ABD Başkanı Donald Trump, gazetecilere verdiği demeçte bir İsrail saldırısının “eli kulağında” olduğunu söylemek istemediğini ancak “bunun pekala gerçekleşebileceğini” ifade etti. Trump çatışmadan kaçınmak istediğini vurguladı ancak bunun İran’ın vermek istemediği tavizleri gerektireceğini söyledi.
Bu sefer Amerikan yönetimi doğru bilgilendirilmişti.
Detaylarını ilerleyen satırlarda okuyacağınız üzere Nixon daha sonra çok güvendiği Henry Kissinger’ın da dahil olduğu bir operasyonla istifa ettirilmişti.
Trump için ise henüz böyle bir şey gözükmüyor.
Trump derin devlete mi yenildi?
O zaman kitabın ortasından şu soru mümkün hale geliyor: Trump, ABD derin devletine yenildi mi?
Benim düşüncem hayır.
Trump, en başından itibaren İsrail’e destek konusunda ABD derin devletiyle her zaman işbirliği içinde.
İsrail’in ABD’nin siyasetinde, akademisinde, finans kapitalinde, askeriyesinde vb. alanlarda etkisi büyük. Trump da ilk dönemindeki gayri meşru “Golan’ı İsrail’e verdim” ve “Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ettim” kararlarıyla bu güce teslim olduğunu göstermişti.
ABD saldırılarında İsrail etkisi ve teslimiyet
İran’a yönelik saldırganlık sürecinde de bunu gördük. Denge politikası izler gibi görünen Washington, en başından itibaren saldırı sürecinin içindeydi. Hellfire’ların sevkiyatının yapıldığı günlerde Trump ve Rubio itidalli mesajlar veriyor, İsrail’in saldırısını istemiyormuş izlenimi yansıtıyordu. Ama İsrail’e çoktan teslim olmuşlardı. Bu teslimiyetin bedeli ise ağır olacak gibi görünüyor.
Temsilciler Meclisi tepkili: “Trump tam sorumludur”
Temsilciler Meclisi Üyesi Hakeem Jeffries’in söylediği gibi, Donald Trump askeri güç kullanımı için Kongre onayı aramadı ve bu nedenle Amerika’yı felaketle sonuçlanacak bir savaşa sürüklemenin riskleri için “tam ve mutlak sorumluluğu üstlenmiş” durumda. Bu durum, Trump’ın yabancı çatışmalardan kaçınma yönündeki “Önce Amerika” kampanya vaadinden tamamen farklı.
Pandoranın kutusu açıldı mı?
Saldırılar Pandora’nın kutusunu açmış olabilir. Dünyanın şu anda endişelenmesi gereken şey, yalnızca İran’ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal etmekle kalmayıp aynı zamanda nükleer güvenlikle ilgili çok sayıda uluslararası yasa ve kuralı da ihlal eden saldırıların anlık sonuçları ve etkileri olabilir.
Cenevre Sözleşmesi ve nükleer tesis vurgusu
Uluslararası hukuk, dünya çapında nükleer tesisler için açık bir koruma sağlamaktadır. Örneğin Cenevre Sözleşmeleri’nin Ek Protokol 1’inin 56’ncı maddesi, nükleer santrallere yönelik saldırıları açıkça yasaklar, çünkü bu tür saldırılar binlerce sivilin hayatını tehlikeye atan nükleer sızıntılara neden olabilir.
IAEA’nın tavrı ve Grossi’nin çıkışı
Ek olarak İran’ın nükleer çalışmalarıyla ilgili müzakerelere de zarar vermekte. 10 gün önce sessiz bekleyerek ABD-İsrail yalanlarının önünü açan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Grossi de, İran’ın sürece araştırma-inceleme ılımlı yaklaştığını itiraf etmek zorunda kaldı. Ama İran’ın kırmızı çizgileri de vardı. Bu saatten sonra da İran’ın bu çalışmalarının durdurulabileceğini sanmıyorum.
Bugünden sonra nükleer meselede dünya eskisi gibi olmayacaktır.
YORUMLAR