istihbarat ceyhun bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 01 Haziran 2024

 

KCK/PKK terör örgütünün Suriye ayağı PYD/YPG, Suriye’de işgal ettiği bölgelerde yerel seçim maskesi altında bir yasadışı seçim tertip ederek kantonlaşma ve uluslararası tanınırlık elde etmeye çalışıyor. Bu faaliyetini perde arkasında koordine eden ve yönlendiren hiç şüphesiz Biden yönetiminin Kuzey Afrika ve Ortadoğu Özel Temsilcisi Brett McGurk.

Şimdi yakın geçmişe tekrar bir göz atıp bölge gelişmesini değerlendirelim…

Amerika, Münbiç’te Türkiye’yi verdiği sözü tuttu mu? Hayır.

Hatırlatalım. Türkiye, 15 Temmuz saldırısını püskürttükten sonra içeriye yoğunlaşmışken, terör örgütü Münbiç’e yöneldi. Münbiç, örgüt ve arkasındaki emperyalist merkezler için neden önemliydi? Doğu Akdeniz’i uzanacak ABD-İsrail koridor planında Fırat’ın batısındaki ilk stratejik durak Münbiç’ti. Sonra El Bab-Azez-Cerablus hattını Afrin ile bağlayacaklardı. Sonraki hedefleri ise Hatay’dı. Ağustos 2016’da terör örgütü ABD desteğiyle Münbiç’e girdi. Oysa ABD, “Fırat’ın batısı kırmızı çizgimizdir” diyen Ankara’ya bu konuda garanti vermişti. Ancak Washington hangi sözünü tutmuştu ki bu sözünü tutsun. Münbiç, 6 Ağustos 2016 tarihinde bir terör örgütünün işgalinden başka bir terör örgütünün işgaline geçiş yapmıştı. Bugünlerde muhalefetin öve öve bitiremediği Selahattin Demirtaş “O zaman dans” diyerek terör örgütüne desteğini açıklamıştı.

ABD-İsrail koridorunda terör örgütü önemli bir saldırı hamlesi yapmışken Türkiye, adeta üzerindeki ölü toprağını atacak şekilde, teröristlerin Münbiç’i işgalinden 18 gün sonra 24 Ağustos’ta, DAEŞ terör örgütüne karşı FIRAT KALKANI HAREKÂTI’nı başlattı. Cerablus’tan başlayan ve El Bab’a kadar uzanan harekat bölgesinde TSK’nın bir kolunun da eş  zamanlı olarak Münbiç’e yöneldiği yönünde bilgiler ulaşmaktaydı. ABD hem El Bab’a girmemizi hem de Münbiç’e yönelmemizi istemiyordu. Çetin çatışmalar neticesinde şehit ve gazi yiğitlerimiz sayesinde El Bab da DAEŞ’ten temizlenmişti. Sırada Münbiç konuşuluyordu. ABD, yanına Fransa’yı alarak Türkiye’yi oyaladı ve teröristlerin Münbiç’teki tahkimatını güçlendirdi.

ABD, Türk Ordusu ve o dönem adı Özgür Suriye Ordusu olan Suriye Milli Ordusu güçlerinin El Bab’dan sonra Münbiç’e yönelmesi üzerine PKK/YPG’li terörist unsurlarla Türk askeri arasına girerek kalkan oldu. Bir taraftan da ABD ve Fransız özel kuvvetleri, YPG’li unsurların en kısa zamanda Münbiç’i terk edeceği sözünü verdi. Oyalama şu şekilde devam etti: ABD, Türkiye’yi yatıştırmak ve YPG’nin görünürlüğünün azalmasını sağlamak için Arap, Kürt, Çerkes ve Türkmenlerden oluştuğunu iddia ettiği 43 kişilik Münbiç Yürütme Meclisi’nin kurulmasını sağladı. Görünürde bu etnik kimlikler vardı ama grup tamamen PYD/YPG terör örgütünün kontrolündeydi.

Sonraki tarihlerde yapılan görüşmelerde Amerika tarafı defalarca süre vererek söz vermesine rağmen sözünü tutmadı. Öte yandan Amerikan sivil siyaseti ile askeri yetkililerin siyasetleri arasında da farklılıklar bulunmakta olduğu ancak bu farklılığın  Türkiye’yi oyalama yönünde kullanıldığı görüldü.

ABD, Fırat Kalkanı’nda El Bab’ın Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolüne geçmesinden sonra planladığı koridoru El Bab’ın güneyinden Afrin’e uzatmak istedi. Bu planı ise 20 Ocak 2018 tarihinde başlayan ZEYTİN DALI HAREKÂTI bozdu. Böylece koridor planı suya düştü. CIA Direktörü Mike Pompeo, ABD’de Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde daha sonra atanacağı Dışişleri Bakanı atanmasıyla ilgili oturumda yaptığı konuşmada, Ankara’nın Moskova ve Tahran’la Astana üçlüsü formatındaki işbirliği ve Afrin harekatı için “Zaten son derece karmaşık olan duruma Türkiye’nin Afrin’e girmesi eklenince tekere bir çomak daha sokuldu” dedi. Yani ABD’nin tekeri artık dönmüyordu. Türkiye büyük bir oyunu bozmuştu.

BARIŞ PINARI HAREKÂTI, 2019 yılının 9 Ekim’inde başladı ve Ekim sonuna doğru askeri ve ABD ve Rusya ile yapılan müzakere boyutlarıyla tamamlandı. Harekât sonrası Amerika ve Rusya ile birbiri ardına ayrı ayrı yapılan görüşmelerde Türkiye sınırı boyunca 30 km derinliğinde güvenli alan oluşturulması ve PKK militanlarının bölgeden uzaklaştırılması üzerine mutabık kalındı. Sınırdan itibaren Suriye içine doğru (güney) ilk 10 km Türk ve Rus askeri polislerinin müşterek devriye atması, sonraki 20 km (böylece toplam 30 km’ye ulaşmış oluyor) sadece Rus ve Şam yönetimine bağlı güçlerin alanı kontrol altına alıp, bölgeyi YPG’li unsurlardan arındırması mutabakatına varıldı. Buna rağmen Rusya ve Suriye yönetimleri de, aynen ABD gibi taahhütlerini yerine getirmedi ya da getiremedi. Bu nedenle de harekat alanlarının hemen yanı başından YPG sızmaları ve saldırıları devam etti.

Son günlerde gündeme getirilen yerel seçim gibi  konular nedeniyle artık Münbiç, Tel Rıfat, Kamışlı vb yerler ile ilgili konuşmanın bir önemi kalmamıştır. Çünkü boyut, lokal olarak tek tek bölgeler değil bütün bir PKK/YPG işgaliyle ilgili hale gelmiştir. Suriye’de artık yepyeni bir oyun sahneye koymaktadır. Bu da Türkiye’nin TERÖRİSTAN olarak tanımladığı sözde devlet özde terör devleti/ikinci İsrail planını hayata geçirmektir.

Türkiye, Amerika’nın Türkiye-Suriye sınırının dibinde Fırat’ın doğusunda “İran’a yönelik tedbir alıyorum” gerekçesiyle BİNLERCE TIR ve UÇAK ile silah, mühimmat verdiği, eğittiği örgütün hikayesini dinlemeyecek ve kendisine yönelik beka sorunu oluşturan, PKK’lı terörist unsurlardan oluşturulmaya çalışılan TERÖRİST GARNİZON DEVLET’in ülkemizin güneyinde kendisine sınırdaş olmasını kesinlikle önleyecektir, önlemelidir. Bu nedenle Kuzey Irak’tan sonra veya eş zamanlı Suriye’nin kuzeyine yönelik harekâtı mutlaka yapmalıdır, yapacaktır.

Suriye’ye yönelik askeri operasyonumuz sadece Münbiç ve Ayn el Arap (Kobani) gibi merkezlerle sınırlı olmamalı, Tel Rıfat, Irak sınırına doğru Kamışlı, Malikiye kesimlerini de kapsamalı, 30 hatta yer yer 40 kilometre derinliğinde olmalıdır. Daha sonra da PYD/YPG terör örgütünün işgali altındaki bölgelere, daha önce buralarda ikamet eden ancak önce DAEŞ’li teröristler sonra PKK/YPG’li teröristlerce topraklarından, evlerinden sürülen ve göçmen durumuna düşen Türkiye’de kamplarda,  şehir ve kasabalarda geçici olarak ikamet eden Suriyeliler tekrar yerleştirilmelidir.

14-28 Mayıs 2023 tarihlerinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da söylediği, son olarak MHP lideri Devlet Bahçeli’nin son grup toplantısında yeniden gündeme getirdiği Şam ile diplomatik diyalog, bu mücadelede en önemli adımlardan biri olacaktır. Çünkü Washington ve Tel Aviv, bu diyaloğun yeniden kurulmasını istememektedir. Türkiye-Suriye diyaloğu hem askeri başarının önünü açacaktır hem de Emperyalist-Siyonist ittifakına da büyük darbe indirecektir.

Bu Türkiye için hayati bir davadır.

Amerika, Türk halkının bu konuda birlik beraberlik içinde olduğunu bildiğinden Türkiye’yi zayıflatmak, dikkatini dağıtmak için yakın zamanda olduğu gibi yine finansal saldırıya geçmesi kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca ülkemiz içindeki aparatlarını da harekete geçirmeye çalışacaklardır.

Toplum olarak zafiyet gösterilmediği, dosta ve düşmana karşı milli birlik ve beraberliğin en yüksek perdeden gösterildiği, yani iç cephenin sıkı tutulması halinde bu sıkıntıyı da aşacağımız aşikârdır.