Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 17 Kasım 2025
11 Kasım 2025 günü öğleden sonra tüm Türkiye’yi yasa boğan bir haber duyuldu. Azerbaycan’dan hareket eden C-130 Hercules tipi askeri nakliye uçağı, Gürcistan hava sahasına girdikten sonra, başkent Tiflis’in 100 km doğusunda, sınıra 5 km mesafedeki Kakheti bölgesine düştü. Gürcistan hava kontrol yetkililerine göre, havalandıktan 27 dakika sonra radar görüntüsü kaybolarak düşen uçakta 20 evladımız şehit oldu.
Bu olay iktidar ve muhalefet Tv kanalları tarafından olabildiğince “komplo teorileri” destekli şekilde ele alındı. Kimi uçağın içinde patlama olmuştur dedi, kimi kopan pervanenin kuyruğu biçtiği için düştüğünü söyledi. Kimileri de diğer ülkelerin yapmış olacağı üzerine ahkam kesti. Hatta bu olayı da “FETÖ”ye bağlayan oldu. Artık “paranoya” haline gelen bir millete dönüşmekte olduğumuz, bu son olayda da görülünce konuya değinmekte yarar görüldü.
C-130 Uçağının Neden Düşürüldüğü Üzerine Komplo Teorileri
Tv kanallarında ilk suçlananlardan biri, son dönemde siyasi ilişkilerin iyice bozulduğu İsrail oldu. Sebebi, uçakla intikal edenlerin önemli bir kısmının F-16 uçağı bakım personeli olmasıymış. Türkiye’nin 200 civarındaki F-16’larını daha da atıl kılmak maksadıyla İsrail’in, olası bir Türkiye-İsrail çatışması öncesi bu olayı tertiplemiş olacağı üzerine ahkam kesildi. Eğer bu olayı MOSSAD’ın tertiplediği ortaya çıkarsa İsrail, kendisine Kafkaslarda ve İran’a müzahir bölgede en yakın ülke olan Azerbaycan’ın kaybedilebileceği öngörüsünde bulunamaz mı?
Bir diğer teori de Ermenistan’ın tertipleyebileceği yönde. Zira uçak, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’dan geri alınışının yıldönümü münasebetiyle Azerbaycan’a intikal edenlerin dönüş yolunda düşürülmüştü! Ancak bu olayı füzeyle gerçekleştirebilecek Ermenistan, bunu yapmış olsa mutlaka belli olurdu. Bunun sonunda Ermenistan, son dönemde Trump’ın da aracılığında yakaladığı Türkiye ve Azerbaycan’la normalleşme siyasetinde büyük hasar alabilirdi.
Olayı Rusya’nın tertip etmiş olabileceği ve eğer böyle ise bunun “savaş sebebi” sayılabileceğini söyleyen “strateji uzmanları” da oldu. Aslında bu olayın arkasında olabilecek ilk ülkenin Rusya olması ilk bakışta normal gelebilir. Zira Rusya, hem Zengezur Koridoru (Trump Koridoru da deniyor) gelişmesinde denklem dışına itildi. Ermenistan’la ilişkileri gerildi. Rusya’nın Aralık 2024’te vurduğu ve Kazakistan’a düşen Azerbaycan hava yollarına ait bir uçak sebebiyle sabıkası da bilinmektedir. Eğer C-130 da aynı şekilde vurulacak olsa Rusya’nın vurduğu ortaya çıkacak, bu kez de Karadeniz havzasında pek çok konuda işbirliği içerisinde olduğu Türkiye ile gerilim yaşayacaktı. Bu durum ise Rusya-AB, Rusya-NATO iplerinin gerildiği bu dönemde Rusya’nın hiç de arzu edeceği bir senaryo olamazdı.
Bir diğer komplo teorisi de olayı Türkiye’ye mesaj vermek için ABD ve Siyonistlerin tezgahladı yönündeydi. Bu maksatla uzaydaki uydular vasıtasıyla laser silahı kullanmak suretiyle vurulmuş. Maksat; Suriye ve Gazze Şeridi’nde Türkiye’nin sesini kısmak içinmiş!
Bu arada uçağın “Görünmez Kurşun” ya da “Kinetik Olmayan Müdahale” kavramlarıyla süslenen elektronik harp (EW) kullanılarak tüm silah ve seyir sistemlerinin köreltildiği de ileri sürüldü. Bunun “Yönlendirilmiş Enerji Silahı” (DEW) ile de yapılmış olabileceği iddia edildi.
Şayet İran’ın yukarıda belirtilen senaryolara uygun imkan ve kabiliyetleri olsa, bu olayı İran’a yıkacaklardır kuşkusuz. Ancak olay İran’ın kolayca ulaşabileceği bir bölgede gerçekleşmedi.
Bir diğer iddia da, uçağın aşınan veya yorulan malzeme sebebiyle, ya da ağır yükün kayması sonucu üzerine gerçekleşmiş olabileceği idi. 24 bin fitte (yaklaşık 8 km) yükseklikten düşen uçak kazasının, 2017 yılında ABD’nin Missisipi eyaletinde eğitim esnasında bir C-130 uçağının kazasıyla benzerlikler taşıdığı üzerineydi. O kazada da uçağın kopan pervane parçaları kuyruk ve gövde hasarı yaratmış, uçak havada parçalara ayrılmıştı. 1958 yapımı, S. Arabistan tarafından hizmet dışına çıkartıldıktan sonra 2012’de satın alınan uçağın düşüşünü bu ihtimale bağlayanlar oldu.
Ancak muharebe uçaklarına göre kullanım ömrü çok daha uzun olan bu uçakları Türkiye uzun bir zamandır güvenlikle kullanmaktadır. Zaten uçağa Aviyonik modernizasyonu uygulanmış, planlı bakım çizelgesine göre 11 Eylül-12 Ekim 2025 döneminde gövde, motor ve pervane bakımları zamanında yapılmış. Türk Hava Kuvvetlerinde C-130’lara ilaveten gene aynı yaşlarda Almanya üretimi C-160 Transall nakliye uçakları da güvenle kullanılmaya devam etmektedir.
Milli Savunma Bakanlığı’nın Açıklamaları Üzerinden Çıkarım
Olayın gerçekleşmesinin ardından akşam 17.00 sularında Gürcistan tarafından bölgede araştırma başlatılmış, ancak Türkiye araştırmanın Türk “kaza kırım” ekipleri ile birlikte yapılmasını isteyince ertesi sabah erken saatlerde incelemeye başlandı.
Neticede şehit naaşları ve olayı daha iyi açıklayabileceği düşünülen “kara kutu” da bulundu. Kazanın ardından 12 Kasımda Milli Savunma Bakanlığı (MSB) C-130 uçuşlarını geçici olarak durdurdu.
MSB, uçakta mühimmat olmadığını, uçağın Suudi Arabistan tarafından hizmet dışına çıkarılmadığını, aksine ihtiyaç fazlası olduğunu, gerekli onarım ve yenilemeler yapıldıktan sonra 2022’den itibaren kullanıldığını, benzer uçakların S. Arabistan tarafından kullanılmaya devam ettiğini ifadeyle, ilk değerlendirmeler sonunda “Dışarıdan bir müdahale veya sabotaj ihtimali bulunmadığı” kanaatinin güçlü olduğu ifade edildi.
MSB tarafından, kaza kırım ekibinin kara kutunun incelemesi de dahil, tüm verilerden istifadeyle kaza aydınlatılabileceği bilgisi verildi.

Kaynak: Türk medyası
Sonuç itibariyle kara kutu bulunup olay açıklanmadan önce olayı nerelere çekmedik ki? Hele de sosyal medyada “konunun uzmanı” tarafından yazıldığı ileri sürülen ama yazarı ve kaynağı belli olmayan tevatürlere inananlara ne demeli? Paranoya derecesinde komplo teorilerine inanan ve bunları kamuoyuna inandırmaya çalışanların sayısı giderek artıyor maalesef.
Burada kamuoyunun bir hassasiyetine de dikkat çekmekte yarar var: 20 vatan evladının şehit olduğu bu elim olay için asgari sayıda da olsa “yas günü” ilan edilebilirdi. Zira bu elim gelişme herhangi bir ülke kralı veya şeyhinin hayatının sonuna geldikten sonra Hakk’ın rahmetine kavuşmasından daha önemsiz değildir!
NOT: Şehitlerimize bir kez daha yüce Mevladan rahmet dilerken, aziz milletimizin başı sağ olsun diyoruz.

YORUMLAR