Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Rabia Yavuz

Hayatı Yeniden Fark Etmek – Rabia Yavuz

Rabia YAVUZ – 08 Kasım 2025

 

Bir sabah, pencereden dışarı baktığımızda garip bir sessizlik hissederiz. Her şey yerli yerindedir: sokaktan geçen insanlar, komşunun balkondaki çiçeği, uzakta beliren sabah otobüsü… Fakat içimizde bir boşluk kıpırdar. Hayat sanki kendi tekrarına dönüşmüştür. Günler, birbirine karışan su damlaları gibi akar. Hiçbir şey tam anlamıyla kötü değildir ama hiçbir şeyde canlı hissettirmemektedir. İşte o anda, içimizde belli belirsiz bir özlem doğar: canlanma isteği. Belki de bu, modern insanın en yaygın yorgunluğudur: çok şey görmek, ama az şey fark etmek. Oysa farkındalık, var olmanın en sade biçimidir. Hayatı değiştirmek değil, onu yeniden görmektir.

Her alışkanlık bir unutuşa dönüşür. Alıştığımız şeyleri artık görmeyiz çünkü onlar artık bizi şaşırtmaz. Sabah aynı yoldan işe gideriz, aynı masada otururuz, aynı fincandan kahvemizi içeriz ve bir noktadan sonra, bu tekrarın içindeki incelikleri kaybederiz. Bir fincan kahve, artık bir fincan kahvedir sadece. Oysa içinde sabrın, ısının, emeğin, dünyanın dolaştığı bir mucize vardır. Ama insan, kendi konforunun içine yerleştiğinde mucizeleri görmekten de vazgeçer.

Sonuç Takıntısı

Ne var ki biz, yeni bir şey yapmanın kendisini değil, sonucunu ciddiye alan bir kültürün çocuklarıyız. Mesela, resim yapmak istemeyiz. Onun yerine “iyi bir resim yapmak” isteriz. Sadece yazmakla yetinemeyiz. Yayınlatmak ta isteriz yazılarımızı. Hep “iyi”nin peşindeyiz, hep sonucun arkasındayız. Lakin bu “iyi” kelimesinin arkasındaki anlamı nadiren düşünürüz. Zira genellikle peşinde olduğumuz şey, başkalarının onayıdır.

Kendi içimizdeki merakın sesine değil, dış dünyanın alkışına kulak veririz. Böylece farkında olmadan, yeniliğin en saf biçimini kaybederiz. Sürecin tadını yitiririz. Halbuki bir çocuk, kalemi eline aldığında “iyi” bir çizgi çizmeye çalışmaz. Sadece çizer. Oysa bizler büyüdükçe, “nasıl görünmeli” düşüncesi “nasıl hissettiriyor”un önüne geçer. Yaratıcılık genellikle bir “üretim” etkinliği sanılır. Oysa çoğu zaman yaratmak, yeniden görmenin bir sonucudur. Bir ressam, yeni bir dünya icat etmez. Sadece zaten var olanı, bizim unuttuğumuz biçimlerde gösterir.

Farkındalık

Oysa yeniliğin özü farkındalıktır. Alışılmış olana yeni bir gözle bakabilmek. Sıradan olanın içindeki sıra dışılığı unutmamak… Örneğin, bir tabak yıkarken suyun sıcaklığını hissetmek bile bu farkındalığın bir biçimidir. Psikolog Ellen Langer’ın dediği gibi, farkındalık yeni ayrımlar yapma becerisidir. Daha önce alışkanlığın sisleri ardında kalmış fark etmediğimiz incelikleri yeniden görebilmektir. Belki de tüm sanat, tüm sevgi tüm canlılık ve tüm iyileşme bu fark etme gücünden doğar. Çünkü bir şeyi fark etmek, onu yeniden hayatımıza çağırmaktır. Bir bilgelik biçimidir; hayata “evet” demenin sessiz hali. Bir çocuk gibi, her şeye ilk defa bakar gibi.

Alışkanlığın Körlüğü

Hatırlayın, seyahat ederken nasıl da dikkatli oluruz. Yeni bir şehirdeki her ayrıntı; duvarların dokusu, tabelalardaki harfler, vitrinlerdeki imgeler. Hepsi zihnimiz için küçük bir ziyafettir. Oysa kendi yaşadığımız şehirde aynı dikkatle bakmayız çevremize.

Alışkanlık, en sessiz körlük biçimidir. Bir ağaca “ağaç” dediğimiz anda, artık onu görmüyoruzdur. Çünkü o tek kelime, varlığın üzerini örter. Bir insanı “tanıdık” olarak etiketlediğimizde, artık onu merak etmeyiz. Kelimeler, dünyayı düzenler ama aynı zamanda örter de. Bir şeyi adlandırdığımızda, artık onu aramayız. Onun içindeki mevcut ve de olası tüm hikâyeleri kaybederiz. Oysa bir ağacı bilmek, onun kök sistemini, fotosentezini anlatmaktır. Ama görmekse dallarındaki cömertliği, mevsimlerle kurduğu dostluğu hissedebilmektir.

Bir kitapta şunu okumuştum: İnsan bazen bir şeyi o kadar iyi bildiğini sanıyor ki, artık göremiyor. Sanırım, gerçek farkındalık, emin olamamaktan geçiyor. Çünkü emin olduğumuz şeyleri artık aramayız. Aramadığımız şeyleri ise gözümüzün önünde olsa bile, çoğu zaman bulamayız.

Bir Taş

Bir keresinde, York şehrinde gezinirken bir kadının bir taşı eline aldığını görmüştüm. Dalgın bir sesle, “Acaba bu taş kaç yaşında?” diye sordu. Bu küçük soru, o anda içimde büyüdü. Çünkü kendi ülkemde, kendi sokağımda hiç sormadığım bir soruydu bu. Belki o kadın da kendi şehrinde bu soruyu daha önce hiç sormamış olabilirdi.

Yabancı ile yeni arasındaki ilişkiyi düşündüğümde yabancı olan şeylerin merakımızı canlı tuttuğuna göre tanıdık olanda yabancı şeyler bulup bulamamanın imkanlarını düşünmeye başladım. Zira yabancı bir yerde olmak, bizi fark etmeye zorlar. Tanıdık çevremizde ise bilme edimi yerini varsaymaya bırakır. Alışkanlık, merakı uyuşturur. Belki de bu yüzden, çoğu zaman hayatın güzelliği yabancı şehirlerde, başka yüzlerde, uzaklarda arıyoruzdur. Oysa aslında güzellik orada, yerinde duruyor. Biz sadece görmeyi unutuyoruz.

Görmek, zihinsel bir eylem kadar ahlaki bir eylemdir de. Çünkü gördüğümüz şeyden sorumluyuz. Bir insanı görmezden gelmek, onun acısına da sırt çevirmektir. Bir güzelliği fark etmekse, o güzelliğe sessizce teşekkür etmektir. Bu yüzden farkındalık, sadece dikkat değil; minnettarlığın bir biçimidir.

Fark Etmek, Yeniden İlişki Kurmaktır

Bir yüzü görmek, sadece onun çizgilerini fark etmek değildir; o çizgilerin anlattığı hayatı, içindeki hikayeleri hissedebilmek, merak edebilmektir.  Belki o zaman bir taşın sertliğini değil, içindeki zamanı görebiliriz. Böylece görmek, yeniden ilişki kurmaya davet eder bizleri. Kendimizle, çevremizle, dünyayla, anlamla.

Kültürümüzde buna “basiret” denirdi: görünenin ardını görebilme yetisi. Bu, sadece gözle değil, kalple de görme becerisidir. Belki de bu sayede psikoloji biliminin laboratuvarı ile bir dervişin dergâhı arasında gizli bir bağ kurulabilir. İkisi de dünyayı yeniden fark etmenin yollarını açabilir bizlere.

Empati: Bakış Açısını Değiştirmek

Bir masanın iki ucunda oturduğumuzu hayal edin. Ben size “Olanları bir de benim gözümden görmeye çalış” diyorum. Siz de hemen bana bakıyorsunuz. Gerçek empati burada başlıyor, bakışını değil, bakış açını değiştirmekle.

Bir başkasının gözünden dünyaya bakmak, kendi perspektifinin sınırlarını fark etmekle başlar. Belki de insan ilişkilerinin çoğu, birbirimizi görmek yerine başka bir gözle göremediğimiz için eksik kalıyor.

Bizi kör eden şey, cehalet değil; alışkanlıkla bakmak çevremize. Bir şeyi sürekli aynı biçimde görmek, onu zamanla görünmez kılıyor bilincimiz için. Bu yüzden, her sabah aynı yoldan işe giderken manzaranın değişmediğini sanıyoruz. Oysa değişmeyi bırakan aslında manzara değil, bizleriz.

Bir kahve kupasına dikkatle baksam kenarındaki ince çatlağı, buharın camda bıraktığı izleri, kahvenin kokusundaki hafif yanıklığı fark etsem işte o anda yeniden yaşamaya, canlanmaya, çevremdeki canlılığa katılmaya, fark etmeye başlayabilirim. Çünkü farkındalık, dünyayı değiştirmek değil; onu yeniden görebilme yetimi hatırlamaktır.

Picasso

Pablo Picasso’ya bir gün, yaptığı portrenin Gertrude Stein’e hiç benzemediği söylenmiş. Picasso ise gülümseyip şöyle demiş: Zamanla ona benzeyecektir. Bu küçük anekdot, görmenin felsefesini anlatır. Biz dünyayı olduğu gibi değil, görmeye alıştığımız gibi görürüz. Zamanla, baktığımız her şey, o alışkanlığın biçimini alır. Dünya, sonunda, bizim onu fark ediş biçimimize benzer.

Bir ressamın yaptığı en önemli şey, dünyayı yeniden düzenleme cesaretini göstermesindedir. Sanat, sadece bir ifade biçimi değil; bir fark etme biçimidir. Belki de bu yüzden, yaratıcı olmak, görme biçimini değiştirmektir. Belki de en büyük sanat, sıradan bir sabahın içinde bile mucizeleri görebilmektir.

Gözlerini Yeniden Açmak

Hayatın büyüsü, büyük anlarda değil, küçük fark edişlerde saklıdır. Bir rüzgârın perdeyi hareket ettirdiği anda, bir yabancının sessizce gülümsediği anda, bir ağacın gölgesinin yavaşça yer değiştirdiği anda… Tüm sanat, tüm sevgi, tüm iyileşme bu fark edişle başlayabilir. Çünkü dünya zaten oradadır. Biz yalnızca gözlerimizi yeniden açmayı unuttuk.

YORUMLAR

⚠️ Yorum gönderilemez:

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    YAZARLAR
    TÜMÜ

    SON HABERLER