maymun çiçeği detayları

Ferhat ÜNLÜ – 06 Eylül 2024

 

İktisadın temel ayrımlarından biri sermaye ve emek merkezli bakış ayrımıdır. Kapitalist iktisat, doğası gereği sermaye merkezli bakar, ‘ihtiyaçların sınırsız, kaynakların ise kıt olduğu’ dünyada her daim gücüne güç katar ve paranın gücü ile gizli bir politik hegemonya da sağlamaya çalışır.

Yani şunu demeye getiriyorum: Her parayı bulan değil, ama burjuvazi davranışları gösteren zenginlerin siyasetten uzak duracağını, tercihen gizliden; bazen de açıktan politikayı etkilemeye çalışmayacağını düşünmek safdillik olur.

Tarihten nevi şahsına münhasır sağlam bir örnek var: Burjuvazi, 1789’daki Fransız Devrimi’nden bu yana sermaye merkezli bir dünya kurmuş ve 19.ve 20. Yüzyıl bu perspektifle şekillenmiştir. Burjuvazi, yalnızca ekonomik değil, politik olarak da güç sahibidir.

Ne var ki hangi politikayı yürütürseniz, sınıfınızın elverdiği tür kompradorluğu sergilerseniz sergileyin, küresel burjuvazinin gelir dağılımındaki bu adaletsizlik ile insanlık üzerinde hegemonya sağlayamaz. Silah kullanmadıkça tabii… Silah da neyse ki henüz küresel sermayede değil, ulus devletlerde.

 

PANDEMİDEN SONRA POPÜLERLEŞTİ

Emek merkezli baktığınızda Evrensel Temel Gelir ya da alaturka deyişle Küresel Asgari Ücreti şöyle tanımlamak mümkün:

“Ulus devletlerin tüm vatandaşlarına herhangi bir şart gözetmeksizin yaşamlarını idame edebilmeleri için verdiği ve evrensel değer koşullarına uygun biçimde belirlenmiş ücret.”

İmdi… Bu meseleye kafa takan şahsiyet, Dünya Temel Gelir Ağı’nın kurucusu olan İngiliz iktisatçı Prof. Dr. Guy Standing. Ama Kovid-19 pandemisine kadar bu kavramın pek esamesi okunmuyordu. Pandemiden sonra bazı ülkelerde popülerleşti. Dolayısıyla bir anlamda artık sermayenin bile emek merkezli bakmasa bile emeği göz önüne alması gereken bir döneme eriştik.

Evrensel Temel Değer fikrini destekleyenler bununla sadece fakirliğin ve işsizliğin önüne geçilemeyeceğini, aynı zamanda girişimciliği de arttıracağını savunuyor.

İsviçre 2016 yılında ‘Evrensel Temel Gelir’ referandumuna gitti; halk oylaması neticesinde ‘Hayır’ cevabı çıktı. Demek ki herkes kendini düşünüyor. Ardından Kanada, Finlandiya, Hollanda ve Hindistan’da da (İşte orada zor!) pilot uygulamalar yapıldı. Son olarak İspanya bu sisteme geçeceğini duyurdu. Almanya da pandemiden sonra pilot uygulama yaptı. Almanya’da ‘Evrensel Temel Gelir’ deneyi, 120 kişiye üç yıl boyunca karşılıksız 1200 euro verilmesi esasına dayanıyordu.

Atlantik ötesine bakarsak… Tam olarak olmasa da Amerika Birleşik Devletleri’nin her ihtiyaç sahibi vatandaşına verdiği 1000 dolarlık ödeme ‘Evrensel Temel Gelir’in uygulamaya geçişi olarak yorumlandı.

 

‘BİRİ YER BİRİ BAKAR, KIYAMET ONDAN KOPAR’

Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri, kendi ulus devletlerinin bekası için bu tür hamleler yapıyorlar. Esasında dünya; değil yaklaşık 8 milyarı, 18 milyarı bile besleyebilir. Ama gelir dağılımı adaletli olmadığı için fakir çoğunluklar, zenginler açısından da küresel anlamda bir ‘güvenlik riski’ oluşturuyorlar. Yani Evrensel Temel Gelir formülünün ilk adımlarının uygulanmasının sebebi uzun vadede ‘Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar’ misali distopyaya gidebilecek olma ihtimalimiz. Aslında Kapitalizm, başlıktaki gibi aslında Evrensel Temel Gelir’e karşı ama güvenlik sorunları ortaya çıkmasın diye bir parça tavize de hazır.

Evrensel Temel Gelir’in uygulanması elbette kolay değil. Öyle ki belki pek çok ülkede hayata geçmesi için referandum gerekir. Bizde henüz yeterince tartışılmıyor. Ama yakın gelecekte daha sık konuşulur hale gelecek. Biz ülke olarak referanduma alışkınız, ama bu ekonomik krizde zengin ve orta üstü gelirlinin dar gelirliye referandumsuz da Evrensel Temel Gelir vizesi vermesi gerekir. Tabii bunun için önce devletin bu konuda karar alması gerekir, kemer sıkma politikası varken imkânsız. Ama gelecekte gündeme gelebilir. Aynı şey bütün ulus devletler için geçerli. Çünkü sadece sermaye merkezli bir dünyanın sürdürülebilirliği kalmadı.