Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
reklam
reklam
mehmet hakan kekeç
Mehmet Hakan Kekeç

Kemal Tahir ve Emir Timur – Mehmet Hakan Kekeç

Mehmet Hakan KEKEÇ – 18 Mayıs 2025

Türkiye’de kimi zümrelerde Emir Timur hakkında oluşmuş menfî telâkkîyi üretip-besleme mevzuunda okur sayısı ve tesir kuvveti itibariyle ilk sırayı alacak olanlardan biri tartışmasız Kemal Tahir’dir. Bilenler bilir, Tahir, “Topal Kasırga” adlı taslak eserinde Emir Timur’u “Kan içici, katil” gibi gayet ağır tabirlerle anmakta ve tarihî rolünü tahkir etmektedir.

Kemal Tahir’in Timur Eleştirisi: “Topal Kasırga” ve Tarihî Yargılar

Tahir’in Timur’a dair olumsuz nazarının hikmeti esasında ehline izahtan varestedir: O, Türkmen konar-göçerler ile köylü Rûm Ortodoks reâyâsının Osmanlı saflarında -ve Yıldırım Bayezid riyâsetinde- yerel beylerle (yani feodal zümrelerle) mücâdele edişini, Timur’un darbesiyle inkıtâa uğramış bir (imparatorluk) teşebbüs(ü) olarak telâkki eder. Tahir’e göre, Timur’un müdahalesi, Bayezid’in sırtında yükselen tarihin terakkî (ilerleme) mecrâsını yıldırım süratiyle sekteye uğratmıştır. Topal Kasırga’nın Rûm’daki yıkımı cereyan etmeseydi İstanbul bu hesap ile belki de Yıldırım Bayezid zamanında ele geçirilecekti.

Bugünden bakıldığında pek tabii bu değerlendirmenin izahı müşküldür; zira “ilerici-gerici” retoriği, zamane ölçütleriyle bağdaşmaz. Lakin, Tahir’in bu nev’i tahlilinde tamamıyla haksız olduğunu söylemek de isabetsiz olur. Muasır müellif ve şairlerden Şeyhoğlu Mustafa’dan bir emsal getirelim: Şeyhoğlu Mustafa, Türkmen konar-göçerler ile Rûm ortodoks köylüsünün toprak sâhibi feodal beylerle cereyan eden mücadelesine atıfla, “Boynuzsuzlar boynuzlulara Firavun oldu…” diyerek Bayezid’in -bugün amatör tarihçilerin çok tenkid ettikleri- Anadolu seferlerini kut(s)ar.

Yıldırım Bayezid Dönemi: Türkmenler, Köylüler ve Feodal Beyler Arasındaki Mücadele

Yıldırım Bayezid’i idrak, tahlil ve tarihî mevkiini tayin edebilmek için, 1396 Niğbolu Muharebesi’nden evveline (savaşın iptidadan nihayete seyrine) bakmak elzemdir. Zira, Niğbolu’ya doğru yürüyen Haçlı beyleri, Osmanlı sahasında niçin bilhassa Sırp-Bulgar-Rum Ortodoks köylüsüne katliam reva görmüştü? Ve Bulgar köylüleri, ne hikmettir ki, bölgede mukim Babâî Türkmenleriyle beraber Yıldırım’ın arkasında saf tutmuştu? Bunun itikad ötesinde sınıfsal analizini yapmak gereklidir. Dahası, bu zümre, Ankara Muharebesi’nin ardından da Musa Çelebi ve Şeyh Bedreddin’i kendi saflarında bulmuştu. Yıldırım’ın, başıbozuk Kalenderî ve Kazerûnî dervişlerine başkentte vakıflar tahsis etmesinin hikmeti ne idi? Dervişlere, köylülere verilmek istenen hür’lük arzusunun menşei neye müstenid idi?

Şeyhoğlu Mustafa’nın Dizelerinde Bayezid’in “İlerici” Politikaları

Yıldırım’ın bina ettiği -Kemal Tahir’in nazarında ilerici damar olarak tavsif edilen- toplumsal yapının, Bulgaristan’da Hurûfîlik tesiriyle dahi değişime uğramadığı, hatta daha da tahkim edildiği görülmektedir. Misalen, Otman Baba Velâyetnâmesi’ne göre, Timur, Anadolu seferi esnasında Seyitgazi’de Kalenderî şeyhi Şucaaddin-i Velî’yi ziyaret edip değerli hediyeler takdim etmiştir. Ne var ki, Şucaaddin, Timur’u hiç hoş karşılamamış ve Anadolu’dan derhal çekilmesini arzu etmiştir.

Hurûfîlik, Bayramî-Melâmîlik ve Balkanlardaki Dinî-Siyasî Hareketler

Bulgaristan’da kalenderî ve “zamanın kutbu” Otman Baba’nın abdalları olarak vücut bulan yarı dinî yarı siyasî mefkûre (hür köylü ve dervişlerin teşekkülü), Anadolu coğrafyasında Bayramî-Melamîlik adında vücuda gelmiştir. Ekinci ve ahî babası Hacı Bayram-ı Velî, Şucaaddin-i Velî’yi Seyitgazi’de ziyaretle tazimde bulunmuş, Sultan II. Murad’a bağlılık arz etmiştir. II. Murad, bu bağlılığı tasdik ederek, Seyitgazi erenlerini Düzmece Mustafa’ya karşı Mihaloğlu Mehmed’le birlikte safında yer vermiştir.

Özetle ifade etmek gerekir ki, Timur’un Anadolu’ya vurduğu darbe, zannedildiği gibi Türkmen kütlesine değil, bilakis Türkmen feodal beylerinin serbest kalışına vesile olmuştur. Türkmenler, daha önce olduğu gibi sonrasında da derviş vakıflarının, ahîlerin, ekinci bayramîlerin, melamîlerin, şehirlerde halvetîlerin, Rumeli ve orduda bektaşîlerin, en ücra köşelerde Osmanoğlu vekillerinin himayesinde Osmanlı saflarında yer almaya devam etmişlerdir. Bilhassa vakıf arşivimiz bu savımızı tasdik eder. Kemal Tahir ise bu damarı keşfetmiş ve Emir Timur’a itirazını bu minvalde -fakat başka vechelerle- dile getirmiştir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER