Haydar AS – 03 Aralık 2025
Yüzyılın en büyük sorunu olan Terör sorununu çözme aşamasına gelmişiz fakat çözülmekte olan sorunun halen Kürt sorunu olduğunu ısrarla vurgulayanlar var.
Gerek PKK gerek siyasi uzantısı partiler gerekse finansörlük görevi gören emperyal güçler bir Kürt sorunu algısını ta başından beri pompalayarak terörist faaliyetlerine bir gerekçe olarak gördüler.
Bunların niyetini bildiğimiz için bir yere kadar anlaya biliyoruz.
Fakat ülkemizin başta bir takım siyasetçileri, akademisyenleri ve aydınlarının bu tuzağa düşmelerine şaşıyorum doğrusu.
Bu ayrıntıyı vurgulamamın nedeni, bugünlerde çözüme kavuşması beklenen Terör sorununun yanlış bir kulvarda tartışılmaması içindir.
İçerideki Yanlış Okumalar
ilk düğmeyi yanlış iliklemeyelim diye dikkatli olmamız gerekiyor.
Terörist faaliyetlerin varlığını Kürt sorununa dayandıranlar , PKK’ den en az Türkler kadar muzdarip olan Kürtlerin varlığını nasıl görmezden geliyorlar acaba?
Terör örgütü PKK’nın, hem malıyla hem canıyla inim inim inlettiği Kürtler olmasına rağmen çıkıp Kürt sorunundan dem vurmayı iyi niyetli göremiyorum .
Elbette ki PKK içinde Kürtlerden oluşan bir ihanet şebekesi olmuştur.
Fakat öbür yanda, Devletine, Vatanına, Bayrağına bağlı millet olmanın ortak gururunu yaşayan milyonlarca Kürdü nasıl görmezden geleceğiz?
Eğer bölge halkına bir sorun peydahlamak istiyorsak bence en doğrusu bölgeye bakış sorunu olarak görmek daha doğru olur.
Devlet Politikalarındaki Tarihsel Hatalar
Geçmişte yapılan Devlet politikalarını özellikle demokrasinin askıya alındığı ara dönemlerde yapılan hataları hangimiz inkar edebiliriz.
Fakat Diyarbakır cezaevinde yapılan insanlık onuruna yakışmayan işkenceleri görüp, Ankara’nın göbeğinde ki Mamak cezaevinde yapılan işkenceleri görmezden gelirsek teşhisi de yanlış yapmış oluruz.
Devletin sürgün yeri olarak gördüğü Ankara’nın doğusunda sadece Kürtlerin olmadığını da bilmemiz gerekiyor.
Evet devlet kucaklamayı doğru yapmadı, fakat bunu Kürt ile Türk kıyaslaması olarak değil, doğu ile batı ayrımı olarak değerlendirmek daha doğru olur.
Yani demek istediğim, Hakkari eşit haklardan yararlanamadıysa Artvin’de, Gümüşhane’de, Kastamonu’da yararlanmamıştır.
Bugün geldiğimiz noktada geçmişten ders alındığı aşikar, ülkenin her köşesinde devleti temsil eden bizim gibi olmayan ceberut yöneticiler gitmiş, vatandaşı öteki görmeyen, kucaklayan, kollayan, Babacan, samimi, çözüm odaklı yöneticiler gelmiştir.
Yani sorun kesinlikle vardı fakat bunun adı Kürt sorunu değil, Türkiye’nin sorunudur ve bunu Ankara’nın bakış sorunu olarak görmek daha isabetli olur diye düşünmekteyim.
Toplumsal Barışın Sessiz Tanığı
Zaten iddia edildiği gibi bir sorun olsaydı eğer, bu sorunun toplumsal tabana sirayet etmemesi mümkün müydü acaba?
Bugün güzel ülkemizin her hangi bir yerinde Türk ile Kürt arasında en ufak bir ayrışma olmaması mümkün olabilir miydi acaba?
Ülkenin hemen her tarafında Kürtler, öğretmen, esnaf, memur, işçi, sporcu, kebapçı, müteahhit olarak bulunacak, fakat birileri ısrarla Kürt sorunu var diyecek.
Komşu olacak, arkadaş olacak, dünür olacak ama Kürt sorunu da olacak, yersen tabi!
Devletin çeşitli kademelerinde üst düzey yönetici olacak sorarsan Kürt sorunu var diyecek.
Müsteşar olacak, Bakan olacak, Başbakan hatta Cumhurbaşkanı olacak ama Kürt sorunu da olacak, sizce de anormal değil mi bu durum.
Ha bu arada gerçekten Kürt sorunu diye bir sorun olursa, bu ülkenin ortak sorunu olarak kabul edilip üstesinden gelmek için doğusuyla, batısıyla- kuzeyiyle, güneyiyle ortak hareket ederiz zaten, etmeliyiz de..
Böyle bir sorun ortak sorunumuz olur.
Elin ecnebisi Türkü Kürt’ten, Kürdü Türk’ten daha fazla sevemez.
Çünkü, Sevinçte de tasada da hep biz vardık var olmaya da devam edeceğiz.
Ve bugün geldiğimiz noktada bizi ayrıştırmak isteyip bir türlü başaramayan Terör örgütüyle yürütülen bir süreç var.
Bize düşen Türküyle, Kürdüyle hepimizin ortak sorunu olan bu terör belasının bir daha yaşanmaması temennisiyle acılarımızı kalbimize gömerek sürece destek vermektir.

YORUMLAR