Ceyhun BOZKURT – 24 Temmuz 2025
Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, bir hafta önce Suriye’nin savunma kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda “Talep etmeleri durumunda Suriye’nin savunma kapasitesinin güçlendirilmesi ve terörle mücadelesine destek olmak için elimizden gelen desteği sağlayacağımızı daha önce ifade etmiştik” açıklaması yapmıştı.
Dün sabah MSB kaynakları yeni bir açıklama yaptı: “Suriye yönetimi tarafından, savunma kapasitesinin güçlendirilmesi ve başta DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadele kapsamında Türkiye’den resmi destek talep edilmiştir. Bu talep doğrultusunda, Suriye’nin savunma kapasitesini artırmaya yönelik eğitim, danışmanlık ve teknik destek sağlanması için çalışmalarımız devam etmektedir.”
Ben de son yazımda İsrail’in en büyük korkusunun Türkiye ile Suriye arasında Türkiye ile Libya arasındakinin benzeri bir anlaşma olduğunu yazmıştım.
Artık bunun ilk adımlarının atıldığını söyleyebilirim. İsrail’in de en büyük korkusu buydu. Bütün dengeleri Suriye’nin ve İsrail’deki faşist-soykırımcı-siyonist iktidarın karşısındaki mazlumların elini güçlendireceğini söylemek mümkün.
Tabii ki her şey bir günde güllük gülistanlık olmayacak. Bütün olumlu veya olumsuz süreçler onlarca hatta yüzlerce yıl sürebiliyor. Örneğin Türklerin imparatorluğu Osmanlı’nın 1683’te başlayan çöküş ve toprak kaybı süreci 1921 yılında Duatepe’de durdurulmuştu.
1878 yılında İngilizlere ödünç verdiğimiz, İngilizlerin 1914 yılında ilhak ettiği Kıbrıs Adası’na Türk askeri, Türklere yönelik soykırım durdurmak için 1974 yılında çıkabilmişti.
Lozan’da uluslararası komisyona bırakmak zorunda kaldığımız Türk boğazlarını ancak 1936 yılında yeniden Türk boğazları yapabilmiştik.
Sadece bizim tarihimizde değil başka milletlerin tarihinde de onlarca örnek sayabiliriz.
Şimdi de 1918 yılında çekildiğimiz Suriye’ye resmi olarak tam 107 yıl sonra gireceğiz. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı harekatlarıyla zaten oradaydık. Ama resmi olarak önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz.
Tarihin bizim coğrafyamızda Türkleri yeniden çağırdığı bir dönemdeyiz.
Türk Adaleti Yeniden Sahada mı?
Türk sistemi, Türk adaleti, Türk insanlığı, özünde de Türk medeniyetinin getireceği yüksek adaletin ve kardeşliğin, dostluğun yeniden gösterilmeye başladığı bir dönemin arifesindeyiz. Dediğim gibi kolay olmayacak.
Yüz yıldan fazladır atılan emperyalist-siyonist tohumlar bile direnç gösterecektir.
Unutmayın burada Arap düşmanlığı yaptıranlar Arap dünyasında da Türk düşmanlığını beslediler. Ama Arap devletlerinin halkları tarihi büyüklerinden dinlediler. Bu nedenle Filistin’den Suriye’ye hep “Şimal’e baktılar”.
Elbette ülkelerin egemenliklerini esas alan bir iletişim ve dayanışma politikasıyla artık Türkiye’nin savunmasının Yemen Denizi’nden Libya’ya, Türk Dünyası’ndan Adriyatik’e uzandığı dönemin başlangıcındayız. Aslında eskiden beri öyleydi. Tarih bize bunu emrediyordu. Artık şartları da bu olgunluğa eriştirdik. Bunun için emperyalist-siyonist merkezlerin içerideki uşaklarını ezdik, ezmeye devam etme kararlılığımızı sürdürüyoruz.
Kardeşlik projelerini öne çıkarıyoruz.
Terörü bitirme kararlılığını Devlet politikası olarak yürütüyoruz. Milletin de topyekûn katılımı olacaktır.
Eksiğimizi gediğimizi gidermeye çalışıyoruz.
Ayrıca aktardığımız gibi Türkiye’nin sınırlarının çok derinlere uzandığını anladık ve bunun pratiğini hayata geçirmeye çalışıyoruz.
Türkiye’nin Radarları, İsrail’in Psikolojik Üstünlüğünü Sarsabilir
Suriye ile de hem kardeşlik-dostluk hem de stratejik çıkar çerçevesinde karşılıklı kazanacağımız askeri bir işbirliği bütün dengeyi İsrail başta olmak üzere emperyalist-siyonist aleyhine, bizlerin lehine çevirecektir.
Örneğin Türkiye’nin kuracağı sofistike radar sistemli hava savunma sistemleri, iki İsrail uçağını düşürdüğünde bütün psikolojik üstünlük Suriye’ye, Türkiye’ye geçecektir.
Zor olacaktır.
Ama artık başlamıştır.
Büyük Komutan Mustafa Kemal’in söylediği gibi:
“Vicdanımızdan gelen bir ses, bize vatanın bu sıcak ve samimî ufuklarını tamamen temizlemedikçe, gemilerimizin Tobruk, Derne, Bingazi ve Trablusgarp limanlarında tekrar demir atmış olduğunu görmedikçe vazifemizi bitirmiş sayılamayacağımızı ihtar ediyor!”
Atatürk’ün Libya’da olduğu Suriye’de de hayalleri vardı. O hayallerin de belki başlangıcını yaşıyoruz…
Hem de 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın arifesinde.
Hadi bismillah…
YORUMLAR