Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
ceyhun bozkurt logo
Ceyhun Bozkurt

Paskalya Ayaklanması-IRB’den IRA’ya Büyük İsyanın Başlangıcı ve Bitişi – Ceyhun Bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 25 Temmuz 2025

 

PKK’nın silah bırakma sürecinde IRA modelinden söz ediliyor.

Öncelikli sorular şunlar:

IRA saldırıları nasıl başladı ve devam etti?

İngilizler IRA ile çatışmaları nasıl bitirdi?

İngiltere ile İrlanda arasındaki sorunun kaynağı 1600’lere kadar uzanır. İngiliz yerleşimcilerin İrlanda adasına gelmesi ve Katolik İrlanda halkını yönetimleri altına almaya başlamalarına dayanıyor. Katolik İrlandalılar bu duruma tepki göstererek adım adım işgale direnmeye başlıyor.

Ancak 20. Yüzyıla damgasını vuran esas isyan IRA ile başlamıştır.

Paskalya Ayaklanması

Tarihler 24 Nisan 1916’yı göstermektedir. Günlerden Pazartesi’dir. 1848’deki isyana katılan bir grup İrlandalı tarafından 1858 yılında kurulan İrlanda Cumhuriyetçi Kardeşliği (Irish Republican Brotherhood-IRB) isimli grubun liderlerinden Patrick H. Pearse Dublin postanesinin merdivenlerinin önünde toplanan kalabalığa yaptığı konuşmada yeni bir ayaklanmanın başlangıcının nutkunu çekmekteydi. İrlanda halkının isyanı başka bir aşamaya geçmek üzereydi. İngilizlerin artık İrlanda’nın serbest cumhuriyetini tanımasını söyleyen Pearse’nin konuşmasını yaptığı dakikalarda bazı IRB üyeleri Dublin’in çok sayıda bölgesinde kilit noktaların kontrolünü ele geçirmekteydi. Amaçları bu süre zarfında İrlanda halkının da bu ayaklanmaya katılarak büyük ve genel isyanının başlamasıydı. Tam 5 gün boyunca Dublin’de ciddi çatışmalar yaşandı. Ayaklanma, İngilizlerin askeri müdahalesiyle sona erdi. Bu olay tarihe Paskalya Ayaklanması olarak geçti. Çünkü o tarihler aynı zamanda Hıristiyanların Paskalya bayramına denk gelmekteydi.

İngilizlerin sert müdahalesi, İngiliz taraftarı çok sayıda İrlandalının da bağımsız bir İrlanda Cumhuriyeti kavramına yönelmesine neden oldu. Pearse ve kardeşi Willie de dahil olmak üzere IRB’nin on dört lideri askeri mahkemede yargılanıp kurşuna dizilerek idam edildi. Thomas Clarke , Thomas MacDonagh ve Pearse’ın kendisi, 3 Mayıs 1916 sabahı idam edilen ilk isyancılardı.

Ölen 485 kişiden yüzde 54’ü sivil, yüzde 26’sı İngiliz askerleri, yüzde 16’sının isyancılar ve yüzde 4’ü polisti.

Artık yeni bir dönem başlamıştı.

Paskalya Ayaklanması’nın ardından gelen baskı döneminde, İrlandalı gönüllüler IRA çatısı altında örgütlenerek Britanyalılara karşı bir savaşa girişti. Bu dönemde İngiliz Başbakanı David Lloyd George biri Kuzey İrlanda, diğeri Güney İrlanda için olmak üzere iki parlamento kurarak kontrolü elinde tutmaya çalışmıştı. Fakat Katolik Güney İrlanda, İngilizlere ödün vermedi. Bunun üzerine Lloyd George, İrlandalılarla  barış yaptı. Anlaşmaya göre Güney İrlanda uygulamada İrlanda Bağımsız Devleti adıyla bağımsızlığını kazandı (6 Aralık 1921, İngiltere-İrlanda Anlaşması). Kuzey İrlanda ise Birleşik Krallık’a bağlı kaldı.

Bir not: IRB, 1919’da İrlanda Cumhuriyet Ordusu (Irish Republican Army-IRA) adını almıştı.

Siyasi ayak olan Sinn Fein’in İrlanda toplumundaki etkisi artmıştı. İngiliz raporlarında 100 bin mensubu olduğu yazılmaktaydı. Sinn Fein büyürken İngiliz parlementerler “isyancılara iyi davranalım-davranmayalım” diye ikiye bölünmüştü. Bu karışıklıkta 1920 yılında Olağanüstü Hal Yasası çıkarıldı. Yasa, Sinn Fein mensubu olduklarından şüphe edilenlerin yargılanmadan tutuklanabilecekleri, gerektiğinde askeri mahkemeye çıkarılabilecekleri yetkisini askeri komutana verdi. Ardından 1921 yılında da sıkıyönetim ilan edildi.

Ancak tüm baskı rejimi başarısız oldu. Tecrübesiz güvenlik güçleri ayaklanmacılara karşı başarısız oldu. Başarısız oldukça sivillere baskı uyguladılar. Tutuklamalar, işkenceler yaşandı. Mehmet Ali Kışlalı, “Güneydoğu-Düşük Yoğunluklu Çatışma” kitabında Lloyd George’nin bu yöntemleri doğru bulmadığını ancak o şartlarda tuvvetten vazgeçmenin şiddete, bölücülüğe, suçlara teslim olma anlamına geleceğini, buna hiç hazır olmadığını söylediğini aktarmakta. Kitaptaki bilgiye göre bir dostuna “cinayetle el sıkışmam” demişti.

Kanlı Dönem: 1969 Sonrası IRA Saldırıları

Özetle, 1969 yılına kadar karşılıklı saldırılarla süreç devam etti. 1969-1970 ile beraber IRA büyük bir atılım yaptı. Newsweek o dönemi şöyle anlatıyor:

“1970’lerde İrlandalı cumhuriyetçi paramiliterler, Britanya anakarasında şaşırtıcı bir düzenlilikle bomba patlatabiliyordu. IRA 1972’de, Britanya Ordusu Paraşüt Alayı’nın Aldershot karargahında meydana gelen bir patlamada yedi kişiyi öldürdü. Bir yıl sonra, IRA Londra’ya bir birlik göndererek iki bomba patlatmayı başardı, 180 kişiyi yaraladı ve birini öldürdü. 1974’te, Britanyalı askerleri ve ailelerini taşıyan bir otobüse atılan bomba sonucu 11 kişi öldü; Guildford’da ayrı saldırılarda beş kişi öldü, 50 kişi yaralandı, Birmingham’daki bir barda ise 21 kişi öldürüldü. Liste uzayıp gidiyor.”

IRA ile çatışma Ağustos 1969’da başlamış ve Nisan 1998’de İngiliz ve İrlanda hükümetleri arasında Belfast Hayırlı Cuma Anlaşması’nın imzalanmasıyla sona ermiştir. IRA’nın aşırılığı üç temel inanca dayanıyordu: Kuzey İrlanda üzerindeki İngiliz egemenliğinin tamamen reddedilmesi; siyasi kurumlara meşruiyet kazandırmamak için onlarla iş birliği yapmama; ve birleşik İrlanda hedeflerine ulaşmak için şiddet kullanma.

IRA, 1969 ile 1994 yılları arasında 600’ü sivil olmak üzere yaklaşık 1.800 kişiyi öldürdü. 1990’ların sonlarına gelindiğinde, on yıl sürecek şiddet eylemlerine yetecek kadar büyük bir silah cephaneliği biriktirmişti. IRA, şantaj ve diğer yasadışı faaliyetler yoluyla büyük miktarda para topladı ve toplumunu kontrol etmek için acımasız yöntemler kullandı. O dönemde, faaliyetleri yerleşik siyasi sistem için ciddi bir tehdit oluşturuyordu. Bir dizi büyük saldırı gerçekleştirdi; bunların en dikkat çekeni, Temmuz 1972’de Belfast’ta yirmiden fazla bombanın patlatılmasıyla dokuz kişinin ölümüne ve 130 kişinin yaralanmasına yol açan saldırıydı. Buna misilleme olarak, İngiliz hükümeti Belfast’ta IRA kontrolündeki bölgelere tanklar gönderdi.

İngilizlerin saldırıları da çok sert ve kanlıydı. Örneğin 1972 yılının Ocak ayı sonunda Londonderry’de yapılan bir yürüyüşe İngiliz özel paraşütçü birlikleri saldırdı. Tam 13 silahsız Katolik hayatını kaybetti.

İngiliz hükümeti, isyan ve şiddete rağmen 1990 yılına kadar IRA ile arka kapıdan iletişim kurmaya devam etti, ancak bu çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak her iki taraf da hedeflerine güç kullanarak ulaşamayacaklarını ve net bir askeri çözüm olmadığını anlayınca, iki taraf arasında yapılandırılmış müzakerelere olanak sağlamak için ateşkes yapılmasına karar verdiler. Nihayet, Ağustos 1994’te IRA tam bir ateşkes ilan etti ve bunun sonucunda resmi bir barış süreci başladı.

Ancak ateşkese rağmen sonrasında da dönem dönem saldırılar ve çatışmalar sürdü. Buckingham Üniversitesi Güvenlik ve İstihbarat Çalışmaları Merkezi’nde (BUCSIS) Araştırma Görevlisi olan Dr. Muhammed Tahir Mahmud’un aktardığına göre Kuzey İrlanda’daki barış süreci birkaç aşamaya ayrılabilir. İlk aşama, iki hükümet ve siyasi partiler arasında elit düzeyde siyasi diyalogdan oluşur. Bu müzakerelerin temel amacı, Kuzey İrlanda’daki siyasi kurumların gelecekteki işleyişi konusunda bir anlaşmaya varmaktır. Bu diyalog aşamasında atılan adımlardan biri de Mayıs 1996 seçimleriydi.

Siyasi Çözüm ve Normalleşme Adımları

10 Nisan 1998’de, İrlanda ve Birleşik Krallık hükümetleri ile on bir siyasi parti tarafından imzalanan Hayırlı Cuma Anlaşması’nın metni üzerinde mutabakata varıldı. Anlaşma, İrlanda Cumhuriyeti’nin İrlanda adası üzerindeki tüm iddiasını ortadan kaldırdı ve Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık üyesi olarak kalmasını sağladı. Ancak, halkın çoğunluğu kabul ederse Kuzey İrlanda, birleşik bir İrlanda’ya katılabilecekti. Silahlı grupların silahsızlandırılması, Anlaşma’nın bir diğer önemli bileşeniydi. Bu, büyük siyasi partiler tarafından desteklendi.

Barış inşa süreci yerel partilerle ortaklık içinde devam etti. Yerel yönetimleri kurmak için seçimler yapıldı. Güvenlik ve adalet sistemleri yeniden yapılandırıldı. İnsan hakları, eşitlik konuları ve şiddet yanlısı aşırılıkçı grupların silahsızlandırılmasına odaklanıldı. İşlevsel bir Meclis oluşturmak ve iktidarı paylaşan Yürütme’yi yeniden tesis etmek için çeşitli girişimlerde bulunuldu. Asıl atılım, IRA’nın silahlı çatışmaya resmen son verdiğini ve Bağımsız İzleme Komisyonu üyelerinin gözetiminde silahlarını bıraktığını 28 Temmuz 2005’te gerçekleşti. Ayrıca, IRA hedeflerine siyasi ve barışçıl yollarla ulaşacağını duyurdu.

Sonuç olarak, IRA’nın siyasi kanadı Sinn Fein, polis reformu sürecinin meşruiyetini kabul etti. Buna karşılık Demokratik Birlik Partisi, Sinn Fein ile iktidar paylaşımına dayalı Yürütme Kurulu’na katılmayı kabul etti. Bu durum 2006 yılında St Andrews Anlaşması ile çözüldü ve Mayıs 2007’de yeni bir seçim yapıldı. Seçimin ardından İngiliz ordusu artık sokaklarda görülmedi ve askeri altyapısı kaldırıldı.

Özetle İrlanda ve IRA modeli bu. Benzemeyen yön: İrlandalıların haklı bağımsızlık mücadelesi. Bizdeki gibi bir Türk-Kürt kaynaşması orada yok. Bu nedenle temeli benzemiyor. Ancak sonrasındaki süreçte IRA’nın silah bırakması, topluma entegrasyon benzerlikler gösteriyor.

İncelemeye devam edeceğiz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER