Bercan TUTAR – 29 Aralık 2025
Libya ve Suriye’de yapamadığını Somali’de devreye sokan İsrail, bu yolla bir taşla üç kuş vurmayı planlıyor.
İsrail hemen her cepheden Türkiye’ye karşı saldırılarını sürdürüyor. Suriye ve Gazze’de sıkışan Siyonistler son dönemlerde Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) de yanına alarak Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika üzerinden Türkiye’yi hedef alan girişimlerde bulunuyor. Zira Türkiye’nin Suriye, Filistin, Mısır, Libya, Sudan, Somali, Etiyopya üzerinden yaptığı hamleler Siyonistleri çok zorluyor. Hareket aklanı giderek daralan İsrail, Avrupa ve ABD’den yüz görememenin de verdiği kahırla çareyi Rum lobisine sığınmakta buldu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 22 Aralık’ta Batı Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile GKRY lideri Nikos Hristodulidus ile üçlü zirvede bir araya gelerek Türkiye’ye meydan okudu. Üç aktör Türkiye’yi bölgede çevreleme ve hatta dışarda tutmak için her tür ortak girişime başvuracaklarını ilan etti. Ortak müdahale gücü oluşturmayı bile kararlaştırdıklarını açıkladılar. Bu elbette resmi olarak ilan edilmedi. Ancak bunu bir irade beyanı olarak dile getirdiler. Bu da Türkiye’den ne kadar korktuklarına işaret ediyor. Bu nedenle ittifaklarını resmiyete dökemediler. Bunu bilen Sayın Erdoğan haklı olarak Batı Kudüs’teki korkak ve sinsi meydan okumayı ‘teneke tıngırtısı’ diye niteledi.
Afrika Hamlesi ve Siyonist Rahatsızlık
Fakat sinek ne kadar küçük de olsa mide bulandırır. Siyonist lobi Türkiye’nin Filistin, Suriye ve Kuzey Afrika’daki kazanımları kadar Kızıldeniz’deki yükselişinden de oldukça rahatsız. Türkiye’nin özellikle 2005’te ilan ettiği Afrika yılından sonra yaptığı hamleler ile Libya, Sudan ve Somali’de elde ettiği stratejik kazanımlar, Siyonistlerin bütün kirli planlarını bozuyor. Suriye ve Gazze’de kaybeden İsrail, aynı hezimeti Libya ve Somali’de de yaşıyor. Sudan’da ise hâlâ direniyorlar. Orada da ibre Türkiye’den yana dönmeye başladı. Nitekim dört gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile Ankara’da bir araya gelmesi yakında orada da dengelerin Türkiye lehine ve İsrail aleyhine değişeceğini gösteriyor. Bu nedenle Türkiye’nin özellikle Somali üzerinden gerçekleştirdiği jeo-politik hamleler İsrail’de en az Suriye, Gazze ve Libya’daki ezber bozan adımlar kadar derin sarsıntılara yol açıyor.
Somali, özellikle Kızıldeniz ile küresel ticaret yollarının can damarı konumundaki Afrika Boynuzu’nun tam kalbinde yer alıyor. Hint Okyanusu, Arap Denizi, Aden Körfezi ve Kızıldeniz’den oluşan en hayati önemdeki coğrafi kesitin merkezindeki Somali’de Türkiye’nin tek hegemon olarak yükselişi elbette İsrail’de travmaları tetikliyor. Nitekim Israel Hayom gazetesinin yazarlarından stratejist Shay Gal farklı tarihlerde yazdığı makalelerde sürekli Türkiye’nin Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika, Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu’nda yaptığı oyun kurucu ve oyun bozucu hamlelerinden sitem ve serzenişle bahsediyor. İsrail’in Yunanistan ve Rum kesimiyle birlikte hareket ederek yükselen Türk hegemonyasına karşı harekete geçmesini savunuyordu.
Tıpkı CHP lideri Özgür Özel gibi sürekli Türkiye’yi Batı’ya şikâyet eden Shay Gal, CHP zihniyetiyle örtüşen çağrılarında NATO, Avrupa ve ABD’ye sabah akşam şu sözlerle yalvarıp duruyor: “Türkiye askeri ve siyasi olarak Batılı ittifak sisteminde yer alıyor. Ancak Ortadoğu’da başta Katar, Suriye ve Kıbrıs olmak üzere bağımsız askeri üsler kuruyor. Somali ve Libya ile stratejik anlaşmalara imza atıp NATO’ya meydan okuyor. Buna nasıl izin veriyorsunuz. Türkiye’yi durdurun!”
Son yazılarından birinde Türkiye’nin Kızıldeniz’deki sessiz güç oyununun Somali’yi bir vekâlet savaşı cephesine dönüştürdüğünü söylüyordu. Türkiye’nin Kızıldeniz hattındaki hamleleriyle bölgesel süper güç haline geldiğini belirten diğer İsrailli ve Yunanlı stratejistler gibi Gal de Türkiye’nin yükselişinden duyduğu rahatsızlığı şu cümlelerle ifade etmişti. “Kalkınma sloganları altında Türkiye, vekil devlet rolünü üstlendi Somali’de. Binlerce Somalili askerin eğitilmesi, askeri üsler, hava rotalarını kontrol edebilen uzun süreli imtiyazlar altında bir havaalanı ve liman, Erdoğan’ın adını taşıyan bir ulusal hastane ve Ankara’ya yönetime erişim sağlayan bir kanal, yarım yüzyıl sonra Somali’deki ilk yabancı banka, bir Türk devlet bankası… Bütün bu hamleler hayırseverlik değil, kaldıraçtır. Somali koruma ve altyapı alırken Türkiye ise NATO’nun gözetimi altında olmayan, Avrupa’nın şekillendiremediği ve İran’ın kıskanabileceği ikinci bir stratejik coğrafya inşa ediyor. Bu denizaşırı bölge NATO’nun görüş alanının dışında kalıyor. Somali bir laboratuvar, Aden Körfezi ve Kızıldeniz koridoru ise Türkiye’nin yeni oyun sahası…”
Somali’de Kurulan Türk Stratejik Ekosistemi
Son olarak Türkiye’nin Somali’deki füze deneme projesi Siyonistleri paniğe sürüklemişti. Türkiye’nin Rusya ile inşa ettiği Akkuyu Nükleer Santrali’ne ve nükleer güç Pakistan ile savunma alanlarında kurduğu yeni stratejik ilişkilere dikkat çeken Shay Gal, “NATO tarihinde ilk kez bir üye devlet (Türkiye) paralel bir stratejik ekosistem kuruyor” diye hayıflanmıştı. İsrail ve Yunanistan’ın en büyük korkusu zaten Türkiye’nin Libya’da gerçekleştiği stratejinin aynısını bu kez Somali üzerinden Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu’nda devreye sokması.
Peki, Türkiye Libya’da ne yaptı ve Somali’de neler yapıyor? Türkiye Afrika’nın en zengin ve en gelişmiş ülkesi Libya’da elde ettiği başarıyla Kuzey Afrika’daki müdahalesini kalıcı bir varlığa dönüştürdü. Deniz ve hidrokarbon anlaşmaları imzaladı. El-Vatiye ve Misrata’da hava üsleri açtı. Savunma anlaşmaları yaptı. Türk birliklerinin 2028’e kadar kalmasını sağlayan parlamento kararları aldı.
Somali bu anlamda Türkiye’nin Akdeniz’i şekillendiren Libya’daki modelinin Kızıldeniz ve Afrika Körfezi versiyonu olarak görülüyor. Somali ile Türkiye, Akdeniz’den Kızıldeniz koridoruna uzanarak Ege’den Körfez’e kadar Türkiye’ye yönelik tehditleri beraber çökertiyor. Libya tehlike altına girdiğinde de Türkiye harekete geçiyor. Böylece eşgüdümsel bir savunma sistemi kurulmuş durumda. Çünkü Türkiye’nin İngiliz ve Fransız donanmalarını geçen deniz gücü ve yeni füze sistemleri diğer başkentler için hayli caydırıcı bir niteliğe sahip.
İsrailli stratejistlerle siyaset adamları bu nedenlerden dolayı Akdeniz, Ortadoğu ve Kızıldeniz başta olmak üzere Afrika’daki yükselen Türk hegemonyasına karşı en büyük koz olarak kaosu görüyor. Libya, Suriye ve Sudan’da iç savaşları derinleştirip ülkeleri bölme senaryolarını devreye sokmaya çalışan İsrail, Somali’de de benzer kaos ve parçalanma stratejisini devreye sokmaya çalışıyor.
Bu kapsamda İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu, Somali’nin ayrılıkçı Somaliland bölgesini bağımsız bir ülke olarak tanıdığını açıkladı. Sudan’ı, Sudan ve Güney Sudan diye ikiye bölen emperyal ve Siyonist proje bu kez Somali’de devrede. Libya ve Suriye’de yapamadığını Somali’de devreye sokan İsrail, bu yolla bir taşla üç kuş vurmayı planlıyor. Somaliland’i devlet olarak tanıyan İsrail hem Türkiye’nin hamlelerine darbe indirmeyi hem Gazze’den sürgün edilecek 1 milyona yakın Filistinliyi Somaliland’e yerleştirmeyi hem de Kızıldeniz’in karşı kıyısındaki Yemen’de bulunan Husi savaşçılara karşı mevzi kazanmayı düşünüyor. Ancak burada da tıpkı Suriye, Gazze ve Libya’da olduğu gibi hezimetle karşılaşacak. Somaliland üzerinden devreye sokulan Siyonist tezgâh akamete uğrayacaktır. Haliyle Somali’den ayrılıp tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Somaliland’i tanıyan ilk ülke olarak sükse yapmaya çalışan İsrail amacına ulaşamayacak. Devran artık değişti. İsrail ve soykırımcı yandaşlarının yapıp ettikleri Sayın Erdoğan’ın ifadesiyle ‘teneke tıngırtısı’ndan başka bir anlama gelmiyor. Zira İsrail’in diplomatik cambazlıklarla jeo-politik kazanımlar elde ettiği dönemler geride kaldı. Dünya ve bölgemiz yeni bir çağa, post-Siyonist yeni bir aşamaya doğru ilerliyor.



YORUMLAR