Ersoy DEDE – 11 Aralık 2025
Dünya, Gazze’nin Enkazında Kendi Vicdanının Çürüyüşünü İzliyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri artık diplomatik bir uyarı değil; modern dünyanın çürümüş vicdanına tutulmuş bir projektör niteliğinde: “70 bini aşkın Gazzelinin hayatını kaybettiği bu soykırım, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin değerlerinin ağır tahribata uğradığının açık göstergesidir.”
Bu cümle, yalnızca Filistin’deki dramı tarif etmiyor. Aynı zamanda Batı’nın kendi yazdığı metinlere, imza attığı evrensel ilkelere, yemin ettiği değerler dizisine nasıl ihanet ettiğini ortaya koyuyor.
Bugün Gazze’de yıkılan aslında yalnızca binalar değil. Yıkılan, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin “insan hayatı kutsaldır” ilkesi, yıkılan batının ahlâki üstünlük iddiası, yıkılan uluslararası hukuk sisteminin meşruiyetidir.
Ve dünya, bu yıkım karşısında utanç verici bir sessizlik içinde.
SÖZDE EVRENSEL DEĞERLERİN EN BÜYÜK ÇÖKÜŞ ANI
1948’de yaşanan felaketlerin ardından “bir daha asla” diyerek kurulan insan hakları düzeni, bugün kameralar karşısında paramparça ediliyor. Filistin’de annelerin cesetleri çocuklarına sarılı halde çıkarılırken, uluslararası örgütlerin raporları masalarda tozlanırken, batılı başkentlerde tek bir cümle duyuyoruz: “İsrail’in güvenlik hakkı.”
Peki Gazze’de yaşayan 2 milyon insanın yaşama hakkı?
Beyannamede güvenlik hakkı, bir halkın topyekûn yok edilmesinin bahanesi olabilir mi?
1940’larda Yahudiler için “insanlık ayıbı” diye yırtınan dünya, bugün Filistinlilerin üzerine yağan bombaları izlerken göz kapaklarını bile kıpırdatmıyor.
Bu sessizliğin adı çifte standart değil, çok daha ağır:
Sistematik, örgütlü ve küresel bir ikiyüzlülük.
GAZZE BİR TOPRAK PARÇASI DEĞİL, DÜNYANIN VİCDAN HARİTASIDIR
Erdoğan’ın vurguladığı çok kritik bir gerçek var:
“Dev bir enkaz yığınına çevrilen Gazze’nin bir an önce ayağa kaldırılması, tüm insanlığın Filistinlilere karşı müşterek sorumluluğudur.”
Bugün Gazze yalnız değil, dünyanın vicdan atlasında bir mihenk taşıdır. Gazze’ye nasıl baktığınız aslında şunu belirliyor:
- Demokrasiyi gerçekten savunuyor musunuz?
- İnsan hakları dediğiniz şey tüm insanlar için geçerli mi?
- Yoksa değer dediğiniz şey çıkarınız kadar mı sürüyor?
Gazze’de yaşananları meşrulaştıran ya da görmezden gelen bir düzenin artık insanlığa söyleyecek tek bir sözü yoktur.
BATI’NIN ÇÖKÜŞÜ: İDEALLERİNİ KENDİ ELLERİYLE GÖMEN MEDENİYET
1948’de imzaladıkları beyannamenin bugün 77. yıldönümü. Aynı yılın anlamı, ironisi ve çarpıcılığı ortada:
Batı, kendi ideolojik mirasını kendi imzasıyla çiğniyor.
Özgürlük diyerek başlayan cümleler şimdi bombaların gölgesinde patlıyor.
Demokrasi nutukları, öldürülen çocukların cesetleri yanında yok olup gidiyor.
Basın özgürlüğü diye kırmızı halılar seren ülkeler, Gazze’yi görüntülediği için öldürülen gazetecilere tek kelime etmiyor.
Bu tablo yalnızca bir siyasî çöküş değildir; ahlâkî bir çöküştür.
Bu çöküşün adı utançtır.
GÖZÜNÜ KAPATAN DÜNYAYA KARŞI ANKARA’NIN AÇTIĞI DEFTER
Türkiye bugün eleştirilerin, baskıların, lobilerin hedefinde olabilir. Ama tarih, bu dönemi yazarken bir şeyi asla unutmuyor:
Gazze’de soykırım sürerken dünyaya meydan okuyan, zalime isim vererek seslenen, uluslararası hukuku hatırlatan tek ülke Türkiye’dir.
Erdoğan’ın sözleri bu yüzden küresel sistemin sinir uçlarına dokunuyor.
Çünkü bugün “hakikat” denilen şey, artık diplomatik masalarda değil, tarihin kalın sayfalarında yazılıyor.
Türkiye’nin çıkışı nettir:
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi çökerken biz sessiz kalmayacağız.”
Bu duruş, sadece Filistin için değil, küresel düzenin yeniden kurulması için bir meydan okumadır.
TERÖRLE MÜCADELEDEN BARIŞA UZANAN YOL: TÜRKİYE’NİN YENİ DİPLOMATİK DOKTRİNİ
“Önce Terörsüz Türkiye hedefine ulaşacağız” diyen Erdoğan, aslında şunu söylüyor:
Yalnızca kendi coğrafyamızda değil, tüm bölgede kaosu üretenlerin hesapları bozulacak.
Bu yeni doktrinin merkezinde üç kritik unsur var:
1-Terörle mücadelede tavizsiz ulusal irade
2-Gazze dâhil tüm bölgede adil çözüm için inisiyatif alan bir Türkiye
3-Küresel sessizliğin karşısında yerli ve ahlâki bir dış politika
Bugün Filistin için konuşan bir Türkiye, yarın bölgenin tamamında yeni bir güvenlik mimarisinin de kurucu gücü olacaktır.
TARİH BU ÇAĞI YAZACAK: YA SOYKIRIM MEDENİYETİNİ YA DOĞRU YANINDA DİRENENLERİ
Gazze’de yaşananlar bir gün filmi çekilecek, kitapları yazılacak, uluslararası mahkemelerin arşivine girecek.
Ve orada kimlerin hangi safhaya geçtiği tek tek yazacak:
- Bombaları atanların listesi
- Seyredenlerin listesi
- Sessiz kalanların listesi
- Ve tüm baskıya rağmen sözünü esirgemeyenlerin listesi…
Türkiye, işte o son listede yer alıyor.
O yüzden dünyadaki kimi güç odakları bu kadar rahatsız.
O yüzden Türkiye’nin sesi kesilmek isteniyor.
Ama bir hakikat var:
Hakikatin sesi kesilmez.
SONUÇ: DÜNYA SİSTEMİ ÇÖKTÜ, İNSANLIK YENİ BİR EŞİKTE
Gazze bir toprak parçası değil; medeniyet sınavıdır.
Bugün uluslararası düzen sınıfta kalmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, kendi yazarları tarafından ihlal edilmiştir.
Batı’nın ahlâk iddiası enkazın altındadır.
Ve bu manzara karşısında Türkiye’nin çıkışı hem tarihsel hem ahlakîdir.
Dünya susar,
güç odakları saklanır,
örgütler üç maymunu oynar…
Ama tarih susmaz.
Bu çağın hakikatini yazacak olanlar;
Gazze’de bir çocuğun kırık sesini duyan, bombaların altında ezilen adaleti savunan, zalimin kim olduğuna bakmadan hakkın yanında duranlardır.
Türkiye bugün tam da bunu yapıyor.
Ve bu yüzden tarihin doğru sayfasında yer alıyor.

YORUMLAR