Ceyhun BOZKURT – 31 Ağustos 2025
İyi niyete rağmen halen ABD’den medet umma çaresizliğine düştüğümüz oluyor. Devlet adamı değiliz. Eminim ki devlet adamları da bizden onların istediklerini değil, gerçekleri söylememizi istiyorlardır. Donald Trump göreve gelir gelmez bizim medyada bir sevinç dalgası oluştu. “Trump bizim istediklerimizi yapacak, Suriye’de bizimle hareket edecek” dediler.
Ardından Trump’ın Suriye’deki askerlerin yarısını geri çekme kararı geldi. Buna göre yaklaşık 2000 olan ABD askeri sayısı bine düşürülecekti. Oysa büyük bir kandırma vardı. ABD’nin zaten 2014’ten 2024 yılı Temmuz ayına kadar Suriye’de resmi olarak 900 askeri vardı. Geçen yıl yapılan takviyelerle 2 bine çıkarılmıştı. Yani aslında Trump, asker çekmiyor, yapılan takviyeyi geri çağırıyordu. ABD, Suriye’den çekilmiyordu. Gücü yetiyordu ki, bin askeri çekebildi. Peki diğerlerini neden geri çağırmadı? Çünkü ABD Suriye’den çekilmiyordu, (zorla seçeneği haricinde) çekilmeyecekti de.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Barrack’ın Mesajları
Ardından ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve ABD Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack övgüleri başladı. Geldiğinden itibaren çok tehlikeli bulduğum biriydi. Sinsi mesajlar veriyordu. Barrack, Mayıs ayında yaptığı bir X paylaşımında bir asır önce Batı’nın mürekkeple çizilmiş haritalar, mandalar ve sınırlar dayattığını ve Sykes-Picot Anlaşmasının Suriye’yi ve bölgeyi barış için değil sömürgeci hedefler için böldüğünü söyledi.
Bu bölünmenin tüm nesillere mâl olan bir hata olduğunu ve bir daha tekrarlanmayacağını, Batı müdahalesi döneminin sona erdiğini ve geleceğin bölge içinden kaynaklanan ve karşılıklı saygıya dayalı ortaklıklar yoluyla çözümlerin olacağı müjdesini(!) verdi.
Barrack ardından bir parmak bal çalarcasına Suriye trajedisinin bölünmüşlükten doğduğuna ve yeniden doğuşunun haysiyet, birlik ve halkına yatırımdan geçtiğine dikkat çekerek, “Ordular, dersler ya da hayali sınırlarla değil, Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa ile birlikte duruyoruz” dedi.
Oysa en bayından itibaren İsrail ile yan yana duruyorlardı. İsrail stratejisi neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlardı. Evet Sykes-Picot paylaşımını iptal edeceklerdi. O zamanlar “Çünkü orada ABD yok. ABD’nin yeni paylaşımını yapacaklar, bu nedenle Sykes-Picot karşıtılar” yorumunu yapmıştım. Bir eksikle haklı çıktım. Eksik olan ABD’nin yeni paylaşımı değil, İsrail-ABD’nin yeni paylaşımıydı.
Geçen yaptığı açıklama, bunun teyidiydi. Kelimesi kelimesine şunu söyledi: “İsrail’in zihninde Sykes-Picot tarafından oluşturulan bu çizgiler anlamsız. İstedikleri yere, istedikleri zaman gidiyorlar ve İsraillileri ve sınırlarını korumak için istediklerini yapıyorlar.”
Sonra ekledi:
“İsrail’in Lübnan’ı gerçekten ele geçirme kapasitesi ya da arzusu var mı? Kesinlikle var. Bunu neden yapmadılar? Aynı şeyi Suriye’de de yapabilecek kapasiteye sahipler.”
İsrail’in Açık Hedefleri: Arz-ı Mev’ud
İsrail’in soykırımcı Başbakanı Benyamin Netanyahu da, geçen günlerde “Arz-ı Mev’ud hedefine bağlı olduğunu” açıklamıştı. Yani İsrail’in topraklarını genişletmeyi, Türkiye dahil çevresindeki ülkelerin topraklarını işgal etmek istiyorlardı.
Gördünüz mü Sykes-Picot açıklamasının özünü…
ABD’nin Trump yönetimi ne yapıyor bu sırada? İsrail’e destek veriyor.
Bir şey daha yapıyor. Suriye’de paravan SDG üzerinden PYD-YPG’yi koruyor. Barrack önce üniter Suriye karşıtı açıklama yaptı ve özerkliğe, yani Suriye’nin bölünmesine kapı araladı. Ardından da YPG’nin ABD’nin müttefiki olduğunu söyledi. Yani “ABD askerinin yarısını çekti” dedikleri ABD ordusunun örgütün hamisi olduğunu ilan etti.
Uzun Vadeli Hedef: Türkiye
ABD bu sıralar ek bir şey daha yapıyor. Irak’ın kuzeyine yığınaklanma yapıyor. Daha doğru ifadeyle Irak’taki varlığını tamamen ülkenin kuzeyine kaydırıyor. Söylenene göre, 2026’da buradan da çekilecek. Ancak ABD’nin hiçbir şekilde buradan çekilme emaresi yok. Ayrıca Suriye’deki güçlerinin lojistiğini buradan sağlıyor.
Bu güçlerin esas müttefikinin İsrail olduğu da hesaba katılırsa, kısa vadede İran-Suriye orta vadede Irak uzun vadede de Türkiye hedef alınacak gibi görünüyor. Bunun için de Kürtleri hem Suriye’de hem Irak’ta kullanmayı planlıyorlar. Irak’ın kuzeyindeki askeri ve istihbari yatırımlarının yaklaşık 100 yıllık olduğu da hesaba katılırsa, bizim esas mücadele etmemiz gereken güç ABD ve İsrail ikilisi olarak gözüküyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün Çin’de Şangay İşbirliği Örgütü zirvesi kapsamındaki temasları, ABD-İsrail ikilisinin kurmaya çalıştığı denklemi tersine çevirme fırsatları yaratabilir.
YORUMLAR