rabia yavuz 800-563 yeni

Rabia YAVUZ – 07 Nisan 2025

 

Online terapi hakkında sürekli sorular alıyorum. Teknolojik gelişmeler her şeyi etkilerken terapi deneyimini de etkileyip dönüştürüyor. İnsanın ötekiyle bağ kurma ihtiyacı, varlığı kadar eski. Bağlantı kurma ihtiyacımız kadim olsa da ilişki kurma biçimlerimiz zamanın etkisiyle birlikte sürekli değişime uğruyor.

Terapi ise temelde iki kişi arasındaki en mahrem ilişkilerden biri. Bu ilişki güvenli bir ortamda ruh sağlığında uzmanlık bilgisine sahip bir kişi ile sorunlarını çözme sorumluluğunu almış bir diğer kişi arasındaki karşılıklılık ilkesine dayalı bir şekilde gerçekleşir. Bu insani ve sahih ilişki günümüzde çevrimiçi ortamda da gerçekleşmekte.

Bu yeni biçim eşliğinde terapinin zaten hiçbir zaman “doğal” bir ortamı olmadığını da fark ediyoruz. Belki de online terapi, terapinin ne olduğunu bizlere en çok hatırlatan formu bile olabilir. Mesafelerin ve zaman farkının derin bir yakınlıkla aşıldığı ve aynı odayı paylaşmanın yakınlık açısından bazı açılardan bir yanılsama olabileceğini de gösteren bir deneyim biçimidir. Çünkü terapide de her zaman bir tür ara yüz vardır. Online terapi bu ara yüzü somutlaştırır sadece.

Sessizlikten Sinyale: Yeni Bir Deneyim

Psikoterapi uzun bir süre divanla, odanın düzeniyle, danışanla terapist arasındaki sessizlikle tanımlandı. O sessizlik ki bazen sözden daha yıpratıcı, bazen ise her şeyin başladığı boşluk oldu. Şimdi bu sessizlik, internet bağlantısının ulaşılabilirliği ile yer değiştiriyor. Kimi aksamaları da yanında getiren çevrimiçi terapi sanki terapi odasında yalıtılmaya çalışılan hayatın doğal aksaklıklarının çevrimiçi ortamda sahici bir ilişkide tekrar canlandırılmasına dönüşüyor.

Online terapinin belki de en büyük ironisi insanın bilinçdışının çevrimiçi platformların sınırlılıklarına aldırmadan işlevsel bir şekilde çalışmaya devam etmesidir. Danışan kendi benliğine erişim yolunu terapistin ofisindeki koltuktan değil de mutfağındaki sandalyeden, yatak odasındaki karanlıktan ya da arabasının içinde aldığı bir moladan bağlanarak yapabilir. Zamanın ve mekânın çözüldüğü bu yeni ortamda ilişki bambaşka bir yoğunluk kazanır.

Freud’un ofisi bir tür tiyatroyu andırırdı. Analist, sahnenin dışında ama aynı zamanda en dikkatli seyircisi olarak da orada bulunurdu odada. Terapist tarafından kurgulanan mekânda danışan mekânın sınır ve imkanlarına bağlı olarak kendini açardı. Online terapideyse bu tiyatro, dijital bir soyutluk kazanır. Danışan kendi sahnesini kendi seçer. Hatta terapistini kendi yaşadığı alana, odaya ve ambiyansa davet eder.

İlginizi çekebilir!  “Kendimi İyi Hissetmiyorum” – Rabia Yavuz

Terapist, danışanın arka planında neyin görünmesine izin verildiğini, hangi ışığın yüzünü nasıl yansıttığını, hangi odadan danışanın bağlanmayı tercih ettiğini gözlemleyebilir. Danışanın doğal habitatına dair her detay bir veri, her tercih bir bilgi de sağlayabilir.

Kurgulanmış Alanlar, Sahici İlişkiler

Çevrimiçi ortam, aslında kişiye kendini daha fazla kurgulama fırsatı vermektedir. Bu durum paradoksal bir biçimde daha sahici olmanın önünü açmaktadır. Çünkü danışan, fiziksel yakınlığın yarattığı tedirginliği yaşamadan, terapistin ofisinde kurgulanmış olan mekânın içindeki alanla sınırlanmadan, ofise gidip gelirken maruz kalacağı olası konforsuzlukları deneyimlemeden terapi sürecini yönetir.

Kendi alanında ve kendi kontrol ettiği bir ortamda terapistiyle iletişim kurar. Bu, bazı insanlar için bir tür güvenlik hissi yaratır. Bazıları için saklanabilecekleri bir maske de olabilir. Her iki durumda da terapist için kıymetli malzemeler bulunmayı beklemektedir.

Terapinin işlevsel olmasını sağlayan esas mesele, her zaman için güvenlik hissi olmuştur. Lakin güven bazen bir yanılsamaya da yaslanıyor olabilir. Hiçbir terapist tam anlamıyla güvenilir olmadığı gibi hiçbir oda da gerçekten mahrem değildir. Kimi zaman terapistin ofisinin mahremiyeti ofis çalışanları ya da aynı mekânı paylaşan diğer danışanlar tarafından zedelenebilir.

Terapi saati gelene kadar zaman geçirilen bekleme odası mahremiyetin kırılganlığının en çok etkiye açık olduğu yerdir. Kimi zaman danışanlar tanıdıkları insanlarla bu bekleme odasında karşılaşabilir ve kendilerini ne kadar ve nasıl ifade edeceklerine hazır değillerse rahatsız edici bir deneyim yaşayabilir.

Mahremiyetin Yeni Biçimleri

Online görüşmeler terapi ilişkisinin kişinin dileyebileceği tüm mahremiyeti sağlamasını kolaylaştırabilmesi nedeniyle bazı danışanlar için tercih sebebidir. Ayrıca online terapi hizmet almak istediğiniz terapistle aynı şehirde olma zorunluluğunu bırakın aynı ülke ya da aynı zaman diliminde olma gerekliliğini de ortadan kaldırması nedeniyle terapist seçiminizi kimi kısıtlılıklar nedeniyle daraltmadan yapmanızı sağlaması nedeniyle önemli bir ayrıcalığa sahiptir.

Terapinin sunduğu imkanlardan faydalanabilmenin ön ve belki de en önemli koşulu güvene dayalı bir bağ kurabilmektir. Bu bağ sayesinde insan sadece konuştuğu için değil dinlenildiği için iyileşme yaşar. Bu dinlenilme hali ise ekranın arkasındaki başka bir bilinç tarafından dikkatle ve aktif bir şekilde yapılabildiğinde birçok fiziksel karşılaşmadan daha derin bir yakınlık sunar insana. Sahiciliğin fiziksel mesafelerden değil duygusal ve bilişsel mesafelerden kaynaklandığını tekrar bize gösterir online terapi sağladıklarıyla.

İlginizi çekebilir!  Tek Kişilik Hücre: Zihin Okuma – Rabia Yavuz

Bir başka avantaj da zamansal esnekliktir. Geleneksel terapi, belirli saatlere, belirli yerlere hapsolmuş bir ritüeldi. Şimdi ise terapist ile danışan, dünyanın iki farklı ucunda, farklı iklimlerde, farklı zaman dilimlerinde buluşabiliyor. Bu, terapiyi bir tür “özgürleşmiş ritüel” haline getiriyor.

Aynı zamanda, danışanın hayatındaki diğer yükümlülüklerle daha kolay entegre edilebiliyor. Çocuğu yan odada uykudayken bir annenin seansa katılma rahatlığı, yoğun iş temposunda trafiğin azaltacağı saatlere kurban edilmeden yapılan görüşmeler, hatta yolculuk sırasında kaçırılmayan terapi görüşmeleriyle hayatın içinde daha akışkan bir yer ediniyor terapi.

Bu hareketlilik, terapinin yalnızca belirli bir sınıfa, belirli bir gelir düzeyine ya da belirli bir şehirde yaşayanlara ait olmasını da engelliyor. Ulaşılabilirlik artıyor. Belki de ilk defa, terapi gerçekten demokratikleşme şansı buluyor. Yine de, bu “ulaşılabilirlik” içinde yeni sınıfsal kodlar, yeni engeller, yeni türden dışlamalar beliriyor. Yani mesele sadece teknolojik değil. Her yeni kolaylık, yeni bir etik soruya gebe kalıyor.

Ama tüm avantajların içinde en az konuşulan, belki de en önemlisi şu: online terapi, konuşmanın kendisini daha çok ön plana çıkarıyor. Bedenin mikro ifadeleri kaybolduğunda, sesin tınısı daha belirginleşiyor. Görüntünün yavaşladığı anlarda, sözcüklerin anlamı keskinleşiyor. İnsan, artık sadece söyledikleriyle değil, sustuklarıyla da daha çıplak hale geliyor.

Son Söz: Yankının Sanatı

Bir danışan, ekran karşısında ağladığında, terapist oraya uzanamaz. Belki bu eksiklik, terapinin iyileştirici doğasını daha çok açığa çıkarır. Çünkü temas yoksa, kelimeler daha çok çalışmak zorundadır. Terapist artık yalnızca bir beden değil; bir ses, bir yankı, bir hayal olur. Belki de terapi, tam da bu hayal kırıklığı içinde daha fazla anlam kazanır.

Sonuçta online terapi, terapiyi yeniden tanımlamıyor; zaten hep orada olan şeyleri daha görünür kılıyor. Sessizliğin gücünü, mesafenin yakınlığını, dinlenmenin yaratıcılığını. Belki de bize şunu hatırlatıyor: insan, anlatmaya karar verdiğinde, mekân ikinci plandadır. Önemli olan, o anlatının bir başkasına ulaşmasıdır. O bir yankıdır. O bir dikkattir. En çok da özendir.

Çünkü belki de terapi dediğimiz şey, bir yankıyı dinleme sanatıdır.

Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz İletişim: rabia.yavuz@gmail.com

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.