Ersoy DEDE – 25 Kasım 2025
Dün hukukçu ve siyasetçi Ebubekir Elmalı‘yla birlikteydim. İçinden geçmekte olduğumuz sürece ilişkin tespitlerini paylaşacağım… Önemli… Ama önce biraz kendisinden söz etmek istiyorum size…
**
Türkiye son yıllarda büyük bir dönüşümden geçiyor. Terörle mücadelenin yeni bir aşamaya geldiği, güvenlik–hukuk–sosyoloji ekseninde daha rafine bir devlet aklının inşa edildiği bir dönemdeyiz. Bu süreçte bazı isimler, yıllardır üzerinde çalıştıkları konularla yeniden ön plana çıkıyor. Ebubekir Elmalı da bunlardan biri.
Elmalı’nın dikkat çektiği meseleler aslında Türkiye’nin uzun süredir konuşmakta zorlandığı, konuştuğunda da yüzeysel bıraktığı alanlar:
Kürt sosyolojisi, terörün toplumsal zemini, devlet–toplum ilişkisi, çözüm süreçlerinin hukuki kırılganlıkları ve terör örgütlerinin uluslararası meşruiyet arayışları.
Elmalı’yı önemli kılan şey, bu başlıkları yalnızca teorik olarak değil; bölgenin hafızasına, sahadaki gerçek dinamiklere dokunarak çalışmış olmasıdır. Bu nedenle yaptığı eleştiriler ne romantik bir çözüm süreci çağrısıdır, ne de sert güvenlikçi reflekslerin propagandası..
Uluslararası hukuk birikimi, siyaset deneyimi ve sahaya yıllarını vermiş araştırmacı kimliği sayesinde, bugün Türkiye’nin terörle mücadelesine dair yaptığı her değerlendirme sıradan bir yorum değil; yaşanmışlıkla, tecrübeyle ve gerçek bilgiyle yoğrulmuş bir uyarıdır.
Türkiye’nin 40 yıllık terör travmasını anlamak masa başında yazılan raporlarla olmaz. Elmalı bunu bildiği için, Kürt sosyolojisini sahada çalıştı; köylere, aşiretlere, kanaat önderlerine dokundu. Şehirlerin nabzını tuttu, dağların gölgesindeki hafızayı dinledi, insanların gerçek hikâyelerini kaydetti.
Bu çalışmaların bedeli ağırdı. Bir dönem PKK’nın ölüm listesine girmesine rağmen geri adım atmadı. Susmadı. Yılmadı. Çünkü onun gözünde bu mesele bir güvenlik politikası değil; Türkiye’nin birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığıyla ilgili tarihsel bir dava.
Bugün “Terörsüz Türkiye Süreci” hakkında yaptığı tespitlerin bu kadar isabetli olmasının sebebi de bu: Teoriyi sahayla birleştiren nadir bir akıl olması.
Elmalı, meseleyi asla bir “çözüm süreci romantizmi” eksenine hapsetmiyor. Ona göre devlet aklı; hukuki, toplumsal ve stratejik bir zeminde ilerlerse sonuç alınabilir. Uyarıları da tam bu yüzden değerlidir:
Terörü Bitirmek, Türk Tarihinin En Büyük Devlet Hamlesidir
Türkiye bugün, sadece güvenlik paradigmasını değil, tarihsel yazgısını da değiştirecek bir kavşaktan geçiyor. Kırk yıldır süren terörün sona erdirilmesi, dağ kadrolarının dağıtılması, bölgenin sosyolojik dokusunun normalleşmesi ve Türkiye’nin jeopolitik prangalarının kırılması…
İşte bütün mesele bu.
Bu süreç öyle bir süreç ki, parti aidiyetiyle, günlük polemiklerle, kişisel hesaplarla ölçülemez.
Burada kazanacak olan ne iktidardır, ne muhalefettir.
Burada kazanacak olan Türkiye’nin geleceğidir.
Tam da bu nedenle, yıllardır Kürt meselesi, terör sarmalı ve bölgesel sosyoloji üzerine kafa yoran Ebubekir Elmalı’nın durduğu yer son derece kıymetlidir.
Çünkü Elmalı meseleyi bir ideoloji’nin değil, bir devlet geleneğinin penceresinden okuyor.
Tarihin Aynı Sorusu: Devlet Birliğini Koruyabilecek Mi?
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devreden en kritik sorulardan biri devletin “birlik refleksi”dir.
19. yüzyılın sonundan itibaren büyük güçlerin Anadolu’yu etnik fay hatları üzerinden bölme girişimleri, bugün başka maskelerle yeniden karşımıza çıkıyor.
Tarihsel örnekler ortada:
- 1821 Mora İsyanı ile başlayan ayrıştırma siyaseti,
- Balkan Harbi’nde büyük devletlerin “azınlık bahanesiyle” müdahalesi,
- I. Dünya Savaşı’nda etnik ayrıştırma stratejisi,
- Soğuk Savaş döneminde etnik örgütlerin istihbarat taşeronu olarak kullanılması,
- Ve nihayet 1984’ten itibaren PKK’nın devreye sokulması…
Hepsinde aynı yöntem vardı:
Anadolu’yu içeriden parçalamak için terör ve etnisiteyi bir baskı aracı olarak kullanmak.
Bugün, Türkiye sınırını zorlayan terör yapılarının beslendiği kaynakların arkasında hangi devletler olduğunu anlamak için büyük bir analiz bilmeye gerek yok.
Coğrafya ve tarih bunun cevabını zaten veriyor.
Bu yüzden Elmalı’nın söylediği şu cümle kritik:
“Mesele bir çözüm süreci değil, Türkiye’ye istikamet çizmeye çalışan dış aklın devre dışı bırakılmasıdır.”
Elmalı’yı Farklı Kılan Perspektif
Ebubekir Elmalı yıllarca Kürt sosyolojisi, aşiret yapıları, kırsal hafıza, bölgesel ekonomik döngüler ve örgütün psikolojik stratejileri üzerine çalıştı.
Bu çalışmalar defalarca PKK’nın hedefi haline gelmesine sebep oldu.
Örgütün ölüm listelerine alınmış bir isimden bahsediyoruz.
Ama dikkat çekici olan şu:
Elmalı, hükümetle aynı siyasi çizgide olmasa da, bugün devletin MHP’yle omuz omuza yürüttüğü “terörün nihai tasfiyesi” sürecine açık destek veriyor.
Niye?
Çünkü mesele siyasi değil; Türkiye’nin geleceği.
Bugün Meclis’te, Ankara koridorlarında ya da televizyon stüdyolarında konuşan pek çok isim meseleyi kişisel pozisyonlar üzerinden okurken; Elmalı devlet perspektifinden bakıyor:
- Terörün bitmesi,
- Örgütün uluslararası meşruiyet arayışının kesilmesi,
- Türkiye’nin PKK üzerinden dizayn edilme girişimlerinin sona ermesi,
- Ülkenin enerjisinin yeniden kalkınmaya yönelmesi…
Bunların tamamı Türkiye’nin kaderini belirleyecek stratejik başlıklardır.
Devlet Azmiyle Siyasi Cesaret Buluşmak Zorundadır
Bugün MHP ile hükümetin ortak yürüttüğü kararlı duruş tam bu noktada anlamlıdır.
Devlet aklı, güvenlik bürokrasisi ve siyasi irade aynı noktada birleşmiştir.
Elmalı da bu birleşimi şöyle okuyor:
“Türkiye belki de ilk kez terörü bitirecek bütün şartlara aynı anda sahip.”
Burada muhalefete düşen görev de nettir:
Bu süreci sabote etmek değil, desteklemek.
Çünkü terörün bittiği gün siyasette herkes kazanır.
Kurdele kesen tek bir parti değil, bütün Türkiye olur.
Siyasetin Üstüne Çikan Bir Duruş
Bugün teröre karşı yürüyen bu yol;
parti rozetlerinin değil,
devlet aklının yoludur.
Ebubekir Elmalı’nın tutumu tam da bu yüzden değerlidir:
Siyasi pozisyonunu değil, Türkiye’nin geleceğini merkeze koyuyor.
Ve son olarak şu uyarısı tarihin içinden gelen bir cümle gibidir:
“Türkiye’nin kaderi, terör örgütlerinin masada ne söylediğine değil; Türk devletinin neyi murat ettiğine göre şekillenir.”
Bu duruş bugün çok değerlidir.
Ve Türkiye, bu duruşa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır.

YORUMLAR