Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Avatar photo
Reşit Kemal As

Türkiye’de Medyanın Algı Operasyonlarının Devlete Stratejik Maliyeti – Reşit Kemal As

Reşit Kemal AS – 21 Aralık 2025

 

Modern dünyada savaşlar artık yalnızca tanklarla, füzelerle ya da asker sayısıyla kazanılmıyor. Algı, güven ve meşruiyet, en az askeri güç kadar belirleyici hale geldi. Tam da bu nedenle medya, bir ülkede sadece haber veren bir alan değil, stratejik bir güç çarpanıdır. Türkiye’de medyanın algı operasyonlarına açık ya da bilinçli biçimde bu operasyonların parçası haline gelmesi ise devlete ağır ama çoğu zaman görünmeyen maliyetler yüklemektedir.

Bir devletin en pahalı kaynağı para ya da silah değildir. Toplumun devlete olan güvenidir. Medyada sürekli kriz dili üretilmesi, kurumların itibarsızlaştırılması ya da güvenlik politikalarının bağlamından koparılarak sunulması, bu güveni aşındırır.

Algı operasyonlarının stratejik maliyeti tam da burada başlar.
Devlet doğru bir adım atsa bile, toplum nezdinde bu adımın meşruiyeti tartışmalı hale gelir. Meşruiyeti zayıflayan devlet, aynı hedefe ulaşmak için daha fazla kaynak, daha fazla baskı ve daha fazla zaman harcamak zorunda kalır.

📌Güvenlik Politikalarında El Zayıflaması

Terörle mücadele, dış politika ya da savunma sanayii gibi alanlar, algıya en açık başlıklardır. Medyada oluşturulan yanlış çerçeveler, devletin güvenlik reflekslerini ya “aşırı sert” ya da “yetersiz” gibi gösterir. Sonuçta ortaya çıkan tablo şudur:

“Devlet, sahada başarılı olsa bile psikolojik üstünlüğü kaybeder.”

Bu durum sadece iç kamuoyunu etkilemez. Uluslararası aktörler, medya üzerinden oluşan algıyı referans alarak Türkiye’yi daha kırılgan, daha baskı altında ve daha taviz verilebilir bir ülke olarak değerlendirebilir.

📌Diplomatik Pazarlık Gücünün Erozyonu

Algı operasyonları yalnızca içeriye değil, dışarıya da mesaj üretir. Kendi medyasında sürekli “yalnızlaşan”, “krizden krize sürüklenen” bir ülke görüntüsü veren devlet, masaya oturduğunda zayıf aktör algısıyla karşılaşır.

Bu da diplomatik pazarlıklarda somut bir maliyet üretir.
Daha fazla taviz beklentisi. Daha az güvenilirlik. Daha sınırlı manevra alanı.

Yani medya üzerinden üretilen algı, doğrudan milli çıkarların pazarlık gücünü düşürür.

📌Toplumsal Dayanıklılığın Zayıflaması

Devletler büyük krizleri yalnızca kurumlarıyla değil, toplumlarının psikolojik dayanıklılığıyla aşar. Sürekli korku, umutsuzluk ve kaos dili üreten medya, toplumu krizlere karşı daha kırılgan hale getirir.

“Bu kırılganlık, panik davranışları, devlete güvensizliği, kutuplaşmayı derinleştirir.”

Yani devlet, dış tehditlerle uğraşırken bir de iç direnç kaybıyla mücadele etmek zorunda kalır. Bu, stratejik açıdan son derece maliyetlidir.

📌En Tehlikeli olanı, Algı Alanının Başkalarına Bırakılması

Eğer bir ülkenin medya alanı, dış aktörlerin söylemlerini içselleştiriyor ya da onların hedefleriyle örtüşen bir dil kullanıyorsa, o ülke farkında olmadan algı egemenliğini devretmiş olur.

Bu durumda devlet, kendi hikayesini anlatamaz, kendi güvenlik reflekslerini savunamaz, kendi meşruiyet zeminini koruyamaz.

“Bu, askeri bir yenilgi değil ama stratejik bir geri çekilme anlamına gelir.”

📌Görünmeyen Ama Derin Bir Maliyet

Türkiye’de medyanın algı operasyonları yapmasının devlete maliyeti, bütçede yazan bir kalem değildir. Ancak etkisi şuralarda hissedilir.

Zayıflayan devlet-toplum bağı. Aşınan uluslararası itibar. Daralan diplomatik alan. Artan güvenlik ve kriz yönetimi maliyetleri

“Algı savaşlarında kaybedilen zemin, çoğu zaman sahada fazladan güç kullanılarak telafi edilir. Bu da hem maddi hem siyasi bedeli büyütür.”

Devlet, kendi kamuoyunu ikna edemediği her durumda, dışarıya karşı daha savunmasız hale gelir.

Ve algı operasyonlarının devlete en büyük maliyeti de tam olarak budur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER