Prof. Dr. Celalettin Yavuz – Güvenlik Politikaları Uzmanı, 27 Aralık 2025
24 Aralık 2025’te e-gazetemiz World of Türkiye’de yayınlanan “Terörsüz Türkiye’de Komisyonların Raporları Çatışıyor” başlıklı analizin ardından, aynı gün TBMM’deki Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda, TBMM Başkanlığı tarafından görevlendirilen akademisyenler, komisyonların raporları ağırlıklı verilerle konuyu, “Çatışmaların Çözümlenmesi” bilimi ışığında hazırladıkları hazırlığın özetini sundular.
Aslında bu sorunun, Siyaset Bilimi/Kamu Yönetimi veya Uluslararası İlişkilerin bir alt disiplini olan “Çatışmaların Çözümlenmesi” bilimini ilgilendirdiği, “Terörsüz Türkiye” süreci ilk kez MHP Genel Başkanı Bahçeli tarafından gündeme getirildiğinde yayınlamış olduğumuz bir çok analizde dile getirilmişti. Keşke komisyon kurulduktan hemen sonra üyelere bu bilim ve takip ettiği yöntem açıklanabilmiş olsaydı.
Anlaşıldığı kadarıyla bu açıklama, akademisyenlerin sunumu sırasında yapılmış. Sürece en ciddi desteği veren, hatta adeta süreci ite kalka yürütmeye çalışan MHP’nin komisyon sözcüsü Feti Yıldız’ın bu sunum sonunda bazı itirazlarının bulunduğu görülünce konunun tekrar ele alınmasında yarar görüldü.
TBMM Başkanlığı Tarafından Hazırlanan Süreçle İlgili Rapor
Akademisyenlerin hazırladığı raporda; komisyondaki taraflar arasında ayrışan hususların başında “güvenlik ve özgürlük” gelirken, “terörün sona ermesi, Türkiye modeli, kardeşlik, normalleşme, demokratikleşme, siyasal entegrasyon gibi farklı hedefler ifade edilse de bunların nasıl bir bütün oluşturacağı ve somut adımların neler olacağı” gibi nihai hedefi konusunda mutabakat bulunmadığı, aksine belirsizliğin devam ettiği vurgulanmaktadır. Keza af ve topluma entegrasyon yanında, “Kürt sorunu”” ya da “terör sorunu”nun nereden çıktığı konusunda da ortak bir dil olmadığı belirtilmektedir.
Akademisyenlerin sunumunun ardından MHP Komisyonu Başkanı Feti Yıldız, “Türkiye’nin üniter devlet yapısı, toprak bütünlüğü, Türkçe’nin resmi dil statüsü, Türk milleti üst kimliği ve laik cumhuriyet ilkesi hiçbir siyasi pazarlığa konu edilemeyecek temel değerlerdir!” şeklinde itirazını dile getirirken, bu prensipler ışığında demokratikleşme adımlarının korunarak mevcut anayasal çerçeve içinde atılabileceğini söyledi. Yıldız ayrıca; “Terörle mücadelede kararlılıktan taviz verilmeden, hukukun üstünlüğü ilkesinden sapılmadan ve ulusal güvenlik kaygıları göz ardı edilmeden yapılacak reformlar, hukuki düzenlemeler” yapılması önerisini ekledi.
TBMM’deki komisyonun 20’nci toplantısında “Çatışmaların Çözümlenmesi”yle ilgili olarak akademisyenlerin yaptığı sunum da dahil, TBMM tutanağına geçen kayıtlarda sadece DEM Partili Meral Danış Beştaş ve CHP’li Sezgin Tanrıkulu tarafından “Kürt Meselesi” kavramı dillendirilmektedir. Danış; “Biz anayasa yapmıyoruz, biz burada Kürt meselesinin demokratik çözümü, çatışmanın bitmesi, şiddetin sona ermesi, bu ülkede eşitliği, kardeşliği tesis edecek bir zemin yaratmaya çalışıyoruz. (…) Komisyonun adında demokrasi var. Demokratik bir toplum yaratmak istiyoruz. ‘Her şey olsun.’ diyeceksiniz ama ‘Kürt’ demeyeceksiniz, ‘Kürt meselesi’ demeyeceksiniz ama bir çözüm önermeyeceksiniz, sonra da diyeceksiniz ki: ‘Çalışmalar yapılsın, hele bir Adalet Bakanlığı, ilgili bürokrasi çalışmalar yapsın, sonra biz görüşümüzü verelim.’ Bu doğru değil.” ifadesiyle DEM Parti/PKK tarafının görüşünü özetledi.
Komisyondaki Siyasi Partilerin Kavramlar Üzerindeki Ayrışmalar
Bilindiği üzere son olarak Ak Parti komisyonu TBMM Başkanlığına sunmuştu. Daha önce MHP, DEM Parti, Yeni Yol grubu ve CHP de komisyon raporlarını sundular. Bu raporlar arasında özellikle DEM Parti ile iktidar kanadının uzlaşmayan hususları özetle şöyledir:
“Kürt Meselesi” Kavramı üzerinde Uyuşmazlık ve Anayasal Düzenleme:
Bu siyasi partilerden özellikle DEM Parti 99 sayfalık raporunda 333 kez “Kürt”, 105 kez “Kürt meselesi”, ifadesi kullandı. Ak Parti de Ağustos 2005’te dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Diyarbakır’da; “İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa ‘Ad koyalım’ diyorsanız, ‘Kürt sorunu’ bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur. (…) Kürt sorunu ne olacak diyenlere diyorum ki bu ülkenin başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur!” diyerek, bu kavramı savunmuştu.
DEM Parti Komisyon Raporu 10’ncu sayfasında mevcut rejim yerine “yapısal, kurumsal ve simgesel eşitsizliklerin ortadan kaldırıldığı, özgürlük, adalet ve eşit yurttaşlık değerleri ekseninde inşa edilmiş ve kalıcı barışı Cumhuriyet’in temel kimliği haline gelmiş demokratik bir düzen” ve “Kürt meselesini ‘terör’ ve ‘güvenlik’ başlıklarının dışına çıkararak, yeni durumu “demokratikleşme ekseninde gerçek bir yeniden kuruluş imkanı” olması gerektiğini vurgulamaktadır.
CHP ve Yeni Yol da “Kürt Meselesi” kavramını zaman zaman kullanmaktadır. Buna karşılık komisyon raporunda 61 kez “Kürt” ifadesi kullanan MHP, sadece bir kez “Kürt meselesi”nden söz ederken bunu da “Nepal vakası hem devlet içi çatışma süreci hem de barış inşası konusunda Kürt meselesi gibi devlet-içi çatışmaların çözümüne dair dikkate değer dersler içeren çarpıcı bir örnek oluşturuyor.” şeklinde bir örnek üzerinden yazmıştır.
Bilindiği üzere MHP, “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır!” şeklinde radikal söyleminde ısrarcılığını sürdürmektedir.
Yasal Düzenlemeler Üzerinde Uyuşmazlık: Özellikle DEM Parti’nin komisyon raporu ortaya çıktıktan sonra, raporun 94’ncü sayfasında “Demokratik Entegrasyon Yasası çıkarılarak ‘geçiş dönemi yasaları’nın hayata geçirilerek “demokratik siyaset alanı” açılması taleplerine karşı Adalet Bakanı Tunç, “Terör örgütünün tasfiyesi ile ilgili hukuk devleti çerçevesi içerisinde yasal düzenleme gerekiyorsa bunu Meclis yapacaktır. Ama bunun adı ‘Barış Yasası’ olmaz. ‘Geçiş Yasası’ da olmaz. Çünkü nereden nereye geçiyoruz? Burada rejim değişmiyor. Dolayısıyla terör örgütünün tasfiyesiyle ilgili ihtiyaç duyulan tasfiye yasaları söz konusu olacaksa olur!” şeklinde açıklama yapmıştır.
Öte yandan, her ne kadar Ak Parti’nin komisyon raporunda yasal düzenlemeler konusunda bir açıklık yoksa da, 12 Ağustos 2005’te Erdoğan, Kürt sorunu için de “Diğer tüm sorunları gibi anayasal düzen çerçevesinde ‘daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku ve daha çok refahla çözeceğiz!” diyerek, sorunu çözme konusunda kamuoyu önünde söz vermişti.
Anayasa değişikliği hiç bir partinin raporunda yer almaz iken DEM Parti, 29 kez “eşit yurttaşlık” kavramını kullandığı gibi, bazı maddelerin (42, 66 ve 147’nci maddeler) değiştirilmesine de dikkat çekmektedir.
DEM Parti raporunun 80’nci sayfasında “çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı ve çok kimlikli toplumsal gerçekliği tanıyan yeni bir anayasal düzen” önermekte, hatta yumuşak bir dille dayatmaktadır. Keza metnin 89’ncu sayfasında “Anadili hakkı, Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl çözümünün, eşit yurttaşlık ve demokratik cumhuriyet anlayışının kurucu unsurlarından biri olarak kabul edilmelidir. Kürtçe başta olmak üzere anadilinin kullanımı”nı önermektedir. MHP ise Türkçe’nin resmi dil olmasında ısrarcıdır.
Suriye’deki PYD/YPG Konusunda Anlaşmazlık: PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD/YPG konusunda DEM Parti “Suriye Kürtleri ile yapıcı ve güven kazandırıcı” ilişki kurulmasını ve bu bölgeden Türkiye’ye “Habur” benzeri bir sınır kapısı açılması talebini belirtmektedir.
Buna karşılık AK Parti ve MHP, bu oluşumu tehdit olarak görmekte ve Suriye’deki el-Şara Hükümeti’nin güvenlik güçleri komutası altına girmesinde ısrarcıdır.
Öcalan, bir kaç kez “Irak’ta ve Suriye’de etkim var!” dese de, hatta TBMM Komisyonu heyetinin ziyaretinde kendisine “Yerel savunma gücünün olup olmayacağı” sorulduğunda, “Savunma gücü yok, asayiş kapsamında güçler yani polis gibi!” şeklinde yarı kapalı bir cevap vermiştir.
Suriye’deki PYD/YPG kuvvetlerinin silah bırakma ve Suriye’deki el-Şara yönetiminin emrine girmesi gerçekleşmediği gibi, DEM Parti şu ana kadar zerre kadar geri adım atmamıştır.
Umut Hakkı ve Kayyum Uygulamaları Üzerinde Uyuşmazlık: DEM Parti hem Öcalan, hem de terör nedeniyle içerdeki “siyasi”lerin hemen serbest bırakılmasını isterken, bu konu Ak Parti’nin raporunda yer almamaktadır. MHP’nin komisyon raporunda doğrudan yazılmasa da, Bahçeli ve Yıldız’ın konuşmalarından buna itiraz edilmeyeceği anlaşılabilmektedir.
DEM Parti, gelinen günde Öcalan’ın “Terörsüz Türkiye” sürecinin en etkili aktörü haline geldiğinden hareketle, çözüme katkı sağlayabilecek her kişi, kurum ve STK’ların, akademisyenlerin Öcalan’la görüşmesine kolaylık sağlanmasını da önermektedir.
Keza Ak Parti iktidarının DEM Parti yanında son aylarda yoğun olarak CHP’li belediyelere uyguladığı kayyum atamaları hususu Ak Parti raporunda yer almaz iken, DEM Parti bunun kaldırılmasını talep etmektedir. MHP, raporda yer vermese de, Terörsüz Türkiye süreci içerisinde kayyum uygulamasının kalkmasından yana olduğunu bir kaç kez hissettirmiştir.
DEM Parti raporunda 45 kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kavramını kullanılarak, AİHM ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının uygulanmasını vurgulamaktadır. Ak Parti’nin değinmediği bu konuda MHP iki kez AİHM kavramını kullanırken ayrıca, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin tarafı olduğundan hareketle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanınması gerektiğini savunarak, DEM Parti’ye destek vermektedir.
MHP’nin Çözüm Süresine İlişkin Çalışmalarına Bir Kaç Söz
PKK terör örgütünün söndürülmesi konusunda MHP’de daha önce de ciddi çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Gelinen günde, çözüme ilişkin itirazı olanların ya da “şöyle olsa daha iyi olabilirdi!” diyenlerin “Terörden nemalananlar!” şeklinde bir ifadeyle suçlanmaları kabul edilemez!
MHP raporunda söndürülen terör örgütlerine ait örnekler verilmiş. Kolombiya’da devletle FARC-EP arasında 1964-2016 arasında süren mücadele sonunda varılan uzlaşma ve imzalanan sözleşme, Nepal’de devlet ile Nepal Komünist Partisi/Maoistler arasında 1996-2006 arasındaki çatışma sonucunda varılan “barış süreci” ile daha kısa bir şekilde İspanya’daki ETA (Bask) ile İngiltere’deki IRA terörü sonrası çözümler dikkatlere sunulmuştur.
TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun adından da anlaşılacağı üzeri, her ne kadar “Kürt sorunu” yoktur dese de MHP’nin de zımnen bir “Kürt sorunu” bulunduğunu kabullenmeye hazır olduğu, bu maksatla da söndürülecek terör örgütüyle ilgili süreçte “Kardeşlik” kavramından rahatsızlık duymadığı, raporda 80 kez “barış” ve 6 kez “barış süreci” kavramları kullanmasından anlaşılmaktadır. Yani MHP, bu kadar sık kullandığı “Barış” kavramını terör örgütü için değil, “Kürt vatandaşlar” için kullanmıştır. Yani Kürtlerle barış!
Türkiye’de iktidar her ne kadar “pazarlık yok!” dese ve çözüm sürecine “Türkiye modeli” adını vermiş olsa da, Terörsüz Türkiye süreci Çatışmaların Çözümlemesi bilimine göre IRA’nın tasfiyesine çok benzemektedir. IRA’nın tasfiyesi sırasında iki taraf (devlet ve IRA), araya ABD’nin aracı olarak da girmesiyle “Birbirimizi yenemiyoruz, o halde bir orta yol bularak uzlaşalım!” demişlerdir. Tabii bu esnada pazarlık da yapılmıştır. Aradaki tek fark, Türkiye ile PKK arasında başka bir güçlü/otoriter devletin henüz görünmemiş olmasıdır.
Buna karşılık İmralı’da cezaevindeki teröristbaşı ya da ‘kurucu önder’, taraflar arasında arabulucu role soyunmuştur. Esas itibariyle “Türkiye Modeli”, IRA’nın tasfiye süreciyle oldukça benzeşmektedir.
IRA’nın tasfiye sürecinde olduğu gibi, Cumhur İttifakı süreci sonlandırmak istiyorsa, ister istemez pazarlığa katlanacaktır. Zaten DEM Parti ve temsil ettiği ÖCALAN ile terör örgütünün düğer unsurları açıkça “pazarlık yapalım” demese de, kamuoyunu ikna edecek bir uslupla bunu sıkça hissettirmekte ve bir adım bile geri adım atmamaktadır. Bu husus bir bakıma DEM Parti komisyon raporunun 84’ncü sayfasında sürecin kararlılıkla yürütülmesine dair yazılan “Vazgeçmeyen kazanır, vazgeçmeyeceğiz!” sözüyle de beyan edilmektedir.
Burada sürecin önünü açan MHP’nin, daha önce parti çatısı altında konu üzerinde çalışmış olan ve hala bu konuları takip eden “Güvenlik Politikası” uzmanı asker ve akademisyenleri davet etmeyerek, adeta “Varlık içerisinde yokluk çekmesi!” anlaşılır gibi değildir. Anlaşılan o ki, bu konuda da “Seçildim, o halde her şeyi ben daha iyi bilirim!” kibri mevcuttur.
Sonuç
Terörsüz Türkiye konusunda kurulan komisyonun çalışması iki ay daha uzatıldı. Müştereken yazılacak raporun yazım ekibi için Ak Partiden Abdülhamit Gül, CHP’den Murat Emir, DEM Parti’den Cengiz Çiçek, MHP’den Feti Yıldız ve Yeni Yol Grubu’ndan Bülent Kaya görevlendirildi. Yazım sırasında kabul edilmeyen maddelere “şerh” konabilecek.
İktidar içerisinde özellikle Ak Parti ile DEM Parti raporları arasında önemli uyuşmazlıkların bulunduğu görünmektedir. Anayasa’nın ilk 4 maddesi, kimlik, resmi anadil gibi konuları “kırmızıçizgi” olarak vurgulayan MHP, acaba bu ısrarlı tavrını “Yeni Anayasa”da da sürdürebilecek midir?
Anlaşılan o ki, Terörsüz Türkiye komisyonuna katılan siyasi partilerden kendisi dışındakilerin tamamı “Kürt sorunu” varlığını değinirken, MHP daha ne kadar “Kürt sorunu yoktur!” diyebilecektir. Yoksa “Ok yaydan çıktı!” diyerek geri adım mı atacaktır.
Umut Hakkı ve Kayyum uygulamaları konusuna ayak direyen sadece Ak Parti’dir. Acaba bu konu, özellikle ilk Cumhurbaşkanlığı seçimleri için DEM Parti’yle bir pazarlık konusu olarak kasten mi masada bırakılmaktadır?
Suriye’deki PYD/YPG’nin el-Şara yönetiminin emrine girmesi konusu ise bir süre daha belirsizliğini koruyacak gibidir.
“Peki Hocam, tespitler tamam, ne yapılmalıdır?” diye soranlarınızın olduğunu duyar gibiyim. Bu sürece “bardağın dolu tarafından bakmaya çalıştığımı” daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Kanaatimce çözüm sürecini eskilerin tabiriyle “Efradını cami, ağyarını mani” şekilde başlatamadık. Bundan sonra DEM Parti ya da PKK gibi gibi “devamlı ısrarcılık” gerekli olacaktır. O zaman da süreç daha da uzayacaktır.
Öyle anlaşılıyor ki komisyonun yazım grubunun nihai raporu ortaya çıktıktan sonra daha berrak bir tablo görmek mümkün olabilecektir.



YORUMLAR