Serkan ÜSTÜNER – 30 Mayıs 2025
Ey Özgürlük şarkısını bir Telekom firmasına çok yüksek meblağyla satan Zülfü Livaneli şöyle bir cümle kurmuş “Bugün sağın kullandığı temel araçlar din, milliyetçilik ve sermayedir. Solun ise tek bir silahı vardır, kültür. Gramsci’nin de dediği gibi, ‘sağ ne yaparsa yapsın kültürel kuramayacaktır’. Ben, sizlerin kültürle olan bağını daha da güçlendirmek istiyorum.
Aslında bu içi boş söylem sadece Zülfü Livaneli’ye ait değil. Türkiye’de ‘Sol’un en büyük palavra cümlelerinden biri. Gerçi Türkiye’de Sol kavramı da elbette yok ama yine açıklayıcı olması açısından Sağ ve Sol olan iktisadi kavramları kenara bırakıp herkesin bildiği üzerinden gidelim.
Bir defa Türkiye’de sermaye her zaman Sol’a ait bir durumdu. TÜSİAD üyelerinin hangi biri Sağ’cı. Bunu kendisinin cevaplamasını bekliyoruz. Türkiye’deki kültürel etkinliklerin hepsi kendini Sol sermaye olarak tanımlayan ya da diğer ifadeyle Sağ olmayanlarla büyüdü. Hatırlarsınız Ahmet Ümit Yapı Kredi Yayınlarında Çav Bella ile kutlama yapıyordu. Sol işte böyle bir büyük paradoksun içinde yaşıyor ve Milliyetçi Muhafazakar kesime dair böyle saçma sapan cümleler kurabiliyor.
Solun Kültürel Hegemonyası: Medya, Yayıncılık ve Toplumsal Mühendislik
1980 darbesi sonrası Sol reklam, televizyon ve basın sektöründe kendini sermayenin işçisi olarak buldu. Elbette sermaye yine Sol’du. Burada istedikleri toplumsal mühendisliği yaptılar. İktidarlar belirleyip iktidarlar yıktılar.
Zülfü Bey’in aslında ve dahi tüm o kesimin derdi şu: 23 yıldır işler istedikleri gibi gitmedi. İktidar belirlemek toplumu yönlendirmek istediler “Kültürel İktidarlarıyla” ama olmadı. Bir adam çıktı ve tüm tabularını yıktı. Ne yapsalar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın millet ile olan bağını koparamadılar.
Ankara’nın sınırına almak istemedikleri insanlar Türkiye’yi oyun kurucu yapınca mütareke basın özlemi arttı. Türkiye küresel bir aktör olunca akıl sağlıklarını yitirdiler.
Yolsuzluk Sessizliği ve Çifte Standartlar
Sonrasında ne mi oldu? Eski bir müteahhitti ikinci Atatürk olarak pazarlamaya çalıştılar. Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonuna dair misal Zülfü Bey tek bir cümle kurmadı. Bir anda hem lâl hem de kör oldular.
Kendi adının karıştığı bir yolsuzluk dosyasında bile benim adımı kullanıp gitmediğim söyleşi için milyonları götürmüşler diyemedi. Bari insan kendi adının karıştığı böylesi bir iş için birkaç kelam eder.
İşte Sol’un tüm özeti budur. Yıllarca sermaye ile kurdukları ilişkiler sayesinde uyduruk dizi ve filmleri bu millete izlettirip iyi paralar kazanıp bu milleti hakir gördüler. Şimdi de ellerinde kültürel iktidar meselesini ortaya atıp güya “Bakın ne yaparsanız yapın. Biz sizden daha üstünüz” kabilinden bir narsizme gark olmuş durumdalar.
Evet kurduğunuz tüm kağıttan iktidarınız yıkıldı. Şimdi gidip bunu da artık edebiyat değil de siyaset yaptığınız kitaplarınıza ekleyebilirsiniz.
Ne diyordu Zülfü Bey, ben İngiliz sermayesine neden sattım şarkıyı hele bir sor? “Benim daha büyük kitlelere ulaşmam lazım.” Evet, doğru. Bir de yersen yoğurt var dolapta.
YORUMLAR