Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
reklam
reklam
celalettin yavuz logo
Celalettin Yavuz

ABD, Suriye’den Sonra Türkiye’ye de Yaptırımı Kaldıracak mı?

Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Güvenlik Politikaları Uzmanı – 17 Mayıs 2025

 

Mayıs 2025 ayı, Nisan 2025’e göre çok daha farklı ve tüm dünyada olduğu gibi, dolaylı ya da dolaysız Türkiye açısından da çok önemli diplomatik gelişmelere sahne olmaktadır. Bir taraftan Hindistan-Pakistan çatışması sonunda ateşkese varılırken, diğer taraftan ABD-Çin arasında Ticaret savaşlarının tarife üzerinde uzlaşmaya varılmasıyla iyi bir iklim yakalandı.

Dünya finans çevresinde olumlu etkileri hemen fark edilen bu pozitif iklime, PKK terör örgütünün fesih bildirisi de eklenebilir. Ancak bu fesih metninde Lozan Barış Antlaşması’nı ve 1924 Anayasasını inkar, Kürtlere Cumhuriyet’in soykırımı gibi iftiraları Kabul etmek mümkün olmadığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler tarafından şiddetle itiraz edilmesi beklenirdi.

Bir diğer gelişme de sonucu henüz uzlaşma sağlanamamış olsa da, 15 Mayıs’ta Rusya ve Ukrayna heyetlerinin İstanbul’da bir araya gelmiş olmalarıdır. Keza İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurması üzerine bir taraftan İran-ABD görüşmeleri varken, bir taraftan da 16 Mayıs’ta İstanbul’da İran ve AB heyetleri arasındaki görüşmelerin yaşanıyor olmasıdır.

Bu özetlenenlerin dışında, Suriye’nin geleceği üzerinde de ciddi gelişmeler var. Bugün ABD’nin Suriye ile ilgili atacağı adımlar ve “Darısı Türkiye’nin başına” denilecek beklentiler üzerinde duruldu.

İlk Yurtdışı Gezisinde ABD Başkanı Trump’ın Yüzünü ‘Dolarla’ Güldüren Anlaşmalar

ABD Başkanı Trump’ın ikinci dönem başkanlığı sırasında ilk yurtdışı gezisini 13-16 Mayıs 2025 tarihlerinde Ortadoğu’ya yaptı. Yanında hem “Hükümet Verimlilik Bakanı”, hem de dünyanın en zengin işadamlarından “Altın Çocuk” Elon Musk da dahil çok sayıda milyarder Amerikan işadamları vardı. Trump, kendisinden önceki ABD başkanları gibi önce İngiltere ve İngiliz Kralını (ya da Kraliçesini) değil, Amerikalı kapitalistlerin deyimiyle “Follow the money!” (parayı izle) şeklinde, ABD’ye para yağdırabilecek bölgeyi ziyaret etti. Yani Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’la başlayan, Körfez Ülkelerini…

Suudi Prensi Muhammed bin Selman’a sık sık iltifatlar yağdıran Trump, sadece İngiltere’yi değil, bu ziyaretle İsrail’i bile pas geçmişti. Şayet yerine Demokratların Başkan Adayı Kamala Harris başkan seçilseydi, ilk yurt dışı ziyaretleri arasında İngiltere, İsrail ve Kanada olurdu! Trump ise söylemleri, tehditle karışık kararları, kısa sürede kararlarından dönmesi gibi tavırları ile çok değişik bir ABD Başkanı profiline sahip. Hatta diplomasiden çok tipik bir “tüccar başkan” örneği veriyor.

İşte bu tüccar başkan, ilk yurtdışı ziyaretinin meyvelerini de almaya başladı. İlk meyve Suudilerden. Prens Selman, ABD’ye daha önce taahhüt ettiği 600 milyar dolarlık yatırımı, Trump’ın isteği üzerine 1 trilyon dolara çıkarma sözü vermişti.

Bu ziyaretle Suudi Arabistan’ın tüm savunma sistemlerinin modernizasyonu maksadıyla ABD ile 142 milyar dolarlık bir anlaşmayı imzaladı. “tarihin en büyük savunma anlaşması” olarak duyurulan bu anlaşma gereği ABD merkezli 10’un üzerinde savunma şirketi vasıtasıyla S. Arabistan’ın savunma sistemleri güçlendirilecek. Projede F-35’lerin tedariki, yakın ve orta mesafe füze/hava savunma sistemleri özellikle öne çıkıyor. Kızıldeniz’de Husilerin saldırıları sonucunda dikkat çeken “Deniz ve kıyı savunma” zafiyetinin giderilmesi de bu kapsam içerisine alınmış. Bunlara ilaveten kara kuvvetlerinin modernizasyonu ve istihbarat/erken ihbar sistemlerinin geliştirilmesi de var.

Ziyaret sırasında önde gelen iş yöneticilerinin katıldığı bir yatırımcı konferansında 300 milyar doların üzerinde değeri bulunan 145 anlaşma daha imzalandığı duyuruldu. ABD’de yapılacak 600 milyar dolarlık yatırımın da rastgele olmayıp, yapay zeka veri merkezleri ve enerji altyapısı için olup, ayrıca Suudi firma DataVolt’tan 20 milyar dolar ve Google, DataVolt, Oracle, Salesforce, AMD ve Uber’den her iki ülkedeki teknolojiler için 80 milyar dolarlık tutarı da kapsıyormuş.

Trump ve milyarderler heyetinin Ortadoğu’daki ikinci durağı Katar’dı. 14 Mayıs’ta Katar-ABD arasında 243,5 milyar dolardan fazla yatırım yapılmasını öngören bir anlaşma imzalandı. Hatta  yatırımların gelecekte 1,2 trilyon dolara nasıl çıkarılabileceğinin çerçevesi de çizildi. Ziyaret esnasında Katar Havayollarının 96 milyar dolar değerinde 210 Boeing jet satın alacağı bildirildi.

Trump’ın ziyaretinin daha ilk iki gününde diğer girişimlerin yanı sıra savunma, havacılık ve yapay zeka projeleri üzerine milyarlarca dolar değerinde birçok anlaşma gerçekleştirdi. Bu Anlaşmaların ardından Boeing, Nvidia, Tesla gibi küresel şirketlerin hisselerinin değerleri de yükseldi.

Gezideki üçüncü durak Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) idi. Bu analiz yazılırken ziyaretin sonucuyla ilgili ayrıntılar belli olmamış ise de Trump, BAE Emiri Al Nahyan ile görüşmesinin ardından BAE’nin ABD’ye on yıl içerisinde 1,4 trilyon dolarlık yatırım için teşekkür etti.

Trump – Suriye Geçici Dönem Cumhurbaşkanı el-Şara Görüşmesi ve Yankıları

Trump, S. Arabistan’da iken Suriye Geçici Dönem Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ile de görüştü. Görüşme sonrası basına verdiği demecinde, Şara ile görüşmesinin Suudi Prens Selman ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteği üzerine gerçekleştirdiğini söyledi. Hatta görüşme Trump, Selman ve Şara arasında gerçekleşirken Erdoğan da telefonla görüşmeye katılmış.

Görüşme esnasında Selman ve Erdoğan gibi, Şara da Suriye’ye önceki Esad rejimi sırasında getirilen ağır yaptırımların kaldırılması talebinde bulundu. Daha sonra Şara hakkında iltifat edici sözler sarf eden Trump, görüşme sonrasında öne sürdüğü koşulların gerçekleşmesi şartıyla Suriye’ye uygulanan ABD yaptırımlarının kaldırılacağını duyurdu.

Aslında bu konuda bir Suriye heyeti Nisan 2025’te Washington’a giderek aynı talebi gündeme getirdiğinde ABD, beş şart ileri sürmüştü. Bunlar arasında Suriye’deki yabancı militanların (yabancı terörist savaşçılar) Suriye’den çıkartılması; Filistinli savaşçıların (ABD’ye göre teröristlerin) Suriye’den çıkartılması ve desteklenmemesi; IŞİD (DEAŞ) hapishanelerinin Şara yönetimi tarafından devralınması, devamında IŞİD’le mücadelede ABD’ye yardımcı olunması ve son olarak da İsrail ile “İbrahim Anlaşmalarının” imzalanması idi.

Bilindiği üzere İbrahim Anlaşmaları, 2020’de İsrail ile BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan arasında, Trump yönetimindeki ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda imzalanmış, böylece İsrail’le Arap ülkelerinin ilişkilerinin normalleştirmesi hedeflenmişti. Trump bu son görüşmede de aynı şartlardan yabancı militanların ülkeden çıkartılması hariç hepsini sıraladı. Anlaşıldığı kadarıyla da Şara itiraz etmedi.

Trump-Şara görüşmesinde, ABD’nin himayesi altındaki, münfesih PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD/YPG hakkında herhangi bir husus görüşülmedi. Daha doğrusu ne Trump, ne de görüşmeyi özetleyen Beyaz Saray sözcüsü bu konuda ve İsrail’in işgal ettiği topraklar konusunu gündeme getirmedi.

Trump-Şara görüşmesi, eski ABD başkanlarından Bill Clinton’ın 2000 yılında Cenevre’de Suriye’nin o dönemki Devlet Başkanı Hafız Esad ile yaptığı görüşmeden 25 yıl sonra, iki ülke devlet başkanları düzeyinde yapılan ilk görüşmedir.

E-Kaide’nin Suriye uzantısı iken el-Kaide’den ayrılarak el-Nusra Cephesi adını alan, daha sonra örgütün adını Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) olarak değiştiren, Colani takma adını kullandığı sırada Biden yönetimince başına 10 milyon dolarlık para ödülü konan bir terörist başı iken Şara, bir çok engeli yavaş da olsa aşmaya başladı. Bunlardan ilki de Aralık 2024’te başına konan para ödülünün kaldırılmış olmasıydı.

Sonuç

ABD’nin “tüccar” başkanı Trump, oldukça kazançlı bir Ortadoğu ziyaretiyle ABD ekonomisine kazançlar sağlamanın yanında, ülkesinin Ortadoğu’da, bilhassa da İslam ve Arap dünyalarında popülerliğini arttırdı. Ortadoğu’nun istikrarı açısından da hem Körfez Ülkeleri ile, hem de Suriye ile de önemli siyasi iyileştirmeler yaşandı. Yani ABD hem para kazandı, hem de küresel güç olmanın bahtiyarlığını yaşadı.

Kuşkusuz ki Türkiye açısından en önemli gelişme Trump’ın, Suriye’ye 40 yıl önce başlayan ve giderek artış kaydeden ekonomik ve siyasi yaptırımları kaldırma sözü vermiş olmasıdır. Konu sadece ABD şirketlerinin bizzat Suriye’ye uyguladığı yaptırımlar değil, onun da ötesinde Suriye’yle belirtilen alanlarda ticari ilişkiler kuran diğer ülke şirketlerine de yaptırım uygulanmasıydı. Bu yaptırımlar enerjiden finans, teknolojiden ulaştırma hizmetlerine kadar uzamakta, gelinen günde Suriye’ye destek vermek isteyen ülkeleri de ilgilendirmektedir. Her ne kadar ABD’de yaptırımların kaldırılmasına Kongre karar veriyorsa da, Kongre’nin Senato ve Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olması sebebiyle yaptırımların kalkabileceği anlaşılabilmektedir.

Burada akla iki husus gelmektedir: İlki; Suriye’nin İsrail ile imzalayacağı İbrahim anlaşmaları ile HAMAS’ın elemanlarının Suriye’den çıkartılması ve desteklenmemesi şartıdır. Kuşkusuz ki bu şartlar Türkiye’nin İsrail politikasıyla taban tabana zıttır. İkincisi ise Suriye’ye yaptırımların kalkması için varını yoğunu harcayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye’ye uygulanmakta olan ABD yaptırımlarını kaldırılması konusunda ne kadar başarılı olabildiğidir?

YORUMLAR

0 adet yorum var

  1. Trump’ın arap ülkeleri ile görüşmeleri sırasında İsrail’e soğuk bakmadı ve İsrail’i ziyaret etmemesi, Araplara mavi boncuk olduğunu düşünüyorum. Suriye ambargoları kalkarken, ülkemize olan ambargolar yerinde duruyor. Bunu yenmenin tek yolu ABD den istediklerinizi kendimizin üretmesi.
    En büyük başarı Netanyahu nun hırslarına yapacağı basıkı olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER