Bercan TUTAR – 07 Temmuz 2025
Değerlere dayalı diplomasi yerine uluslararası ilişkilerde manipülasyonun öne çıktığı yeni bir küresel jeo-politik anomi sürecinden geçiyoruz. Bu da her alanda stratejik belirsizliği derinleştiriyor. Bazı ilkelere, ittifak ve anlaşmalara dayalı sistem her yerinden çözülüyor. Sistemin çözülmesi aktörlerin yeni rota arayışlarını da hızlandırıyor. Bu bağlamda en büyük gelgitler küresel sistemin merkez ülkesi konumundaki ABD’de görülüyor.
ABD’nin Yön Arayışı, Avrupa’nın Çözülüşü
ABD şu sıralar dünyadaki yerini yeniden tanımlamak için çabalıyor. Küresel statükonun en etkili aktörlerinden sayılan Avrupa ise büyük bir jeo-politik erozyona maruz kaldı. Bırakın dünyanın öncü aktörlerinden biri olma vasfını korumayı kendi kıtasında bile bütünlüğü parçalanan kaotik bir geleceğe doğru ilerliyor. Avrasya ise alternatifi olduğu Atlantik sistemi için güçlü bir tercih haline hâlâ gelemedi. Oluşum sürecinde. Küresel güçlerin rekabet cephesi konumundaki İslam dünyası ve Ortadoğu ise derin ahlaki, fiziksel ve ekonomik kırılmalardan geçiyor.
Şu an küresel düzeyde istikrarlı ve öngörülebilir bir gelecek görünmüyor. Çok kutuplu dünyanın silueti belirmesine rağmen hem ideolojik hem kurumsal hem de ekonomik açıdan daha kat edilecek çok mesafe var. Zira ABD ve Avrupa’nın dünyanın farklı bölgelerinde yol açtıkları çatışmaları istikrara kavuşturmada Avrasya’nın askeri ve siyasi gücü istenilen düzeyde değil. Bunun en somut örneği 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de devam eden tarihin en barbar soykırımının durdurulamamasıdır.
Kaotik Dünya ve Güç Boşluğu
Yerel, ulusal, bölgesel veya küresel düzeyde ortaya çıkan krizler hem çok kaotik, düzensiz ve anarşik hem de çok yönlü bir mahiyete sahip. Krizleri çözüme kavuşturacak bir güç dengesi yok. Haliyle güç dengesizliği her tür kaosu daha da derinleştirip süreklileştiriyor.
Karşılıklı bağımlılık veya kazan kazana dayalı uzlaşma yerine kaba güce dayalı sıfır toplamlı stratejiler öne çıkıyor. Katı güç blokları sadece askeri anlamda değil siyasi, kültürel ve ekonomik anlamda da bütün toplumsal düzlemleri parçalıyor.
Karmaşık çıkarları dengeleyen bir uzlaşıyı sağlamak zorlaşıyor. Kimse sınırlarını kabul etmiyor. Asgari müştereklerde uzlaşmak yerine her kesim kendi azami taleplerini dayatıyor. Fakat unutulan bir şey var. Belki aktörler değişmedi ama dünya değişiyor. Bu nedenle uluslararası sistemin aktörleri hâlâ kendilerini dev aynasında görmesine rağmen taleplerini bütün dünyaya dayatmada zorluklar yaşıyorlar. Bu anlayışın en fanatik ve en ileri örneği olan Siyonist zihniyet bile artık geri adım atmak zorunda kalıyor.
Gazze’yi soykırımdan geçiren Siyonist zihniyet ABD ve Avrupa’nın siyasi, askeri ve ekonomik desteğini arkasına almasına rağmen küresel toplumsal muhalefetin duvarına çarpıp parçalanıyor. Her ne kadar dışarıdan hala sağlam ve güçlü görünmeye çalışsa da yüzeyin altındaki fay hatlarında derin kırılmalar yaşanıyor. Bu da Siyonazi stratejide çatlaklara ve bu barbar zihniyete destek veren ABD ile Avrupa’da kopmalara yol açıyor.
“Önce Amerika”dan “Önce İsrail”e Geçiş
Öyle ki ABD’yi düştüğü girdaptan çıkarmaya Donald Trump’ın “çatışmaları sona erdirmeye çalışmak, yerleşik ideolojilere meydan okumak ve ilerici toplumsal gündemlere karşı koymak” şeklinde özetleyebileceğimiz üç cephede başvurduğu yeni radikal stratejiler de yetersiz kaldı/kalıyor.
Çünkü halkın oyları nedeniyle sistemin izin vermek zorunda kaldığı Tump bile pes etmek zorunda kalabilir. Kalıyor da! Zira yenilgiden kaçamayacağını görüyor. Cesaretle hareket etmesine rağmen altı ay içinde “Önce Amerika”dan “Önce İsrail”e doğru vites değiştirmek zorunda kaldı. Bu nedenle ‘USA’ kısa sürede yeniden ‘USrael’e dönüşmeye başladı. Hasılı kelam, eğer böyle giderse “Önce Amerika” stratejisi yerini yeniden “Önce İsrail”e bırakacak. Bu da ABD’nin maruz kaldığı jeo-politik erozyonu daha da hızlandırmaktan başka bir sonuca yol açmayacaktır. Bakalım Trump, bu Siyonist darboğazı açabilecek mi? Ülkesini bu Siyonist cendereden kurtarabilecek mi? Bunu başarması çok zor ama imkansız değil.
YORUMLAR