Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
celalettin yavuz logo
Celalettin Yavuz

İsrail-İran Çatışmasından Çıkartılan Dersler – Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 07 Temmuz 2025

 

Şubat 2022 sonlarında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı hala devam ediyor. 7 Ekim 2023’te başlayan İsrail-HAMAS çatışmaları, bir ara İsrail-Hizbullah çatışmasını da tetikledi ve hala devam ediyor. 13 Haziran 2025’te İsrail’in İran’da nükleer tesislere, askeri üslere, üst düzey komutanlara ve nükleer çalışmalarda görevli bilim adamlarına saldırması üzerine Türkiye’nin çevresindeki çatışmaların giderek genişlemekte olduğu, hatta bölgesellikten küreselliğe evrilebileceği endişesi dahi belirmişti. Nitekim İran’a saldırılara ABD de katılınca bu endişe oldukça ciddileşmişti. Ancak ABD, vurucu darbenin ardından “Barış zamanı!” diyerek, bir bakıma çatışmayı durduran otorite haline de geldi.

Tüm bu çatışma ve hareketler sonucunda özellikle Türkiye’yi yönetenlerin dikkate almasında yarar görülen askeri, ekonomik, siyasi ve insani derslerin üzerinde durulmasında yarar görüldü.

Genel Hususlar

Sadece 12 gün sürmüş olsa da sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel ölçüde büyük etki yaratan bir çatışmaydı. Hele de İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi gelince, petrol ve doğalgazı Körfez’den tedarik eden ülkelerin etekleri tutuşmaya başlamıştı.

Çatışma İsrail tarafından ancak adeta göstere göstere başlatıldı. İsrail, başlangıçta hava harekatı ile İHA/SİHA saldırıları ile İran’a çok ciddi hasarlar ve kayıplar verdirdi. Ancak zamanla İran’ın artan etkili füze saldırılarını o çok ünlü “Demir Kubbe” adlı hava savunma sistemi ile bile önleyememeye başladı. İsrail’in hedefinde sadece İran’ın nükleer silah üreten tesislerini ve bilim adamlarını yok etmek değil, aynı zamanda halkı rejime karşı kışkırtacak bir derin bir darbe vurmak da vardı. Bu maksatla 1979 yılında devrilen Şah Rıza Pehlevi’nin oğlunu bile propaganda aracı haline getirmişti. Ancak İranlılar içerisinde rejimden mutlu olmayanlar bile bu milli meselede kenetlenmeyi tercih ettiler.

Çatışmanın İsrail aleyhine dönmeye başladığı anda İran’ın Fordo, Natanz ve Isfahan’daki nükleer tesislerini vuran ABD, bir bakıma bu hareketiyle çatışmayı da sonlandırmış oldu. ABD’nin B-2 ağır bombardıman uçakları her biri 13.6 ton ağırlığındaki sığınak bombalarıyla Fordo’da yerin 90 m yer altında santrifüjlerin betonarme yapıyla güçlendirildiği tesisleri hedef aldı.

Bu çatışmada Irak, Ürdün ve Suriye hava sahaları İsrail ve İran tarafından “yol geçen hanı” gibi kullanıldı. Zayıf ülkelerin bu duruma itiraz şansları bile olamadı. Öte yandan ABD’nin hava saldırılarının ardından İran’ın “ABD’ye önceden haber vermek suretiyle”, Katar’daki Amerikan üslerine saldırması, çatışan taraflardan birinin tarafsız bir ülkede üssü varsa, o ülkenin de hedef olabileceğini göstermesi açısından ilginçti.

İran’la yakın siyasi ilişkiler içerisindeki Rusya ile ekonomik bağları güçlü olan Çin, özellikle ABD saldırısının ardından itiraz ederek, konuyu BM’ye taşıdılar. Ancak Trump’ın çatışmaya son verilmesi için İsrail’i frenlemesiyle konu çok fazla alevlenmedi.

Çatışmalar sona erdikten sonra İran’ın nükleer çatışmalarının hangi aşamada geriletildiği tam olarak anlaşılamadı. ABD’de CIA, hedeflerin büyük ölçüde yok edildiğini ileri sürerken, Pentagon’a dayanan bilgilerden yola çıkan New York Times gibi bazı gazeteler İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stoğunun saldırıdan önce bilinmeyen bir bölgeye taşındığını, ABD saldırıları sonucunda da nükleer tesislerin gördüğü hasarın bir ay içerisinde giderilebileceğini iddia etti. Buna karşılık İran, Atom Enerjisi Ajansı ile “nükleer çalışmalar” konusunda görüşmeler yapmayı askıya aldığını duyurdu.

İsrail istihbaratı ise İran’ın yeniden uranyum zenginleştirme çalışmaları yapmaması ve füze çalışmalarını önleme konusunda yeterli caydırıcılığın gösterildiğini ileri sürmektedir.

Askeri Dersler

İsrail, hedef ülke hakkında olası bir harekattan çok önceleri güçlü ve planlı bir istihbarat, casusluk örgütü kurma, SİHA gibi mobil silahları bu hedef ülkede depolama gibi hususlarda ne kadar usta bir oyuncu olduğunu ispatladı. Buna karşılık İran’ın ise istihbarata karşı koyma, kilit isimleri koruma, hava savunma vb konularda ne kadar zayıf olduğu görüldü. İsrail, düşmanın hava kuvvetleri ile füze rampalarını daha üslerinde iken etkisiz hale getirme, olası bir savaşa kendi toplumunu sığınaklar ve uyarı sistemleriyle hazırlama konusunda hazır iken, İran’ın bu konulardan son derece uzak olduğu anlaşıldı. İran’ın “Balkonun cam ise, cam balkonu olan komşuya taş atmama!” ilkesine uymadığı görüldü.

Hava savunma açısından füze ve hava savunma sistemleri ne kadar gerekli ise de,  bombardıman ve av/önleme uçaklarının ne kadar gerekli olduğu bilhassa bunlardan yoksun olan İran tarafında daha iyi anlaşıldı. Buna karşılık İsrail’in yere göğe sığdırılamayan “Demir Kubbe”sinin de her silah sistemi gibi modernize edilmesine ihtiyaç duyduğu, İran’ın İsrail’e hasar verdiren 50 civarındaki füzesiyle daha iyi anlaşıldı.

İran’da İsrail saldırıları sonucunda Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Genel Komutanı ve bazı üst düzey komutanlar ile 9 nükleer bilim insanı ve 606 sivil insan öldü, 5.332 kişi de yaralandı. Buna karşılık İsrail resmi makamlarına göre İran’ın misillemeleri sonucunda 28 kişi öldü, 1.272 kişi yaralandı. Zayiatlar arasında büyük fark olmasının sebebi, İsrail’in çok etkili alarm sistemi ile sığınakların mevcudiyeti ile nispeten zayıfladığı anlaşılsa da hava savunma sistemi “Demir Kubbe”nin varlığına karşılık İran’ın hava savunma sistemlerinin yetersizliği ile sığınaklarının bulunmayışıydı.

Siyasi Dersler

İran’a bizzat saldıran ülke olmasına rağmen ABD’yi fiilen yanına alan “saldırgan” İsrail’e Avrupa ülkelerinden “meşru müdafaa” gerekçesiyle destek verilirken, İran’a İslam ülkeleri tarafından silah ya da mühimmat desteği yapılamadı.

Ukrayna savaşı sırasında İHA/SİHA desteği verdiği Rusya bile bu desteği esirgerken, teyide muhtaç da olsa çatışmanın ilerleyen günlerinde Çin’in kargo uçaklarıyla İran’a füze başlıkları gönderdiği haberleri duyuldu.

İnsani Dersler

İsrail’in, çatışmanın ilerleyen dönemlerinde Tahran’a yapacağı saldırı öncesi sivil halkın zarar görmemesi için uyarıda bulunurken, benzer şekilde İran da Katar ve Irak’taki ABD üslerini vurmadan önce ABD’yi haberdar ederek, olası sivil kayıpları asgaride tutulmaya çalışıldı.

Gazze Şeridi’nde, Batı Şeria’da ve Lübnan’da insanlık dışı hareketleri sıkça görülen İsrail, İran füzelerine karşı mevcut sığınaklara sadece “Yahudi” vatandaşlarını alırken, diğerlerini ve turistlerini almayarak etnik ayrımcılığa yeni boyut kazandırdı.

Sonuç

Başkanlık seçim propagandaları sırasında “Şayet başkan olsaydım bu savaşlar çıkmazdı!” diyen Trump, ilginçtir ki gerektiğinde çatışmaya doğrudan girebileceğini İran’ın Fordo’da toprak altındaki nükleer tesislerine B-12’lerin taşıdığı sığınak bombalarıyla taarruz etmekten de çekinmedi. Ancak hemen arkasından da “Şimdi barış zamanı!” diyerek, çatışmanın genişlemesini önlemeye çalıştı.

Son günlerde Gazze Şeridi’ndeki katliamlar konusuna da değinen Trump, bu bölgede de savaşın sona ermesi gerektiğini söyledi. Rusya-Ukrayna savaşı konusunda “Bir günde savaşı bitiririm!” demiş olsa da bitiremedi ama bu savaşı sonlandırabilecek Putin’le birlikte iki liderden biri olduğu algısını da iyice yerleştirdi. Bir bakıma her üç savaşın sona erdirilmesinde veya şiddetlendirilmesinde ana aktörün hala ABD olduğu anlaşıldı.

Türkiye’nin yakın çevresinde meydana gelen savaşlar/çatışmalar arasında İsrail’in Gazze Şeridi’nde, Lübnan’da ve hatta İran’daki saldırılarında askeri hedefler yanında çok sayıda sivil insanları da hedef alması gözlerden kaçmadı.

İsrail’de Netanyahu yönetimi, Gazze Şeridi ve Lübnan çatışmalarında yurt içinde bile sıkça eleştirilirken, İran’a karşı saldırılarda ise kamuoyunun iktidarın etrafında kenetlendiği görüldü.

Sığınaklara duyulan ihtiyacın önemi İsrail-İran çatışmasında çık daha iyi anlaşıldı. İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe, İran füzelerinin bir kısmını önleyemese de, çok koordineli ve düzenli uyarı sistemiyle halkın sığınaklara yöneltilmesi ve burada uzun sayılabilecek sürelerde kalmaları can kayıplarını asgaride tutmuştur. Buna karşılık sığınaktan yoksun İran’daki sivil kayıplar bile çok sayıda olmuştur.

ABD hava saldırılarının İran’ı durdurup durduramadığı henüz netlik kazanmadı. Ancak Trump’ın, İran’ın nükleer santrallerine karşı olmamakla birlikte, zenginleştirilmiş uranyumu kendisinin üretmesi yerine ithal etmesi konusundaki dayatması, İsrail-İran, ABD-İran kavgasının en azından bir raunt daha devam edebileceğini işaret ediyor.

Türkiye’de de sığınak ihtiyacı had safhadadır. Özellikle büyük kentlerdeki apartmanların kapalı garajları veya metro istasyonları sığınak özelliği taşımaktan çok uzaktır. Pek çoğunda tuvalet bile yok iken, sığınak kullanma kılavuzu, yönlendirici işaret levhaları ve hatta ilk yardım için sağlık desteği de bulunmamaktadır.

ABD’nin CAATSA yaptırımları sebebiyle F-35 programından çıkartılan, F-16 modernizasyonu için talepte bulunduğu ABD’den cevap bekleyen, Av ve Av/bombardıman uçağı tedariği için Eurofighter tedariki için uğraşan Türkiye’nin bu konuda ne kadar haklı olduğu İran’ın düştüğü durumdan çok daha iyi anlaşılabilmektedir. Keza milli muharip uçak Kaan ve kendi “Çelik Kubbesi”ni tesis yönündeki çalışmanın başlatılması da, dünyanın giderek gerildiği düşünüldüğünde olumlu gelişmeler arasındadır.

Türkiye açısından mühimmat ve enerji hammaddeleri stoğu ile kamuoyunun olası saldırılara karşı korunması ve ilk yardım konularında kat etmesi gereken oldukça uzun mesafeler olduğu da unutulmamalıdır. Keza, İsrail ya da bir başka hasım ülkenin İran’daki benzer gizli saldırı ve istihbarat çalışması yapmış olabilecekleri de dikkate alınmalıdır.

YORUMLAR

0 adet yorum var

  1. Celalettin Enişte bölgenin mevcut durumunu, başlangıcından bu güne çok güzel ve doğru bir şekilde resmetmişsin. Allah kalemine aklına ve bedenine kuvvet versin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER