Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

ABD Arabuluculuğunda Paşinyan–Aliyev Mutabakatı ve Zengezur Koridoru’nun Geleceği

Ercan Demirci – Tarihçi-Sosyolog – 15 Ağustos 2025   8

Ercan Demirci – Tarihçi-Sosyolog – 15 Ağustos 2025

 

8 Ağustos 2025 yılında ABD’nin arabuluculuğunda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan arasında imzalanan barış mutabakatı, başta Kafkaslar olmak üzere tüm Avrasya’nın jeopolitik denkleminde tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu halihazırda varsayımsal mutabakat, Zengezur Koridoru’nun açılmasını öngörerek SSCB’nin dağıldığı günden başlamak üzere Güney Kafkasya’daki on yılların çatışma döngüsünü sona erdirmektedir. Zengezur Koridoru, sahip olduğu stratejik konum nedeniyle yalnızca bölgesel bir bağlantı projesi değil, aynı zamanda küresel güç rekabetinin yeni bir sahnesi konum ve potansiyelindedir. Zengezur bölgesi asırlardır imparatorlukların kesişim noktasında yer almış; Roma, Sasaniler, Selçuklu, Osmanlı, Safeviler ve SSCB nüfuz alanlarının sınır hattını oluşturmuştur. Real-politik bir analiz ile bu mutabakatın büyük güçler dengesi ve ulusal çıkarlar temelinde çok katmanlı sonuçlar doğuracağı kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. “21. yüzyılın Karasal Süveyş’i” olarak tanımlanmayı fazlası ile hakkeden Zengezur Koridoru’nun, geçmişten bugüne artan stratejik, jeopolitik ve jeoekonomik etkileri başta Türkiye olmak üzere ABD, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya, Çin, Avrupa Birliği ve İran açısından geniş bir perspektifte irdelenmelidir. İlaveten Türkiye özelinde ortaya çıkan çok katmanlı fırsatlar ve riskler ele alınarak politik paradigma gözden geçirilmelidir.

21. Yüzyılın ‘Karasal Süveyş’i: Orta Koridorun Kilidi Zengezur

Zengezur Koridoru günümüzde, giderek artan bir biçimde “karasal bir Süveyş Kanalı” benzetmesini haklı çıkaran stratejik bir değere sahiptir. Bu benzetme abartı değildir: Nasıl ki 16. Yüzyılda Ümit Burnu, 19. yüzyılda Süveyş Kanalı ve 20. yüzyılda Panama Kanalı küresel ticaret yollarını kökten değiştirdiyse, Zengezur Koridoru da 21. yüzyılda Avrasya ulaştırma ağının yeniden şekillenmesinde kritik bir rol oynayabilir potansiyeldedir. Nitekim bazı analizlerde Zengezur’un, dünya jeopolitik merkezine (Heartland) hâkim olmak isteyen güçlerin mücadelesinde kilit bir mihenk taşı olduğu vurgulanmakta; koridorun kontrolü uğruna örtük bir rekabetin yaşandığı belirtilmektedir. Hatta Zengezur meselesi yalnız Azerbaycan-Ermenistan veya Türkiye-Ermenistan anlaşmazlığı değil, çok sayıda bölgesel ve küresel aktörün dâhil olduğu adeta bir “Gordion düğümü” dür. Koridorun hayata geçmesi durumunda Avrupa’dan Asya’ya uzanan kara yolu taşımacılığında doğu-batı seyahat süresinin 12 güne kadar ineceği hesaplanmaktadır. Bu, konteyner gemilerinin Süveyş üzerinden haftalar süren (45-90 gün) rotasına kıyasla olağanüstü bir hız avantajı sağlayacaktır. Son yıllarda pandemi, iklim değişikliği ve jeopolitik gerilimler (Rusya-Ukrayna savaşı gibi) küresel tedarik zincirlerinde aksamalara yol açınca, “Orta Koridor” yani Çin’den Avrupa’ya, Hazar Denizi-Türkiye üzerinden ulaşan hat büyük önem kazanmıştır. Zengezur geçidi, Orta Koridor güzergâhının eksik halkasını tamamlayarak Çin’den Avrupa’ya uzanan en kısa kara yolunun sürekliliğini sağlayacaktır. Böylece yüzyıllardır “insan ve ticari faaliyetlerin kesişme noktası” olan Kafkas coğrafyası, yeniden dünya ticaret yollarının odak noktalarından biri haline gelebilecektir.

Koridorun böylesine stratejik bir değere kavuşması, küresel güç merkezlerinin dikkatinden kaçmamıştır. ABD’den Çin’e, Rusya’dan Avrupa’ya kadar pek çok aktör, Zengezur’un açılmasının kendi çıkarlarına etkisini hesaplamaktadır. Kimi çevreler, Zengezur’un etkin hale gelmesiyle küresel ulaşım haritasının adeta yeniden çizileceğini belirtmektedir. Örneğin, Rusya ve İran’ı dışlayan bir doğu-batı ticaret hattı, bu ülkelerin jeoekonomik önemini azaltacaktır. Nitekim İran’da devlet kurumları, Zengezur Koridoru projesini “İran’ı devre dışı bırakmayı hedefleyen bir plan” olarak nitelendirmektedir. Benzer şekilde, Zengezur’un işlemesi durumunda Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’nin Kafkasya ayağı ABD nüfuzu altına gireceği için Pekin açısından kaygı verici görülmektedir. Tüm bu nedenlerle Zengezur, günümüz güç rekabetinde sadece yerel bir ulaşım koridoru değil, küresel jeoekonomik satranç tahtasının kritik bir karesi haline gelmiştir.

ABD arabuluculuğunda gerçekleşen Paşinyan–Aliyev mutabakatıyla çizilen yeni tablo, Güney Kafkasya’da savaş yerine iş birliği eksenini güçlendirmiş ve Zengezur Koridoru’nu potansiyel bir barış projesi olarak dillendirilmesine olanak sağlamıştır. Tarihsel derinliğiyle ele alındığında bu koridor, Kafkasya’nın yüzyıllardır süregelen jeopolitik denkleminde bir düğümün çözülmesi anlamına gelmektedir. Real politik açıdan ise Zengezur, küresel güç rekabetinin ulaşım ve enerji hatları üzerinden şekillenen boyutunda kritik bir hamledir. ABD, bu hamleyle bölgede nüfuz kazanırken, Rusya ve İran geleneksel etkinlik alanlarında geri çekilme baskısıyla karşı karşıyadır. Azerbaycan ve Ermenistan, onlarca yıllık çatışmayı bitirmenin getirdiği kazanımlarla yeni bir döneme adım atmış; Türkiye hem kardeş Azerbaycan’la karadan birleşerek hem de Orta Asya’ya açılan stratejik bir kavşak haline gelerek konumunu güçlendirmiştir. Ne var ki tüm bu faydalar, dikkatli yönetilmesi gereken risklerle birlikte gelmektedir. Özellikle koridorun küresel güçlerin bilek güreşi alanına dönüşmemesi ve bölge ülkelerinin uzun vadede kendi iradeleriyle hareket edebilecekleri bir düzenin korunması önem arz etmektedir.

Bu çerçevede, devlet aklı perspektifiyle aşağıdaki politika önerileri geliştirilebilir:

1-Türkiye için Çok Boyutlu Diplomatik Denge: Ankara, Zengezur Koridoru’nun işletilmesinde ABD ile yakın iş birliği yaparken, Moskova ve Tahran’ın meşru güvenlik endişelerini anlamaya çalışmalı ve iletişim kanallarını açık tutmalıdır. Washington’la stratejik koordinasyon sürecek olsa da Türkiye kendi özerk manevra alanını koruyacak adımlar atmalıdır. Bu bağlamda, koridorun statüsü konusunda uluslararası hukuka uygun şeffaflık ve yalnızca ekonomik amaçlı kullanım güvenceleri verilmesi, Rusya ve İran’ın provokasyonlarını önlemeye yardımcı olabilir.

2-Koridor Yönetiminde Çok Taraflılık: Zengezur Koridoru’nun başarısı, tüm paydaşların kendini kazançlı hissetmesine bağlıdır. Bu nedenle Türkiye, koridorun işletme yönetimine mümkün olduğunca çok taraflı bir yapı kazandırılması için girişimlerde bulunmalıdır. ABD’li konsorsiyuma ilaveten Türk, Azerbaycanlı ve Avrupalı şirketlerin de projeye dahil olmasını teşvik etmek, tek bir güce bağımlılığı azaltacaktır. Ayrıca Türk Devletleri Teşkilatı veya benzeri bölgesel platformlar üzerinden koridorla ilgili istişare mekanizmaları kurulabilir.

3-Alternatif Güzergâhların Geliştirilmesi: Türkiye ve Azerbaycan, Zengezur’u tek seçenek olarak görmeyip alternatif rotaları güçlendirmeye devam etmelidir. Bakü-Tiflis-Kars demiryolu kapasitesinin artırılması, Azerbaycan-İran-Nahçıvan “Aras Koridoru” projesinin tamamlanması gibi adımlar, olası jeopolitik risklere karşı sigorta işlevi görecektir.  Bu sayede, Ermenistan ile açılan koridorda sorun çıkması halinde dahi Türk dünyası arasındaki bağlantı kopmayacaktır. Alternatiflerin varlığı, Erivan yönetimini de koridoru sorunsuz işletmeye teşvik edecektir.

4-Enerji ve Dijital Ağlarda Merkez Ülke Stratejisi: Ankara, Zengezur Koridoru üzerinden geçecek enerji hatları ve fiber optik kablolar konusunda proaktif davranarak, bu altyapıların kendi topraklarındaki uzantılarına yatırım yapmalıdır. TANAP’ın genişletilmesi, Nahçıvan üzerinden Türkiye’ye doğalgaz hattı inşası, Nahçıvan-Türkiye elektrik iletimi gibi projeler önceliklendirilmelidir. Benzer şekilde, Orta Asya–Türkiye–Avrupa dijital bağlantı hattının (fiber network) kurulması için gerekli konsorsiyumlarda Türkiye aktif rol üstlenmelidir. Bu adımlar, ülkemizi Enerji Hub’ı ve Veri Koridoru haline getirerek ekonomik kazanç yanında stratejik bağımsızlığa da katkı yapacaktır.

5-Ermenistan ile Normalleşmenin Derinleştirilmesi: Mutabakat sonrasında Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin tam normalleşmesi, koridorun sürdürülebilirliği için kritiktir. Ankara, Erivan’la diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmeli, büyükelçilikler açılmalı ve ekonomik-ticari ilişkiler hızla geliştirilmelidir. Türk ve Ermeni özel sektörlerini Zengezur güzergâhında ortak projelere yönlendirmek, koridorun her iki toplum tarafından da benimsenmesini sağlayacaktır. Ayrıca, Ermenistan’ın koridordan elde edeceği transit gelirleri ve ekonomik faydalar arttıkça, Tahran ve Moskova’nın ülkeyi yeniden nüfuz altına alma çabaları zayıflayacaktır.

6-Bölgesel Sahiplenmenin Teşviki: Koridorun bir “Trump Yolu” olarak anılması yerine bir “Kafkasya (Avrasya) Barış Koridoru” imajı kazanması için çaba gösterilmelidir. Bu kapsamda Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan’ın ortak katılımıyla uluslararası bir konferans düzenlenerek, projenin bölge ülkelerinin rızası ve iş birliğiyle ilerlediği vurgulanmalıdır. Gürcistan gibi komşu ülkelerin de koridordan faydalanabileceği (örneğin güzergâhın Tiflis’e uzanan bir kolu gibi) imkanlar değerlendirilerek dahil edici bir yaklaşım benimsenebilir. Böylece dış güçlerin bölgeyi bölebilecek girişimlerine karşı dayanışma sergilenecektir.

7-İran ile Diyalog ve Güvence: İran’ın kaygılarını gidermek için diplomasi elden bırakılmamalıdır. Ankara, Tahran’a koridorun egemenlik haklarına halel getirmeyeceği ve sadece ticari amaçlı kullanılacağı güvencesini yinelerken, İran’ın kuzey-güney ticaret yolunun da desteklenebileceğini belirtmelidir. Örneğin, İran’ın Uluslararası Kuzey-Güney Koridoru projelerine Türkiye üzerinden Avrupa bağlantısı sunulabilir, bu ülkeden Avrupa’ya gidecek mallar için Türk ulaşım altyapısının kullanımı teklif edilebilir. Bu tür  çözümler, İran’ı kuşatılmadığına ikna etmeye yardımcı olabilir.

8-Uzun Vadeli Stratejik Otonomi: Son olarak Türkiye, Zengezur Koridoru’ndan azami ekonomik faydayı sağlarken uzun vadede stratejik otonomisini koruyacak adımları da planlamalıdır. Bu, savunma ve güvenlik politikalarında çok yönlü ittifaklar kurmayı, tek bir güce aşırı bağımlılıktan kaçınmayı gerektirir. Ankara, Washington ile ilişkilerinde yapıcı kalmakla beraber “denge politikası” ilkesini uygulamaya devam etmeli; Rusya ve Çin’le köprüleri atmadan, Batı ittifakı içinde kendi çıkarlarını maksimize etmelidir. Zengezur Koridoru’nun yönetiminde söz sahibi olmak ve çıkarlarını korumak için Türkiye, sahada ekonomik ağırlığını hissettirmeli (örneğin Türk lojistik firmaları ve bankalarını süreçte aktif kılmalı) ve gerektiğinde diplomatik baskı unsurlarını kullanmalıdır.

Sonuç

Zengezur Koridoru mutabakatı, yalnızca bir ulaştırma hattının açılması değil, güç ve refahın 21. yüzyılda nerede yoğunlaşacağını belirleyecek stratejik bir mihenk taşıdır. Bu hattın kontrolü, enerji akışından dijital veriye, sermaye hareketinden kültürel etkileşime kadar tüm sistemin yönünü tayin edecek; kazananı, coğrafyasını akılla yönetenler belirleyecektir. Türkiye, jeopolitik kaderin “çatal noktasında” durmaktadır: Ya bu koridoru kendi stratejik erişim alanının omurgasına dönüştürerek Avrasya’nın en güvenilir ve vazgeçilmez merkezi olacaktır, ya da başkalarının oyun planında tali bir istasyon olarak kalacaktır.

Bu tercihin ağırlığı, yalnız bugünün siyasetinde değil, gelecek kuşaklarda da kritize edilip ölçülecektir. Güney Kafkasya’da kalıcı barış, Türk dünyasında kesintisiz bağlantı ve küresel tedarik zincirlerinde ana eksen olma imkânı, Ankara’nın elindedir. Zengezur, bu imkânın potansiyel adı; coğrafya ise bu imkânı tarihe çevirecek iradenin zorunlu kıldığı sahnedir. Akıl, sabır ve güç unsurlarını aynı anda kullanabilen bir Türkiye, “Karasal Süveyş’i yani Zengezur” hattını yalnızca geçiş noktası değil, kendi stratejik kalpgâhı hâline getirebilecektir.

Böyle bir Türkiye ne Doğu’ya ne Batı’ya mahkûm olur; aksine, her iki yöne de kendi şartlarını dikte eden bir merkez hâline gelir. Bu, yalnız diplomatik bir başarı değil, tarihsel bir hak ediş, ekonomik bir sıçrama ve milli bir emniyet kalkanıdır. Zengezur, bu hak edişin ilk satırıdır; gerisini yazmak, ancak irade ve vizyon sahibi bir milletin yetkilendirdiği siyaset kurumunun işidir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir